×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Venezuela Sandığa Giderken: Seçim Sonucunu Ordu Belirleyecek!

Ülke sınırlarını aşan başkanlık seçimlerinde kimin kazanacağından daha ziyade Maduro’nun koltuğu devredip devretmeyeceği büyük bir merak konusu. Zira anket sonuçlarına göre başkan Maduro, sağcı rakibi Gonzalez’in en az 20 puan gerisinde gözüküyor.
Güney Amerika ülkesi Venezuela'da 28 Temmuz’da başkanlık seçimleri yapılacak. Görevdeki Başkan Nicolas Maduro ve ABD destekli muhalefetin ortak adayı sağcı Edmundo Gonzalez Urrutia 6 yıllık bir dönem için yarışıyor. Bu iki aday dışında 8 aday daha seçim yarışının içerisinde yer alıyor. Ancak hiçbir aday, sefalet içinde yaşayan milyonlarca Venezuelalının sorunlarına ve toplumsal kutuplaşmaya çözüm teşkil etmiyor.

Ülke sınırlarını aşan başkanlık seçimlerinde kimin kazanacağından daha ziyade Maduro’nun koltuğu devredip devretmeyeceği büyük bir merak konusu. Zira güvenilir anket sonuçlarına göre mevcut başkan Maduro, sağcı rakibi Gonzalez’in en az 20 puan gerisinde gözüküyor. Manipülatif anketlerde ise farkın yüzde 30 ile 40 puan arasında olduğu iddia ediliyor.

Nitekim seçim anketlerin öngördüğü gibi sonuçlanacak olursa bu, Maduro ve hükümetinin sonu anlamına gelir. Bu yüzden birçok gözlemci, Maduro'nun sağcı muhalefet adayı Edmundo Gonzalez Urrutia'nın zaferini kabul edip etmeyeceğini sorguluyor. Dolayısıyla Maduro’nun iktidarda kalmak için elindeki tüm seçenekleri kullanacağından neredeyse eminler. Bunlar arasında, sayımı manipüle etmek, seçim sonuçlarını askıya almak, ABD Kasım seçimlerine kadar siyasi çalkantıları bahane ederek anti-demokratik yöntemlere başvurmak gibi seçenekler masada duruyor. 

Normal koşullarda seçim gerçekleşirse Gonzalez kazanır. Eğer Gonzalez kazanırsa sadece Maduro’nun bu zaferi tanıyıp tanımaması yetmiyor; ülkedeki birçok dinamiğinde seçim sonuçlarına onay vermesi gerekecek. Bu yüzden Maduro’nun kaybetmesi durumunda seçim sonuçlarını kabul etmesi çok düşük ihtimal. Eğer Maduro sonuçları kabul ederse, uluslararası aktörlerin dahil olduğu karmaşık bir demokrasiye geçiş süreci başlayabilir. Bu kaotik durum en azından Amerikan ambargosunun hafiflemesine neden olabilir.

Ancak asıl merak edilen soru, Maduro'nun Gonzalez Urrutia'nın nihai zaferini kabul etmesi durumunda ne olacağı. Büyük ihtimalle ABD ile müzakereler sonuna kadar açılacak. Ancak süreç sanıldığı kadar kolay olmayacak. Çünkü bürokrasi büyük oranda Mafya ve askerlerin kontrolünde. Önceden müzakere yapılmadan Maduro'nun yenilgiyi kabul etmesi çok zor görünüyor. Yıllar sonra Venezuela sağının mafya niteliği kazanan bürokratik kadrolara Batı yanlısı personelin yerleşmesi ortaya büyük bir sorun çıkaracaktır. Bu durumda değişim çok maliyetli olacak. Çünkü Venezuela sağı için iktidarı devretmek, iktidardan çok daha fazlasını teslim etmek anlamına gelir.

Maduro ve Gonzalez, Caracas'taki mitinglerde neredeyse zaferlerinin kesin olduğunu iddia ettiler. Muhalefet yanlısı mitingler, sağcı zengin İspanyolların yaşadığı doğu Caracas'taki nispeten daha zengin mahallelerde yoğunlaştı. Ancak sağcı mitinglere chavistalar da destek veriyor. Diplomatik geçmişi olsa da siyasi açıdan önemli bir kariyeri olmayan Gonzalez Urrutia; adaylığı mahkemelerce reddedilen Üniter Platform lideri Maria Corina Machado'nun yerine tüm büyük muhalefet partileri tarafından desteklendi. 

