×
AFRİKA

ANALİZ

Afrika’da Terör -II: Afrika'da Yükselen Terörizmin Siyasi ve Sosyo-Ekonomik Sonuçları

Afrika'da artan terörizm, kıtanın siyasi ve sosyo-ekonomik yapısını derinden sarsıyor. Terörizmin bölgede yarattığı bu çok yönlü sorunlar, merkezi devleti zaafa uğratırken, kıtanın kalkınma hedeflerine ulaşmasını engelliyor ve bölgesel istikrarı tehdit ediyor.
AFRİKA Merkezi (Africa Center) Ocak 2024’te yayınladığı bir araştırma raporuna göre Afrika’da dini motifli terörizmden kaynaklanan ölümler 2002-2022 yılları arasında  %101.300 oranında artı. Yine aynı rapora göre 2022 yılında kıtada 19.412 kişi terörist saldırılar sonucu yaşamını yitirdi. 2023 yılında ise terör kaynaklı ölüm vakaları %20 oranında artarak 23.322’ye ulaşmıştır.

Bu yazı dizisinin bir önceki bölümünde de değinildiği üzere Afrika’da terörizmin yükselmesinde hem yerel dinamikler hem de bölgesel ve küresel rekabet ile küresel terör örgütlerinin faaliyetleri etkili olmuştur. Küresel terör örgütlerinin yereldeki radikal ve terörist oluşumlarla etkileşime geçmesi sonucunda terörizm aşağıdaki haritada da gösterildiği üzere Batı, Orta ve Doğu Afrika’da yoğunlaşmıştır. Hem merkezi hükümetlerle hem bölgedeki yabancı unsurlarla hem de birbirleriyle yoğun çatışmalara giren terör örgütleri bölgedeki siyasi ve sosyo-ekonomik yapıyı derinden sarsmaktadır.



Afrika devletlerinin büyük bir kısmı uzun yıllar sömürüsüne maruz kaldığı kolonyal yönetimlerden 1960’ların sonrasında bağımsızlığını kazanabildi. Ancak hem kolonyal geçmişin mirasları hem de postkolonyal uygulamalar nedeniyle bağımsızlık sonrası süreçte çoğu Afrika devleti devlet inşası sürecini tamamlayamamış, kırılgan siyasi yapılara sahip olmuştur. Bu kırılgan yapılar sonucu var olan kötü yönetimler, yolsuzluk ve yoksulluk nedeniyle marjinalleşen toplumsal gruplar bölgede terörizmin doğmasına neden oldu. Afrika’daki bu  zayıf siyasi yapıların terörizmi doğurduğunu, diğer yandan da terörizmin devletlerin siyasi kapasitesini olumsuz etkilediğini iddia edebiliriz. Yani Afrika’da siyasi yapılar ve terörizm arasında birbirini olumsuz etkileyen, bölge halkına yönelik kompleks tehditler doğuran çift yönlü bir ilişkiden söz edebiliriz.

Afrika’da terörizmin siyasi alanda farklı etkileri mevcut. Öncelikle terörist gruplar Afrika’da bazı bölgelerde devlet otoritesini zayıflatmakta ya da tamamen yok etmektedir. Devletin daralan egemenlik alanlarında teröristler kendi kontrol bölgelerini oluşturmakta ve hatta bir devlet gibi siyasi yapılanmalara gitmektedir. Örneğin 2012 sonrasında El Kaide bağlantılı terörist gruplar Mali’nin Kuzeyinde geçici yönetim yapıları kurmuştur. Tek başına bu örgütlerle mücadele edemeyen Mali ise daha sonradan Fransa’nın desteğiyle yürüttüğü terörle mücadele operasyonlarına rağmen bölgede barış ve egemenliği tesis edemedi. Terörün perçinlediği bu istikrasızlık ilerleyen yıllarda ülkede darbe ve ayrılıkçı oluşumların güç kazanmasına neden oldu. Diğer yandan sadece Mali değil, Burkina Faso ve Nijer de yakın zamanda gerçekleşen darbelerde terörizmin etkisi büyüktür. Çünkü uzun yıllar boyunca Batı ile iş birliği içerisinde giriştikleri terörle mücadele başarısız olan hükümetler halk nezdindeki meşruluklarını yitirmişti. Hatta bazı kesimler maruz kaldıkları terör tehdidinin kaynağının Batılılar ve onlarla iş birliği içerisindeki yolsuzluğa karışmış siyasi elitler olduğunu düşünmekteydi.  Bu durum zamanla hükümetlerin zayıflamasına ve sonrasında askeri darbelerin yaşanmasına zemin hazırladı. Diğer yandan Batı Afrika art arda yaşanan bu darbelerin yarattığı siyasi kaos ortamı da terör örgütlerine geniş manevra alanları yarattı. Öyle ki Nijer Darbesinden hemen üç hafta sonra Tillaberi bölgesinde teröristler düzenledikleri saldırıda 17 askerin ölmesine 24 kişinin de yaralanmasına neden oldu. 

