ANALİZ
Washington Zirvesi: Batı, Rusya’ya Karşı Çaresiz!
Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşı bitirmek üzere diplomasi trafiği hızlandı. Amerika ve Avrupa, barış anlaşması durumunda Ukrayna'yı gelecekteki Rus saldırılarından nasıl koruyacaklarına dair çözüm arıyor; ancak ufukta henüz somut bir mekanizma yok.
UKRAYNA'DAKİ SAVAŞI sonlandırabilmek üzere, Trump ve Putin arasında geçtiğimiz hafta gerçekleşen Alaska zirvesinin ardından, Donald Trump bu kez Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ve Avrupa liderlerini Washington’da bir araya getirdi. Transatlantik ittifak pazartesi günü yaşanan sinir bozucu bir sınavdan sağ çıktı. Zirve, Rusya ile olası bir barış anlaşmasının genel hatlarını belirlemeye çalıştı. Gelinen noktada Savaşı sonlandırma konusunda kritik gündem, olası bir barış anlaşması sonrasında Rusya’nın yayılmacı ve revizyonist saldırganlığının önüne geçebilecek bir güvenlik mekanizmanın geliştirilmesi.
Beyaz Saray’daki zirvede Donald Trump'ın baskılarına rağmen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, ülkesinin Rusya ile ancak kesin güvenlik garantileriyle desteklenen bir barış anlaşmasını kabul edeceğini belirtti.
Trump, Pazartesi günü Zelenski ve Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmede Ukrayna'nın NATO'daki "5. Madde tarzı" bir güvenlik garantisinden yararlanacağını söyledi ancak ayrıntı vermedi.
Güvenlik garantileri: Belirsiz ve tehlikeli bir arayış
Görüşmede, Ukrayna'nın barış ve ortak ABD-Avrupa güvenlik garantileri karşılığında bazı toprak tavizleri vermesini öngören bir anlaşma çerçevesi belirginleşti. Anlaşma çerçevesinde Ukrayna'nın Kırım'ı ve bazı işgal bölgelerini Rusya'ya bırakmayı kabul etmesi ve ülkesinin gelecekteki NATO üyeliğinden vazgeçmesi şartı da öne çıkıyor.
Trump, Rusya ile yapılacak barış anlaşmasının bir parçası olarak Ukrayna için önemli bir ABD güvenlik garantisi sağlanacağını açıkladı. Trump, "Güvenlik konusunda çok fazla yardım olacak. Çok fazla yardım olacak. İyi olacak," diye duyurdu. “Bunu gözden kaçıran birileri varsa, ABD Ukrayna'ya çok iyi bir güvenlik garantisi sağlayacak” dedi.
Trump, Avrupa ülkelerinin Ukrayna'ya güvenlik garantisi sağlamada "ilk savunma hattı" olacağı konusunda ısrarcı, ancak bu onların yalnız kalacakları anlamına gelmiyor. "Avrupa ülkeleri yükün büyük kısmını üstlenecek. Onlara yardım edeceğiz ve Ukrayna'yı çok güvenli hale getireceğiz," dedi.
Avrupalılar, Trump'ın ABD'nin Ukrayna için NATO benzeri bir güvenlik anlaşmasına katılma yönündeki taahhüdünü "bir dönüm noktası" olarak nitelendirdi. Ancak, her şey hâlâ çok belirsiz. ABD'nin silah bağışlama veya asker gönderme planı pek olası görünmüyor. Bu durumda tartışma, yeniden güvenlik önlemleri, keşif, istihbarat ve büyük silah anlaşmalarına dönüyor.
Trump'ın şu anda güvenlik garantileri konusunda bahsettiği şey ne olursa olsun, Putin'in bir anlaşmaya sadık kalacağı veya Amerikalıların Ukrayna'daki maden çıkarları dolayısıyla Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmayacağı yönündeki önceki belirsiz önerilerinden çok daha önemli görünüyor.
