ANALİZ
Ulus Devletten Sonra?: Teknoloji Devleri “Ağ Devletler” Çağını Hazırlıyor!
Teknoloji milyarderleri artık sadece dijital dünyayı değil, gerçek dünyayı da fethetmek istiyor: Ağ devletler, kripto, yapay zekâ ve özel ekonomik bölgelerle kendi kurallarını koymayı hedefliyor. Teknoloji elitleri kuralları kendilerinin koyduğu şehirler inşa etmeyi hayal ediyor.
ALTIN MASKELİ, pelerinli ve gömleksiz bir adam gelecekte, bir gün kendi kurduğu bir ülkeye liderlik yapmayı hayal ediyor. Henüz bir yer yok, ancak burası kripto ve yapay zekâ destekli, tıbbi deneylerin yapılacağı bir cennet olacak; “ölümü isteğe bağlı hâle getirmek” isteyen insanlarla dolu olacak, diyor. O, şimdilik, San Francisco'daki bir ofis binasının ikinci katında, katılımın az olduğu bir açılış partisine liderlik ediyor.
Maskeli adam, Romanyalı bir yazılımcı olan Laurence Ion. Gençken bir Google Code-in yarışmasını kazandıktan sonra çeşitli girişimlerde çalıştı ve kendi deyimiyle "finansal olarak özgür" hale geldi. Dört yıl önce Ion, uzun ömür araştırmalarını finanse etmek için merkeziyetsiz bir kuruluş olan VitaDAO'nun kurulmasına yardımcı oldu. Bu kuruluş, eski bir biyoteknoloji girişimcisi ve Coinbase yöneticisi Balaji Srinivasan ve ilaç şirketi Pfizer’in yatırım kolundan fon aldı. Şu anda 31 yaşında olan Ion, Ethereum protokolünün kurucu milyarderlerinden Vitalik Buterin'in de aralarında bulunduğu ve kendini “gelecek inşacısı” olarak tanımlayan bir topluluğun parçası."
Silicon Valley vs. MAGA
Laurence Ion, Vitalik Buterin’in 2023’te Karadağ'da bir tatil köyünde yaşam uzatma uzmanları için Zuzalu adıyla oluşturduğu "pop-up şehri"nin organizasyonuna yardımcı oldu. Ayrıca Honduras açıklarındaki bir adada Vitalia adlı bir başka pop-up organizasyonuna yardım etti. Ion’un son projesi, San Francisco’daki Viva City / Viva Frontier Tower, ağ devlet vizyonunun somut prototiplerinden biri. Ion ve müstakbel vatandaşları bu proje kapsamında, uzun yaşam üzerine, biyoteknoloji ve nöroteknoloji üzerine, blockchain, kripto ve yapay zeka üzerine çok katmanlı ve kesişimli çalışmalar yürütüyor. Daha geride, bir topluluk inşa ediyor, geleceğin şehir yapısını tartışıyor ve potansiyel özel ekonomik bölge (SEZ) statüsü için adımlar atıyor. Bir uzun ömür kliniği kurmayı umduğunu söylüyor ve bazı üyelerin kök hücrelerinin şuan bir buzdolabında saklandığını anlatıyor gururla.
Ion, konuşmalarında, projenin kendisi için ne kadar kişisel olduğunu vurguluyor. "Hastanelerde çok zaman geçirdim," diyor. Çoğu zaman iyi huylu ama ağrılı olabilen kemik tümörlerine neden olan multipl osteokondrom adı verilen bir hastalıkla doğmuş.
Hükümetlerin acısını hafifletmesini, acısını hafifletecek tedavi yöntemleri geliştirmesini beklemek Ion için eski bir düşünce tarzı. "Bir şehir kurmanın FDA’nın tıbbi onay prosedürlerinden geçmekten daha hızlı olacağını fark ettim." Ion, bu amaçla Viva City projesi içerisinde bir "ödül" vaadinden söz ediyor: Dünyanın herhangi bir yerinde, arazi edinmek ve kendi özel yargı bölgesini kurmak için yasa çıkarmasına yardımcı olabilecek bir politikacı ile Viva City grubunu tanıştıran herkese 2 milyon dolar. Viva City'de, biyoteknoloji ve deneysel tıbbi tedavilerle ilgili tipik uzun onay prosedürleri ve kurallar geçerli olmayacak.
