ANALİZ
Afrika’da Vergi İsyanları Ne Anlama Geliyor?
Afrika'da yaşanan gelir sıkıntısının birdenbire daha iyi bir yönetime vesile olacağını düşünmek fazla iyimserlik olabilir. Yine de değişen şeyler var. Afrikalılar, vergi ödemeye alışkın ama artık verdikleri paranın karşılığını sorguluyor.
VOLTAIR'IN eski rejim Fransası'nda: "Yönetme sanatı, bir ulusun üçte ikisinin, diğer üçte birin yararına olabilecek her şeyi ödemesini temin etmek demektir." cümlesini kurduğu söylenir. Devrimciler, aristokratların kafalarını kesmeye başlayana kadar, bu düşünce gayet geçerli görünüyordu. Evet, Kenya’daki protestocular o kadar ileri gitmedi; ancak “Z Kuşağı” hareketi, ülkenin ilgisiz yöneticilerini sarsmayı başardı. Vergi artışlarına yönelik duyulan öfkeyle başlayan bu hareket, kısa süre içerisinde yolsuzluk ve kötü yönetime karşı yürütülen popüler bir kampanyaya dönüştü.
Ülkenin "Bastil Baskını", haziran ayında protestocuların Parlamento'yu basması ve güvenlik güçlerinin onlarca kişiyi öldürmesiyle yaşandı. Başkan William Ruto, vergi planlarını geri çekmek ve birkaç bakanı görevden almak zorunda kaldı. Fakat Kenyalılar hâlâ öfke dolu. Nairobi'deki Mathare Sosyal Adalet Merkezi'nde görevli bir aktivist olan Wanjira Wanjiru, siyasi sınıfın “halkın parasını alarak hiçbir hizmet sunmadığını ve kimseye hesap vermediğini” söylüyor.
Siyaset biliminde rastladığımız kadim bir fikre göre, iktidardaki elitler, vatandaşların parasına veya savaş zamanında canlarına ihtiyaç duyduklarında onları dinlemeye başlar. Kenya, bu mali pazarlığın test edildiği tek Afrika ülkesi değil. Küresel faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte yabancı finansman akışı durma noktasına geldi. Afrika hükûmetlerinin dörtte üçü kemer sıkma politikalarına yönelmiş durumda.
Afrika, sağlık ve eğitim üzerinde yıkıcı etkiler bırakan sancılı kemer sıkma dönemlerinden geçti. IMF, 1980-2021 arasında Afrika hükûmetlerinin bütçe açığını azalttığı 82 örneği inceledi. Bunun yaklaşık dörtte biri vergi artışlarından, dörtte üçü ise harcama kesintilerinden gerçekleşmişti. Ancak bu kez hükûmetler, vergi artışı ile harcama kesintilerini dengeli bir şekilde uygulamayı planlıyor. Vergi artışlarına daha fazla odaklanılması, IMF'nin ısrarıyla gerçekleşiyor. IMF, Afrika'da vergi artışlarının büyümeye daha az zarar verdiğini düşünüyor; zengin ülkelerde ise tam tersini savunuyor.
Daha fazla vergilendirilebilecek pek çok alan söz konusu: hızlı büyüyen şehirlerdeki emlak sektörü; nispeten düşük vergilere tabi olan petrol, gaz ve madencilik sektörü; genellikle az vergi ödeyen zengin kesim. Fakat siyasetçiler, dolaylı vergileri, özellikle katma değer vergisi (KDV) gibi tüketim vergilerini artırmayı daha basit ve kendi çıkarlarına daha uygun buluyor. Küçük ve kayıt dışı işletmeleri vergilendirme fikri de popüler bir yaklaşım ancak bu, genellikle beklenen getiriyi sağlamıyor. İngiltere merkezli bir araştırma kuruluşu olan Uluslararası Vergi ve Kalkınma Merkezi'nden Giulia Mascagni, şunu söylüyor: “Bu işletmelerin kârı çok düşük olduğu için vergilendirilebilir bir gelirleri de pek yok.”
Gelinen noktada hâkim olan duygu ise derin bir hayal kırıklığı. Uganda'daki tüccarlar, %18’lik KDV oranına ve yeni elektronik sistemin getirdiği maliyetlere kızarak bu ay birkaç gün boyunca dükkânlarını açmadı. Tanzanya'daki pazar esnafı da vergi memurlarının baskısını protesto ederek haziranda aynı şeyi yaptı. Gana'da ise hükûmet, sendikaların protesto tehdidinde bulunmasının ardından yeni bir elektrik vergisi planını askıya aldı.
