ANALİZ
İç Savaştan Vesayet Savaşlarına: Sudan’da Neler Oluyor?
Sudan’daki iç savaş, sivillere yönelik toplu infaz ve katliamlarla devam ederken, Somali’nin Bosaso Havalimanı RSF güçlerine gizli lojistik ve Kolombiyalı paralı asker sevkiyatında merkez haline geldi.
SUDAN İÇ SAVAŞI, 15 Nisan 2023'te askeri hükümetin iki ayrı kanadının siyasal gerilimlerinin tırmandığı noktada patlak verdi. Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ve paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) arasında hala süren çatışmalar sonucunda binlerce sivil hayatını kaybetti.
İç Savaş, son olarak el-Faşir'de yaşanan çatışmalarla tekrar uluslararası medyanın gündemine oturdu. Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde uzun süredir kuşatma altında bulunan el-Faşir kenti, geçtiğimiz pazar günü paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (RSF) eline geçti. Kent, Sudan ordusunun Darfur’daki son önemli kalesi konumundaydı. Birleşmiş Milletler, bölgenin ele geçirilmesinden sonraki 2 günde en az 2000 kişinin öldürüldüğünü açıkladı.
Birleşmiş Milletler'in 2025 başı itibarıyla yayınladığı verilerde 30,4 milyon insan acil insani yardıma muhtaç olduğu paylaşıldı. Yaklaşık 8,8 milyon kişi ülke içinde evini terk etti; 3 milyondan fazlası ise Çad, Güney Sudan, Mısır ve Etiyopya’ya sığındı. 25 milyon kişi akut gıda güvensizliği yaşıyor, 5 milyona yakın kadın ve çocuk yetersiz beslenme tehlikesiyle karşı karşıya. Açlık, çatışmanın bir sonucu değil, bilinçli bir savaş aracı haline gelmiş durumda. Hem RSF hem SAF, insani yardım konvoylarını engelleyip depoları yağmalayarak açlığı stratejik biçimde kullanıyor. Sağlık sisteminin yüzde 80’inin işlemez hale gelmesi ise kolera ve kızamık gibi salgınların yayılmasına yol açıyor.
Darfur’da ise savaş suçları ve soykırım iddiaları gündemde. RSF ve müttefik Arap milisler, özellikle Batı Darfur’da Arap olmayan Masalit topluluğunu hedef alarak sistematik şiddet eylemleri gerçekleştirdi. ABD hükümeti, Ocak 2025’te RSF’nin Darfur’da soykırım işlediğini resmen tanıdı. Kadın ve kız çocuklarına yönelik tecavüz, cinsel kölelik ve toplu saldırılar, savaşın en korkunç boyutlarından biri haline geldi.
"Etnik temizlik": El Faşir'de neler oldu?
Çatışmalar, sivil halk için tam bir felakete dönüştü. RSF birliklerinin şehre yönelik ağır saldırıları sonucu, BM ve bağımsız gözlemciler en az 2000 sivilin öldürüldüğünü bildiriyor. Uydu görüntüleri, toplu mezarların oluştuğunu doğrularken; sahadan gelen tanıklıklar, kadın ve çocukların da hedef alındığını gösteriyor.
Kentte yaklaşık 177 000 sivil hâlâ kuşatma altında ve temel ihtiyaçlara erişim tamamen kesilmiş durumda. BM’ye bağlı kuruluşlar, şehirde gıda stoklarının tükendiğini, yüzlerce ailenin yakındaki Tawila kasabasına sığınmaya çalıştığını bildiriyor. Ancak RSF kontrol noktaları nedeniyle sivillerin çoğu şehirden çıkamıyor. UNICEF ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), yaşananları “zorla yerinden etme” ve “etnik temizlik” olarak nitelendiriyor.
El Faşir, Darfur’un idari merkezi olması ve Sudan ordusunun bölgedeki son dayanak noktası olması nedeniyle stratejik anlamda hayli önemli. Şehrin RSF’nin eline geçmesi, hem askeri dengeyi değiştirecek hem de Darfur’daki etnik çatışmaları tüm bölgeye yayma riski yaratacak. Uzmanlar, şiddetin bu ölçekte devam etmesi hâlinde bölgesel bir göç krizinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
Beraber devrim yapmışlardı: RSF ve SAF birbiriyle neden savaşıyor?
2019 yılında 30 yıllık Ömer el-Beşir rejiminin kitlesel protestolar sonucunda devrilmesi, Afrika'nın tamamında güçlü bir etki yarattı ve "devrim" olarak nitelendirildi. Ekonomi, etnik çatışmalar ve siyasi baskılara karşı düzenlenen protestolar aylarca devam etti. Beşir'in zayıflayan iktidarına vurulan son darbe bizzat kendi yarattığı kolluk gücünden geldi. SAF ve onun paramiliter ortağı RSF yönetime el koydu.