Afrika’da terör sadece devletlerin iç siyasi mekanizmalarını değil bölgedeki uluslararası dengeleri de etkilemektedir. Örneğin Batı Afrika’daki darbeler sonrasında Fransa ve ABD bölgedeki askeri unsurlarını çekmeye zorlandı. Bölge devletleri, son dönemde Afrika’da varlığını arttırmaya çalışan Rusya ile terörle mücadele alanında yeni güvenlik iş birliği anlaşmaları imzalayarak bu boşluğu doldurmaya çalıştı. Ancak Rusya’nın da bölgedeki terörle mücadeledeki etkisine yönelik çeşitli endişeler de mevcut. Nitekim birçok uluslararası raporda son yıllarda Afrika’da Rus varlığının önemli unsurlarından birisi olan Wagner Grubun hukuka ve insan haklarına aykırı eylemlerinden bahsedilmektedir. Özetle, terörle tek başına mücadele edemeyen Afrika devletleri güvenlik alanında farklı aktörlerle iş birliği geliştirmek zorunda. Ancak geliştirilen bu iş birlikleri, yarattığı asimetrik ilişkilerle siyasi tahakküme ya da operasyonel alanda hukuk dışı uygulamaları yaratma potansiyeline sahip.

Terörün Afrika’da yarattığı sosyo-ekonomik etkiler hem doğrudan bireylerin yaşamında hissedilmekte hem de terör örgütlerine yönelimi de arttırarak bir güvenlik sarmalı yaratmaktadır. 2019 yılında 18 Afrika ülkesinde yapılan çalışmalar sonrasında BM, “Afrika'da Terörizme Yol Açan Şiddet İçeren Aşırılığın Ekonomik Etkisinin Ölçülmesi” başlıklı bir rapor yayınladı. Bu rapora göre terör Afrika’da 2007 yılından beri yıllık en az 97 milyar dolarlık bir ekonomik kayba neden olmakta. Terörizm Afrika’da ölümler ve göçler nedeniyle işgücü kaybı, taşınmaz kaybı gibi hem doğrudan maliyetlere hem de kaybedilen üretkenlik ve ticari performansın engellenmesi nedeniyle dolaylı maliyetlere sebep olmakta. Terörizmin en büyük ekonomik etkilerinden birisi, güvenlik endişeleri nedeniyle söz konusu bölgeye yatırımların azalması ve potansiyel yatırımcıları caydırmasıdır. Örneğin El Şebab terör örgütünün etkili olduğu Somali’de 2022 yılında yabancı yatırım 640 milyon dolarla sınırlı kalmıştır. Bu nedenle Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, ülkesine yabancı sermayeyi çekmek için “Yatırımlar ve Yatırımcıları Koruma Yasasını” 2023 yılında yürürlüğe koyduklarını açıkladı. Ancak bu çabalara rağmen El Şebab terörünün etkilediği Somali’ye henüz istenilen düzeyde yabancı yatırımcı çekilemedi.

