×
TÜRKİYE
22.02.2025
24 Aralık 2001 tarihli Yedinci Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında, Projenin adı "Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri"

ANALİZ

Teknolojik Yenilenme ve Türkiye

Türkiye teknoloji alanında orta ölçekte gelişme gösteren bir ülke. Günümüzün “birinci lig” devletleri arasına ismini yazdırabilmesi için yüksek teknolojili ürünlerini yüzde 4’ün çok üstüne çekmesi gerekiyor.
TÜRKİYE henüz ne tarımsal üretimde ne de sanayi alanlarında devrimsel ivmeyi tam olarak yakalayabilmiş değil. Orta ölçekli gelişme gösteren bir ülke, fakat günümüzün “birinci lig” devletleri arasına ismini yazdırabilmesi için yüksek teknolojili ürünlerini yüzde 4’ün çok üstüne çekmesi gerekiyor.

Son 20 yılda özellikle savunma sanayiinde 80 bin mühendislik bir ordu kuruldu, İHA’lardan TCG’lere, helikopterlerden tanklara ciddi atılımlar gerçekleştirildi.

Teşbihte hata olmazsa, Elon Musk misali, teknoloji CEO’su olarak Selçuk Bayraktar da ülkenin uzay, hava savunma sanayi vb. kimi stratejik alanlarında vizyon üretmeye çalışıyor.

Diğer yandan, son 20 yılda örneğin Vietnam ya da Polonya, gençliğin eğitiminden çığır açan teknolojik hamlelere Türkiye’nin önünde konumlanmasını bildiler.

Türkiye’de teknolojik yenilenme tarihte nasıl ve gelecekte nasıl olacak? Bu çalışma bu soruyu gündemine alıyor.

***
Baştan Günümüze Sanayi Politikaları 

Dünyada sanayileşme İngiltere’de başladı, daha sonra diğer Avrupa ülkeleri ve sonrasında Japonya ve ABD’nin hızla kalkınmasında etkileyici bir faktör olarak karşımıza çıktı. Diğer ülkelerde sanayi hamlelerinin başlaması 1950’li yıllara kadar beklenmesi gerekiyordu.

Genç Türkiye’nin ekonomik temellerinin, 1925 yılında İzmir İktisat Kongresiyle atıldığı söylenebilir. Aşar vergisinin kaldırılması ve Teşviki Sanayi Kanunu, tarımın ve sanayinin gelişiminde, üretimin artmasında önemli katkılar sağladı. Tarım sektöründe Aşar vergisinin kaldırılmasıyla ortalama 70 dekar alana sahip olan çiftçinin yıllık ekimi %2.5’luk artış göstermiştir. Ekilebilir alanların %35’i ekilmiştir. Tarımsal büyüme hızı 1930-1938 yılları arası ortalama %5.8 olmuştur. Tarımsal üretim, gıda sanayinin ve tarımsal üretime bağlı sanayinin gelişimi için önemlidir. 1925’te sanayi faaliyetleri kapsamında Sanayi ve Maadin Bankası kurulması ve 1927 Sanayi Teşvik Yasası ile yatırımların önünün açılmasına olanak sağlanmıştır. Türkiye tarım, hayvancılık ve av ürünleri alanında yüzde %43,6 oranında pay ayırmıştır. Maden sanayii, maden işleme ve makine faaliyetleri 22,6 lık pay almıştır. Bu dönemde ihracata yönelik ithal ürünlere vergi muafiyeti sağlanarak üretim teknolojisinin gelişmesi ve optimum verimlilik sağlanmasına önem verilmiştir. T.C Merkez Bankası, Sümerbank ve Etibank’ın kurulmasıyla sanayi fabrikalarının gelişimi hızlandı. Türkiye ilk yıllarda Avrupa’ya emek yoğun ürünler olan tekstil, konfeksiyon ürünleri (hazır giyim) ve otomotiv sanayi ürünleri satarak iktisadi kalkınma göstermiştir. Gıda (Alpullu ve Uşak şeker fabrikaları), demir-çelik  (Kırıkkale Asgari fabrikalar), inşaat ürünleri (Ankara çimento fabrikası), maden ürünleri (Paşabahçe Cam fabrikası) enerji üretimi (MTA), kağıt ürünleri (İzmit birinci kağıt fabrikası) fabrikalarının yanı sıra, hayvancılıktan, telekominasyona Türkiye’nin her yerinde alt yapı çalışmaları ve kurumlarca desteklenen bölgesel eğitim programlarıyla oluşturulmuş fabrikalar kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde oluşturulmuş bu üretim sistemindeki kamu faktörü şu anki tüm gelişmiş ülkeleri kapsayan bir düzeydedir. Yani devlet liberal ekonomiyi benimsese bile kamusal olarak denetim ve harcamalar olarak ekonominin her zaman yanı başındadır. Böylece pek çok sektörde yol alınmaya başlandı.

1960’lı yıllardan sonra sanayi üretimindeki gelişim ivmesinin seyrini değiştiren şey sistemli bir sanayi politikasının uygulanamamasıdır. Ülkenin NATO’ya girmesi çok alanda bariyer oluşturucu bir etki yaptı. “Bizde var, bizden alın” yaklaşımı ile Türkiye çok alanda müşteri oldu, yeni serpilen sektörler sönümlendi.

