ANALİZ
David Cameron'ın Dönüşü: İngiliz Siyaseti İçin Ne Anlama Geliyor?
Cameron'ın geri dönüşü, siyasi siciline bakıldığında hayli manidar. İngiliz dış politikasının güzergahını değiştiren bir adam, bir kez daha bu politikanın şekillenmesine yardımcı olacak.
DAVID CAMERON her zaman rolüne sadık kaldı. İngiltere'nin ceketsiz ve kravatsız başbakanı, sergilediği rahat tavırlarla dünyanın en güçlü adamını bile şaşırtmayı başarıyordu. Eski Amerikan başkanlarından Barack Obama, Cameron'ın "meselelere hakimiyetinin olağanüstü seviyede olduğunu, kullandığı dile son derece vakıf olduğunu ve hayatta hiçbir zaman fazla zorlanmamış birinin özgüvenine sahip olduğunu" ifade etti. Cameron mükemmel bir başbakan olmak için gereken özelliklere sahipti: Zeka, çalışkanlık, hazırcevaplık ve yumuşak bir üslup. Ama o bunun yerine en kötü başbakanlardan biri olmayı başardı.
Lord Cameron, Brexit referandumunu kaybedip 2016'da görevi bıraktıktan yedi yıl sonra, Dışişleri Bakanı olarak yeniden siyasetin ön saflarına döndü. Başbakan Rishi Sunak'ın, sert tutumuyla tanınan İçişleri Bakanı Suella Braverman'ı görevden alma kararı onun önünü açtı. Braverman'ın yerine genç asker ve Dışişleri Bakanı James Cleverly getirildi ve ülkenin en üst düzey diplomat koltuğu boş kaldı. Böylelikle 13 Kasım sabahı, Cameron, alışkın olduğumuz simasıyla Downing Street 10 numaranın (Birleşik Krallık Başbakanlık Ofisi) kapısından tekrar içeri girdi.
Cameron'ın geri dönüşü, siyasi siciline bakıldığında hayli manidar. İngiliz dış politikasını akamete uğratan bir adam, bir kez daha bu politikanın şekillenmesine yardımcı olacak. Kamu hizmetlerini yeniden yapılandırmanın yollarını arayan bir hükümet, mevcut sıkıntıların en büyük müsebbibi olan kişiyi atadı. Görevini terk eden bir adam şimdi bir görev adamı olarak dönüyor. İngiliz siyasetinde liyakat algısı, liyakatin göstergelerinden daha önemlidir. Estetik, başarının önüne geçiyor. Hiçbir şey bunu Cameron'ın dirilişinden daha iyi gösteremez.
Tavırlarının inandırıcılığı Cameron'ın pek çok kusurunu gizliyor. Dış politikada yaptığı hatalar sayısızdı. İngiltere milenyumun yarısı boyunca Avrupa'nın kendisine karşı birleşmemesini sağlamayı amaçladı; Cameron ise 2013'te yapmayı vaat ettiği referandum sonucunda bunu üç yıl gibi kısa bir sürede başardı. Ayrıca Çin konusunda da fazla hevesliydi. Çinli firmalar telekomdan nükleer enerji santrallerine kadar İngiliz altyapısına yatırım yapmaya ikna edildi; şimdi bu yatırımlar eski moda dokulu tavanlar gibi kazınıyor. Vladimir Putin 2014'te Kırım'ı işgal ettiğinde, İngiltere sözde Ukrayna'nın güvenlik garantörlerinden biriydi; ancak Cameron, Fransa ve Almanya'nın barış müzakerelerine öncülük etmesine izin verdi.
Liberaller, Cameron'ın politikalarının çarpık bir versiyonuna tutunuyor ve ona popülizme karşı bir siper gözüyle bakıyorlar. Merkezciler Braverman'ın gidişine sevinse de göç konusunda imkansızı vaat eden ilk kişi Cameron'dı. Cameron hükümeti yeni gelen göçmenlerin sayısını yılda 100,000'in altına düşürmeyi ve insanların serbest dolaşımını talep eden AB'de kalmayı vaat etmişti. Hükümetin göçü azaltma vaadi ile İngiltere'nin AB üyeliği arasında bir seçim yapılması gerekiyordu. İngiltere, AB üyeliğinden vazgeçmeliydi.