Maduro ise her zamanki gibi Caracas’ın ana meydanlarında güçlü mitingler yapıyor ama mitinge katılanlarda motivasyon oldukça düşük gözüküyor. Başkent Caracas, ülkeyi 25 yıldır yöneten Hugo Chavez ve onun seçtiği halefi Maduro partisi Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi'nin (PSUV) kalesiydi.  Venezuela’nın son 10 yılda ekonomisi dörtte üçten fazla küçüldü ve nüfusun dörtte biri (8 milyon Venezuelalı) ülkeyi terk ederek bölge ülkelerine iltica etti. Elbette ekonomik çöküş, petrol fiyatlarındaki düşüş ABD'nin ekonomik yaptırımlarının sonucudur ama ülkede ciddi bir kötü yönetimden kaynaklı yolsuzluk, rüşvet, şiddet ve çürümüş bir kamu yönetiminden  de  bahsetmek gerek. Buna rağmen ne Maduro, ne de ABD destekli sağcı muhalefetin  askeri yönetim biçimlerine yani askeri vesayete yönelmekten başka sunabileceği bir şey yok. 

Ordu’nun tercihi belirleyici olacak 

Maduro kaybederse, ordu komutanları idari, siyasi ve ekonomik kazanımlarını da kaybedeceğinden Maduro ile Ordu arasında ayrışma zayıf gözüküyor.Ancak Ordunun Maduro’ya sadakati eskisi gibi yüksek değil.

İlk bakışta, Maduro ile ordu arasında bir ayrışmanın düşük olduğunu vurgulamamız gerekir. Eski Devlet Başkanı Hugo Chavez döneminde ordu, ideolojik olarak ABD karşıtı bir hüviyete evrildi ve Bolivaryan Ulusal Silahlı Kuvvetleri olarak yeniden kuruldu.

Maduro, siyaset sistemini devletin hem koruyucusu hem de yararlanıcısı olarak ordunun yer aldığı kayırmacı bir yapıya dönüştürdü. Yani askerler sadece güvenlik işlerinden sorumlu değiller; aynı zamanda kamu işleri ve altyapı yönetimi, belediyecilik, tarım ve madencilikten inşaat, sigorta ve turizme kadar uzanan sektörlerde onlarca asker sivil, ticari, idari ve siyasi konumu ele geçirdi. Keza 2023'e gelindiğinde, bakanlıkların neredeyse yarısı ordu tarafından kontrol ediliyordu.

Yine de Maduro yönetimine destek vermemesi için Venezuela ordusuna yoğun bir baskı olsa da; Ordu, Maduro’nun arkasında durmaya devam edecektir. Ancak askerlerin Maduro’yu desteklemesi 2018 seçimleri kadar kolay olmayacak. Zira askerler, Maduro’nun yönetimi biçimini ve görev süresini sorguladıkları gibi ülkedeki eko-politik kaostan da olumsuz etkileniyorlar.

Bu bağlamda Maduro, Ordu’yu yanında tutmak için 2.000'den fazla general ve amirale sahip olan kıdemli subay kadrosunda önemli bir genişleme yaparak terfilerin sayısını artırdı. Maduro’nun bu hamlesiyle Venezuela ordusunda kıdemli subayların sayısı yaklaşık 60 askerde 1'dir; ABD ordusunda ise yaklaşık 1.400 askerde 1'dir.  Venezuela Bağımsızlık Günü'nde Maduro, bir kez daha silahlı kuvvetlerde 100'den fazla subayı general rütbesine terfi ettirdi. Bu kıdemli subayların Maduro yönetiminin devamlılığıyla açıkça ilgileri var. Çünkü hem askerlik görevini yerine getirebiliyorlar hem de sivil kadrolarda da görev alabiliyorlar.

Ancak Venezuela’daki dinamikler sadece Ordu ve Maduro’dan ibaret değil. İkiye bölünmüş bir ordu, emekli askerlerden oluşan bürokrasi ve ticaret yapan generaller, eski başkan Hugo Chavez taraftarları olan Chavistalar, Bürokrasideki mafya, Uyuşturucu Çeteleri, yerel çeteler, Silahlı resmi milisler (korucu gibi), Küba ve Rus istihbaratı, İspanyolların solcu torunları ve yoksul kesimler. Öncelikle Maduro’yu destekleyen bu dinamiklerden sadece Küba İstihbaratı, Mafya, bazı Venezuelalı subaylar ve Kolombiya’da faaliyet gösteren uyuşturucu çeteleri Maduro’nun kalmasını istiyor. Dolayısıyla Maduro, büyük oranda kendi sosyolojisinin desteğini kaybetmiş durumda. Özellikle Chavistalar Maduro’ya ateş püskürüyor. Ancak sağcılar, muhalifler ülkeyi yönetmesinler diye Maduro’ya istemsiz destek veriyorlar. Yoksul ve işçi kesimlerinde de ekonomi temelinde yoğun eleştirileri var.

