×
ASYA

ANALİZ

Pakistan’ın Terör Sınavı: Nedenleri ve Dinamikleri

Pakistan, son yıllarda önemli terör saldırılarına maruz kalan Güney Asya devletlerinden biri. Etnik kimlikler arasındaki farklılıklar ve ayrılıkçı grupların yanı sıra, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik sorunlar terör saldırılarının ana nedenleri arasında.
Terörizm, 11 Eylül saldırısından itibaren küreselleşen bir tehdit olsa da yerel dinamiklerini korumaya devam ediyor. Bu noktada Pakistan hem yerel hem de küresel terörizmin ana hedeflerinden biri konumunda. Siyasi yapısı, değerleri ve toprak bütünlüğü tehdit altında olan ülke, uzun süredir farklı ideolojik fraksiyonlara ve amaçlara sahip olan terör örgütlerinin saldırılarına maruz kalıyor. Pakistan’ın yönetim yapısı, ekonomik ve demografik özellikleri ile yakın çevresi tehdidin seviyesini etkileyen ana parametreler olarak sıralanabilir. 

Pakistan, askeri açıdan dünyanın en güçlü devletleri arasında yer alıyor. Ancak yine de ülkedeki güvenliği sağlamada ne kadar başarılı olduğu konusu oldukça tartışmalı. Bunun son göstergesi 30 Temmuz 2023 tarihinde İslam Uleması Cemiyeti (JUI-F) partisinin düzenlediği mitinge yönelik gerçekleştirilen saldırılarda gün yüzüne çıktı. Başlangıçta saldırıyı kimin düzenlediği bilinmese de saldırının gerçekleştiği Hayber-Pahtunhva Eyaleti’nin Afganistan’a sınırı olması nedeniyle akıllara Devletü’l Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) sözde Horasan Emirliği (ISKP)/Pakistan Emirliği (ISPP) ile Tehrik-e Taliban Pakistan (TTP) gibi terör örgütleri geldi. Ancak TTP, iddiaları reddederken [1]  ISKP/ISPP ise saldırıyı üstlendi [2]. 

Yapısal Sorunlar

Pakistan’ın Kaid-i Azam’ı (Büyük Önder) Muhammed Ali Cinnah, demokratik ve hukuk kurallarına dayalı bir devlet inşa etmek istiyordu. Ancak bağımsızlıktan bir yıl sonra hayatını kaybetmesi nedeniyle istediği sistemi kuramadı. Pakistan’da zamanla dini değerler daha çok ön plana çıktı ve 1956’da Pakistan’ın İslam Cumhuriyeti olduğu ilan edildi [3].  1977’de Genelkurmay Başkanı Muhammed Ziya ül-Hak’ın gerçekleştirdiği darbeyi İslamlaştırma politikaları izledi. Pakistan, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi sürecinde ve sonrasında çeşitli mücahit grupların güzergâhı halini aldı.

Pakistan’daki muhafazakârlaşma süreci aslında dış etkilere de açıktı. Öyle ki Ziya ül-Hak darbesinin ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi’yle bağlantılı olduğu düşünülüyor ve Suudi Arabistan’ın bölgedeki radikalleşmeyi desteklediği biliniyordu. Afganistan’daki radikal gruplar ise Pakistan’ın daha da muhafazakârlaşmasının kendileri için güvenli bir liman anlamına geleceğine inanıyorlardı. ABD’nin 2001’deki Afganistan’a müdahalesi sırasında Taliban militanları ve terör örgütü El-Kaide üyeleri Pakistan’a yöneldi. 2007’de TTP kuruldu ve mürtet olarak tanımladığı Pakistan’a karşı “cihat” ilan etti [4].  

