ANALİZ
Nijerya Siyasetinde Yeni Dönem: Yeni Başkan Ülkeyi Bir Arada Tutabilir mi?
Nijerya’da seçim sürecini aşan ve kuşatan kuşaksal, dinsel ve etnik ayrımlar, ülkede istikrarsızlaşma tehdidini ve sosyo-politik gerilimleri artırıyor.
Nijerya'nın son başkanlık seçimleri, demokrasi açısından yeni bir eşiğe işaret ediyor. Ülkenin 1999'da askeri yönetimden sivil yönetime geçmesinden bu yana ilk kez, başkanlık oylamasında herhangi bir ordu generali yer almadı. Nijerya, 2015'te siyasi partiler arasında barışçıl bir iktidar değişimi konusunda çok önemli bir dönüm noktasına ulaşmıştı. O seçimlerde Tüm İlericiler Kongresi'nden Muhammed Buhari, Halkın Demokratik Partisi'nden görevdeki Başkan Goodluck Jonathan'ı mağlup etmişti. Ve bu yıl, Buhari anayasadaki görev süresi (iki dönem) sınırına bağlı kaldı ve iktidarı, üç aday arasında geçen kıyasıya bir seçim maratonunun ardından, partisinin yeni başkan adayı Bola Tinubu'ya devretti.
Ancak birçok Nijeryalı, bu kritik dönüm noktasını, ilerlemenin kanıtı olarak kutlamak yerine, büyük bir hoşnutsuzlukla karşılıyor. Zira ülkede derinleşen siyasi bölünmenin tarafları arasında uzlaşması zor pozisyonlar mevcut. Seçimi kaybeden adaylar, Halkların Demokratik Partisi'nden Atiku Abubakar ve İşçi Partisi'nden Peter Obi, seçim sonuçlarına itiraz etti. İki adayın destekçileri, seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla sokaklara döküldü. Yaş düzeyi yüksek olan pek çok Tinubu destekçisi ise protestocuları ülkedeki düzeni bozmak ve ülkenin demokrasi itibarını zedelemekle suçluyor. Bir tarafın hileli ve lekelenmiş bir seçim olarak gördüğü şeyi, diğer taraf demokratik ilerlemenin kanıtı olarak görüyor.
İlk bakışta anlaşmazlığın, seçimle ilgili usulsüzlük haberlerinden kaynaklandığı görülüyor. Özellikle ülkenin bağımsız seçim komisyonunun oylama sonuçlarını resmi sonuç portalına zamanında yükleyememesi, oy pusulalarının çalınması, baskı, fiziksel sindirme ve diğer usulsüzlükler seçimin güvenilirliğine gölge düşürdü. Yine de seçimleri, seçim komisyonu tarafından düzenlenen dev bir dolandırıcılık olarak görenler ile seçimin büyük ölçüde özgür ve adil olduğu konusunda ısrar edenler arasındaki çıplak düşmanlık, daha derin bir şeylerin işin içinde olduğunu gösteriyor. Mevcut seçim sürecini aşan ve kuşatan kuşaksal, dinsel ve etnik ayrımlar, ülkede istikrarsızlaştırma tehdidini ve sosyo-politik gerilimleri artırıyor.
Kuşak bölünmesi
Seçim sonrasında yükselen tartışmaların merkezinde, iki farklı kuşak arasındaki uçurum var. Bir yanda 1980'ler ve 1990'lardaki askeri yönetim döneminde reşit olan ve generalleri yerinden etme mücadelesinin yaralarını hala taşıyan Nijeryalılar var. Onların karşısında, ülke demokrasisinin genel refahlarını iyileştirmedeki başarısızlığından hayal kırıklığına uğramış daha genç ve daha radikal Nijeryalılar var. Eski nesil için Nijerya'nın demokrasisi, bir gurur kaynağı, çok fazla fedakarlığın, kederin, gözyaşının ve kanın ürünü. Onlara göre, mevcut siyasi sistem tüm sorun ve siğilleriyle birlikte savunulmaya değer. Ve Nijeryalılar için temel görev, demokrasilerini, mütevazı başarılarının üzerine inşa etmek. Zira eski kuşak seçmenler, (1993'te generallerin yaptığı gibi) ordunun sonuçları iptal etmesini izlemek için özgür ve adil bir seçimde oy kullanmanın ne demek olduğunu hatırlıyorlar. Sonuç olarak, daha muhafazakar olma eğilimindeler ve orduya iktidara dönmesi için bir bahane vermemek adına gemiyi sallamaya daha az istekliler.