Bununla birlikle, 1963 yılında TÜBİTAK ve Devlet Kalkınma Teşkilatı etrafında, temel bilimler ağırlıklı politikalar izlendi. 1970’lerden sonra teknoloji politikaları anılmaya başlandı. “1983-2003 Bilim Politikası” adında, bilim-teknoloji alanı için çok faydalı olabilecek teknolojik politikaların uygulamaya konmaması ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun yılda iki kere toplanması öngörülürken 10 yılda birkaç kez toplanması sonucu, Türkiye, teknolojinin üretkenlik, kalite, ürün farklılaşması ve ürün skalası bakımından zaman kaybetmiş; potansiyel hedeflerinden geride kalmıştır. Proje, 24 Aralık 2001 tarihli Yedinci Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında, "Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri" adını aldı. 

Artık 4. Sanayi devrimi dönemindeyiz;  3D Yazılar’dan dijital ikizlere, robot teknolojilerden akıllı telefonlara ödevler çok çeşitlendi; rekabet çok acımasız ve biz bu alanlarda yeniyiz.

Başaran yeni sömürgeci oluyor, başaramayan yeni koloni.

*** 
Bilim Şehitleri, Strateji ve Atılım Yılları

Türkiye kendi kaderine bırakılamayacak kadar önemli bir ülke.

Niye mi?

Bilimsel ilerlemeye, keşiflere, var olan madenlerin işletmelerine, sektörlerin gelişimine hep irade gerekiyordu.

Örneğin Türkiye’yi çağ atlatacak bir isim Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Engin Arık! 30 Kasım 2007 günü Isparta’ya uçtuğu esnada meydana gelen uçak kazasında yanındaki meslektaşıyla birlikte can verdi. Katılacağı çok önemli bir bilimsel toplantıda toryum ve enerji ile ilgili radikal bir buluşu ülkeye katacaklarken.

Daha niceleri.

Diğer yandan: Türkiye’nin teknoloji üssü olmak için yapması gereken şey açık bir şekilde ortadadır. Gelişmiş ülkelerin tamamına yakını bu gelişim sürecinden geçerken devlet üst bir faktör olarak gelişim için tüm hukuksal, finansal, eğitimsel desteği sağlayarak gerekli kurum ve kuruluşları oluşturarak uluslararası sistemi iyi analiz edip var olabileceği faaliyet gösterebileceği ve sürdürülebilir gelişim gösterebileceği sektörlerde derinleşme sağlamalıdır. Vurgulanmalıdır ki hızla gelişen dünyada yapay zeka, yazılım, quantum pc gibi sektörlerde ve diğer bilimsel faaliyetlerde ülkemiz yatırımının kat kat fazlasını alacağı yerleri tercih etmelidir.

*** 
Günümüzden birkaç örnek sıralanabilir:

Doğalgaz çıkarma ve işleme teknolojisine girildi. Şirketlerin teknolojik çalışma alanları artıyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) koordinasyonunda ülkemizde siber güvenlik – siber kalkan oluşturuluyor. e-Devlet'te hizmet sayısı artıyor, dünyadan talepler alıyor. Teknolojik çalışmalar Antarktika'da da başlatıldı.

Hepsinin öncüsü Savunma Sanayi ürünleri; totalde ağırlık ara mallar statüsünde ve üst segment için stratejik planlama, alt yapı oluşturma ve insan yetiştirme ivedi.

*** 
Sonuç

Son yıllarda ülke, Güney Kore gibi olamasa da, yolunda ve sanki umut vaat ediyor. Stratejik atılımlar gerçekleştiriyor.

Özetle fark edilmesi gereken tılsım; 4. Sanayi Devrimi çağında özellikle uzay, bilişim, siber uzay, biyo-nano-nöro teknolojiler ve kuantum gibi çığır açan alanlarda Türkiye’nin de lider konumlara gelmesi gerekiyor.

Alınacak daha çok mesafe var ve fiziki-teknolojik-eğitimsel ve demografik alt yapıların güçlendirilmesi önemli. 

Devletin içinde strateji ve bilinç var, bakalım kamuoyu burada nasıl bir etki üretecek? Kaynakları akıllı-verimli kullanmada ve dünya ile rekabette nasıl daha fazla katkı üretilecek?

İSMAİL ERMAĞAN

Halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. İsmail Ermağan, lisansını Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde, yüksek lisansını Hamburg Üniversitesi Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Bölümlerinde yaptı. Ermağan doktora derecesini Erfurt Üniversitesinin Max Weber Yüksek Araştırmalar Merkezi’nde aldı. Başlıca çalışma alanları şunlardır: Avrupa Birliği entegrasyonu, Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye-Almanya İlişkileri, Almanya’daki Türkler, Afrika, Latin Amerika ve Asya-Pasifik okumaları, göç ve göç yönetimi. Yurt içinde ve yurt dışında 70 civarında makalesi/kitap bölümü olan yazarın şu kitapları yayımlanmıştır: Almanya Türkleri’nin Uyum ve Ayrılım Eğilimleri; Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Üyeliği: Türk Partilerinin ve Avrupa Parlamentosundaki Partilerin Politikaları; Türkiye’nin Yönü Avrupa Birliği’ne mi: Türkiye’de AB Şüpheciliği; Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütlerinin AB Üyeliğine İlişkin Davranışları; 21. Yüzyılda Uluslararası İlişkilerde Yeni Trendler: İnsanımız İlk 10 Yolunda mı?; Dünya Siyasetinde Almanya 1-2; Dünya Siyasetinde Latin Amerika 1-2; Dünya Siyasetinde Afrika 1-8; Dünya Siyasetinde Doğu Asya.