×
AVRUPA

ANALİZ

“Avrupa'nın Krizi”: Siyasi Gücü Aşınıyor, Güvenliği Amerika’ya Bağımlı!

Avrupa ülkeleri savunma konusunda gerekli güvenlik kapasitesinden ve askeri birliklerden yoksun. Avrupalı liderler, hâlâ Amerika'nın korumasına ve güvenlik programlarına bağımlı durumdalar.
ABD BAŞKANI TRUMP, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı Alaska zirvesinin ardından, Washington’da Avrupalı liderlerle ikinci bir zirve gerçekleştirdi. Zirvenin belki de en çarpıcı ve sembolik anı, Avrupalı liderlerin, Beyaz Saray’da Tump’ın Başkanlık koltuğunun önüne dizilerek oturdukları sahneydi. İngiliz Başbakanı Keir Starmer, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Friedrich Merz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna Başkanı Zelenski ve diğer birkaç isim. Bu dramatik sahne, Avrupa'nın özellikle Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaş ve ABD yönetiminde ikinci Trump dönemi sonrasında belirginleşen askeri, stratejik ve siyasi zayıflığının açık bir işaretiydi. Hepsi, Ukrayna'daki savaşı sona erdirme çabaları için Trump’a övgü ve teşekkürlerini sunarken, Avrupa güvenliğinin sağlanmasının önemi ve Starmer'ın ifadesiyle 'kalıcı bir barış' sağlamanın gerekliliği üzerine konuştular.

Şüphesiz hepsi güzel duygular. Ancak bu tuhaf gösterinin amacı, Avrupa'nın gücünü göstermek, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın, Rusya'nın durmaksızın devam eden saldırganlığı karşısında Ukrayna'nın yanında durmaya hazır olduğunu açıkça ortaya koymaksa, bunun başarılı olduğunu söylemek güç.

Bu pek de şaşırtıcı değil. Starmer, Macron, Merz ve diğerleri, Amerika'nın Ukrayna'yı korumasını sağlamak için Beyaz Saray'a giderek, aslında Batı Avrupa'nın zayıflığını gözler önüne sermiş oldular. Avrupa’nın güvenliği ve Ukrayna'nın gelecekteki güvenliği için hala ve tamamen Amerika'nın iyi niyetine bağımlı durumdalar.

Herkesin artık bildiği gibi, Avrupa ülkeleri kendilerini savunmak için gerekli ortak güvenlik konseptinden, kapasitesinden ve gücünden yoksun.  Bu, kıtanın en açık zayıf noktası. Ukrayna'yı Rusya'ya karşı savunmaktan da çok uzaklar. Onlarca yıllık askeri silahsızlanma, kendi kendine dayattığı sanayisizleşme ve bitmek bilmeyen yöneticilik politikaları, Avrupa ülkelerini sınırlı bir savaşa girme kapasitesinden ve iradesinden bile mahrum bırakmış durumda. Geçen yıl, AB üye ülkeleri Rus petrol ve doğalgazına 21,9 milyar avro harcarken, Ukrayna'ya sadece 18,7 milyar avro mali yardım ayırdı. 

Dolayısıyla Beyaz Saray ziyaretlerinin temel amacı, Amerika'dan Avrupa'nın savunma yükünü üstlenmeye devam etmesini istemekti; tıpkı Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, on yıllardır yaptığı gibi. Bu nedenle Trump ve Avrupa liderleri arasındaki görüşme, ABD'nin savaşın sona ermesinden sonra Ukrayna'ya sunabileceği güvenlik garantilerine odaklanmış gibiydi. ABD'nin gelecekteki Rus saldırganlığını caydırmada kilit rol oynamaya ve on yıllardır sürdürdüğü Avrupa'nın koruyucusu rolünü sürdürmeye devam etmesini istiyorlardı.

