×
FRANSA
21.11.2022

ANALİZ

Güvenoylarının Gölgesinde: Macron'un Zorlu İkinci Dönemi

Fransa Cumhurbaşkanı, partisinin parlamento çoğunluğuna sahip olamadığı ikinci dönemde, hükümete açık ve kararlı bir politik yol haritası sunma konusunda zorlu bir mücadele veriyor.
EMMANUEL MACRON, eğer başkanlığının ilk döneminde, iki hafta içinde, hükümetini devirmeye yönelik altı parlamento girişimiyle karşı karşıya kalsaydı, muhtemelen bu bir siyasi ayaklanma olarak görülürdü. Bu sonbaharda yani Fransa cumhurbaşkanının yeniden seçilmesinden ve parlamentodaki çoğunluğunu kaybetmesinden altı ay sonra, olan tam olarak buydu. Muhalefet partilerinin 19 Ekim ile 2 Kasım arasında parlamentoya getirdiği altı gensoru önergesinden hiçbiri hükümetin düşmesi için gereken 289 oyluk desteğe ulaşamadı. Ancak hepsi, Macron'un ikinci döneminde parlamento çoğunluğuna sahip olamadığı bir ortamda politika oluşturma konusunda karşı karşıya kaldığı sorunu ortaya serdi.

Güvensizlik oyları, hükümetin “49'a 3” (anayasadaki ilgili maddenin numarası) olarak bilinen bir acil durum yasasını kullanmasına fırsat verdi. Ekim sonundan bu yana Macron'un başbakanı Elisabeth Borne bu yasayı dört kez kullandı. Yasama çıkmazından kaçınmak için tasarlanan bu sistem, hükümetin (mütakip herhangi bir gensoru önergesini kazandığı sürece) parlamento oylamasına ihtiyaç duymadan yasa geçirmesini sağlar. Şu ana kadar yapılan altı güvensizlik oyundan sadece biri gerekli sayıya yaklaştı. 24 Ekim'de Marine Le Pen'in aşırı sağcı Ulusal Rallisi (RN) son dakikada ezeli rakipleri Jean-Luc Melenchon'un aşırı sol ittifakı NUPES'in yanında yer aldı. Bu ortak çaba, hükümeti devirmek için gerekli sayıdan sadece 50 oy eksikti.

Muhalefet, 49’a 3'ün kullanımını "demokrasinin reddi" olarak nitelendiriyor. Ancak bu yasanın kullanımı hem yasal hem de sınırlı. Sosyalist bir başbakan olan Michel Rocard, 1988-91'de bir azınlık hükümetini yönetirken bu kuralı 28 kez kullanmıştı. 2008'de kurallar, yalnızca bütçeyi ve parlamento oturumu başına bir yasa tasarısını kapsayacak şekilde sıkılaştırıldı. Başbakan Borne şimdiye kadar bu kuralı, iki bütçe tasarısını geçirmek için kullandı. Emeklilik yaşını 62'den 64'e veya 65'e çıkarmak gibi gelecekteki bir mevzuat için kullanabilirdi.

Ancak, Macron'un partisinden bir milletvekilinin de ifade ettiği gibi, 49’a 3'ün kullanımı “tamamen yasal, ancak normal değil”. Bu, sadece azınlık hükümetinin kırılganlığını değil, aynı zamanda Fransa'nın parlamenter uzlaşma kültüründen yoksunluğunu da yansıtıyor. Muhalefet genel olarak, birbiriyle çekişen üç bloğa bölünmüş durumda: Aşırı Sağ RN, merkez sağ Cumhuriyetçiler ve Sol NUPES (Bir ittifak olarak NUPES, Sosyalistler, Yeşiller, Komünistler ve Melenchon'un partisi Boyun Eğmeyen Fransa'dan oluşuyor). Aslında hepsi birlikte hükümeti devirebilirler. Marine Le Pen'in NUPES tarafından sunulan gensoru önergesini destekleme kararı, bunun için güçlerini birleştirebileceklerine dair ilk işaretti. Şimdiye kadar, muhalefet bölünmüş olduğu ve Cumhuriyetçiler sürekli olarak çekimser kaldığı için güvensizlik oyu girişimleri başarısız kaldı.

Macron, hükümetin güven oylamasını kaybetmesi halinde Ulusal Meclisi feshetme ve yeni yasama seçimlerini düzenleme tehdidinde bulundu. Bu tehdit, kendi partisi için de sandalye ve güç kaybetme açısından büyük bir risk oluşturacaktır. Ama bu bir blöf de olabilir: Hükümeti zorlamalarını engellemek için Cumhuriyetçiler üzerinde baskı kurmanın bir yolu. Adayı Valérie Pécresse'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde beşinci olduğu merkez sağ parti, yeni bir seçim kampanyası yürütme konusunda Macron kadar kötü durumda.