**
Salı günü, Ukrayna’nın müttefiklerinden oluşan "gönüllüler koalisyonu", güvenlik garantileri konusunu ele almaya başladı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, güvenlik garantilerini belirlemek üzere Ukraynalı ve Avrupalı yetkililerden oluşan bir komisyona başkanlık ediyor.
Güvenlik garantisi konusu, büyük bir sorun ve Kiev'in müttefikleri son üç yıldır bu sorunla defalarca uğraştı ancak açık bir çözüm bulamadı.
En bariz çözüm -ve Kiev'in gerçekten istediği çözüm- Ukrayna'nın NATO'ya katılmasına izin vermek ve ittifakın 5. Madde’siyle belirlenen ortak savunma paktı kapsamında korunmasını sağlamak. Ancak ABD (bazı Avrupa ülkelerinin sessiz desteğiyle) bunu reddetti.
ABD başkanı, güvenlik garantileri kapsamında yükü kimin üstlenmesi gerektiği konusunda netti. Trump, Fox News'e verdiği demeçte, "Avrupa ülkeleri var ve onlar yükün altına girecekler," dedi ve ekledi: "Fransa, Almanya, birkaçı ve İngiltere, biliyorsunuz, sahada asker bulundurmak istiyorlar."
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, aynı günün erken saatlerinde Fransız televizyonuna yaptığı açıklamada, Avrupa'nın "havada, denizde ve karada" operasyonlar yürütmek üzere "güvenlik güçleri" (İngiliz, Fransız, Alman, Türkiye ve diğerleri) konuşlandırmaya hazır olduğunu belirtmişti.
Çok laf, az iş
Ancak büyük sözlerin ardında karmaşık bir gerçeklik yatıyor. "Sahada asker" söylemlerine rağmen, Ukrayna'nın güvenlik garantilerinin kesin şekli henüz tanımlanmamış durumda. Bu belirsizlik, Kiev'in müttefikleri arasında kafa karışıklığına yol açıyor.
Tanım eksikliği, liderlik etmeye en istekli olanların zayıflıklarını da ortaya koyuyor. Her ikisi de BM Güvenlik Konseyi'nde sandalyeye sahip olan, nükleer güç liderleri Macron ve Starmer, küresel sahnede hâlâ önemli bir rol oynadıklarını göstermek istiyorlar. Ancak her ikisi de, ülkelerinin Ukrayna'ya asker gönderme kapasitesi konusunda şüphe uyandıran siyasi ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya.
Bir AB diplomatı, "Macron ve Starmer'ın siyasi açıdan ne kadar zayıf olduğu düşünüldüğünde, bu planın nasıl ilerleyeceğini görmek kolay değil," dedi. "Ekonomik açıdan kolay bir dönem değil."
Almanya hala kararsız. Ülkenin savunma bütçesinin parlamento denetiminden sorumlu Sosyal Demokrat milletvekili Andreas Schwarz, sınırların altını çizdi. Schwarz, "Bu, parlamentonun vermesi gereken bir karar," dedi ve asker konuşlandırmanın idari bir karar olmadığını vurguladı.
Bunun ötesinde, Almanya'nın ordusu çok küçük ve savunmaya ayrılan yeni para akışı, doğuya büyük bir konuşlanmayı mümkün kılmayacak kadar yeni. Litvanya'ya kalıcı bir görev için 5.000 asker göndermek bile Bundeswehr'i zorluyor.
AB'nin en büyük ordusuna sahip olan Polonya, Ukrayna'ya asker göndermeyi reddederken, doğuya yapılacak herhangi bir görevin lojistiğine yardımcı olacağını söylüyor. İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Polonyalı yetkili, "Polonya, Rusya ve Belarus ile sınırı olduğu için stratejik bir ikilemle karşı karşıya. Dolayısıyla kendisine yönelik bir saldırıyı önlemek için gereken savunma gücünü zayıflatamaz" dedi.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de Ukrayna'ya asker gönderme konusunda temkinli davranıyor. Rusya ile savaşa girme riski taşıyan asker göndermek yerine Ukrayna'ya bir savunma anlaşması teklif edilmenin daha akıllıca olduğunu savunuyor.