Bir ölçüde başarılı oldular. Trump yaptığı açıklamada, “Avrupa ülkelerinin ilk savunma hattını oluşturmaları gerekir, ama biz de onlara yardım edeceğiz, dahil olacağız" dedi; ancak bu, "kara kuvvetleri" anlamına gelmeyecek. Soğuk Savaş'ın tipik kurumu NATO'nun asıl amacı, ilk genel sekreter Lord Ismay'ın ifadesiyle, Amerikalılar'ı Avrupa'dan ve Sovyetler Birliği'nden uzak tutmaktı. Görünüşe göre Avrupa'nın olası bir barış sonrasında Ukrayna'daki hedefi de benzer: ABD'nin Avrupa'nın savunmasına yatırım yapmasını temin ederken, yayılmacı Kremlin'i caydırmak.

ABD'nin Ukrayna'nın gelecekteki güvenliğine olan bağlılığının kapsamı ve niteliği şimdilik belirsiz. Taraflar, savaşın sona ermesiyle ilgili diğer önemli konulardan da kaçınmış görünüyor. Toprak devri meselesi. Çalınan çocukların iadesi. Rusya'nın olası tazminatları. Washington’daki toplantıda bunların hepsi göz ardı edilmiş gibi görünüyor.

Barış müzakerelerinin ilerlemesinin önündeki ciddi engellerle yüzleşmeyi reddetmek, Avrupa'nın zayıflığının bir başka göstergesi. Avrupalı liderler, Trump'ın anlaşılabilir bir şekilde savaşı sona erdirmek için can attığını biliyorlar. Ayrıca, Alaska’da Putin ile yapılan zirvenin ardından, Ukrayna'ya maliyeti ne olursa olsun ABD'nin Rusya'ya taviz vermeye hazır olduğunu da biliyorlar.

Alaska zirvesinde, Trump ve Putin arasında, egemen bir ulusu paylaşmak yerine bir gayrimenkul anlaşması müzakere ediyormuş gibi, açıkça "arazi takası" konuşuldu. Putin, Ukrayna'nın Donbas bölgesinin tamamını, hatta Rusya'nın savaş alanında kazanamadığı kısımları bile bırakmasını istiyor. Ancak Avrupalı liderler, koruyuculuğuna ve yardımlarına ihtiyaç duydukları Trump’ın öfkesini üzerlerine çekmemek adına, Beyaz Saray zirvesinde bu konuyu açmaya cesaret edemediler. Batı ittifakı görüntüsünü korumak, hatta Trump'ı ikna etmek adına, Ukrayna ve Rusya arasındaki gerçek anlaşmazlık ve husumet noktalarını basmakalıp sözlerin ve nezaket kurallarının altına gömdüler.

Trump, Avrupalı liderleri ağırlamadan önce Putin'i arayıp durumu özetledi. Ayrılmalarının ardından Trump, Rus lideri tekrar arayıp son durumu bildirdi. Bu, çok anlamlı bir andı. Avrupa'ya, yatıştırılması ve küçümsenmesi gereken bir çocuk muamelesi yapılırken, yetişkinler jeopolitik meselelerle meşguldü.

Bu, Avrupa'nın gücünü ve nüfuzunu sergilemek için aceleyle düzenlenmiş bir zirveydi. Ancak tam tersini ortaya koydu.

**
Avrupa, barışı sağlama gücünden yoksun!

Gelinen noktada savaşın nasıl sonuçlanacağına dair iki olası senaryoyla karşı karşıyayız.

İlk senaryoda, Ukrayna ve Rusya bir barış anlaşması üzerinde anlaşacak ve ABD ile Avrupa, savaş sonrası güvenlik düzenlemesini işler hale getirmek için ellerinden geleni yapacak. Bu barışa ilişkin temel senaryo. Ancak toprak meselesi özellikle zorlu olduğu için bunu başarmak zor olacak. 

