ANALİZ
Muhafazakârlar Kurumlara Karşı
On yılı aşkın bir süredir iktidarda olan Muhafazakârlar, devlette nasıl reform yapacaklarını çözebilmiş değiller. Böyle giderse, bir süre daha bu şansı bulamayacaklar!
MUHAFAZÂKAR MİLLETVEKİLLERİNE göre British Broadcasting Corporation (BBC) başkanlığı için en doğru isim Richard Sharp’tı. Eski bir Goldman Sachs bankacısı ve kararlı bir Brexit yanlısı olan Sharp, BBC'nin "liberal bir önyargısı" olduğunu düşünüyordu. Sharp hem eski Başbakan Boris Johnson'a hem de şu anki Başbakan Rishi Sunak'a yakın bir muhafazakâr bağışçıydı. Sharp, Başbakan Johnson'a çok yakındı: Kabine sekreteri ile eski başbakanı mali olarak desteklemeyi teklif eden bir iş adamı arasında bir görüşme ayarlamaya çalışmasının ardından 28 Nisan'da istifa etti.
Sharp'ın görevden ayrılışı, genellikle gözden kaçan bir Muhafazakâr başarısızlığının en son örneğidir. Muhafazakârlar 13 yıldır ülkeyi yönetiyor. Ancak kurumları şekillendirmede başarısız oldular. Muhafazakârlar ister Whitehall'a ister BBC'ye ister İngiliz hayatını yöneten QUANGOS (hükümet dışı özerk kurumlar)'a karşı seçtikleri hemen her savaşı kaybetti. 2010'dan bu yana hemen her Muhafazakar hükümet, İngiltere'nin çalışma şeklini temelden değiştirme sözü verdi. Hepsi başarısız oldu.
Muhafazakâr hükümetlerin her biri kamu bürokrasisini sarsma ve dönüştürme sözü verdi. Johnson'ın devrimci danışmanı Dominic Cummings, kamuda reformun savunucusuydu; 18 ay sonra gitti. Kıdemli bürokratlar görevden alındığında, yerlerine aynısı geliyor. Bakanlar kamu bürokrasisini dizginlemek yerine, kamu bürokrasisi bakanları dizginlemeye başladı. Dominic Raab, bakanlık personeline zorbalık yaptığı ortaya çıktıktan sonra önceki ay Adalet Bakanlığından istifa etmişti.
Birbirini izleyen Muhafazakâr başbakanların ana hedeflerinden bir diğeri, Hazine'yi (İngiltere'nin aşırı kudretli Maliye Bakanlığını) ehlileştirmekti. Liz Truss, 45 günlük talihsiz başbakanlığının üçüncü gününde Maliye Bakanlığının daimi sekreterini kovarak, en gayretli girişimi sergiledi. Theresa May'in ekibi de departmanı dizginlemek istedi. Johnson, gerçekleştirmeyi hedeflediği büyük projelerin önünde ana engel olarak Hazine'yi işaretlemişti. Ancak bugün Hazine her zamankinden daha güçlü. Bir Hazine mensubu olan Sunak, Başbakan olarak Downing Sokak 10 numarada oturuyor. Hazine Başkanı Jeremy Hunt, departmanın ortodoks duruşundan pek taviz vermiyor.
Muhafazakâr Parti'nin tüm çabalarına rağmen Hazine hala üstünlüğünü korurken, teknokratlar da aynı şekilde üstün konumda. Liz Truss, Bank of England ile bir güç mücadelesi yaşadı. Sonunda Truss işini kaybetti. Muhafazakârlar, Andrew Bailey'nin banka başkanı olarak gösterdiği performansa kızabilir. Ne de olsa enflasyon, her ne kadar onun kontrolü dışındaki faktörlere bağlı olsa da hâlâ çift haneli rakamlarda seyrediyor. Yine de mevcut düzeni değiştirmek pek mümkün değil. Bankanın yetkilerini tartışmaya açmak bile aşırı radikalizm olarak görülüyor. Banka ne derse o oluyor.