Laurence Ion ve onun Viva City projesinin dışında, aynı şeyi yapma çalışan, çok fazla rakip var. Giderek artan sayıda zengin teknoloji meraklısı, çevrimiçi toplulukları buluttan çekip gerçek, fiziksel vatanlar kurmak üzere, kuralları kendilerinin belirlediği yeni bölgeler inşa etmeye çalışıyor. Bu girişimler bir bakıma 2025'in özeti: Bugün dünyanın en zengin ve en güçlü insanlarından bazıları için önemli olan siyasi ayrım, sağ veya sol, Demokrat veya Cumhuriyetçi değil; ulus devlet ile ağ devleti arasındaki fark.
Ağ Devlet nedir?
“Ağ devlet” konsepti, toplulukların önce internet üzerinden, bulut programları üzerinden ideolojik bağlarla bir araya gelmesini, ardından bu bağların fiziksel mekânlarda gerçek hayata taşınmasını temel alıyor. Hint asıllı Amerikalı girişimci ve genetik test şirketi Counsyl Inc.'in kurucu ortağı Balaji Srinivasan’ın 2022 tarihli The Network State (Ağ Devleti) adlı kitabı, teorik olarak çevrimiçi toplulukların fiziksel karşılıklar bularak devletleşmeye geçiş sürecini ele alıyor ve bu projelere yol gösterici bir yardım sunuyor. Bu projelerde genellikle kripto para, blockchain teknolojisi, özel ekonomik bölgeler (SEZ) ve yapay zekâ temelli yönetim modelleri ön plana çıkıyor. Amaç, vergi avantajları, düzenleyici esneklik ve deneysel biyoteknoloji araştırmaları için cazip ortamlar yaratmak.
Bu tür ağ devleti projelerden biri olan Zuzalu ağı, Güney Asya’da Butan'dan Güney Amerika’da Arjantin'e kadar dünyanın dört bir yanında bir dizi pop-up şehre ev sahipliği yaptı. Bir diğer proje olan Praxis, kendisini "dünyanın ilk Dijital Ulusu" olarak adlandırıyor. Praxis projesi, Sam Altman'ın Apollo Projects'inden, Palantir'in kurucu ortağı olan yatırımcı Joe Lonsdale’den ve Winklevoss Capital'den fon alıyor. 100.000'den fazla üyesi olduğunu iddia eden Praxis, bu yılın başlarında Kaliforniya'daki Vandenberg Uzay Kuvvetleri Üssü'nün yanına Atlas adında yeni bir savunma teknolojisi şehri inşa etme planlarını duyurdu. Grup ayrıca Grönland'a da göz dikmiş durumda.
ABD'de, zengin teknoloji liderlerinin kendi imajlarına göre topluluklar yaratma isteklerini giderebilecek, kamuoyunda iyi bilinen bazı gayrimenkul anlaşmaları yaşandı. Esmerelda Land Company, Kaliforniya eyaletindeki Sonoma şehrinde aile dostu, yürüyüşe uygun bir köy inşa etmeyi planlıyor. Öbür taraftan Marc Andreessen, Laurene Powell Jobs ve Silikon Vadisindeki başka milyarder isimler tarafından desteklenen California Forever projesi, Kaliforniya’nın Solano şehrinde halihazırda 65.000 dönümlük tarım arazisini kontrol ediyor. CEO Jan Sramek geçen yıl, ne "ağ devletlerine" ne de "akıllı şehirlere" "hiç ilgi duymadığını" ve grubun amacının "Kaliforniya'yı yeniden inşa etmek" olduğunu söyledi.
Diğer dikkat çeken projeler arasında Bitcoin City (El Salvador) ve Akon City (Senegal) yer alıyor. Bitcoin City, akıllı şehir konseptiyle ve vergi kolaylıklarıyla ön plana çıkarken, Akon City ise blockchain destekli bir “Wakanda benzeri” şehir vizyonuyla başlatıldı; ancak 2025 itibarıyla projede gerilemeler yaşandığı rapor edildi.
Ağ devletler çılgın bir fikir; kibirli, uçuk, pahalı ve ütopik. Aynı zamanda adil ve eşitlikçi toplum fikrinden oldukça uzak. Ağ devletler fikri için koşullar olgunlaşıyor. Zira ulusal hükümetlere güven tüm zamanların en düşük seviyesinde; II. Dünya Savaşı'nın sonundan beri ayakta duran "liberal uluslararası düzen" çatırdıyor; özel çıkarlar kamu mallarını bölüşüyor. Dahası internetteki sosyal ağlar, insanların çevrimiçi ortamlarda birbirleriyle daha fazla ortak noktalar geliştirebilmelerini sağlıyor. Hem de dışardaki fiziksel vatandaşlık ilişkilerinden daha fazla.
