×
AFRİKA

ANALİZ

Somali Yol Ayrımında Mı?

Somali için toplum katmanlarının kimlik üzerinden ayrışmacı bir şekilde ön plana çıkması, devlet etkinliğinin ve kapasitesinin zayıflamasına yol açmaktadır.
SOMALİ İÇİN 8 Şubat 2021 tarihi kritik mahiyetteydi. Zira ülkede seçim sürecinin Ekim ayında başlayıp Şubat ayında neticeleneceği hedeflense de çabalar sonuçsuz kaldı. Mevcut Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu’nun görev süresi doldu; yönetimle ilgili meşruiyet tartışmaları başladı. Öte yandan Somali’de seçim sathına girilmesiyle Eş-Şebab’ın terör saldırıları da yoğunlaştı. Hem güvenlik hem de siyasi sorunların gölgesinde çözüm için nasıl bir yol izleneceği, Somali yol ayrımında mı sorusunu gündeme taşıyor. Her ne kadar öncelikli gündem, siyasi aktörler arasında seçim takviminin belirlenmesi olsa da sorunun kökenine bakmak uzlaşmaya giden yolu aydınlatabilir.

21. yüzyılın başında Economist dergisinin Afrika’ya yönelik başlığı “ümitsiz kıta” (hopeless continent) iken 2011 yılında “Afrika yükseliyor” (Africa rising) başlığı bir değişime işaret etmekteydi. Somali için ise 2012 yılında federal hükümetin kurulması, tarihi bir dönemeç olmasının yanında bu değişim rüzgarlarıyla oldukça bağdaşıyordu. Somali, Afrika siyasetinin yaşamış olduğu serencamın en açık örnek ülkelerinden biri. Nitekim bağımsızlık mücadelesi, yapay sınırlar, kimliğe dayalı ülke içi ayrışma bu hususun göstergesi.

1960 yılında İngiltere ve İtalya’dan bağımsızlığını kazanmış Somali’de 1969’da Siad Barre, darbeyle iktidara gelmişti. Siad Barre yönetiminin dış politikada benimsediği Sovyet yanlısı tutum, iç politikada da etki uyandırmıştı. Zira Siad Barre yönetiminin benimsediği sosyalist yaklaşım, kabileciliğin etkin olduğu Somali için siyasi bir çözüm gibi değerlendirilerek toplumu dizayn etmenin işlevsel bir aracı olarak görülmüştü. Fakat bu konuda hedeflenen etkinlik sağlanamadı. Ayrıca Somali ve Etiyopya arasındaki çatışmada SSCB’nin Etiyopya’yı destekleyen tutumu, Siad Barre’nin politikalarını gözden geçirmesini beraberinde getirirken ABD ile askeri iş birliği anlaşması imzalandı. Bu durum uluslararası siyasetteki ittifak anlayışlarının ne kadar çıkara dayalı olduğunun ve bu konuda bütüncül bir yaklaşım benimsemek gerektiğinin göstergesidir. 1991 yılında Siad Barre rejimi yıkıldı, ülkede birliğin sağlanmasına yönelik 2012 yılına kadar sürecek ulusal ve uluslararası çabalar gözlemlendi. Söz konusu dönemde Somali’de kabilecilik yaklaşımı üzerinden kimlik siyaseti, bütünleşmenin önünde büyük bir engel olarak gözükse de çözüm için karamsarlığı kenara bırakmaktan başka çare yok.

Daron Acemoğlu ve James Robinson’un “dar koridor” metaforu, devlet ve toplum ilişkilerinde, despotik devlet ile namevcut devlet arasında, Thomas Hobbes’a da referansla, prangalanmış bir leviathana vurgu yapar. Böylelikle demokrasinin gelişimi ve devlet kurumsallaşmasının sağlanması hususunda devlet ve toplum üzerinde inceleme yapma gereksinimi doğar. Bu doğrultuda devlet yönetiminin toplum talepleriyle dengelenmesi meselesiyle beraber, toplumsal sözleşmenin kurulması da gündeme gelmektedir. Somali için toplum katmanlarının kimlik üzerinden ayrışmacı bir şekilde ön plana çıkması, devlet etkinliğinin ve kapasitesinin zayıflamasına yol açmaktadır. Ayrıca Somali’de siyasi sorunların yoğunlaşması, başarısız devlet tanımlamasını da tartışmaya dahil etmektedir. Kimliğe dayalı anlayış içerisinde grupların çıkar alanının korunması temayülü söz konusuyken, gruplar arası iş birliğinin kurulması, grupların çıkar ve taviz alanını daralttığı için, uzun vadede zorlaşmaktadır. Nihayetinde kimliğe dayalı siyaset ülke demokrasisinin gelişimi üzerinde belirleyici bir rol üstlenmektedir. Devlet düzeni sarsıldığında ise yeni bir düzen gereksinimi, ülke içerisinde ayrışmayı derinleştirmektedir. Bu noktada Somali için çözüm; devlet düzenin kurumsallaşması ve kimlik siyasetinden ziyade uzlaşmacı ve sözleşmeci anlayışın benimsenmesidir.