Afrika'da terörizmin birçok ülkenin nüfusunun büyük bir kısmının temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık üzerindeki olumsuz etkileri de hem doğrudan saldırılar hem de yarattığı güvenlik sorunları nedeniyle ciddi boyutlara ulaşmıştır. Terörist grupların faaliyetleri, tarım ve hayvancılıkla uğraşan toplulukların geçim kaynaklarını tehdit etmekte, üretim ve dağıtım süreçlerini aksatmaktadır. Örneğin Boko Haram ve El Şebab gibi terör örgütleri etkili oldukları bölgelerde tarım alanlarını tahrip etmekte ve mahsullere örgüte gelir sağlama amacıyla el koymaktadır. Ayrıca terör faaliyetleri, gübre ve tohum gibi tarım girdilerinin tarım yapılan bölgelere ulaşmasını da engellemekte. Bu durum, çiftçilerin üretim yapabilme kapasitesini düşürerek bireylerin gıda güvenliği hem de ekonomik kazançlarını olumsuz etkilemektedir. Terörün çiftçiler üzerindeki etkisine ilginç bir örnek Boko Haram’ın etkili olduğu Nijer’in güneydoğusunda yaşanmıştır. Diffa bölgesinin en önemli gelir kaynaklarından birisi olan kırmızı biber ticaretinden Boko Haramın milyon dolarlık gelir elde etmesinin ardından Nijer devleti bölgede 2 yıl boyunca kırmızı biber üretimini yasakladı. Ancak bu yasak terör örgütüyle mücadelede etkili olmadığı gibi hali hazırda yoksulluk ve ekonomik krizle boğan halkın durumunu daha da ağırlaştırmıştır.

Diğer yandan uzun yıllardır Nijerya’nın Orta Kuşak ve Benue Vadisi bölgeleri, Nijer’de Tillaberi ve Tahoua Bölgeleri, Mali’de Mopti ve Segou Bölgeleri, Sudan’da Darfur ve Güney Kordofan bölgelerinde küresel ısınma ve terör saldırıları nedeniyle azalan verimli alanların kullanımı çiftçiler ve çobanlar arasında çatışmalar yaşanmakta. Terör örgütleri bu çatışmaları fırsat bilerek etkileşime geçtiği grupları kendi saflarına çekerek bölge güvenliğini daha da karmaşık bir hale sokmaktadır.

Terörün Afrika’da olumsuz olarak etkilediği diğer bir alan da ticarettir. Afrika'da terörizmin ticaret üzerindeki etkisi, ekonomik kalkınmayı engelleyen ve ticaret hacmini daraltan birçok olumsuz durumu içermektedir. Söz konusu etkiler, terör saldırıları, güvenlik endişeleri, altyapının tahrip edilmesi ve yerinden edilmiş insanların sayısının artması gibi çeşitli faktörler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Örneğin El-Şebab, Somali'nin güney ve orta kesimlerinde aktif olup, Mogadişu limanı gibi önemli ticaret noktalarını hedef almaktadır. Doğu Afrika'nın önemli ticaret merkezlerinden olan limanlara yönelik terör tehditleri ülkenin ticaret hacmini ciddi şekilde azaltmıştır. Benzer şekilde El-Kaide bağlantılı gruplar, Mali'nin kuzey bölgelerinde aktif olup, Sahra ticaret yollarını tehdit etmektedir. Bu bölgelerdeki ticaret rotalarının terör saldırıları nedeniyle güvensiz hale gelmesi sonucu Mali ve çevresindeki ticari faaliyetler ciddi oranda azalmıştır.

Terör Afrika’da siyasi ve ekonomik alanlarda olduğu kadar toplumsal yapılara da ciddi zararlar vermekte. Öncelikle bilindiği üzere terörün etkili olduğu bölgelerde genç erkeklerin terör örgütleri tarafından zorla örgüte dahil edilmesi ya da öldürülmesi sonrasında kadınların ailelerinin geçimini sağlama konusundaki sorumlulukları artmıştır. Ayrıca kadınlar terör örgütleri tarafından fiziki ve cinsel şiddete maruz kalmakta ve istihbarat sağlama ve intihar bombacısı olarak zorla görevlendirmektedir. Kadınların terör örgütleri tarafından suistimal edilmesinin diğer bir yöntemi ise örgüte kazanç sağlamak için cinsel köle olarak satılmasıdır. Örneğin 2014 yılında uluslararası gündeme oturan Nijerya’nın Chibok bölgesinde 276 kız öğrenci Boko Haram tarafından bu amaçla kaçırılmıştı.Neticede Afrika’da kadınların terör örgütleri yüzünden yaşadığı bu travma ve kayıpların, sadece bireysel düzeyde değil, toplumun genelinde de büyük hasarlara yol açtığını söylemek mümkün.