Şimdi soru şu: Dijital ortamdaki bu ağ gruplar, dost bir hükümetten -ya da belki de sadece zayıf bir hükümetten- satın alınmış bir arazi üzerinde duran bir “ülkeye” nasıl dönüştürülebilir? İnsanın kendi ülkesini hayal etmesi gerçekten bu kadar kolay olabilir mi?
Barack Obama'nın 2008'de başkan seçilmesinden bir hafta sonra, bir girişimci ve aşırı sağcı blog yazarı olan Curtis Yarvin, ağ devletçiliğinin kurucu metinlerinden biri olan Patchwork'ü yayınladı. “Yarvin, yeni bir siyasi gelecek hayal ediyordu. "Tarihten miras aldığımız berbat hükümetler yıkıldıkça, yerlerine her biri kendi anonim şirketi tarafından, sakinlerinin görüşleri dikkate alınmadan yönetilen on binlerce, hatta yüz binlerce egemen ve bağımsız mini ülkeden oluşan küresel bir örümcek ağı gelmeli," diye yazdı. "Eğer sakinler hükümetlerini beğenmiyorsa, taşınabilirler ve taşınmalıdırlar. Tasarım tamamen “beğenmeyen gider” mantığı üzerine kurulu.
Yarvin'in hayranları arasında, liberal demokrasi fikrinden soğumaya başlayan ve diğer yönetim biçimlerinin kendi kişisel özgürlüklerini daha iyi koruyabileceğini düşünen milyarder yatırımcı Peter Thiel de var. Obama göreve gelmeden aylar önce Thiel, uluslararası sularda yüzen şehirler inşa etmeyi ve yeni yönetim biçimleri denemeyi amaçlayan kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Seasteading Enstitüsü'ne 500.000 dolar bağışlamıştı. Enstitünün kurucu ortağı, ekonomist Milton Friedman'ın torunu Patri Friedman'dı. Friedman şu anda, yatırımcıları arasında Andreessen, Srinivasan ve Thiel'in de bulunduğu, kendisinin "yenilikçi bölgeler" olarak adlandırdığı bölgelerin yaratılmasını finanse eden bir girişim şirketi olan Pronomos Capital'i yönetiyor.
**
2016'da Thiel, Donald Trump'ın ilk başkanlık kampanyasını destekledi. Thiel'in himayesindeki JD Vance, ABD Senatosu'na aday olduğunda ve seçim kampanyasında "bu Curtis Yarvin denen adam"dan ve "idari devletteki her orta düzey bürokratı, her devlet memurunu kovup yerlerine bizim insanlarımızı getirin" tavsiyesinden bahsettiğinde, Thiel'in 15 milyon dolar bağışladığı bildirildi. Thiel, Trump ve Vance'in 2024 Beyaz Saray kampanyasına bağış yapmasa da Silikon Vadisi elitlerinin (Thiel'e yakın olan) birçok üyesi bağış yaptı. Bunlardan biri, milyarder yatırımcı ve " Tekno-İyimser Manifesto"nun yazarı Marc Andreessen'di. Bir diğeri, ABD federal hükümetini Silikon Vadisi tarzı bir şekilde ele geçirme hayallerine takılan Elon Musk'tı.
Peki, üyeliğin esasen satılık olduğu, "üreticiler" tarafından ve onlar için inşa edilmiş bir toplumda, baristalar, hademeler, güvenlik görevlileri kim olacak? Bu işçiler, bulundukları yer istedikleri yaşam tarzına uymadığında "çıkma" imkânına sahip midir? Ütopik bir toplumun tüm avantajlarından yararlanıyorlar mı, yoksa toplumun işleyişini sürdürmek için işe gidip gelen dezavantajlı sınıf mı? Bu sorular Ağ Devleti'nde büyük ölçüde ele alınmıyor ve Srinivasan'ın geçen yıl şu anki evi olan Singapur yakınlarındaki bir adada kurduğu Ağ Okulu'nun da odak noktası gibi görünmüyor.
