ANASAYFA
TÜRKİYE
KÜRESEL
ÜLKELER
ÜLKELER
Geri
İNGİLTERE
ALMANYA
FRANSA
ABD
RUSYA
ÇİN
BÖLGELER
BÖLGELER
Geri
AVRUPA
ARAP DÜNYASI
ASYA
AFRİKA
LATİN AMERİKA
EKONOMİ
KÜLTÜR
YAZARLAR
×
ANASAYFA
TÜRKİYE
KÜRESEL
ÜLKELER
İNGİLTERE
ALMANYA
FRANSA
ABD
RUSYA
ÇİN
BÖLGELER
AVRUPA
ARAP DÜNYASI
ASYA
AFRİKA
LATİN AMERİKA
EKONOMİ
KÜLTÜR
YAZARLAR
FRANSA
ALİ SAFA KARTAL
7.10.2021
ANALİZ
Toplum, Kurumlar ve Değişime Dair Notlar
Buna rağmen Fransa’nın tüm dinamikleri, pandemi krizinin ateşlediği veyahut hızlandırdığı ekonomik ve sosyal problemlerin getirdiği zorunlulukların tehdidi altında.
20-25 Eylül tarihleri arasında yaptığım Fransa gezisi, Fransa gündemini televizyon ve gazeteler üzerinden takip edip hazırladığım analiz yazılarından farklı olarak yerinde gözlemlere dayanan bir analiz yapmaya imkan verdi. Hollanda ve Belçika’yı da kapsayan bu seyahat aynı zamanda en son on yıl önce ziyaret ettiğim Fransa’yı hem bir zaman uzantısı içerisinde hem de diğer Avrupa ülkeleri ile de kıyaslama fırsatını beraberinde getirdi.
Yapıları ve hafızaları köklü geçmişe dayalı olan kurumlar olgunluk dönemlerine ulaştığında sistemi yeni gelişen durumlara karşı adapte etmek oldukça zor olabilmekte. Bu argümanın Osmanlı’nın son dönemine yönelik çalışmalarda gerileme dönemi olarak adlandırılan döneme ilişkin ortaya konan teorilerde de sıkça başvurulan bir argüman olduğunu belirtmek gerekir. Osmanlı’nın yönetim sistemi içerisinde ortaya çıkan her türlü problemi “kanuni kadim” olarak adlandırılan geçmişte konan kanunların uygulanmasındaki aksaklıklarda araması bunun en somut delili olarak kabul edilir. Fransa’ya gidenlerinde karşı karşıya kalacakları durum da hemen hemen aynı. Yaşadıkları sıkıntıları “eşitlik”, “özgürlük” gibi kurucu ilkelerine aykırı davranış, yönetim ve tutumlarda arıyorlar. Oysaki özellikle pandemi koşullarına dayanan kimi sosyal ve ekonomik sıkıntıların çözümü için yepyeni ilkelere ve davranış setlerine ihtiyaç duydukları aşikar.
Paris’e indiğimde Fransa için oldukça olağan bir şekilde “sinyalizasyon çalışmaları” nedeni ile sabah 09:00 ile 20:00 arasında, planlı bir şekilde hava alanı ile Paris merkez arasında işleyen raylı sistem RER B’nin hizmet vermediğini öğrendim. Raylı sistem 2000’li yılların başından beri bütçe kesintileri, yenileme çalışmaları ve grevlerle oldukça sık bir şekilde hizmetlerinde kesinti yaşatmaktadır. Bununla beraber, eskiden kaynağı ne olursa olsun raylı sistemde yaşanan aksaklıklar nedeniyle yoğunlaşan diğer alternatif ulaşım araçlarında insanlar genel olarak mütebbessim bir şekilde yaşadıkları fiziksel rahatsızlıklara aldırış etmeden seyahat ederlerdi. Oysaki bu seyahatim gösterdi ki Hollanda ve Belkçika’ya nazaran sosyal mesafe ve maske konusunda oldukça titiz davranan bu ülkede geçmişe kıyasla ulaşım aksaklıklarından kaynaklı rahatsızlıklar insanların tahammül sınırlarını aşmış durumda.
