×
AFRİKA
29.07.2024

ANALİZ

Afrika'da Darbe Kuşağı: Milliyetçi, Batı Karşıtı ve Pan-Afrikan!

Batı Afrika’da darbe liderleri, güvenlik, ekonomi ve kültür alanlarında milliyetçi, Batı karşıtı ve otoriter bir siyaset izlerken, çok kutuplu bir dünyaya hazırlanmaya çalışıyor.
BATI'NIN SAHEL ÜLKELERİYLE ilişkileri Nijer'in Amerika'dan Eylül ayına kadar kuvvetlerini geri çekmesini istemesi ve Rus askeri danışmanlarını kabul etmesiyle dibe vurmuş gibi görünüyordu. Ülke, Fransız terörle mücadele misyonunu çok önce kovmuştu. Daha sonradan anlaşıldı ki bunlar ulaşılacak en dip nokta değildi. Geçtiğimiz ay, Avrupa'nın uranyum ihtiyacının yaklaşık dörtte birini karşılayan Nijer, Fransa'nın devlete ait nükleer yakıt şirketinin madencilik lisansını iptal etti. Pek çok kişi ülkenin şimdi de dünyanın en büyük uranyum madenlerinden birinin haklarını Rus devletine ait bir firmaya devredeceğini düşünüyor.

Nijer'in Batı'ya sırtını dönmesi, Fransızca konuşulan Batı Afrika'da pek çok kişinin ikinci bir "bağımsızlık" olarak adlandırdığı bir döneme denk geliyor. Senegal'den Çad'a eski Fransız sömürgelerinde ve Sahel'in üç merkez ülkesi Burkina Faso, Mali ve Nijer'de iktidarı ele geçiren yeni nesil milliyetçiler bu bağımsızlık söylemini teşvik ediyor. Bunu da 1958'de Charles de Gaulle'e "Gine egemenlik ve özerkliği tercih eder" diyen bağımsız Gine'nin ilk cumhurbaşkanı Ahmed Sekou Touré'yi anımsatan bir dille, egemenlik ve özerkliğe yönelik sert çağrılarla yapıyorlar: "Gine yoksulluk içinde bir özgürlüğü, zenginlik içinde bir köleliğe tercih eder". Birçoğu Rusya ile bağlarını güçlendirdi ama hepsi Batı ile yeni bir ilişki istiyor. Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Crisis Group'tan İbrahim Yahaya, "'Egemenlik' bugünlerde bölgedeki en önemli kavram" diyor. "Neredeyse dini bir dogma haline geldi."
Yeni milliyetçiler arasında en çok öne çıkanlar, Batılı güçlerin, DEAŞ ve el-Kaide bağlantılı radikallerle mücadelede önceki hükümetlere yardım ettiği Sahel üçlüsünden askeri liderler. Daha geniş bir grupta Senegal'in yeni seçilen başkanı Bassirou Diomaye Faye ve 2021'deki darbeden bu yana Gine'nin lideri olan Yarbay Mamady Doumbouya yer alıyor. Albay Doumbouya geçen yıl New York'ta yaptığı açıklamada "Eski Afrika dönemi sona erdi" dedi. "Bu, hiçbir söz hakkımızın olmadığı dengesiz ve adaletsiz bir dönemin sonu demektir. Artık gerçek yerimizi alma zamanı geldi."

Yeni milliyetçiler kendilerini sömürge karşıtı mücadelenin vücut bulmuş modern hali olarak tasvir ediyorlar. Albay Doumbouya, Sekou Touré'nin ayrıştırıcı anısını, Conakry'deki havaalanına onun adını vererek yeniden canlandırmaya çalışıyor. Burkina Faso'da 2022'de bir darbeyle devlet başkanlığını ele geçiren 36 yaşındaki Yüzbaşı İbrahim Traoré, kendisini 1987'de suikasta kurban giden sosyalist lider Thomas Sankara'nın yeniden dünyaya gelmiş hali olarak tanıtıyor. 

Biraz şüpheci olmakta fayda var. Darbe liderleri neredeyse her zaman vatansever olduklarını iddia ederler ve genellikle kendilerine hizmet ettikleri ya da yolsuzluk yaptıkları ortaya çıkar. Nijer'in yeni lideri Abdourahmane Tchiani, başkanlık muhafızlarının başı olarak görevden alınmak üzereyken demokratik olarak seçilmiş bir hükümete karşı darbe başlattı. Yeni milliyetçilerden hiçbirinin o şikayet ettikleri yolsuzlukları engellediğine dair bir kanıt yok.

Daha fazla egemenlik talepleri kısmen güvenlik kaygılarının bir yansıması. Fransa'nın İslamcı bir isyanı bastırmak üzere Mali'ye asker göndermesinin üzerinden on yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen Sahel'de istikrarsızlık yayılmaya devam ediyor. 2023'te cihatçı şiddetle bağlantılı 11.643 ölümle rekor kıran Sahel, şu anda terör saldırılarının küresel merkezi konumunda. 2020'de Mali'den başlayarak Burkina Faso ve Nijer'de iktidarı ele geçiren Batı eğitimli yerel askerler, dört yıl önce bölgede sayıları 5.000'i aşan Fransız birliklerini isyancıları bastırmakta başarısız olmakla suçluyor. Görülüyor ki mağdur yerel halk da aynı fikirde.