Quangolar (hükümet dışı bağımsız kurumlar), ülkede her zamankinden daha güçlüler. Su düzenlemesinden İngiltere’nin hayır kurumlarına kadar her şeyi kontrol ediyorlar. Diğer yandan 160 milyar sterlinlik harcamayı (200 milyar dolar; İngiliz GSYİH'sinin yaklaşık %7'si) yöneten Ulusal Sağlık Sistemi (NHS England)’a ilişkin 2013’teki düzenleme, Sağlık Bakanının, günlük sağlık hizmeti operasyonları üzerindeki yetkilerini fiilen elinden aldı. Ayrıca hükümet harcamalarını denetleyen bir kurum olan Bütçe Sorumluluğu Ofisi, kutsala yakın bir konuma sahip.
Öte yandan AB hukukunun prangaları Brexit ile kaldırıldığında, daha verimli bir İngiliz devletinin yaratılması bekleniyordu. Artık ulusal politikaları AB yetkililerinden ziyade Parlamento belirleyecekti. Ne var ki, sonuç beklendiği gibi olmadı: Brexit sonrasında Avrupa bürokrasisinin yerini İngiliz bürokrasisi aldı ve AB hukuku etkili bir şekilde kopyalanıp iç hukuka yapıştırıldı. AB yasalarını toplu halde yürürlükten kaldırma planları rafa kaldırıldı. Bu akıllıca olabilir. Ancak Muhafazakârların vaat ettiği şey bu değildi.
Aslında muhafazakârların, mevcut bir düzenlemeyi veya mevzuatı ortadan kaldırmak yerine, basitçe bundan yakınma olasılığı çok daha yüksek. Şikayet etmek, bir şeyi değiştirmekten daha kolaydır. Hükümette bile!
Yine de İngiliz hükümet sisteminin bir avantajı, hızlı ve kapsamlı bir değişimin mümkün olmasıdır. Çoğunluk ve yetkin bir liderlikle donanmış bir hükümet, istediğini yapabilir. Eski dönemlerde yeni İşçi Partisi'nin ülkenin kurumlarını temelden değiştirmesi çok az zaman almıştı. İşçi Partisi, iktidardaki ilk birkaç yılında İnsan Hakları Yasasını kabul etmiş ve Bank of England'a bağımsızlığını vermişti. Ayrıca İskoçya ve Galler'e yetki devrini gerçekleştirmişti. Yayıncıları düzenleyen OFCOM gibi yeni kurallar oluşturmuştu.
Geçmişte İşçi Partisi hem İngiltere kurumlarının şeklini hem de onları yöneten insanları değiştirmeyi başardı. Blair döneminin başlangıcında, ülkede kurulu düzen hâlâ asilzade Muhafazakârlarla doluydu. Yeni İşçi Partisi yıllarının sonunda, İngiltere kurumlarının tepesindeki insanlar genel olarak çok daha liberal ve çeşitli hale geldi.
Muhafazakâr milletvekilleri, Avrupalı yargıçların ülke yasaları üzerindeki etkisinden şikayetçi. Ama bu konuda çok az şey yapıyorlar. Kendi insanlarını güçlü pozisyonlara getirme girişimleri büyük ölçüde başarısız oldu. Muhafazakârlar, kendilerini destekleyen Daily Mail ve diğer medya yayınlarını bünyesinde bulunduran DMG Media genel yayın yönetmeni Paul Dacre'yi OFCOM'un başına getirme planlarında defalarca kez başarısız oldu. Muhafazakârlar, ondan ne kadar nefret etseler de hâlâ Yeni İşçi Partisi'nin dünyasında yaşıyorlar.
Muhafazakâr Partinin mazereti yok. Yeni İşçi Partisi, İngiltere’nin nasıl çalışması gerektiğini biliyordu. Muhafazakârlar böyle bir vizyon üretemedi. Muhafazakarlık genel olarak büyük fikirlere ve sistemik düşünceye alerjilidir. Muhafazakâr milletvekillerinin çoğu, kurumları değiştirmektense onlar hakkında sızlanmaktan daha fazla memnun. Mevcut hükümet, reform konusunda hatalarından ders almak yerine pes etmiş durumda. Başbakan Sunak'ın bir sonraki genel seçimlere kadar İngiliz kurumlarını kökten değiştirme konusunda ne zamanı ne de niyeti var. On yılı aşkın bir süredir iktidarda olan Muhafazakârlar, devlette nasıl reform yapacaklarını çözebilmiş değiller. Böyle giderse, bir süre daha bu şansı bulamayacaklar!
Bu yazı 04 Mayıs 2023 tarihinde The Economist’te “The Tories v the institutions” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.