ANALİZ
Büyük Vaatler ve Hayal Kırıklığı: İngilizler’in Brexit Huzursuzluğu
2016'da Brexit’i savunan siyasetçiler, AB ile ticaretin eskisi gibi devam edeceğini, bürokrasinin azalacağını, Amerika ve diğer ülkelerle daha kolay / büyük serbest ticaret anlaşmalarının yapılacağını iddia etti. Şimdilerde bu "Küresel Britanya" vaatlerinin boş olduğu görülüyor.
Siyaset her zaman “kısa vadenin” hakimiyeti altındadır: Parti içi gelişmeler; yaklaşan ara seçimler vs. Dolayısıyla sessizce değişen ve uzun vadeli eğilimlerin ihmal edilme riski vardır. Bunlardan biri, İngiltere’de Brexit ile ilgili hayal kırıklığının artması. YouGov, Ipsos ve NatCen Social Research tarafından yapılan anketlerin tümü, İngilizlerin önemli bir çoğunluğunun artık Avrupa Birliği'nden ayrılma kararından pişmanlık duyduğunu gösteriyor. Son rakamlar, Haziran 2016'da AB'den ayrılma yönündeki %52-48'lik oyla karşılaştırıldığında, İngiltere'nin AB'de kalmasını isteyenler için %60-40'a varan bir fark olduğunu gösteriyor.
Bu rakamlar istikrarlı bir değişime işaret ediyor. Peki bu değişim nasıl açıklanabilir? Değişen Avrupa isimli düşünce kuruluşunda yakın zamanda bir konferansında konuşan NatCen’den (The National Centre for Social Research) John Curtice'e göre bu değişim birkaç faktörle açıklanabilir. Demografi bunlardan ilki: Yaşlılar çoğunlukla AB’den ayrılmayı desteklerken, gençler kalmayı tercih ediyor. Bu nedenle zamanın akışı Brexit'e karşı ilerliyor. 2016'da oy kullanmayanlar bugün AB'den ayrılmaya şiddetle karşı çıkıyor. O oylamada AB’de kalmayı destekleyenlerin neredeyse tamamı hâlâ haklı olduklarına inanıyor. Ancak en önemli değişiklik, 2016'da ayrılmayı destekleyenlerin %20'sinin şimdi bunun yerine kalmayı destekleyeceklerini söylemesi.
Peki neden? Açık cevap, sonuçla ilgili hayal kırıklığı. Seçmenlerin dikkatleri, Avrupa'nın ötesine geçerek daha kısa vadeli endişelere (yüksek yaşam maliyeti, düşen reel ücretler, zorlanan kamu hizmetleri ve yüksek göçe) odaklandı. Brexit taraftarları, bu tür hastalıkların büyük ölçüde covid-19 ve Ukrayna'daki savaştan kaynaklandığını iddia etmeyi seviyor. Bazıları (eski Marksistler), gerçek Brexit'in hiçbir zaman gerektiği gibi denenmediğini savunuyor. Yine de AB'den ayrılmak, en azından bazı sorunları daha da kötüleştirdi. İngiltere, covid öncesi üretim seviyelerine dönen son G7 ekonomilerinden biriydi. Ülkede büyüme yetersiz kalıyor. Çoğu iktisatçı, ticaretin önündeki engellerin ekonomi üzerinde zarar verici etkileri olduğunu düşünüyor. Enflasyon ve faiz oranları diğer birçok Avrupa ülkesinden daha yüksek. Göç, şimdiye kadarki en yüksek seviyelerde seyrediyor.
2016'da ayrılmayı savunan siyasetçiler tarafından verilen belirli vaatlerin çoğunun yanıltıcı olduğu ortaya çıktı. Ayrılmayı savunan siyasi hareketler, kampanyalarında, AB ile ticaretin eskisi gibi devam edeceğini, bürokrasinin hızla ortadan kaldırılacağını, Amerika ve diğer ülkelerle yeni, büyük serbest ticaret anlaşmalarının yapılmasının kolay hale geleceğini iddia etti. Şimdilerde, Brexit'in herhangi bir dezavantajı olmayacağına, aksine olumlu olacağına dair büyük vaatlerin boş olduğu görünüyor. İngiltere Bağımsızlık Partisi'nin eski lideri Nigel Farage (Mayıs ayında yaptığı gibi) "Brexit'in başarısız olduğunu" kabul ettiğinde ve Brexit yanlısı, Muhafazakar Sir Jacob Rees-Mogg ile Brexit'in faydalarından bahsettiği zaman dalga geçildiğinde, artan hayal kırıklığı daha az şaşırtıcı görünüyor.