Terörizm ve göç, Afrika'da birbirini besleyen ve toplumları derinden sarsan iki önemli olgudur. Terör örgütlerinin saldırıları ve baskıları sonucu yerlerinden edilen insanlar, güvenli bölgelere ya da komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmakta, bu da hem iç göç hem de mülteci krizlerini gündeme getirmektedir. Ortaya çıkan bu göç hareketleri de yeni güvenlik sorunlarını ve insani krizleri beraberinde getirmektedir. Örneğin Boko Haram terörü nedeniyle Nijerya’nın Borno, Yobe ve Adamawa eyaletlerinde yaşayan insanlar yerlerinden edilmiş ve ülke içinde farklı bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır. Somali’de El Şebab’tan kaçan binlerce insan ise yıllardır Kenya’da Dadaab mülteci kampında yaşamaktadır. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde de Seleka ve Anti-Balaka grupları arasındaki çatışmalar, bölge halklarının Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kamerun ve Çad gibi komşu ülkelere sığınmasına neden olarak bölgesel güvenlik dinamiklerini etkilemiştir. Afrika’da terör ve göç arasındaki bu örneklerin sayısı arttırılabilir. Kıtadaki terör ve göç arasındaki bu ilişki insani krizlerin derinleşmesine, göç alan yerlerde yabancı düşmanlığının artmasına, mülteci kamplarındaki yaşam koşullarının kötüleşmesine ve toplumların genelinde sosyal ve ekonomik istikrarsızlıkların artmasına neden olmaktadır.

Sonuç olarak Afrika'da artan terörizm, kıtanın siyasi ve sosyo-ekonomik yapısını derinden sarsmaktadır. Afrika'da terörizmin yarattığı bu çok yönlü tehditler, kıtanın sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasını engellemekte, bölgesel barış ve istikrarı tehdit etmektedir. Ortaya çıkan yapısal sorunlar terörü güçlendirmeye devam ederek kıtada ve uluslararası alanda giderek daha büyük güvenlik endişelerini gündeme getirmektedir. Bu nedenle, Afrika devletlerinin ve uluslararası toplumun, terörizmle mücadelede daha etkili stratejiler geliştirmesi ve kıtanın sosyo-ekonomik yapısını güçlendirecek politikalar uygulaması son derece önemlidir. 

HURİYE YILDIRIM ÇİNAR

Lisans ve Yüksek Lisansını Uluslararası İlişkiler alanında Akdeniz Üniversitesinde tamamlayan Yıldırım Çinar, Yüksek Lisans tez aşamasında Fransa’da Institut D’etudes Politique de Rennes’de bulundu. Doktora derecesini ise Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden aldı. Doktora tezinin başlığı “Sahraaltı Afrika’da Devlet İnşası ile Terörizm İlişkisi: Nijerya ve Boko Haram Örneği”dir. Yazar şu anda TASAM Afrika Enstitüsü’nde Eş Direktör olarak görev yapmaktadır.
 
İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilen yazarın başlıca çalışma alanları Bölgesel Çalışmalar, Türkiye-Afrika İlişkileri, Afrika Çalışmaları, Afrika’da Güvenlik Meseleleri, Güvenlik Çalışmaları, Radikalizm ve Terörizmdir. Yıldırım Çinar, çok sayıda makale/kitap bölümü yanında Afrika Politikası: 21. Yüzyılda Güvenlik, Refah ve Demokrasi Arayışı ve Küresel Aktörler ve Büyük Güç Rekabeti başlıklı iki kitabın editörleri arasında yer almaktadır. Bunların dışında yazar, Afrika meselelerine yönelik olarak ulusal ve uluslararası basında yer almaya ve çeşitli projeler üzerinde çalışmaya devam etmekte.