Koltuk kazanmaya en uygun parti Le Pen'in partisi. Bugünlerde onun parlamentodaki varlığına kimse itiraz etmiyor. “Normalleşme” stratejisi, yani yönetmeye hazır olma stratejisi bir yere kadar işe yarıyor. En son Macron'un İtalya tarafından geri döndürülen bir göçmen kurtarma gemisinin Fransa'ya yanaşmasına izin verme kararında olmak üzere, hâlâ göçe karşı şikayetçi. Ama aynı zamanda can sıkıcı politika konuşmaları da yapıyor, yüksek düzeydeki devlet borcunu ortaya koyuyor ya da petrol şirketlerinin “aşırı karları” üzerinden vergi talep ediyor.

5 Kasım'da RN, Le Pen'in çırağı olan 27 yaşındaki Jordan Bardella'yı yeni parti başkanı olarak seçti ve onu parlamentodaki parti lideri olarak belirledi. Ancak Le Pen’in parti içi temizliğinin sınırları, 4 Kasım'da Ulusal Meclis, milletvekili Gregoire de Fournas'ı parlamentoda ırkçı nitelikli bir söz dolayısıyla 15 gün görevden aldığında ortaya çıktı.

Macron'un merkezci partisi içinde, engelleyici parlamenter tiyatro konusunda yaşanan hayal kırıklığı şiddetli. Bir milletvekili "Krizleri yönetmek için değil, Fransa'yı dönüştürmek için seçildik" diye homurdandı. Bununla birlikte, Fransa’nın yönetilemez hale geldiği sonucuna varmak bir hata olur. Bir mühendis olan Başbakan Borne, çeşitli politikalar için yasama desteğini güvence altına almak suretiyle sessiz ve mantıklı bir lider olarak ortaya çıkıyor. 4 Kasım'da Senato'da, Macron'un yeşil hamlesinin bir parçası olarak güneş panelleri ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanılmasını zorunlu kılan bir yasa tasarısı için partiler arası destek bulundu. Ekim ayında alt meclis, Cumhuriyetçiler sayesinde işsizlik yardımlarını düzenleyen kuralları sıkılaştıran bir yasa tasarısını kabul etti. Ağustos ayında, Le Pen'in desteğiyle bir yaşam maliyeti yasası kabul edildi.

Dahası, Fransız ekonomisi komşularıyla karşılaştırıldığında çok da kötü durumda değil. Fransa GSYİH'sinin 2023'te yalnızca %0,7 oranında da olsa büyümesi beklenirken, Almanya ekonomisinin küçüleceği tahmin ediliyor. Hane halkı enerji faturalarındaki artışa getirilen hükümet kısıtlamaları sayesinde, Fransa'nın Ekim ayındaki enflasyon oranı %7,1 ile avro bölgesindeki en düşük oran oldu. Fransa'da tüm yaş gruplarındaki istihdam oranı, pandemi öncesinden bu yana artış gösteriyor.

Yine de Fransızlar, başkanlarına tüm bunlar için teşekkür edecek havada görünmüyorlar. Bir anket grubu olan IFOP'a göre, Macron'un Ekim ayındaki destek oranı, %35 ile yaklaşık üç yılın en düşük seviyesine geriledi. Ülke diken üstünde duruyor. Sendikacılar geçtiğimiz günlerde ücret artışları için baskı yapmak üzere petrol rafinerilerini abluka altına aldılar. Fransızların yalnızca %18'i bu eylemi desteklese de %49'u ekonomik durum dolayısıyla “öfkeli” olduğunu ifade ediyor.

Afrika'da bir "yeşil duvar", Avrupa'da yeni bir "siyasi topluluk" gibi fikirlerle dolup taşan küresel ve Avrupa zirvelerine uçarken Macron (…) siyasi mirası üzerinde kafa yoruyor gibi. Ancak bir zamanların dönüştürücü cumhurbaşkanı, kendi ülkesinde şimdi, ülkeyi bölmeden nasıl reform yapacağından emin değil gibi görünüyor. İkinci döneminin altı ayında, Macron hâlâ, ilk döneminin başlangıcını çok açık bir şekilde belirleyen yön ve amaç duygusundan yoksun.


Bu yazı, The Economist’te 17 Kasım 2022 tarihinde “Emmanuel Macron’s tricky second term” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.