Teorik olarak, herhangi bir ortak topluluk bir ağ devleti oluşturabilir: Furry'ler, Swiftie'ler, kripto meraklıları. Srinivasan ve vizyonunu benimseyen birçok kişi için, bu gelecek toplumunun bir ayağı olan "ebedi yaşam" için çabalıyor. Balaji Srinivasan, Singapur yakınlarında özel bir ada satın aldığını duyurduğunda haberi X'te paylaşmıştı: "Bir ada aldık. Evet, doğru. Bitcoin'in gücü sayesinde artık Singapur yakınlarında Ağ Okulu'nu inşa ettiğimiz güzel bir adamız." Srinivasan, "karanlık yetenek" olarak tanımladığı benzersiz bireylerden oluşan ve “ebedi yaşamı” amaçlayan bir topluluk, yeni bir “ulus” kurma arayışında. Bu konsepti küresel olarak genişletmeyi ve Dubai, Tokyo ve Miami gibi lokasyonlar kurmayı planlıyor.
Ağ devleti projelerinin nihai olarak istediği şey, bir mülk ve özel bir ekonomik bölge. Ancak projeler, emekleme aşamasında. Vatandaşları için yeni topraklar ve yeni haklar talep etmekten ziyade, bu vatandaşların üretebileceği değeri yatırımcılara ve mevcut uluslara satmaya çalışıyorlar. Vandenberg Uzay Kuvvetleri Üssü yakınlarında bir şehir inşa etmeyi planlayan grup Praxis, kendini "Batı'yı savunan hareket" olarak tanımlıyor. Praxis’i desteklemek veya üye olmak, yalnızca vergilerden muaf olmak veya yeni teknolojiye erişim sağlamak anlamına gelmiyor; mesele "Batı"nın belirli bir kültürel vizyonuyla ilgili. Projenin lideri Dryden Brown için "Batı", "Avrupa'lı insanlar tarafından kurulan ülkeleri" ifade ediyor ve birçok eski Avrupa kolonisini de içeriyor. Brown, "Biz farklı bir kültürel değerler kümesinin mirasçılarıyız. Bizim düşündüğümüz şey Roma, Atina ve Sparta" diyor. Grup, Altman, Lonsdale ve Winklevoss'lardan aldığı fonlara ek olarak, Pronomos Capital tarafından da destekleniyor.
Brown, Praxis'i İsrail'e benzetiyor; tabii ki bir dünya savaşı ve soykırım olmadan. "Dağınık vatansız insanlar vardı," diyor ve "bir devlet kurma ve vatanlarına dönme fikrine" sahiplerdi. (İşin aslına bakarsanız Srinivasan, geçmişte daha da açık sözlü davranarak, "Asıl istediğim şey teknoloji Siyonizmi gibi bir şey," demişti.)
Praxis, Vandenberg’teki lokasyonuna ek olarak, ekibinin bir Özel Ekonomik Bölge kurma olasılığını araştırmak üzere Fas, Japonya ve Dominik Cumhuriyeti gibi ülkelere seyahat edeceğini duyurdu. Brown, Fas'ı Batılı olarak görmediğini söylese de Praxis kendisine toprak vermeye istekli ülkelerle çalışmaya istekli.
"Bu, teknoloji imparatorluğunu hedefleyen bir sömürge projesi," diyor eski siyasi danışman ve bağımsız haber bülteni The Nerd Reich'ın yazarı Gil Duran. "Kulağa sömürgecilik 2.0 gibi geliyor. Bahaneniz ve gerekçeniz ne olursa olsun, başka birinin ülkesine gidip orada kendi ülkenizi yaratıyorsunuz." Veya Praxis X hesabının 1 Eylül'de yayınladığı gibi, "Cyberpunk Doğu Hindistan Şirketi gibi bir şey bu!”
En gelişmiş “özel ekonomik bölge (SEZ)” stratejisinin bir versiyonu, Honduras'ın Roatán adasında, Pronomos Capital tarafından desteklenen bir imtiyazlı şehir olan Próspera'dır. Şehrin, bir tahkim sistemi, düşük vergiler ve bir kurallar bütünü var.