İkinci senaryoda, barış görüşmeleri devam edecek ancak başarısızlıkla sonuçlanacak. Trump daha sonra Zelenski'yi suçlayacak ve Ukrayna'ya desteğini aktif olarak geri çekecek. Trump savaştan çekilmek istiyor. Bir zamanlar emlak geliştiricisi olan ve önce peşinat veren Trump, barış sürecine siyasi sermaye yatırdı ve geri adım atmayacak. Bu senaryo Ukrayna ve Avrupa için çok kötü bir senaryo. Bu durumda Avrupalılar, ABD desteği olmadan Ukrayna'yı desteklemek ve yeni bir güvenlik altyapısı kurmak zorunda kalacaktır.

Bu, Avrupalı liderler için finansal ve askeri olarak uygulanabilir bir seçenek değil. Zira bu durumda, angajmanlarının çok büyük olması gerekecek. Ukrayna-Rusya cephe hattı şu anda yaklaşık 1.200 kilometre, yani Soğuk Savaş dönemindeki Almanya'nın iç sınırının uzunluğuna yakın. Bu, Ukrayna'nın kuzey ve doğusundaki Rusya ve Belarus ile olan fiili sınırını da kapsamıyor. Kore'deki durumla bazı karşılaştırmalar yapıldı, ancak oradaki silahsızlandırılmış bölge yalnızca 250 kilometre uzunluğunda.

Ukrayna tarafında böylesine geniş bir sınırın yeterli şekilde güvence altına alınması, muazzam miktarda asker gerektirecek. Bir tahmine göre 150.000 kadar Avrupalı asker. Bu, kimsenin öngöremediği kadar büyük bir konuşlanma. Emmanuel Macron, yılın başlarında, Baltık ülkelerindeki tetikleyici asker konuşlandırmalarına benzer şekilde, binlerce askerden bahsetmişti.

İsteseler bile, Avrupalı liderler Kiev'e gerçek güvenceler sağlamak için gereken askeri birliklerden yoksun. Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, yakın zamanda Almanya'nın Ukrayna'ya asker gönderme kapasitesinin muhtemelen olmadığını itiraf etti. Birleşik Krallık, Ukrayna’ya olan siyasi bağlılığını dile getirmek konusunda istekli olsa da, bunu anlamlı bir şekilde destekleyebileceği şüpheli. Geçen yıl, Royal United Services Institute (RUSI)'nın bir raporu, Britanya'nın üç tugaylık bir zırhlı tümeni idame ettirmek için yeterli donanıma sahip olmadığını belirtti. Tek bir tugay konuşlandırmak bile, İngiliz Ordusu'nun toplam muharebe mühendislik kapasitesinin %70-80'ini tüketecektir.

**
Her halükarda, Avrupa bölgelerinin bölünmesinin uzun bir geçmişi var. Karelya, 1939-40 Kış Savaşı'ndan sonra Finlandiya ve Rusya olarak ikiye ayrıldı ve eski Prusya'nın bazı kısımları şu anda Litvanya, Rusya, Polonya ve Almanya'nın sınırları içinde. Ancak müzakereler zorlu geçecek.

Savaşı bitirme konusunda Avrupalıların askeri bir stratejisi yok. Çünkü stratejik düşünme, eğitimli Avrupalıların yıllardır yoksun olduğu bir özellik. Konuşurken veya yazarken edilgen kipi kullanıyorlar: “Bir şeyler yapılmalı,” diye mırıldanıyorlar. Nadiren de olsa, (hatta hiç), "Bunu yapacağız ve bunun için şu maliyeti ödemeye hazırız" demiyorlar.

Ancak dünyanın geri kalanının Rusya'ya Avrupa'nın baktığı gibi bakmadığını biliyoruz. Bu Avrupamerkezci bakış açısı artık küresel söylemi domine etmiyor. Kaderin her iki tarafa da dönebileceği tehlikeli tarih anlarından birini yaşadığımız açık. Yine de tüm kibrine rağmen, en azından Trump'ın bir stratejisi var, Avrupalılarda o da yok!


Bu yazı, Spiked-online’da 19 Ağustos 2025’te “The White House Ukraine summit was a humiliation for Europe” başlığıyla ve yine aynı tarihte UnHerd’de “Europe isn’t prepared for peace” başlığıyla yayınlanan yazılardan hazırlanmıştır. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.