Pakistan’ın muhafazakâr bir yönetim benimsemesinin nedeni aslında dinin ülkedeki birlikteliği sağlayabilecek en güçlü araç olduğu düşüncesiyle ilişkili. Çünkü ülkede Pencabiler, Peştunlar, Sindiler, Hindistan’dan gelen Muhacirler ve Beluçlar gibi çeşitli etnik gruplar bulunuyor. Hiçbir etnik grup çoğunluk değil ve bu yüzden ulus inşası zorlaşmakta. Ancak Pakistan ne kadar muhafazakârlaşsa da çeşitli örgütler ülkenin İslami değerler çerçevesinde yönetilmediği iddiasıyla saldırılarını sürdürüyor. Beluç örgütler ise dini politikalara rağmen etnik-ayrılıkçı tutumlarından vazgeçmiyor. 

Diğer yandan Pakistan, Ocak 2023 itibariyle dünyanın en güçlü 7. askeri gücü durumunda [5].  Pakistan’ın askeri gücünün arkasındaki ana etken ise nükleer silahları. Zira ekonomik ve siyasi açıdan dünyada ve yakın coğrafyasında bir etki oluşturamayan Pakistan, nükleer gücünün sayesinde düşmanlarına karşı koruma sağlayabiliyor.

Bununla birlikte Pakistan’daki karar alma sürecini ve izlenen çeşitli politikaları büyük ölçüde ordu ve istihbarat belirliyor. Bu durum demokratik yönetim anlayışının inşasını zorlaştırıyor. Eski Başbakan İmran Han’ın kendisinin devrilmesine neden olan güven oylamasının eski Genelkurmay Başkanı Kamar Cavid Bacva’nın müdahalesi ile gerçekleştiği iddiası buna sadece bir örnek [6]. Neticede güçlü bir siyasi yapının olmadığı bir ülkede yaşanan siyasi istikrarsızlık, terör örgütlerinin propagandalarını daha etkili bir şekilde yapmalarının yolunu açan en önemli etkenlerden biri.

Bunlara ek olarak Pakistan, çeşitli demokrasi indekslerinde de kötü puanlara sahip. Örneğin Economist Intelligence Unit’in 2022 yılına ait Demokrasi İndeksi raporunda Pakistan, “hibrit rejim” olarak sınıflandırılmış. Pakistan seçimlerde usulsüzlük ve çoğulculuk, muhalefete baskı, bireysel özgürlükler, zayıf sivil toplum, yolsuzluk, yargının bağımsız olmaması, basına yönelik baskı ve yönetimin işleyişindeki sıkıntılar üzerinden değerlendirilerek 167 ülke arasında kendine 2021’e göre üç sıra gerileyerek 107. sırada yer bulabildi [7].  Sonuç olarak Pakistan, siyasi kültürün ve katılımın zayıf olduğu ve yapısal sorunların bulunduğu bir ülke olarak değerlendiriliyor. Böylesi bir yapı içerisinde terör örgütlerinin de güç kazanması oldukça muhtemel bir hal alıyor.

Demografik Özellikler ve Ekonomi

Pakistan, Dünya Bankası’nın (DB) 2022 verilerine göre yaklaşık olarak 235 milyon nüfusa sahip ve dünyanın bu açıdan 5. ülkesi durumunda. Ülkede Pencabiler, Peştunlar, Sindiler, Hindistan’dan gelen Muhacirler ve Beluçlar gibi etnik gruplar var. Ülkenin yaklaşık %85’i Sünni iken Şiilerin yüzdesi ise %10’luk bir orana tekabül ediyor. Bu durum Pakistan’ı etnik ve dini açıdan da tartışmalı hale getiriyor.

Beluç terör örgütleri etnik ayrılıkçı tarafta yer almakta. İslamabad yönetimi için bir diğer tartışmalı grup ise ülkenin en büyük ikinci etnik grubu olan Peştunlar. Peştunların önemli bir kısmı İslamabad yönetimini benimsese de solcular, milliyetçiler ve TTP’ye yakın gruplar, İslamabad’la siyasal ya da düşük yoğunluklu çatışmadan çekinmiyor. Ayrıca bölgedeki aşiret yapısı, Pakistan yönetiminin Peştunlar üzerindeki etkisini daha da zayıflatıyor.