Próspera liderleri, onu bir ağ devleti olarak görmediklerini, hedeflerinin "Honduras egemenliği ve yasaları dahilinde insani ilerleme ve refahı ilerleten şehir ölçeğinde bir kalkınma" olduğunu söylüyorlar. O dönemde Juan Orlando Hernández Alvarado liderliğindeki Honduras hükümeti, şehre tüzüğünü 2017'de verdi. Ancak Hernández, 2022'de uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandı ve sonrasında hüküm giydi. Yeni hükümet, bu tür bölgelerin ülkenin egemenliğini ihlal ettiğini iddia ederek Próspera'nın Özel Ekonomik Bölge (SEZ) statüsünü iptal etti. Próspera daha sonra Honduras hükümetine karşı 11 milyar dolarlık bir dava açarak hükümetin "yasal istikrar garantilerini yerine getirmediğini" iddia etti. Dava devam ediyor.
"Bu çıkış stratejisinin kendi sebepleri var; hükümetlerin bizi hayal kırıklığına uğrattığını gördük," diyor bir pop-up şehir organizatörü Victoria Forest. Düzenlemelerin kendisi gibi insanların arzu ettikleri tedavilerden mahrum kalması onu hayal kırıklığına uğratıyor. "Kadın olarak kürtaj yaptırmayı seçersem hükümet neden önüme çıksın ki?" diye soruyor. Ağ devletinin en zengin destekçilerinin çoğunun, Amerikalı kadınlar için kürtaj haklarını geri almaya çalışan Trump yönetimini de desteklediğinden bahsettiğimde Forest şaşırmış görünüyor.
Ağ Devlet projeleriyle ne hedefleniyor?
Ağ devlet savunucuları, bu projelerin temel avantajlarını şöyle özetliyor: devlet düzenlemelerinden bağımsızlık, yenilikçi medikal ve biyoteknoloji uygulamalarını hızlandırma fırsatı, yatırımcı çekmek için vergi ve düzenleyici esneklik sağlama ve teknoloji odaklı toplulukların “yerleşik devletlerden çıkış (exit)” yoluyla kendi iktidarlarını kurma arzusu. Ağ devletler, ideal olarak üyelik temelli vatandaşlık sistemleri, dijital ekonomiye dayalı para ve varlık modelleri, AI tabanlı yönetsel karar mekanizmaları ve deneysel biyoteknolojiye özel izinler sunmayı amaçlıyor.
Ancak bu projeler yoğun eleştirilerle karşı karşıya. Yeni kolonyalizm eleştirileri, düşük maliyetli topraklar ve ucuz iş gücü üzerinden avantaj sağlamayı ve yerlilerin haklarının göz ardı edilme riskini gündeme getiriyor. Erişim eşitsizliği ise başlangıçta yalnızca zengin veya teknoloji meraklılarının faydalanacağı imkanlar sunulması nedeniyle adil topluluk yapısını tehdit ediyor. Yasal ve egemenlik çatışmaları da ciddi risk oluşturuyor; Próspera örneği, SEZ statüsü tanımayan devletlerle çatışmanın somut göstergesi.
Ağ devlet projelerinin gerçekleşebilirliği de sorgulanıyor: toprak edinme, altyapı inşası, güvenlik, kamu hizmetleri ve sürdürülebilir ekonomi gibi temel devlet işlevlerini başarıyla yerine getirmek yüksek maliyet ve karmaşıklık gerektiriyor. Ayrıca, bazı eleştirmenler teknik özgürlük söylemi arkasında, autoriter yapı ve “yatırımcı monarşileri” potansiyeli görüyor.
Gelecekte neler olabilir?
Şu an çoğu ağ devlet hâlâ prototip ya da konsept aşamasında olsa da teknoloji, sermaye ve ideoloji kesişiminde yükselen bu hareket klasik devlet anlayışına meydan okuyor. Yeni nesil liderler, ulus-devlet mekanizmalarını ele geçirmenin yavaş ve hantal olduğunu ileri sürerken, ulus-devletten “çıkış (exit)” stratejisini savunuyor.
Yine de kritik sorular hâlâ yanıt bekliyor: Bu şehirlerde barista, temizlikçi veya güvenlik görevlisi gibi sıradan insanlar nasıl entegre olacak? Eşitsizlik ve sınıf ayrımı nasıl önlenecek? Proje tamamen bağımsız hareket edebilir mi, yoksa hep ana devletlerle pazarlık hâlinde mi olacak? Teknik, finansal ve sosyal krizler nasıl yönetilecek? Ağ devletler, tüm bu sorulara cevap bulabilirse, klasik devletlerin sınırlarını zorlayan yeni bir paradigma ortaya çıkabilir.
Bu yazı, The WIRED’da 26 Eylül 2025 tarihinde “Tech Billionaires Already Captured the White House. They Still Want to Be Kings” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.