Beşir’in devrilmesinden sonra askerî ve sivil güçler arasında geçici bir yönetim anlaşması yapıldı ve General Abdülfettah el-Burhan liderliğinde, yardımcısı Hemedti’nin de yer aldığı Egemenlik Konseyi kuruldu. Ancak bu ortaklık kısa sürede çöktü. Askeri kanat, sivil hükümetin reform girişimlerini engelledi; 2021’de Burhan ve Hemedti’nin düzenlediği darbe, sivil yönetimi tamamen ortadan kaldırarak gücü iki generalin elinde topladı.
Darbenin ardından iki general arasındaki ittifak da uzun sürmedi. En büyük anlaşmazlık, RSF’nin orduya entegrasyonu konusunda çıktı. Burhan, RSF’nin kısa sürede ve ordu hiyerarşisine bağlı biçimde birleşmesini isterken; Hemedti, kendi komutasını koruyarak on yıla yayılan bir süreç talep etti. Bu uzlaşmazlık, Nisan 2023’te iki tarafın başkent Hartum’da karşı karşıya gelmesine ve Sudan’ı iç savaşa sürükleyen çatışmaların başlamasına yol açtı.
İkiye bölünen Sudan: İç savaş boyunca neler oldu?
Nisan 2023’te RSF güçleri, başkent Hartum’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve havaalanı gibi stratejik noktalara eş zamanlı saldırılar düzenleyerek savaşı başlattı. Amaç, hızlı bir darbeyle devlet kontrolünü ele geçirmekti. Ancak çatışmalar haftalarca sürdü ve şehir harabeye döndü. SAF’ın ağır bombardımanları ile RSF’nin sokak çatışmaları arasında binlerce sivil hayatını kaybetti.
2024’ün başında SAF toparlanmaya başladı. İran’dan temin edildiği iddia edilen SİHA’larla güç kazanan ordu, Hartum’un Omdurman bölgesinde önemli kazanımlar elde etti. RSF ise savaşın yönünü değiştirmek için güneye ilerleyerek ülkenin tarım merkezi olan Cezire eyaletine girdi ve Vad Medeni’yi ele geçirdi. Bu gelişme, savaşın artık yalnızca başkentle sınırlı kalmadığını ve Sudan’ın ekonomik kalbini de vurduğunu gösterdi.
2025’te SAF Hartum’un büyük bölümünü geri aldı, ancak savaşın merkezi bu kez Kuzey Darfur’un başkenti El Faşir’e kaydı. Aylar süren kuşatma sonunda SAF çekilmek zorunda kaldı ve Ekim 2025’te El Faşir RSF’nin eline geçti. Böylece RSF, Darfur’un tamamında kontrol sağladı. Ülke fiilen ikiye bölündü: SAF doğu ve kuzey bölgelerinde, RSF ise batıda hâkim durumda.
Vesayet savaşı: Dış müdahaleler Sudan'ı nasıl etkiliyor?
Zaman içinde uluslararası aktörlerin askeri ve mali desteği, çatışmanın süresini ve şiddetini belirleyen başlıca etken haline geldi. Barış girişimleri de bu dış müdahaleler yüzünden başarısız oluyor. Bir yanda Cidde Süreci gibi diplomatik çabalar sürerken, diğer yanda çatışan taraflara silah ve para akışı devam ediyor.
Savaşta RSF’nin en büyük destekçileri Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya. BAE, RSF’ye mali kaynak, gelişmiş silahlar ve diplomatik koruma sağlıyor. Bu desteğin ardında Sudan’ın altın rezervlerine erişim, İslamcı grupların etkisini sınırlama ve Kızıldeniz’de nüfuz kazanma hedefleri yatıyor. Rusya ise Wagner Grubu (yeni adıyla Afrika Kolordusu) üzerinden RSF’ye askeri eğitim, lojistik ve savaşçı desteği veriyor. Bu ilişki, Rusya’ya hem altın ticaretiyle yaptırımları delme hem de Afrika’da varlık kurma imkânı sağlıyor.
Buna karşılık, orduyu temsil eden SAF Mısır ve İran’dan destek alıyor. Kahire, güney sınırında RSF hâkimiyetindeki istikrarsız bir yönetim istemiyor; bu nedenle Burhan yönetimini “meşru” otorite olarak tanıyor.
Bosaso üssü ve gizli sevkiyatlar
Somali'nin Puntland kıyısındaki Bosaso Havaalanı, BAE'nin Sudan'daki RSF'ye verdiği desteğin operasyon merkezini oluşturuyor. BAE’den gelen kargo uçakları bu havaalanını kullanıyor.