Mezhep konusu pek gündeme gelmese de İran’ın Pakistan’daki Şiilere yönelik çeşitli politikaları mevcut. İran’ın Pakistan Şiilerini Zeynebiyyun Tugayı adı altında örgütlemeye çalıştığı ve Suriye gibi çatışma bölgelerinde kullandığı biliniyor. Bu durum çeşitli tehdit kaynaklarını ve çatışma ihtimalini de beraberinde getiriyor. Özellikle Pakistan Şiilerinin gittikçe radikalleşmesi, silahlanması ve çatışma tecrübesi kazanması, Sünni anlayışın hâkim olduğu Pakistan için yeni bir tehdit potansiyeli taşıyor. İslamabad yönetimi, Şiilerin aleyhinde bir adım atmasa da çeşitli terör örgütleri ve dini gruplar Şiileri hedef almaktan çekinmiyor.

Pakistan, ekonomik olarak da çeşitli sorunlarla karşı karşıya görünüyor. Nüfus konusunda dünyanın en büyük 5. ülkesi olsa da ekonomide durum bunun tam tersi. Dünya Bankası verilerine göre ülkenin gayri safi yurtiçi hasılası 376 milyar dolar. Kişi başına düşen milli gelir ise 1.600 dolar. Yoksulluk toplumun geneline hâkim olmakla birlikte bu durum halk tarafından da kanıksanmış durumda. 

Ekonomik sorunlar, toplumları ve insanları doğrudan veya her zaman terörizme yönlendirmez. Ancak bu sorunların kimliksel ve siyasal sorunlarla birleştiği zaman terörizmi tetikleyici bir etken oluşturduğu da aşikâr. Pakistan ise bu noktada ana örneklerden biri. Ayrılıkçı Beluçlar veya Peştunlar, propagandalarında ekonomik sorunlara da dikkat çekiyor. Belucistan Eyaleti’nin çeşitli yeraltı zenginliklere sahip olmasına rağmen Pakistan’ın en yoksul bölgelerinden biri olması gibi tezatlıklar sürekli olarak tartışma konusu.

Zorlu Bir Coğrafyanın ve Zayıf Komşuların Olumsuz Etkisi

Pakistan, jeopolitik açıdan Asya’nın Körfez’e ve Afrika’ya açılan ana limanlarından biri. Ayrıca komşuları olan İran ve Afganistan’ın bir sınır güvenliği meselesi ortaya çıkarması da ülkenin coğrafi konumun bir diğer önemli başlığı. Örneğin İran sınırında bulunan Haran Çölü, tam manasıyla otorite kurulmasını ve sınır güvenliğinin sağlamasını engelliyor. Ayrıca altyapı eksikliği güvenlik güçleri için ana zorluklar arasında. Bu durum terör örgütlerine güvenli bir ortam sağlarken sınırın her iki tarafında güvenlik zafiyetine neden oluyor. 

Afganistan da ana sorunlu bölgelerden biri. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi Taliban tarafından bir zafer olarak görülüyor. Ancak oluşan güç boşluğu ve Irak ile Suriye’de sağlanan göreceli istikrar, çeşitli terör örgütlerinin henüz güçlü bir yönetimin inşa edilemediği Afganistan’a yönelmesine yol açmış durumda. Bölge DEAŞ’ın yeni üslerinden biri halini aldı. 

Ayrıca başta Hindi Kuş Dağları olmak üzere ülkenin zorlu coğrafya şartları, terör örgütlerinin barınmasına imkân tanırken örgütlerin etkisizleştirilmesini ise zorlaştıran bir diğer etken olarak değerlendirilmek durumunda.