Milliyetçi yaklaşımlarının tüketim alışkanlıklarına da yansıdığı Fransızların ülkelerinde giyim, market ve yiyecek alanında hizmet veren küresel zincir mağazaların her zaman az olduğunu ifade etmek gerekir. Bununla beraber belirtmek gerekir ki, bugün zincir mağazaların birçoğu kepenklerini kapatmış bir vaziyette. Buna eşlik eden yerel mağazaların da olduğunun altını çizelim. 120 yılı aşkın bir tarihe sahip olan Gibert Jeune gibi Paris’in merkezinde ikona haline gelmiş bir kitapçının kesin olarak kapanmasının getirdiği şaşkınlığın, Paris’te eğitim hayatını geçirmiş üniversite öğrencilerinin yeni döneme ilişkin beklentilerine tesirini hesaplamak aslında güç. Neredeyse yarısı kapalı olan mağaza ve dükkanların olduğu sokaklar, her ne kadar insan kalabalığı azalmamış olsa da hayalet bir şehir havasında.
Bir yandan pandemi koşullarının yarattığı bu olağan dışı yeni duruma cevap bulmada zorlanan Fransız kurumsal yapılarının diğer taraftan kendi dinamiklerine ve zamanın olağan akışında yaşanan gelişmelere uygun olarak dönüşümünü gerçekleştirmeye çalıştığını görmek dışarıdan bakan üçüncü bir göz için gerçekten kafa karıştırıcı olabiliyor. Bir tarafta şehrin ulaşım dönüşümü için bisiklet yollarının uzatılması çalışmaları varken diğer tarafta Paris’in göbeğinde Crack (Taş) adlı uyuşturucu kullanıcıları, şehrin bir bölümünü işgal etmiş durumda. 18. Paris bölgesindeki Eole parkı uyuşturucu bağımlılarının işgali altındaydı. Gare Du Nord istasyonun kuzey doğusunda kalan bu park Paris’in en hareketli tren garından geçen herkesin trenden görebileceği yakınlıkta. Hemen hemen tüm televizyonlarda yapılan tartışmalarda bu durumun banliyölerde değil artık “Paris’in göbeğine” taştığının ifade edilmesi en azından lokasyon açısından Fransa’nın her bölgesinin “eşit” kabul edilmediğinin ikrarı olarak kabul edilmeli. İçişleri Bakanlığının meselenin çözümü için izlediği yol ise resmi kurumlarca her bölgenin eşit yurttaşlık hakkına sahip olmadığı gibi bir ön kabule dayanıyor. Parkın içerisindeki bağımlıların parktan dışarı atılmasından sonra tekrardan Paris merkeze girişlerinin önüne geçmek için yeni dönemde 19. Paris’teki Porte de La Vilette’de duvar örüldü. Böylelikle banliyöde kalan Pantin bölgesi ile Paris arasındaki yaya geçişi kapatılmış oldu. Bölge halkı tarafından utanç duvarı olarak adlandırılan duvar, bölge halkının İçişleri Bakanı Darmanin’e yönelik sert eleştirilerde bulunmasına neden oldu. Ben de 18. Paris’te bölgeye çok yakın bir yerde konakladım. Yayaların trafikteki üstünlüğünün tartışmaya kapalı olduğu Fransa’da parkın yakınındaki yollarda araç trafiğini izlemek gerçekten karmaşık duygulara neden oluyor. Bölgede oturduğum kafelerde yoldan geçenlere veya kafedekilere sataşan uyuşturucu bağımlıları ve tüm bunların Paris’in olağan hayatını devam ettirmesinin önünde oldukça küçük engeller teşkil etmesini ancak köklü yapılara ve hafızaya sahip kurumlarla açıklamak mümkün olabilir.
