×
AFRİKA
15.07.2025

ANALİZ

Trumpafrique: Trump Amerikan Afrika Politikasını Nasıl Değiştiriyor?

Trump döneminde Amerika, Afrika'da on yıllardır yaptığından çok daha az şey yapacak. Trump'ın Afrika politikası aktif, fırsatçı, ticarete ve kişisel ilişkilere göre şekillenecek.
SON GELİŞMELERE bakıldığında, Donald Trump'ın Afrika'yı pek umursamadığı iddia edilebilir. Trump 1 Temmuz'da Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı'nı (USAID) kapatarak bütçesinin %40'ını Sahra altı Afrika'ya harcayan bu kurumu Dışişleri Bakanlığı bünyesine kattı. Yönetim, Afrika ile ilgili birçok pozisyonu henüz doldurmadı. Amerika'nın kıtadaki askeri merkezi olan AFRICOM, üstü kapalı bir şekilde, güvenliğe yönelik yeni bir “Afrika ortaklık liderliği”nden söz ediyor. Afrikalı ihracatçılara Amerikan pazarına gümrüksüz erişim sağlayan Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası (AGOA) 30 Eylül'de sona eriyor. Trump'ın son seyahat yasağına konu olan 19 ülkeden on tanesi Afrikalı.

Ancak daha gerilerde Trump, Afrikalı mevkidaşlarıyla görüşme konusunda şaşırtıcı bir heves gösteriyor. 9 Temmuz'da, bir toplantılar dizisi olarak planlanan görüşme programının ilkinde beş Afrika ülkesinin cumhurbaşkanını ağırladı. Mayıs ayında Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ile görüştü. Haziran ayında Amerika'nın arabuluculuğunda bir barış anlaşması imzalayan Kongo ve Ruanda liderleri de yakında Beyaz Saray’ı ziyaret edebilir. Eylül ayında düzinelerce Afrikalı liderin katılacağı daha büyük bir zirve planlanıyor.

Sonuç bir paradoks. Trump döneminde Amerika, Afrika'da on yıllardır yaptığından çok daha az şey yapacak. Ancak Afrikalı liderler, Amerikan başkanının desteğini almak için daha fazla şans arayacak. Ancak en temel önceliklerinden biri Trump'ın gümrük vergilerinden ve gazabından uzak durmak olacak.

Namibya'ya (veya belki Zambiya'ya) "Nambiya" diyen ve Kongo için "Onun ne olduğunu bilmiyorum" diyen Trump, seleflerinden daha fazla Afrikalı lidere ev sahipliği yapabilir. Beyaz Saray'da eski bir Afrika yetkilisi olan Judd Devermont'un verileri, bu konuda George W. Bush'un rekoru elinde tuttuğunu gösteriyor. İlk dönemine göre değerlendirilirse, Trump listenin en altında yer alacaktır. İkinci döneminde ise yükselebilir.

9 Temmuz'daki toplantı, kişiselleştirilmiş ve genellikle gelişigüzel yaklaşımının bir göstergesi. Batı Afrika’dan veya Batı Afrika'ya yakın kıyı ülkelerinden (Gabon, Gine-Bissau, Liberya, Moritanya ve Senegal) olmalarının ötesinde, konukların pek ortak noktası yok. Aralarında bölgesel bir hegemon yok. Bazılarının madencilik potansiyeli var, ancak mineral kaynaklarından yoksunlar.

Toplantı, Gine-Bissau Devlet Başkanı Umaro Sissoco Embaló'nun lobi faaliyetlerinin bir sonucu. 2 milyonluk nüfusa sahip eski Portekiz kolonisi, darbeye meyilli bir uyuşturucu devleti olarak biliniyor. Ancak Sissoco Embaló, kendisini Trump'ın Afrika'daki aracısı olarak görüyor. Sissoco Embaló, 2020'de iktidara geldiğinden beri yaklaşık 300 yurt dışı ziyareti gerçekleştirdi; bir Afrika liderine göre bunların çoğu davetsizdi. Bissau'dan bir muhalif isim, Sissoco Embaló’nun Washington'a mesajının şu olduğunu söylüyor: "Ben senin adamınım, sana yardım etmek için ne yapmamı istiyorsun, söyle!"

Sissoco Embaló için toplantı, iktidarda kalma çabalarına destek kazanmanın bir yolu. Tipik bir Afrikalı lider kadar etkileşimci olan Trump, öğle yemeği için bir saat ayırmaya değer buldu. Diğer konuklar, birinci derecede önemli olmasalar da aynı mahalleden oldukları gerekçesiyle sonradan eklendi.

Trump yönetimi, Afrika'daki önceliğinin ticaret olduğunu açıkça belirtiyor. Dışişleri Bakanlığı'nda Afrika'dan sorumlu kıdemli yetkili Troy Fitrell, "Artık Afrika'yı yardıma muhtaç bir kıta olarak değil, yetenekli bir ticari ortak olarak görüyoruz," diyor. Amaç, " ABD'nin Afrika'ya ihracatını ve yatırımını artırmak, ticaret açıklarımızı kapatmak ve karşılıklı refahı sağlamak." Amerika için daha fazla iş, Çin için daha az iş anlamına geliyorsa, ne âlâ.