Meloni'nin, "Askerlerimizden biri ölse, hiçbir şey olmamış gibi mi davranacağız yoksa tepki mi göstereceğiz? Tepki verirsek, bunu NATO'nun yapmak zorunda kalacağı aşikar. O zaman [5. Maddeyi] hemen devreye sokabiliriz," dediği bildirildi.
Rusya, güvenlik garantileri konusunda "veto hakkı" istiyor
Diğer taraftan Rusya’nın agresif açıklamaları, Trump yönetiminin, barış ve güvenlik garantilerine ilişkin yürüttüğü fırtınalı diplomasinin pek de sonuç vermediğini gösteriyor.
Başkan Putin'in Trump ile samimi Alaska zirvesinin ardından gelen sıcak havaya rağmen Moskova, NATO birliklerinin Ukrayna'ya konuşlandırılmasına kesinlikle karşı çıkıyor.
Üst düzen bir Rus yetkili, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Moskova'nın Ukrayna için kabul edilebilir güvenlik garantileri konusunda geri adım atmadığını söyledi.
Moskova Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un açıklamaları, Cuma günkü Alaska zirvesinden bu yana Ukrayna savaşının sona erdirilmesine ilişkin herhangi bir ilerlemenin kaydedilmediği yönündeki fikirleri güçlendiriyor.
Lavrov'un açıklamaları, Kremlin'in Ukrayna konusundaki maksimalist tutumunda yumuşamadığını gösteriyor: Ukrayna'nın tarafsız bir devlet haline gelmesi, askeri gücünü önemli ölçüde azaltması ve Ukrayna’nın NATO üyeliği hedefinden vazgeçmesi.
Lavrov, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Moskova, Rusya olmadan müzakere edilen kolektif güvenlik garantilerine onay vermeyecek... Rusya, Ukrayna'ya güvenlik garantilerinin Çin, ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin katılımıyla eşit bir şekilde sağlanması halinde kabul edecek," dedi.
Batılı müttefikler, herhangi bir ateşkes veya barış anlaşması yürürlüğe girdikten sonra Ukrayna'yı korumak için bir plan yapmaya çalışırken, Pekin ve Moskova'nın Ukrayna'ya yönelik güvenlik garantilerinin nasıl işleyeceğine dair herhangi bir söz sahibi olması, Rusya’nın saldırganlığını desteklemekten başka bir işe yaramayacak.
**
Ukrayna'da barış şimdilik belirsizliğini koruyor. Tek somut başarı, Trump'ın barış anlaşmasına giden süreç olarak hayal ettiği şeyin tamamen çökmemiş olması. Ancak bu süreç, eğer varsa, çok yavaş ilerliyor. Bu arada, Ukrayna'ya karşı konuşlandırılan Rus savaş makinesi de ilerlemeye devam ediyor.
Sonuç olarak, Salı günü Beyaz Saray’da yaşananlar pek bir şey değiştirmedi. Sadece Putin'in zaman kazanmaya çalıştığını, Trump'ın ona gerçek bir baskı uygulamaya yanaşmadığını ve Ukrayna ile Avrupa'nın her iki taraf üzerinde de etkili bir nüfuza sahip olmadığını doğruladılar.
Trump, Zelenski ve Avrupalı liderlerle görüşmesinden önce, Rusya’ya karşı “ne yaptığını çok iyi bildiğini” iddia etti . Bu doğru olabilir, ancak Kremlin'deki mevkidaşının ne yaptığını bilmeden ve anlamadan bu yeterli olmayabilir.
Bu yazı POLITICO’da 19 Ağustos 2025’te “Europe has no real solutions on security guarantees for Ukraine” başlığıyla; 20 Ağustos 2025 tarihinde “Russia wants … Russia to have veto over Western security guarantees for Ukraine” başlığıyla ve The Conversation’da 19 Ağustos 2025’te “Transatlantic unity at the White House disguises lack of progress towards just peace for Ukraine” başlığıyla yayınlanan yazılardan hareketle hazırlanmıştır.