Sonuç 

Pakistan, son yıllarda önemli terör saldırılarına maruz kalan Güney Asya devletlerinden biridir. Ülkede dini değerler ön plana çıkarılsa da millet bilinci oluşturma konusunda bazı kesimleri ikna etmede yetersiz kalındığı anlaşılıyor. Ayrıca radikal dini gruplar, Pakistan yönetimini İslam’a uygun bulmuyor. Mezhep konusu ise Pakistan’ın gelecekteki yumuşak karınlarından biri. Etnik kimlikler arasındaki farklılıklar ve ayrılıkçı gruplar, terör saldırılarının ana nedenleri arasında. Bu etkenler yapısal sorunlar, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik sıkıntılarla birleşince terör örgütlerinin propagandasını daha da etkili kılıyor. Pakistan’ın zorlu coğrafyası teröristlere güvenli bir ortam sağlıyor. Ayrıca yakın çevresindeki sınırlı kapasiteye sahip veya istikrarsız devletler, Pakistan’ın çevresinde güvensiz bir kuşak oluşturuyor. Bu bağlamda Pakistan’ın uzun bir süre daha terörizm tehdidiyle mücadele edeceği aşikâr görünüyor.


---------------------------------------------------------------------

 [1] “At least 45 killed in Pakistan after explosion at Islamist political rally”, BBC, https://www.bbc.com/news/world-asia-66355032?xtor=AL-72-%5Bpartner%5D-%5Bbbc.news.twitter%5D-%5Bheadline%5D-%5Bnews%5D-%5Bbizdev%5D-%5Bisapi%5D&at_campaign_type=owned&at_bbc_team=editorial&at_format=link&at_link_id=45848618-2EDD-11EE-A19E-33B25B3BE886&at_medium=social&at_campaign=Social_Flow&at_ptr_name=twitter&at_link_type=web_link&at_link_origin=BBCNewsAsia, (Erişim Tarihi: 31.07.2023).
  [2] “Bajaur attack”, The News International, https://www.thenews.com.pk/print/1096051-bajaur-attack, (Erişim Tarihi: 31.07.2023).
  [3] Fazlur Rahman, “Islam and the Constitutional Problem of Pakistan”, Studia Islamica, 32, 1970.
  [4] Emrah Kaya, “Ripeness Levels and Their Relations with the Success of the Negotiation Method: CPP-NPA, TTP, IRA”, Gazi Akademik Bakış, 16(32), 2023, s. 302-303.
  [5] Sinéad Baker, “The world’s most powerful militaries in 2023, ranked”, Business Insider, https://www.businessinsider.com/ranked-world-most-powerful-militaries-2023-firepower-us-china-russia-2023-5, (Erişim Tarihi: 01.08.2023).
  [6] Amir Latif Arain, “Former Pakistani premier demands probe into ‘cypher controversy’”, AA, https://www.aa.com.tr/en/asia-pacific/former-pakistani-premier-demands-probe-into-cypher-controversy-/2950895, (Erişim Tarihi: 01.08.2023).
  [7] Democracy Index 2022, Economist Intelligence Unit (EIU), https://www.protagon.gr/wp-content/uploads/2023/02/Democracy-Index-2022-final.pdf, (Erişim Tarihi: 01.08.2023).

EMRAH KAYA

Dr. Emrah Kaya, 2011 yılında Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika’da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle aldı. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı “Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK” başlıklı teziyle elde etti. “Terörizmle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-LTTE-PKK-FARC” (2022) adlı kitabı yayınlanan ve uzun süre düşünce kuruluşunda çalışan Kaya, Afganistan ve Irak da dahil olmak üzere farklı çatışma bölgelerinde saha araştırması yaptı. “Hugo Chávez’in Petrol Politikası ve ABD” (2014), “Afganistan Barış Süreci: Küresel ve Bölgesel Aktörler” (2021) ve “Ripeness Levels and Their Relations with the Success of the Negotiation Method: CPP-NPA, TTP, IRA” (2023) başlıklı çeşitli akademik çalışmaları yayınlanan Kaya’nın başlıca araştırma alanlarını Latin Amerika, Orta Asya, terörizm ve barış süreçleri oluşturuyor.