Birçok vatandaş, devletin mali pazarlıkta kendi taraflarında olacağına pek güvenmiyor. Afrobarometer adlı şirketin 2019-2021 arasında yaptığı anketlerde, Afrikalıların yaklaşık %35'i, vergi memurlarının çoğunun ya da tamamının yolsuzluk yaptığını ve sadece yarısı, hükûmetlerinin elde edilen gelirleri halkın yararına kullandığını söylüyor. Bazıları da bu sürecin değerli olup olmadığını sorguluyor. Afrikalıların hemen yarısı, daha iyi hizmet almaları karşılığında daha fazla vergi ödemeye razı olduklarını belirtirken, diğer yarısı da alacakları hizmet kötüleşse bile daha az vergi ödemek istediklerini söylüyor. Vatandaşlar, elektrik gibi alanlarda daha iyi hizmet aldıklarında vergilendirmeye daha olumlu yaklaşıyor. Fakat vergi artışı ile hizmet kalitesindeki iyileşme arasında her zaman doğrudan bir ilişki olduğu pek söylenemez.
Vergi karşıtlığının kökleri, Afrikalıların ilk kez vergi ödemeye mecbur bırakıldığı sömürge dönemine kadar uzanıyor. Keyfî vergiler, 1898'de Sierra Leone'de patlak veren “Kulübe Vergisi İsyanı” gibi isyanlara neden oldu. 1930'larda Gana'da yeni bir gelir vergisine karşı çıkan siyasetçiler, toplanan paranın Avrupalı yetkililere ve onların "saraylarına" harcanacağından şikâyetçiydi.
Afrika ülkelerindeki vergi oranları, zengin ülkelere kıyasla çok düşük seviyelerde. Vergi gelirlerinin GSYİH'nın %16'sına denk gelmesi, vatandaşların talep ettiği hizmetleri finanse etmek için yeterli değil. İsveç'teki Lund Üniversitesi araştırmacılarının derlediği uzun vadeli verilerin de gösterdiği gibi, bu oran arttı. Araştırmacılar, dünya fiyatlarına göre dalgalanan ticaret ve doğal kaynaklar üzerindeki vergileri hariç tutarak, kalan gelirleri, temel mali kapasitenin bir ölçüsü olarak ele alıyor. 1900'de ortalama bir Afrika devleti, kişi başına iki günlük ücret tutarında vergi topluyordu. Bu rakam, bağımsızlığın şafağında, 1960 yılında, dokuz güne; 2015'te ise 50 günden fazlasına yükseldi.
Ne var ki Avrupa'da olduğu gibi büyük bir sosyal pazarlık, Afrika'da gerçekleşmedi. Avrupalı yöneticiler, savaşları finanse etmek için vergileri artırırken, bunun karşılığında vatandaşlarına da çeşitli haklar tanıdı. Afrika devletleri ise birbiriyle pek savaşmadı ve finansman için genellikle dışarıya, yabancı kreditörlere ya da IMF’ye yöneldi. Nijerya gibi yaklaşık %40’ı petrolden elde edilen gelirlerle ayakta duran rant ekonomilerinde siyasetçiler, yönettikleri halka neredeyse hiç önem vermiyor.
Liderler, büyük çaplı pazarlıklar yerine, sayısız küçük pazarlık yapıyor. Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni, yıllar boyunca mandıracılardan taksi şoförlerine kadar herkesle görüşerek yetkililerin hayata geçirmek istediği vergileri iptal etti. Ancak geçtiğimiz ay gençler, Kenya’daki gibi yolsuzluk karşıtı bir protesto organize etmeye çalıştıklarında, Museveni, gençleri “ateşle oynadıkları” konusunda uyardı. Polis, söz konusu girişimi sert bir şekilde bastırdı.
Afrika'da yaşanan gelir sıkıntısının birdenbire daha iyi bir yönetime vesile olacağını düşünmek fazla iyimserlik olabilir. Yine de değişen şeyler var. Sivil toplum kuruluşu Tax Justice Network Africa’dan Isaac Danso Agyiri, sosyal medyanın insanları yeni vergiler konusunda daha bilinçli hâle getirdiğini belirtiyor. Bazı Ganalılar, yaptıkları alışverişlerin faturaların fotoğraflarını çekerek internette paylaşıyor. Afrikalılar, vergi ödemeye alışkın ama artık verdikleri paranın karşılığını sorguluyor.
Bu yazı The Economist’te, “The lessons of Africa’s tax revolts” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.