2022'den bu yana Fransız birlikleri Sahel'in neredeyse tamamından ya çekildi ya da sınır dışı edildi. Son kalan ise Çad. Ancak orada da düşünceler giderek değişiyor. Mahamat Idriss Déby'nin, geçmişi 1899'a kadar uzanan Fransız askeri varlığına son vermeyi düşündüğü sanılıyor. Senegal, Fransa'nın askerlerini geri çağırmasını önerirken Mali de Danimarkalı ve BM barış gücü askerlerini sınır dışı etti. Burkina Faso ise Rus paralı askerleri kiraladı. Burkina Faso'da görev yapan Batılı bir diplomat artık Amerika, AB ve NATO'nun da "sömürge karşıtı" saldırganlığın hedefleri arasında bulunduğunu söylüyor.

Nijer'de ordu subayları geçen yıl seçilmiş hükümeti devirdikten sonra Fransız askerlerini ülkeden kovdular. Bir yıldan kısa bir süre sonra yeni cunta Amerika'ya güçlerini geri çekmesini ve terörle mücadele operasyonları için istihbarat toplamak amacıyla kullanılan üslerini kapatmasını söyledi. Nijer, Rusya ile askeri işbirliği anlaşması imzalayarak Mali ve Burkina Faso'yu takip etti. (Ayrıca kendisinin uranyumunda gözü olabilecek İran'la da yakınlaştı.) Paralı askerleri rejimin korunmasını sağlayan ve insan hakları ya da yolsuzluk konusunda pek vicdanlı davranmayan Rusya'nın cazibesini görmek zor değil. Çad'ın Bay Déby'si Amerikan güçlerini, sınır dışı edip yerlerine Rus güçlerini yerleştirmekle tehdit etti.

Ekonomik Milliyetçiler 

Bir diğer cephe ise ekonomik cephe. Batı Afrika'daki Fransız işletmelerinin pazar payı on yıllardır düşüyor. Ancak Fransa'nın en büyük firmalarından bazıları -örneğin telekom devi Orange- gayet görünür olmayı sürdürüyor. Gelgelelim sık sık halkın öfkesinin hedefi haline geliyorlar. Mali ve Burkina Faso'daki yeni madencilik yasaları devletlerin asgari hisse oranını yükseltti. Dünyanın en zengin demir ve boksit rezervlerinden bazılarına ev sahipliği yapan Gine'de rejim, çoğu Çinli firmalara ait 100'den fazla yabancı maden ruhsatını iptal etti ve madencilik projelerinde yükleniciler için "yerel içerik" gereklilikleri getirdi. En önemlisi de, 20 milyar dolarlık demir cevheri, demiryolu ve liman geliştirme ruhsatlarını yeniden müzakere ederek, Çinli devlet firmalarından oluşan bir konsorsiyum olan Rio Tinto ile ortak bir girişime zorladı ve devlete %15'lik bir hisseyi garanti eden bir anlaşma yaptı.

Senegal'de Faye, Batı ile mevcut ilişki modelinden "kopma" çağrısında bulundu ve tarımda kendi kendine yeterliliğin peşinden gitme sözü verdi. İktidar partisinin önde gelen isimlerinden Abdourahim Kebe, "Yediğinizi kendiniz üretemiyorsanız, özgür olduğunuzu söyleyemezsiniz" diyor. Faye ayrıca Senegal'in çıkarlarına uygun olmadığını iddia ettiği çok uluslu şirketlerle yapılan petrol ve gaz sözleşmelerini de gözden geçirmeyi planlıyor. Kebe "Artık uşak olmayı kabul etmeyeceğiz" diyor. 

Üçüncü bir cephe ise diller ve gelenekler üzerindeki yeni sömürgecilik iddialarından kurtulma çağrılarını içeren kültürel cephe. Senegal'in iktidar partisinin Fransızcayı resmi dil olmaktan çıkarmayı düşündüğü söyleniyor. Faye'nin müttefikleri eğitimde Fransız etkisini azaltmaktan bahsediyor. Burkina Faso'da başbakan kısa süre önce vatandaşlarını Batı'nın dayattığı "kültürel yabancılaşmaya" direnmeye çağırdı.

Batı Afrika'daki milliyetçilerin birçoğu, Ruanda'nın güçlü adamı Paul Kagame'ye Batı'yla olan sert ilişkileri, ekonomik milliyetçiliği ve demokrasiden uzak duruşu nedeniyle hayranlık duyuyor. Senegal'deki bir düşünce kuruluşu olan WATHI'den Babacar Ndiaye, Kagame modelinin "Kagame için önemli olanın Ruanda'ya fayda sağlayan şey olması nedeniyle" cazip olduğunu savunuyor. 

