×
ASYA

ANALİZ

CPEC Güvensizliği ve Çin-Pakistan İlişkileri

Pakistan'da Şerif yönetimi, dış politikada daha dengeli bir yol izliyor. Denge siyaseti kapsamında ABD ve Batılı ülkelerle ilişkilerine dikkat ediyor. Bu da Pekin’le yakınlığın düzeyini de şekillendiriyor.
PAKİSTAN son birkaç yıldır ciddi güvenlik ve terörizm sorunuyla karşı karşıya. Ülkede çeşitli radikal gruplar ve terör unsurlarınca gerçekleştirilen eylemler ve saldırılar hükümetin etkinliğini sorgulatırken halkın güvenini de sarsıyor. Çeşitli raporlara da yansıdığı üzere İslamabad, terörün artan etkisine karşı ciddi bir sınav veriyor. Üstelik bu durum iç politikada olduğu kadar dış politikada da kritik yansımalara sahip. Zira terör eylemlerinin Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru (CPEC) projesini hedef alması ve Çin vatandaşlarına zarar veren bir boyutta olması Pekin-İslamabad diyaloğunu da etkiliyor. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif CPEC’in yeni aşamasının resmi açılışını yapmak üzere Çin’e gerçekleştirdiği seyahat düşünüldüğünde taraflar arasında yapılacak çeşitli görüşmelerde güvenlik ve terörizm meselesinin ön planda olacağı öngörülebilir. 

26 Mart 2024 tarihinde Hayber Pahtunhva eyaletinde gerçekleştirilen terör saldırısında beş Çinli mühendis ve bir Pakistan vatandaşın hayatını kaybetmesi Pakistan’ın terör sorununun Çin’le ilişkilerine yansımasının son örneği. Çin yönetimi bu tür saldırılar karşısında Pakistan yönetiminin etkin ve caydırıcı sonuçlar elde edememesi sebebiyle kendi güvenliğini sağlama önerisinde bulunuyor. İslamabad bu önerilere sıcak yaklaşmıyor; ancak artan saldırılarla birlikte Pekin’in bu yöndeki baskıları da artıyor. Dolayısıyla Pakistan’ın terör ve güvenlik sorunu bir iç mesele olmaktan ziyade CPEC projesinin güvenliği meselesi ve Çin-Pakistan ilişkilerinin temel dinamiklerinden biri olmuş vaziyette. Bu kapsamda ilk olarak Pakistan’ın terör sorununun boyutunu ele almakta fayda var.

Pakistan’ın Terörle İmtihanı

Pakistan coğrafyası, çeşitli radikal grupların bulunduğu ancak son yıllarda bu grupların hareket serbestisi kazandığı bir alan olarak öne çıkıyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte başlayan süreç söz konusu bölgede bir güç boşluğuna yol açtı. Bu da başta terör örgütü DEAŞ’ın bölgesel yapılanması sözde Horasan Eyaleti (ISKP) olmak üzere farklı grupların kontrol alanını genişletme stratejisine yönelmesinde etkili oldu. Buna bağlı olarak saldırıların dozu ve sayısı da büyük oranda arttı. Pakistan’a etki eden ve ülkede saldırılarıyla öne çıkan gruplar arasında DEAŞ’ın bir başka bölgesel kolu olan sözde Pakistan Eyaleti (ISPP), Tehrik-i Taliban Pakistan (TTP), Belucistan Kurtuluş Ordusu bulunuyor.

İslamabad saldırılarla başa çıkabilmek için çeşitli adımlar atıyor. Örneğin Pakistan Ulusal Güvenlik Komitesi, 7 Nisan 2023 tarihinde bir toplantı gerçekleştirmiş ve ülkedeki terör tehdidini ortadan kaldırmak için “topyekun kapsamlı” bir operasyon başlatma planını duyurmuştu. Operasyon her ne kadar ulusal düzeyde duyurulsa da ülkede terörden en çok etkilenen bölgeler olarak Hayber Pahtunhva ve Belucistan öne çıkıyor. Terör saldırılarının %96’sı bu bölgelerde gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu tür operasyonlarda da en çok söz konusu iki bölge özelinde hareketlilikler yaşanıyor. Operasyonların halk nezdinde nasıl karşılandığı da bir başka önemli nokta. Sahadan edinilen bilgilere göre, ulusal operasyona destek veren kesim Sindh ve Pencap gibi bölgelerin halkları. Bu bölgelerin özelliği herhangi bir terörle mücadele operasyonunun sonuçlarından etkilenmeyecek konumda olması. Veyahut bunu önemsemeyen bir topluluk olduğuna dair bilgiler mevcut. Operasyonun öznesi konumunda olan Hayber Pahtunhva halkının ise operasyonları desteklemediği biliniyor. 