Cameron'ın başarılı bir siyasi stratejist olduğu imajı tek bir hatayla, Brexit referandumuyla, yerle bir oldu. Gerçekte Cameron'ın sosyal liberalizmle birleşen mali muhafazakarlık felsefesi hiçbir zaman popüler bir fikir olmadı. Cameron 2010'da devasa bir resesyondan sonra bile salt çoğunluğu kazanamadı. 2015’te İngiltere'nin güneybatısı Liberal Demokratları; İskoçya da İşçi Partisi'ni terk etmişti. Cameron aynı yıl, 1970'lerden bu yana en düşük oy oranını aldı ve bunda Britanya'nın Kelt sınırında yaşadığı gerilim etkili oldu. Cameron, Theresa May ya da Boris Johnson'dan çok daha az oy aldı. İngiltere'de çok fazla Cameron destekçisi yok. Birkaç gazete köşe yazıları dışında hiç olmadı da denebilir.
Liz Truss hükümetinin karmaşık deneylerinden sonra, Cameron'ın ekonomi politikası ihtiyatlı bir muhafazakarlık olarak resmedilebilir. Oysa hiç de öyle değildi. Tasarruf politikası radikal bir deneydi ve büyük ölçüde başarısız oldu. Devletin hacmi sürdürülebilir bir şekilde küçülmedi, vergi indirimleri geri tepti. Onun döneminde başlayan ve yıllar süren yetersiz yatırımlar, okulların ve hastanelerin yıpranmasına neden oldu. Ancak kıyaslandığında bu duruş öncekine göre daha temkinli görünüyor.
Eski müttefikleri Cameron'ın hükümete dönmesini övgüyle karşıladı. Aslında Brexit'in ardından kamusal hayattan elini eteğini çekmesi gerekmiyordu. Cameron bir keresinde, bakan yapılıp yapılamayacağını soran bir milletvekili adayını azarlamıştı. "Parlamento'nun yedek üyesi olmanın hayatta sahip olabileceğiniz en büyük onur olduğunu göreceksiniz," demişti Cameron. "Başbakanlığım sona erdiğinde, hayatımın geri kalanında Witney Parlamento Üyesi olarak büyük bir gururla arka sıralara döneceğim." Gerçekte, Cameron ayrılmadan önce arka sıralarda sekiz hafta görev yaptı. En faydalı olabileceği dönemde, 2016-2019 yılları arasında, Brexit konusunda çığırtkanlık yaptığı yıllarda, görevini terk etti. Şimdi ise özel hayatından sıkıldığı için geri döndü.
Cameron'ın siyaset tarzı
Westminster tellalları, başbakanlık döneminde Johnson'ın sergilediği siyaset tarzından sonra Cameron'a ağırbaşlı bir hava yüklüyorlar. Halbuki kendisi görevinden bir utançla ayrıldı. Neredeyse her kıdemli İngiliz siyasetçi Parlamento'dan ayrılırken kendi arkasını kollamaya çalışır ama çoğu bunu sessizce ve etkili bir şekilde yapar. Cameron ise pandeminin en yoğun olduğu dönemde kabinedeki bakanlara kısa mesajlar göndererek başarısız bir tedarik zinciri şirketi olan Greensill Capital adına lobi faaliyetlerinde bulundu ("Çok meşgul olduğunuzu biliyorum -bu arada harika bir iş çıkarıyorsunuz").
Böyle bir sicilin yüksek makamlara gelmeye engel olmadığı açık. Cameron büyük ölçüde Sunak çaresiz kaldığı için geri döndü. Eski başbakan, kendi dar tabanını oluşturan bazı kararsız muhafazakar güneyli seçmenlere güven verebilir. Fakat gerçek şu ki, Cameron'ın bazı çevrelerde sahip olduğu itibar, gerçekte yaptıklarından ziyade nasıl göründüğünden kaynaklanıyor. Rolüne sadık kalmak hâlâ işe yarıyor!
Bu yazı, The Economist’de 13 Kasım 2023 tarihinde “What David Cameron’s return says about British politics” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.