Yerel halk için bu kargo uçaklarının iniş ve kalkısı, iki yıl öncesinde alışılmadık bir durumdu; artık rutin hale gelmiş durumda. Uçaklar, havaalanına, kamuya açıklanmayan ağır lojistik malzemeler getiriyor.
Puntland Deniz Polisi (PMPF) komutanlarından Abdullahi, Middle East Eye’a (MEE) verdiği demeçte, “Uçaklar sık geliyor ve lojistik malzemeler hemen başka bir hazır uçağa aktarılıyor. Bu uçaklar Sudan’daki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) güçlerine gidiyor” dedi.
Uydu görüntüleri, uçuş verileri ve diplomatik kaynaklara göre, uçakların ve taşınan malzemelerin kaynağı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE). Hedef ise Sudan’daki RSF. RSF bu hafta, Kuzey Darfur’un başkenti el-Fasher’ı 500 günü aşkın kuşatmanın ardından ele geçirdi. Örgütün askerleri, sivillere yönelik katliam ve hastanelerde toplu infaz görüntülerini kayıt altına aldı.
MEE’nin verilerine göre, Bosaso’ya gelen uçaklar uzun süre havaalanında kalmıyor ve genellikle düşük hareketliliğin olduğu zamanlarda iniyor. Abdullahi, “Yükleme ve boşaltma sırasında malzemeler sıkı koruma altında, içeriği gizli” diyor. Lojistik malzemeler limandan da havaalanına taşınıyor.
BAE yıllardır Puntland Deniz Polisi’ni finanse ediyor; fakat PMPF askerleri, uçaklarla gelen malzemelerin kendi üslerine gitmediğini söylüyor. Uçuş verileri, BAE’nin Bosaso üzerinden silah sevkiyatını artırdığını ve bunlar arasında Çin yapımı insansız hava araçlarının bulunduğunu gösteriyor. Liman yetkilisi, BAE’nin son iki yılda Bosaso’dan 500.000’den fazla konteyneri “tehlikeli” olarak işaretleyip gönderdiğini belirtti.
BAE artık Çin hükümetinin yüklenicisi olduğu China Aerospace Science and Technology Corporation tarafından üretilen Rainbow serisi insansız hava araçlarını RSF'ye tedarik ediyor.
Kolombiyalı paralı askerler
Bosaso Havalimanı’nın kuzeyinde Kolombiyalı paralı askerler için ayrı bir kamp bulunuyor. MEE’nin elde ettiği fotoğraflar, çok sayıda Kolombiyalı’nın Bosaso’ya gelip Sudan’daki RSF ile savaşmak üzere hareket ettiğini gösteriyor, PMPF askerleri, bu kampın içine nadiren girebiliyor.
Söz konusu kamp, aynı zamanda Sudan’daki RSF askerleri için bir tedavi ve transit merkezi olarak kullanılıyor. Bir PMPF görevlisi, “Yaralı askerleri taşıyan uçak Bosaso havaalanına indi ve uçağın kapısı kanla lekelenmişti” ifadelerini kullandı.
BAE, havalimanının yanında Fransız yapımı olduğu düşünülen bir radar sistemi kurarak üsleri koruyor. Bosaso, BAE’nin Aden Körfezi ve Kızıldeniz çevresinde kurduğu üs zincirinin bir parçası.
Bölgesel ve küresel etki ne olabilir?
MEE kaynaklarına göre, Bosaso’daki Kolombiyalı paralı askerlerin varlığı, PMPF askerleri için güvenlik riski oluşturuyor. ABD, RSF ve bağlı milislerin Sudan’da soykırım ve insanlığa karşı suç işlediğini belirledi. PMPF askerleri, yabancı personelle çalışmanın, yakın müttefikleri olarak gördükleri Sudan’a karşı dolaylı destek olabileceğini düşünüyor.
Somali ve BAE ilişkisi yıllardır finansal yardım ve askeri eğitim üzerine kuruluydu; ancak BAE’nin Puntland ve Somaliland’daki bağımsızlık eğilimlerini desteklemesi ilişkileri gerdi. Bu bağlamda Somali hükümeti, Bosaso havalimanı ve limanı üzerinde fiilen kontrol sahibi olamıyor.
Puntland Devlet Başkanı Said Abdullahi Deni ise BAE ile yakın ilişkiler içinde, mali destek sayesinde siyasi hedeflerini güçlendirme şansı buluyor.
Analistler, BAE’nin Bosaso’daki faaliyetlerinin, Somali’yi bölgesel güçler arasındaki çatışmalara çekme riski taşıdığı konusunda uyarıyor.