Bununla birlikte, genç nesil için, Nijerya demokrasisi her zaman "vaatlerde uzun" ve "somut başarılarda yetersiz" kalmıştır. Ülkede genç işsizlik oranlarının 2023'te %41'e ulaşacağı tahmin ediliyor; her yıl binlerce genç, iş ve okul aramak için yurt dışına gidiyor. 2022 Africa Polling Institute anketine göre, Nijeryalıların %69'u doğru fırsat ortaya çıkarsa ülkeyi terk edeceğini belirtiyor. Genç Nijeryalılar, ülkenin ekonomik kaderinde bir geri dönüş bekliyor; eğitim, sağlık, altyapı ve güvenliğe daha fazla kamu yatırımı yapıldığını görmek için can atıyorlar. Siyasi seçkinleri başarısızlıklarından sorumlu tutmayı vaat eden, popülist ve aykırı aday Obi'nin ani yükselişi kısmen bu arzularla açıklanabilir. Obi, seçimi kaybetmesine rağmen, genç seçmenlere heyecan verdi. Yetmişlik iki lider arasındaki tekdüze seçimi, kıyasıya bir rekabete dönüştürdü.
Obi taraftarlarının, bilindik "Obi-dient" adıyla yükselişi, bu radikal neslin siyasi sürece girişine işaret ediyor. Seçim komisyonuna göre, seçim öncesinde kaydedilen yeni seçmenlerin yarısından fazlası 18-34 yaşları arasındaydı. Kayıtlı seçmenlerinse yalnızca %19'u 50-69 yaşları arasındaydı. Başkanlık seçimlerinde oy kullanan ve sonrasında sonuçlarla ilgili hüsrana uğrayanların büyük kısmı, yaşlı seçmenlerin iptal edilen başkanlık seçimini protesto etmek için sokaklara döküldüğü 1993 yılında henüz daha doğmamış ya da hâlâ bebek bezi içindeydi.
Ancak nesiller arası uyumsuzluk, Nijerya'nın askeri diktatörlükten özgür demokrasiye giden zorlu yolundan çok daha fazlasını anlatıyor. Örneğin, ülkenin yaşlı nesilleri, üzerinde neredeyse tamamen kontrol sahibi oldukları geleneksel medyanın düşüşünden yakınsa da genç nesiller, sosyal medyanın yükselişini ve onun düzen bekçilerini baypas etme gücünü alkışlıyorlar. Öbür yandan yaşlı Nijeryalıların kendilerini dışlanmış hissetmeleri sadece medya alanıyla sınırlı değil; sivil toplum içindeki etkileri gittikçe azalıyor. Zira ünlüler ve şovmenler dahil olmak üzere daha genç, daha radikal figürler, toplumda sendikacılar, sosyal aktivistler ve entelijansiya üyeleri gibi “geleneksel” liderleri gölgede bırakıyor. Bu genç neslin sevgilisi Obi'nin, daha önce ülke siyasetinde marjinal bir oyuncu olan İşçi Partisi'nde siyasi bir yuva bulması, seçimin birçok paradoksundan biri.
“Din savaşı”
Din, mevcut mayalanmanın başka bir itici gücünü oluşturuyor. Dinin seçimlerdeki etkisi, seçim arifesinde sızan bir ses kaydıyla somutlaştı: Söz konusu ses kaydında Obi, ülkenin güneybatısında hakim olan Nijerya'nın Yoruba etnik topluluğundan önde gelen bir Hıristiyan liderin desteğini talep ediyor ve seçimi "dini bir savaş" olarak tanımlıyordu.
Ses kaydı, bir Yoruba Müslümanı olan Tinubu'nun yine bir Müslüman olan eski Borno Eyalet valisi Kashim Shettima'yı başkan yardımcısı olarak seçme kararıyla kötüleşen Müslüman-Hıristiyan gerilimlerine işaret ediyor. (Geçmişte, Nijeryalı cumhurbaşkanı adayları, yardımcılarını farklı inançtan seçerdi.) Tinubu'nun kararı, kuzeydoğudan aday olan Atiku Abubakar'ın Müslümanların çoğunlukta olduğu kuzey bölgesinde gücünü zayıflatma düşüncesinden kaynaklanıyor olabilir. Bununla birlikte, Hıristiyanların Boko Haram isyancıları ve çeşitli silahlı haydutlar tarafından defalarca saldırıya uğradığı bir dönemde başkanlık konusunda “Müslüman-Müslüman” formülünü yanlış bulan Hıristiyanlar arasında öfkeyi körüklüyor.
Tinubu (başkan yardımcısı olarak bir Müslüman ismi aday göstermesine rağmen) güneybatıda, Yorubalıların çoğunlukta olduğu eyaletlerde yüksek performans sergiledi. Bu durum Yoruba kabilesi arasında grup kimliğinin genellikle dini bağlılığın önüne geçtiğini gösteriyor. Ancak Lagos Eyaletinde, Nasarawa ve Plateau'nun kuzey-orta eyaletlerinde Obi'ye yönelik yoğun Hıristiyan desteği, muhtemelen dini tehditler ve Hıristiyanların siyasi olarak zayıflamasıyla ilgili rahatsız edici korkularla ilişkilendirilebilir. Tinubu'nun inancı dışında bir kadınla evli olması (karısı Nijerya'nın önde gelen Pentekostal kilisesi olan Kurtarılmış Hıristiyan Tanrı Kilisesi'nin papazıydı) seçimi katı bir şekilde dini terimlerle çerçevelendirmeyi zorlaştırdı. Ancak mevcut siyasi çekişmeler içerisinde, Hıristiyanlar arasında kaynayan endişeyi göz ardı etmek çok sağlıklı olmaz.