Bu amaçla, yeni dönemde, kıtadaki Amerikan büyükelçilerinin performansları, Amerikan firmaları için anlaşmalar yapıp yapamayacaklarına göre değerlendirilecek. Amerikan firmalarına Afrika'ya (ve diğer yerlere) yatırım yapmaları için mali teşvikler sunan devlet kurumlarına, parayı daha hızlı dağıtmaları söylendi.

9 Temmuz'daki öğle yemeğinde, konukları, sırayla kendisine iltifatlar yağdırırken Trump, "Afrika'da büyük bir ekonomik potansiyel" gördüğünü söyledi. Senegal Devlet Başkanı Bassirou Diomaye Faye, Trump'ın golf becerilerini övdü ve bir golf sahası inşa etmeyi teklif etti. 

Trump, zirveyi dört dakikalık bir konuşmayla açtı ve davet edilen beş liderin tüm Afrika kıtasını temsil ettiğini iddia etti. Bu beş ülkenin ABD-Afrika ticaret rakamlarında hemen hiç yer almaması bir yana; önemli olan topraklarının altında gömülü altın, petrol ve minerallerdi. Trump, "bu büyük liderlere... hepsi çok değerli topraklara, harika minerallere, büyük petrol yataklarına ve harika insanlara sahip, çok canlı yerlerden geliyorlar" diyerek teşekkür etti. Daha sonra ABD'nin "YARDIM'den ticarete geçtiğini" duyurdu çünkü "bu, her şeyden çok daha etkili, sürdürülebilir ve faydalı olacak."

Düşünce kuruluşu Chatham House'dan Alex Vines, Trump yönetiminin kültürünün birçok Afrikalı lidere tanıdık geldiğini savunuyor. İngiltere'de Birmingham Üniversitesi'nden Nic Cheeseman'a göre, sömürge sonrası Afrika'da resmi devlet kurumlarının, iş dünyası, aile veya kabile üyelerini içeren gayri resmi ağlarla birlikte nasıl var olduğunu tanımlamak için kullanılan bir terim olan “neo-patrimonyalizm”, Trump dünyasını tanımlamanın ve tasvir etmenin faydalı bir yolu. Trump'ın en küçük kızının kayınpederi ve Afrika'da ticari ilişkileri olan Lübnanlı bir ailenin üyesi olan Massad Boulos, Trump’ın kıdemli Afrika danışmanı. Donald Trump'ın üniversite arkadaşı Gentry Beach'in Kongo'nun doğusundaki bir madene yatırım yapmak üzere bir anlaşma arayışında olduğu söyleniyor.

Trump'ın Afrika politikası nasıl şekillenirse şekillensin, geniş aileyi işlemsel diplomasi ve anlaşmalar yürütmek için kullanması birçok Afrikalı lider için tanıdık. İşlemsel de olsa, Trump yönetiminin Afrika'ya olan ilgisi kıta yönetimlerine gerçek fırsatlar sunabilir. Afrika ülkeleri, Beyaz Saray'a öğle yemeği davetleri de dahil olmak üzere, bu yönetimin yaklaşımından faydalanmanın yollarını bulabilir. 

Ancak Amerikan politikası gerçekçilik ve fedakarlıktan uzak olduğunda Afrika'nın bundan faydalanıp faydalanmayacağı pek açık değil. Eski Liberyalı kabine bakanı Gyude Moore, "Her anlaşma bir yatıştırma mekanizmasıdır," diyor. "Zaten olumsuz olan durumun daha da kötüleşmesini önleyecek bir şey." Kaynak zengini bazı ülkeler dışında çoğu, yardım kesintilerinin ve yüksek gümrük vergilerinin etkisini telafi edemeyecek.

Eski bir Afrika yetkilisi Devermont, Afrika liderleriyle en çok Oval Ofis toplantısı yapan Amerikan Başkanlarının "genel olarak" kıta üzerinde en büyük etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Bush, AIDS karşıtı bir girişim olan PEPFAR'ı kurdu. Kennedy, USAID'i kurdu. Trump'ın mirası, eğer bir miras bırakırsa, insani yardım ve hayırseverlikle değil, ticari anlaşmalarla tanımlanacak.


Bu yazı, The Economist’te 08 Temmuz 2025 tarihinde “Donald Trump’s approach to Africa is very, well, African” başlığıyla; yine aynı tarihte Chatham House’da “Lunch with Trump: US Africa strategy” başlığıyla ve 11 Temmuz 2025’te Aljazeera’da “Trump’s African summit was a masterclass in modern colonial theatre” başlığıyla yayınlanan yazılardan hareketle hazırlanmıştır.