İslamabad hükümeti 2009 yılından itibaren terörle mücadele çerçevesinde farklı operasyonlar yürüttü. Ayrıca 2014 yılında faaliyete başlayan Ulusal Terörle Mücadele Otoritesi de kapsamlı bir politika yaklaşımı ve stratejik iletişim yoluyla terörizmin temel nedenlerini önleme amacıyla hareket ediyor. Lakin atılan adımlara rağmen koordinasyon eksikliği görülüyor. Buna karşı ABD ile de ortaklığı geliştirme yönetimine başvuruldu. 2023 Mart’ında Pakistan ile ABD arasında Terörle Mücadele Diyaloğu başlatıldı. Ancak hükümet düzeyindeki çeşitli çabalara rağmen yüksek bir etkinlik sağlanamadığı görülüyor. Zira raporlara yansıyan rakamlar da bunu kanıtlar nitelikte. Son yıllardaki raporlarda terörden en çok etkilenen ülkeler listesinde ilk 10’da yer alan Pakistan’da, iç istikrarsızlığın da etkisiyle terörizm yükseliyor. 2022 yılında ise gerçekleşen en ölümcül saldırılar listesinde Pakistan ilk sıradaydı.

Saldırılarda hedef alınan alanların başında ise güvenlik kurumları geliyor. Özellikle 17 Şubat 2023 tarihinde Karaçi polis merkezine yapılan saldırı, ülkede büyük oranda ses getiren bir örnek olarak öne çıkıyor. Küresel Terörizm Endeksi 2024 verilerine göre de ülkede terör sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 689’a yükseldi. Bu oran terör ölümlerinde art arda dördüncü ve en büyük yükselme anlamına geliyor. 2023 yılında yaşanan en ölümcül terör saldırısı ise Ocak 2023’te büyük olasılıkla TTP’nin gerçekleştirdiği (sorumluluğu üstlenen olmadı) Peşvar’daki cami saldırısı oldu. En az 84 kişinin hayatını kaybettiği saldırı örgütün hedef kitlesini ortaya koyması bakımından da mühimdi. Zira söz konusu cami yüksek güvenlikli bir kompleksin içinde yer alıyor. Bu da TTP’nin Pakistan’ın güvenlik güçleri ve polis kuvvetleri hedefli saldırıları öncelediğinin göstergelerinden biri. Peki bunun CPEC’e yansıması nasıl?

CPEC’in Güven(siz)liği

Ülkedeki terör saldırılarının stratejik hedeflerinden biri de Pakistan’daki Çin yatırımları. Özellikle CPEC’in güvenliği, çeşitli bölgelerde gerçekleşen terör eylemlerinden ciddi oranda etkileniyor. Geçtiğimiz yıllarda Belucistan bölgesinde CPEC projelerine ve Çin vatandaşlarına yönelik çeşitli girişimler gerçekleşti. Bölgedeki bazı gruplar, hükümete ve yatırımlara karşı tepki gösteriyor. Bu da projenin sürekliliğini sekteye uğratıyor.

2015 yılında başlatılan CPEC, Çin’in Kuşak-Yol Projesi’nin amiral gemisi niteliğinde. Maliyeti 62 milyar dolar civarında olan proje, Çin’e olduğu kadar Pakistan’a da önemli kazançlar sağlayacak. Ayrıca Pakistan’ın uluslararası alandaki prestijini arttıracak ve bir ticaret merkezi olmasını sağlayacak potansiyele de sahip. Ancak terör saldırıları ve istikrarsızlıklar, CPEC’in planlanan sürecin gerisinde kalmasına neden oluyor. Özellikle Gwadar Limanı’nın ulusal ve küresel düzeyde görünür olmasıyla birlikte liman bölgesindeki hareketlilik de artmış durumda. 

Kuşak-Yol Projesi Çin’i Gwadar Limanı’na bağlayacak. Ancak bölgede Çin yatırımlarına yönelik ciddi bir karşıtlık var. Bilhassa 2023 yılında ortaya çıkan Gwadar Hakları Hareketi, Çin-Pakistan ilişkilerindeki yeni belirleyici unsur olarak belirdi. Bölgede esasen hükümete karşı olumsuz bir tavır söz konusu. İslamabad-Pekin ilişkilerinin gelişmesi ve yatırımların gündeme gelmesiyle bu karşıtlık da Çin’in faaliyetlerine ve yatırımlarına yöneldi. Örneğin Hareketin lideri Mevlana Hidayat-ur Rahman, geçen yıl yayınladığı bildiride, bölgede çalışan Çin vatandaşlarının bölgeyi terk etmesini istemişti. Liman yerleşkesinde Çin vatandaşı sayısının 500 civarı olduğu düşünüldüğünde CPEC’in ve Çin vatandaşlarının güvenliği meselesinin önemi anlaşılıyor.

2021 yılından itibaren gerçekleşen hedefli saldırılarda da Pakistan’da en az 17 Çin vatandaşı hayatını kaybetti. Son saldırı öncesinde 20 Mart’ta da CPEC proje ofislerinin bulunduğu Gwadar Liman İdaresi Kompleksi hedef alınmıştı. Çin vatandaşlarının bu şekilde hedef alınması Pekin kanadında endişeyle karşılanmakla birlikte İslamabad’la diyaloğun gidişatını da etkiliyor. 