Federal parlamenter sistemle yönetilen Somali’de Puntland, Jubaland, Galmudug, Güney Batı, Hirshabelle ve Somaliland eyaletleri bulunuyor. Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri art arda yapılıyor. Somali iki dereceli seçim tecrübesini yaşamaktadır. Zira kabileler delegeleri, delegeler parlamentoda yer alacak milletvekillerini seçmektedir. Cumhurbaşkanı ise toplam 329 parlamento ve senato üyesi tarafından, 2/3 çoğunlukla seçilmektedir. Kabilelerin belirlediği delegeler 275 milletvekilinin bulunduğu parlamentoyu belirlemektedir. Somali parlamentosunda Darod, Dir, Haviye ve Rahanveyn kabileleri eşit bir şekilde temsil edilmektedir. Söz konusu kabileler, parlamentoda 61’er sandalyeye sahipken diğer kabilelerin toplam 31 sandalyesi bulunur. Bu durum ülke yönetiminde 4,5 kabile sistemi olarak adlandırılıyor. 54 senato üyesi ise eyalet konseyleri tarafından belirleniyor. 12 milyonu aşkın nüfusa sahip Somali’de, 101 delegenin 1 milletvekili seçtiği sisteme göre, meclisteki 275 milletvekili 27775 delegenin oyuyla belirlenmektedir. Her ne kadar merkezi ve eyalet yönetimleri arasındaki 17 Eylül 2020 mutabakatıyla, ülke seçim sisteminde genel oy prensibinin benimsenmesi hedeflense de mutabakat hayata geçirilemedi.

Halihazırda Somali’de seçim süreci ülke siyasetini kilitlemiş durumda. Seçimlerin yapılamaması hususunda öncelikle seçim komisyonuyla ilgili anlaşmazlıklar ön plana çıkıyor. Bununla birlikte seçimlerin nerede yapılacağı ve seçim güvenliğinin sağlanması konuları da tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Fermacu’nun görev süresinin uzatılması seçeneği de mevzu bahis. 15 Şubat’ta federal hükümetle federal yönetimler arasındaki görüşmeden sonuç elde edilemezken 19 Şubat’taki protestolarda askeri çatışmalar yaşanması, süreci kaygı uyandırıcı noktaya taşıyor. Eski Cumhurbaşkanı Şerif Şeyh Ahmed ise yaptığı açıklamada muhalefetin gösterilere devam edeceğini belirtti.

Diğer yandan bu süreçte Eş-Şebab’ın terör eylemlerinin artması Somali’de güvenlik sorunlarıyla birlikte istikrarsızlığı derinleştirmekte. 2021 yılı içerisinde AMISOM’un Somali’den tamamen çekilmesi durumunda güvenlik alanındaki kırılganlıkların artacağı da vurgulanmalı. Ayrıca Türkiye’nin Somali’deki faaliyetlerine ayrı bir parantez açmakta fayda var. Türkiye 2017 yılında Somali’de askeri üs açılması ve Somali Ulusal Ordusu’nun güçlendirilmesi çalışmalarıyla Somali’nin güvenliğine destek sağlamaktadır. 

Sonuç olarak Somali için öncelik, tarafların ortak kararıyla seçim takviminin belirlenmesidir. Bu noktada federal hükümet ve federal bölge liderlerinin tavırları belirleyici olacak. Somali yol ayrımında mı sorusu; aslında 2012’den bugüne ülke siyasetinde kaydedilen mesafeden 2012 öncesindeki duruma doğru bir yönelimin kritik emarelerini yansıtıyor. Gelinen nokta, Somali’nin birlik ve bütünlüğü için siyasi aktörler arasında itidalli ve uzlaşmacı bir yaklaşımın ne kadar zorunlu olduğunu da gösteriyor.

HAKAN AYDIN

2011 yılında Beykent Üniversitesi İ.İ.B.F. Uluslararası İlişkiler bölümünde lisans eğitimini tamamladı. 2013’te Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisansını bitirdi. Doktora eğitimini Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Halen Kırklareli Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi olan Aydın, Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevini yürütmektedir.