Etnik ayrışma: Bölücü gürültüler
Etnik ajitasyon, Nijerya'nın hoşnutsuzluğuna yol açan üç faktörün sonuncusu. Ülkenin üç ana etnik grubu olan Yoruba, Hausa-Fulani ve İgbo'dan yalnızca İgbolar, Nijerya'nın federal hükümeti üzerinde bugüne kadar hiçbir şekilde iktidara sahip olmadı. 1967'de, bir dizi Igbo karşıtı pogromdan sonra, Nijerya'nın Doğu Bölgesi, ülkenin geri kalanından resmen ayrıldı ve tek taraflı olarak bağımsız Biafra Cumhuriyeti'ni ilan etti. Bu bağımsızlık ilanı, ülkede üç yıl sürecek kanlı bir iç savaşı ateşledi. Bu iç savaş, ayrılıkçı İgbo 1970'te federal hükümete teslim olmasıyla sona erdi. Bugün birçok İgbo, siyasi marjinalleşmelerini, yarım asır önce sona eren bir savaşın devam eden cezası olarak görüyor.
Son yirmi yılın büyük bölümünde, İgbolar’ın siyasi temsil arayışı, sözde kendi kaderini tayin grupları aracılığıyla kanalize edildi. Bu gruplardan ilki, Egemen Biafra Devletini Gerçekleştirme Hareketiydi. Daha yakın zamanda ise bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan ayrılıkçı ve daha tartışmalı bir grup olan, Biafra Yerli Halkı hareketi öne çıkıyor. Ancak bu gruplar, kısmen, Nijerya siyasi sisteminden tamamen ayrılmaktansa, sisteme doğru bir şekilde dahil olmayı amaçlayan ve bu yönde stratejileri cazip bulan İgbo seçkinlerinden zayıf destek gördükleri için çok az şey başardılar.
Başkan adayı Obi'nin Nijerya cumhurbaşkanlığı için güvenilir bir aday olarak ortaya çıkması, bu bölünmeyi geçici olarak ortadan kaldırdı. Güneydoğudan bir Igbo olarak, sandıklarda yükseldikçe ayrılma coşkusunu önemli ölçüde zayıflattı. Obi seçimlerde hem İgbo kimlikçi seçmenler hem de genç trans-etnik güçler tarafından desteklendi. Öngörülebilir gelecekte bir İgbo başkanlığı ihtimalini ortadan kardıran seçimler, İgbo etnik kızgınlığını körüklerken ayrılık çağrısı yapan sesleri yeniden canlandırdı.
Birlikte daha güçlü
Bu kuşaksal, dini ve etnik bölünmeler muhtemelen Nijerya siyasi sürecini şekillendirmede giderek daha önemli bir dinamik haline gelecek. Genç nesil, siyasi seçkinleri gözetlemek ve onlar üzerinde baskı oluşturmak için sosyal medyadaki ustalığını güçlendirmeye devam edecek. Bununla birlikte, aynı zamanda, genç Nijeryalıların (anlaşmazlığı ihanet olarak göstermeye ve insanları etiketlemeye hazır olmalarıyla karakterize edilen) ahlaki özcülüğe yönelik eğilimleri, nihayetinde kamusal alanı daraltabilir ve demokratik müzakereyi caydırabilir.
Dini ve etnik ayrımlar daha da endişe verici. Zar zor iyileşmiş yaralar kolayca yeniden açılabilir ve bugüne kadar genel olarak istikrarın hakim olduğu bölgelerde etnik-dini çekişme hayaleti yükselebilir. Yine de bu tür bölünmeler, nesiller arasındaki bölünmelerden daha kolay onarılabilir. Siyaset mühendisliği bu konuda önemli bir işlev üstlenir. Marjinal grupların üyelerini yüksek devlet dairelerine atamak, bu topluluklara unutulmadıklarının sinyalini vermenin zaman içinde test edilmiş bir yoludur. Onları siyasi sürece dahil etmeye yönelik uzun vadeli çabalar da aynı şekilde birleştirici bir yöntem olarak öne çıkar. Etno-dinsel bölünmeler etrafında tomurcuklanan grupsal mobilizasyon, grup temsili ve siyasi adalet konusunda daha derin bir ihtiyacı gündeme getiriyor. Yeni Tinubu yönetimi, bu ihtiyacı dikkate alacak mı yoksa görmezden mi gelecek? Nijerya siyasetine bu sorunun cevabı yön verecek.
Bu yazı 15 Mayıs 2023 tarihinde Foreign Affairs’de “Nigeria Is Boiling” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.
Council on Foreign Relations'da, Douglas Dillon Afrika Araştırmaları bölümünde kıdemli üye.