Çin-Pakistan İlişkilerinde Terör ve Güvenlik 

Öte yandan Çin yatırımlarına yönelik saldırılar ve süregelen istikrarsızlıklar Pekin kanadındaki memnuniyetsizliğin artmasına yol açıyor. Çin, yatırımların ve CPEC’in sekteye uğramasını ya da gecikmesini istemiyor. Bölgenin istikrarı kritik hassasiyete sahip. Bu sebeple Pakistan hükümetine gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması ve emniyetin tesis edilmesine yönelik baskılar da artıyor. Çin, Pakistan hükümetine kendi güvenlik birimini kurma teklifinde bulunuyor. Bu yöntem Pekin’in uzak olduğu bir husus değil. Zira yatırımların güvenlik tehdidi altında olduğu Cibuti, Sudan, Güney Sudan gibi ülkelerde benzer girişimleri söz konusu. Ancak İslamabad Çin’in ülkede askeri varlık göstermesinden yana değil. Bu durum ikili ilişkilerde anlaşmazlık unsuru oluşturuyor. 

İslamabad’ın, Pakistan’da Çin güvenlik birimleri kurulmasına yönelik tutumdaki etkili hususlardan biri de yaşanan hükümet değişikliyle ilgili. CPEC projesi İmran Han’ın başbakanlığı döneminde başlatıldı. 2021 yılında görevden alınmasına kadar olan süre boyunca Pakistan dış politikasında Çin oldukça yüksek bir profile sahipti. Şerif yönetimi ise dış politikada daha dengeli bir yol izliyor. Denge siyaseti kapsamında ABD ve Batılı ülkelerle ilişkilerine dikkat ediyor. Bu da Pekin’le yakınlığın düzeyini de şekillendiriyor. 

Bir başka nokta ise Pakistan-Afganistan ilişkileri noktasında önem taşıyor. İslamabad, ülkeye yönelik terör faaliyetleri konusunda Taliban’ın etkisine işaret ediyor. Bu konuda hükümet, Taliban’dan Çinli mühendislere yönelik saldırıya karışan TTP militanlarının teslim edilmesini istedi. Ayrıca Pakistan Planlama ve Kalkınma Bakanı Ahsan İkbal de Pekin’in, kendi topraklarında İslamabad’a karşı faaliyet gösteren terörist gruplara karşı sert önlemler alması için Kabil’i ikna etmesi talebinde bulundu. Dolayısıyla konu yalnızca Pakistan’ın terörle mücadelesi kapsamında yer almıyor. Bölgesel ve küresel ilişkiler çerçevesinde bir etkiye sahip. Bu da konuyu daha girift hale getiriyor. 

Nihayetinde terörizm ve artan şiddet konusu ilerleyen süreçlerde Güney Asya’nın olduğu kadar Pekin-İslamabad hattının da temel meselelerinden biri olmaya devam edecek gibi görünüyor. Çin-Pakistan ilişkileri çoklu işbirliği programları ve ortaklıklarına dayanıyor. İki ülke arasında stratejik ortaklık düzeyinde bir gelişim söz konusu. İşbirliği konusunda yükselen ivme korunmakla birlikte güvenlik meselesi ilişkileri sınayan bir etki doğuruyor. Bu doğrultuda Pakistan’ın güvenlik ve siyasi temelli krizleri aşmasının CPEC’in gelişimi konusuna büyük oranda etki edeceği söylenebilir. Meselenin çözümünde ise Çin’in askeri etkinliği, Pakistan’ın dış politikadaki denge siyaseti ve Taliban yönetimiyle ilişkiler gibi kilit öneme sahip dinamikler rol oynuyor. Bu nedenle CPEC’in güven(siz)liği konusundaki girişimlerin herkesi memnun edecek düzeyde geliştirilmesi ne kadar mümkün tartışılır. Ancak ilerleyen dönemlerde Güney Asya merkezli hadiselerde terörizm ve CPEC bağlantısının daha çok gündeme geleceği söylenebilir.

ŞEYMA KIZILAY

2016 yılında Erciyes Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2019 yılında Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu “Uluslararası İlişkilerde Ulus İnşası Bağlamında Irak Örneği” başlıklı teziyle aldı. Doktora eğitimine Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda devam eden Kızılay, tez aşamasındadır. Çeşitli akademik çalışmaları bulunan Kızılay, farklı platformlarda çok sayıda analiz de kaleme almıştır. İngilizce ve orta düzeyde Arapça bilen Kızılay Ortadoğu çalışmalarına yoğunlaşmakla birlikte başlıca çalışma alanları arasında Afganistan, Pakistan, ontolojik güvenlik ve terörizm/güvenlik bulunmaktadır.