Bu durum, İngiltere’de AB'ye yeniden katılma talebinin arttığı anlamına gelmiyor. Avrupa, İngiliz seçmenlerin "öncelikler listesinde" geriliyor ve neredeyse hiç kimse böylesine keskin bir şekilde bölünmüş bir konuyu yeniden açmak istemiyor. Yine de Aralık 2020'de Boris Johnson tarafından kabul edilen katı Brexit'i yumuşatmak için fırsat var. Şubat ayında başbakan Rishi Sunak, Windsor çerçevesini müzakere ettiği için övgü aldı. Bu müzakere, eski başbakan Johnson’ın “Büyük Britanya”yı AB'nin tek pazarından ve gümrük birliğinden çıkarıp Kuzey İrlanda'yı her ikisinde de bırakma kararının İrlanda Denizi'ndeki sınırda yarattığı birçok pratik sorunu çözecek. Bu hafta İngiltere ve AB, mali hizmetler konusunda düzenleyici işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı imzaladı. Ancak bu mutabakat zaptı, AB pazarını Londra merkezli firmalara açmak için çok az şey sunacak. Bir sonraki seçimler için olası bir İşçi Partisi hükümetinin şansı arttıkça, AB ile ilişkileri daha da geliştirebileceğine dair umutlar da artıyor.
İşçi Partisi lideri Keir Starmer, ortak pazara veya gümrük birliğine yeniden katılmayacağını söylüyor. Gölge Dışişleri Bakanı David Lammy, Muhafazakarlar tutumlarını değiştirmedikçe AB'nin de zaten tutumunu değiştirmeyeceğini öne sürüyor. Ancak Lammy, Brüksel'deki AB - İngiltere forumunun yakın tarihli bir toplantısında AB ile daha iyi ilişkilerin "bir numaralı öncelikleri" olduğunu söyledi. İşçi Partisi’nin AB’ye yönelik programı çeşitli öneriler sunuyor. Daha resmi bir güvenlik ve savunma işbirliği; gıda ticaretini kolaylaştırmak için bir veterinerlik anlaşması; AB’ye ait Horizon ve Copernicus bilimsel araştırma programları ile işbirliği; seyahat eden müzisyenler ve diğerleri için vize zorluklarını azaltan bir seyahat anlaşması; finansal ve diğer hizmetlere ilişkin geliştirilmiş bir anlaşma.
"En azından egemenliğiniz var!"
Eski başbakan Johnson'ın AB ile yaptığı ve oldukça zayıf olan ticaret, işbirliği anlaşmasına (TCA) daha güçlü ilişkilerin nasıl eklenebileceğine dair üç öneri ortaya atıldı. Nisan ayında Lordlar Kamarası AB Komitesi, siyasi, diplomatik, güvenlik, iklim değişikliği ve seyahat alanlarındaki bağların nasıl geliştirileceğine dair bir rapor yayınladı. Mayıs ayında Avam Kamarası Brexit Komitesinin eski İşçi başkanı Hilary Benn tarafından toplanan Birleşik Krallık Ticaret ve Ticaret Komisyonu, ticari ilişkilerdeki zararı hafifletmek için 114 maddelik bir öneri çerçevesi öne sürdü. Haziran sonunda ise bir düşünce kuruluşu olan Tony Blair Enstitüsü, AB ile daha yakın ilişkiler için kendi ticari öneriler listesini ortaya koydu.
Bu noktada en büyük zorluk, AB'yi bu tür fikirleri kabul etmeye ikna edebilmek. AB - İngiltere forumu toplantısında, Avrupa Komisyonu'ndan Maros Sefcovic, ticaret engellerin muhtemelen daha iyiye değil, aksine daha da kötüye gideceğini öne sürüyor.
Brexit’e ilişkin hayal kırıklığından çıkarılacak iki siyasi ders var. Birincisi: Muhafazakârların 2019'da kendilerini destekleyen seçmenlerin İşçi Partisi'ne geçmelerine engel olmaları artık mümkün değil. Diğeri: Bir sonraki seçimi kim kazanırsa kazansın, eğilim AB ile daha fazla uzaklaşmak yerine daha yakın ilişkilere doğru olacak. Süreç, Brexit karşıtlarının umduğundan daha uzun sürebilir. AB'nin gelecekteki değişikliklere onayını verili kabul etmek hata olur. Yine de Brüksel ve diğer ulusal başkentler kendilerini, özellikle İşçi Partisi kazanırsa, İngiltere'ye karşı daha iyi davranmak için kesinlikle güçlü bir baskı altında hissedecekler. Nihai hedef belirsiz. Ancak ilişkinin yönü artık belirlenmiş gibi görünüyor.
Bu yazı, 27 Haziran 2023 tarihinde, Economist’te " As Britons grow more unhappy with Brexit, what happens next?" başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak hazırlanan çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.