×
İNGİLTERE
5.01.2023

ANALİZ

Siyasetin Düşüşü

İngiliz siyaseti, ülkenin içinde bulunduğu kötü durumun boyutları ve bundan çıkış yolları konusunda ideolojik hayaller ile tarihsel gerçekler arasına sıkışmış durumda.
2023'ÜN BAŞINDA Birleşik Krallık'ta bir hayalet dolaşıyor: Düşüş hayaleti. Yaşam standartlarının bu yıl, kayıtların başladığı 1956-57'den bu yana en düşük düzeylere indiği tahmin ediliyor. Kamu hizmetleri, yıllarca süren kemer sıkma politikalarının ve son dönemde yaşanan 1980'lerden bu yana en büyük grev dalgasının ardından giderek daralıyor. Entelektüel ve politik olarak tükenmiş bir muhafazakar hükümet, otorite kazanmak için mücadele ediyor.

İngiltere'nin ekonomik sorunları Batı'nın genelinden çok farklı değil, ancak şiddeti ve ağırlığı farklılaşıyor. Resolution Foundation'ın Yönetim Kurulu Başkanı Torsten Bell'in belirttiği gibi, ülkedeki yüksek eşitsizlik ve düşük büyümeden oluşan "zehirli bileşim", ortalama hane halkının şu anda Fransa, Almanya, Kanada ve Avustralya'daki muadillerinden daha yoksul olduğuna işaret ediyor. Mevcut eğilim devam ederse, Slovenya ve Polonya önümüzdeki on yılda İngiltere'den daha yüksek yaşam standartlarına sahip olacak.

İngilizler arasındaki düşüş korkusu yeni değil. Konu, 1960'larda ve 1970'lerde Perry Anderson ve Tom Nairn gibi Marksist tarihçilerin yanı sıra Corelli Barnett gibi muhafazakar tarihçileri meşgul etti. Aslında, David Edgerton'ın The Rise and Fall of the British Nation'da öne sürdüğü gibi, düşüş görüntüsü İngiltere'nin başarısızlıklarından çok diğer ülkelerin başarılarından kaynaklanıyordu (1970'lerde İngiltere’nin ortalama GSYİH büyümesi yüzde 2,6’dı ve bu, sonraki onlu yıllarda yaşanan büyümeden daha iyi bir performanstı). Soru, bu sefer farklı olup olmayacağı.

Bugün düşüş endişesinin büyük bir gündem oluşturması, kısmen, uzunca süre bir uyanış retoriğinin İngiltere siyasetine hakim olmasından kaynaklanıyor. Bu bağlamda Brexit, serbest piyasa tarafından İngiltere'nin yeni bir küresel rol üstlenmesi ve rakiplerini geride bırakması için bir fırsat olarak selamlandı. Böyle canlı bir retorik abartılıydı, ancak Brexit'i ulusal yenilenme için potansiyel bir fırsat olarak görmekte çok yanlış bir şey yoktu. İngiltere’nin AB'den çıkışı, ülkeyi köklü iç sorunlarıyla yüzleşmeye zorlayabilirdi: Düşük verimlilik, yüksek eşitsizlik, sorunlu altyapı, bölgesel dengesizlikler. Ancak bu yüzleşme yolu hiç yürünmedi. Bunun yerine, yenilenme vaadi, gerileme gerçeğiyle karşıt bir noktaya yerleştirildi.

Son yıllarda sağ ve sol bu çelişkiyi çözmek için çaba sarfetti. Liz Truss, büyümeyi teşvik etmek için radikal vergi indirimleri ve serbest piyasa reformları yaptı. 2019'da Gölge Şansölye John McDonnell, yeni bir sanayi devrimi başlatmak için 400 milyar sterlinlik kamu yatırımı sözü verdi. Her iki siyasi proje de başarısız oldu.

İdeolojik alternatiflerin tükenmesi, İngiltere'yi “kontrollü düşüş” olarak adlandırılabilecek bir durumla baş başa bıraktı. Downing Street’e geçmesiyle birlikte, Rishi Sunak finansal istikrarı yeniden sağlamayı başardı ancak enflasyonu düşürme arzusunun ötesinde bir vizyon sergileyemiyor.

Çıkış yolu

Keir Starmer'ın İşçi Partisi daha fazla hırs gösteriyor, ancak partide hâlâ ulusal bir misyon duygusu yok. Gölge şansölye Rachel Reeves, önemli bir taahhüt olan yeşil yatırıma yılda 28 milyar sterlin harcama sözü verdi. Ancak soru şu: İşçi Partisi gerçekten İngiltere'nin gerilemesini tersine çevirmeye mi yoksa sadece hafifletmeye mi çalışıyor? Sonuçta 1970'lerin ortalarında İngiltere'nin sorunlarına kapsamlı bir teşhis ve dönüştürücü bir siyasi program sunan Thatcher hareketinin şu anda bir muadili yok. Thatcherizm yıkıcı, hegemonya karşıtı bir projeydi, soldaki pek çok kişi tarafından yanlış anlaşıldı ve geçici bir aşama olarak rasyonalize edildi.

Düşüşün üstesinden gelmek, İngiltere’nin çoğu zaman sahip olmadığı bir şeyi gerekli kılıyor: Güçlü ve zayıf yönlere ilişkin dürüst bir açıklamayı. Ülke hatırı sayılır varlıkları elinde tutuyor: Birinci sınıf üniversiteler, önemli askeri yetenekler, canlı, açık, çok ırklı bir toplum ve kayda değer bir kültürel ve sportif yumuşak güç. Bununla birlikte, bunlar giderek artan bir şekilde ülkenin eksikliklerinin gölgesinde kalıyor.

İngiltere, post-emperyal fantezilere kapılmak yerine hem daha zengin hem de daha eşit olan orta ölçekli ekonomileri dikkate almalı: Hollanda, Güney Kore, İskandinavlar ve diğerleri. Çoğu zaman sol, eşitsizliği azaltma konusuna önem atfederken, sağ, büyümeyi artırma konusuna odaklanır. Gerçek şu ki, İngiltere'nin her ikisine de odaklanması gerekiyor.

İngiltere, elli yıl önce bu ay, geri dönüşü olmayan bir ölüm korkusuyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katıldı. Bazılarının nostaljiyle hatırladığı bir yıldönümü bu. Ancak yenilenme için İngiltere'nin, AB’den Ayrılma ve Kalma arasındaki belirsiz ikilemi terk etmesi gerekiyor. 2023'te, İngiltere'nin içinde bulunduğu kötü durumun boyutu ve bundan nasıl çıkılacağı konusunda ideolojik hayallerin yerini açık bir gerçekçiliğin alması gerekiyor.


Bu yazı The New Statesman’da 04 Ocak 2023 tarihinde “How to Reverse the British Decline” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.