Buna rağmen Fransa’nın tüm dinamikleri, pandemi krizinin ateşlediği veyahut hızlandırdığı ekonomik ve sosyal problemlerin getirdiği zorunlulukların tehdidi altında. Sokak ve metrolardaki sokak sanatçılarında ciddi bir azalma gözlemleniyor. Eskiden evsizlerin geceleri uyumak için kullandığı tuvaletlerin çevresinde artık eskisi kadar evsiz bulmak mümkün değil. Bu durum dikkatimi çektiğinden geçmişte yayınlanan çalışmalara bakma ihtiyacı hissettim. Figaro gazetesinde 1 Nisan tarihinde yayınlanan habere göre 2020 yılına kıyasla evsiz sayısı Paris’te %23 oranında azalmış. Paris’te 2020 yılında sokakta doğal yollardan hayatını kaybeden evsiz sayısı 154. En genci 23 en yaşlısı ise 85 yaşında. 2021 senesinde ise Mart ayı sonu itibari ile hayatını kaybedenlerin sayısı ise 28 kişi. 2021 yılında Paris merkezde sokakta yaşayan insan sayısının 367 olduğu düşünüldüğünde sağlık krizinin evsizler için ne kadar yıkıcı olduğunu anlamak mümkün. Banliyöleri ile birlikte Paris’teki evsiz sayısı 2.785. Durumun kıyaslamasını yapmak isteyenler için İstanbul’daki evsiz insan sayısının ne kadar olduğu tam olarak bilinmiyor. Bununla beraber 2020 yılında Saadet Partisi İstanbul İl teşkilatının hazırladığı rapor ve Şevkat Der’in yaptığı çalışmalara göre İstanbul’da evsiz sayısı 6.000 ila 10.000 arasında değişiyor.
Paris’te trenlere kaçak binme alışkanlığı oldukça yaygın. Ancak görülen o ki yaşanan sağlık krizi sonrasında metrolarda denetim de artmış gibi gözüküyor. Yine de bu konuda yaptığım araştırmalar sonucunda trenlerin kaçak kullanımına ilişkin niceliksel bir çalışma bulamadım. Dolayısıyla bu tespit kendi kişisel gözlemim olmaktan öteye gidemiyor. Toplu taşımada maske kullanımı söz konusu olduğunda %98 oranında başarı sağlandığı ifade ediliyor; zira maskesiz toplu taşıma kullanmanın cezası 135 Euro. Buna karşın maskenin yanlış kullanımı oldukça yaygın.
Fransa açısında sürekli artan borç oranlarının sürdürülebilir olmadığını tekrar tekrar ifade etmek gerekir. Bu durum ancak yeni gelir kalemlerinin ortaya çıkması ya da harcamaların kısılması ile mümkün olabilir. Özellikle Avustralya ile iptal edilen denizaltı anlaşmasını bu minvalde değerlendirmek gerekir. Sürdürülebilirlik açısından çıkmazda olan Fransa’nın kaybedilen sözleşme sonrasında neden bu denli sert tepki gösterdiğinin anlaşılması da ancak ekonomik dengeler dikkate alındığında mümkün olacaktır.
ALİ SAFA KARTAL
1988 senesinde doğdu. Liseyi Saint-Benoit Fransız Lisesi’nde okudu. Lise eğitimi sonrasında Sorbonne Hukuk Fakültesi’ne kabul aldı. İki yıl eğitim aldıktan sonra buradaki eğitimini yarıda bırakıp Marmara Üniversitesi İktisat bölümünde eğitimine devam etti. İktisat Tarihi anabilim dalında Osmanlı’daki ilk Fransız elçiliği üzerine yaptığı çalışması ile yüksek lisansını tamamladı. Marmara Üniversitesi’nde halen devam ettiği doktora eğitiminde Osmanlı klasik döneminde kapitülasyon politikaları üzerine araştırma yapmakta.
SON EKLENEN YAZILAR
ANALİZ
Afrika Boynuzunda Nüfuz Mücadelesi: Mısır – Somali Güvenlik İşbirliği Ne Vadediyor?
19.11.2024
ANALİZ
Amerikan Siyaseti Otoriter Bir Rejime Dönüşür mü?: Temel Başlıklar ve İhtimaller
16.11.2024
ANALİZ
Trump’tan Sonra Avrupa: Transatlantik İlişkiler Yol Ayrımında!
14.11.2024
ANALİZ
Trump’ın Zaferi Dünya İçin Ne Anlama Geliyor?
12.11.2024
Site ziyaret deneyiminizi iyileştirmek için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanıyoruz. Detaylı bilgiye
Çerez Politikası
sayfamızdan erişebilirsiniz.
X