Her ne kadar hataları olsa bile kadın haklarını savunan merhum Sankara'yı çağrıştırsa da yeni nesil, sosyal ilerlemeci değil. Senegal Başbakanı Ousmane Sonko, kısa bir süre önce aşırı solcu Fransız muhalefet lideri Jean-Luc Mélenchon ile düzenlediği basın toplantısında eşcinsel haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini eleştirdi.

Bölgede birçok lider gözle görülür biçimde otoriter. Mayıs ayında Mali'deki cunta demokrasiye "geçişi" geciktirmeye çalışacağını söyledi. Burkina Faso'daki askeri liderlik de iki hafta sonra aynı şeyi yaptı ve Traoré'nin 2029'daki seçimlere katılabileceğini ilan etti. Gine'de Albay Doumbouya bir zamanlar "kişiselleştirilmiş" iktidar dönemine son verme sözü vermişti. Yabancı yetkililere defalarca 2025 yılında görevi bırakacağını söyledi. Ancak Conakry'de Albay Doumbouya’nın imajı her yerde görülebiliyor. Gazeteci Sanso Barry, "Doumbouya devletin en önemli unsuru" diyor. 

Baskı giderek yoğunlaşıyor. Gazeteciler hapse atıldı ya da sürgüne zorlandı. Gine'de düzinelerce protestocu vurularak öldürüldü. Hak peşinde koşturan gruplar Burkina Faso ordusunu sivilleri katletmekle suçluyor.

Yeni milliyetçiler pan-Afrikanist olduklarını söylüyorlar. Faye şimdiden Dışişleri Bakanlığının adını "Afrika Entegrasyon ve Dışişleri Bakanlığı" olarak değiştirdi ve bölgedeki başkentleri gezdi. Sendika lideri ve yakın müttefik Dame Mbodj "Pan-Afrikanist görüşün yayılmasını istiyoruz" diyor. 

Bu ülkelerin hepsi bölgesel bir blok olan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nu (ECOWAS) eleştiriyor. Mali, Burkina Faso ve Nijer, bir savunma paktı ve bir nevi konfederasyon olan rakip minvaldeki Sahel Devletleri İttifakı'nı (AES) kurarak bu bloktan ayrıldılar. Çad'ın da katılmak istediği düşünülüyor. Ancak tek başına Batılı hükümetlerle bağlarını güçlendiren Gine'deki cunta, bu ittifakla hiçbir ilgisi olmasını istemiyor. Albay Doumbouya bir Fransız kadınla evli olan eski bir Fransız lejyoneri; eski bir Sovyet müttefiki olan ülkeye liderlik etmesine rağmen, Fransa ve Amerika'nın yanı sıra Rusya ve Çin ile de dostane bağlara sahip. Batılı bir diplomat "Tek başına bir direnişçi olmanın kazandıracağı çok şey var" diyor. Senegal'den Bay Faye, ECOWAS'a sempati duyuyor gibi görünse de, üyelerinin ECOWAS'a geri dönmesini istiyor.

Bazıları Fransa destekli Orta Afrika frankının yerine yeni bir ortak para birimi oluşturmak için komşularıyla birlikte çalışmak istiyor. Ancak bölge ticari çekişmeler ve kaynaklar üzerindeki anlaşmazlıklarla çalkalanıyor. Kriz Grubu'ndan Yahaya, ECOWAS'ın Burkina Faso, Mali ve Nijer'e uyguladığı yaptırımların (nitekim o zamandan beri kısmen kaldırılmıştır) "devletlerarası gerilimlerin bölgede uzun zamandır görmediğimiz ölçüde artmasının" nedenlerinden biri olduğunu söylüyor.

Batı Afrika'nın yeni milliyetçiliği belirsiz, bazen çelişkili ve otoriter sürüklenmeye karşı savunmasız durumda. Ancak bayrak taşıyıcılarının, Rusya'nın yörüngesine girmeye aday çetin ideologlar olduğunu varsaymak hata olur. Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden Cameron Hudson, "Bu liderler her ne kadar egemenliklerini savunmak isteseler de, düşman edinme peşinde değiller" diyor. Bunun yerine, dış dünyaya yaklaşımları en iyi anlaşmayı aramak. Nijer'deki cunta, ilişkileri kesmeden önce Amerika ile yeni bir askeri anlaşma yapmak için aylarca uğraştı. Senegal ve Gine'deki yetkililer yabancı hükümetler ve şirketlerle "kazan-kazan" anlaşmaları yapmaktan bahsediyor. Afrika'nın yeni milliyetçileri acımasız ve etkileşim peşinde; üstelik gün geçtikçe gözle görülür biçimde çok kutuplu hale gelen bir dünyanın ürünü.


Bu yazı, The Economist’te, “Meet the victors in Africa’s coup belt” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.