Nitekim muhalefet de ordu’nun desteğini almak ve onları ikna etmeye çalışmak üzere mesajlar veriyor. Örneğin Gonzalez Urrutia orduya seslenen bir açıklama yaptı: "Halk, egemen iradelerine saygı duyması ve onları uygulaması için ordusuna güveniyor. Ülkemizde açılacak olan ve bir kez daha olağanüstü bir rol oynayacağınız yeni sahneye sizi çağırıyorum."  şeklinde silahlı kuvvetlere seslenirken; seçime katılımı engellenen Machado Twiteer/X'te şunları yazdı: "Silahlı Kuvvetler mensupları, ulusun size ihtiyacı var, Anayasa sizin kuzeyiniz ve rehberiniz olmalı. Ordumuzun meşru ve düzenli bir geçişi garanti edeceğine inanıyoruz" dedi.

Venezuela ordusunun komuta kademesi, rejim değişikliği için daha önce yapılan sayısız girişimde PSUV’a sadık kalmıştı. Ancak, açıkça söylenmese de, ABD, muhalefetin bir seçim zaferinde, PSUV'nin tabanından gelen eleştirilerin önüne geçmek üzere orduyu mevcut kazanımları korumak için kullanması bir mecburiyet. Başka bir deyişle, ABD hem açıktan desteklediği olası sağcı iktidarın güvenliğini hem de askeri elitlerin ayrıcalıklarını ve servetlerini korumak için bile, Ordu ile bir ortaklığa ihtiyaç duyacak.

ABD’nin Seçime Etkisi

Maduro, Amerikan ambargosunu gevşetmek için ABD ile bir anlaşma yapmıştı. Katar’da gerçekleştirilen müzakerelerin ilk başlıklar arasında siyasi mahkumların kademeli olarak serbest bırakılması vardı. ABD, Maduro'ya yakın bir isim olan ve kara-para ticareti yapan ve ambargoyu delen işadamı Alex Saab'ı serbest bıraktı. Ardından Venezuela, 10'u Amerikalı ve 18'i Venezuelalı olmak üzere 28 siyasi tutukluyu Amerikalılara teslim etti. Ancak taraflar biri birlerine halen de güvenmediği için ABD destekli sağcı kadın aday Maria Corina Machado’nun başkanlık adaylığını yasaklaması üzerine diyalog süreci kesildi.

ABD, sağcı partileri hem organize ederek bir arada tutuyor hem de finansal destek veriyor. Bu yüzden Chavistaların hakim olduğu Ulusal Seçim Konseyi (CNE), birçok muhalefet partisini oy pusulasından men etti. Maduro, ABD ile yaptırımların hafifletilmesi anlaşmasının ardından başlangıçta Carter Merkezi, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler'den (BM) seçim gözlem misyonları davet etmiş olsa da, AB daha sonra davetini geri çekti. Muhalefet lideri Machado, seçmenleri harekete geçirmek için komanditos adı verilen taban örgütlerini destekledi ve %98'i halihazırda görevde olan 600.000 gönüllü sandık müşahidini görevlendiriyor.

Düşük katılım ve kamu kaynaklarının desteği Maduro'ya zafer getirebilir. Muhalefeti destekleyen veya Maduro'dan hoşlanmayanların çoğu, Maduro'nun orduyu, yargıyı, kongreyi, polisi ve paramiliter çeteleri yönetmesi nedeniyle oy vermeyi yararsız ve tehlikeli bulabilir. Seçmen katılımı  %60 ila %70'in çok altına düşerse, González’in seçimi kazanma şansı azalabilir.

ABD, Maduro hükümet yetkilileriyle 3 Temmuz'da gerçekleşti bir toplantı talep etti ve "Geniş bir yelpazede konuyu ele aldık ve Venezuela'da 28 Temmuz'da rekabetçi ve kapsayıcı seçimler yapılmasını talep etmeye devam ettik." dedi. Aslında Maduro’da Biden-ABD’siyle görüşmekten yana, ancak; ABD’nin sağcı muhalefet üzerinden Venezuela’nın siyasi iç ilişkilere müdahil olması iki tarafta da karşılıklı güvensizlik duygusuna neden oluyor.

Keza Venezuela'nın petrol üretimi, Başkan Biden göreve geldiğinde yaklaşık 400.000 varilden bugün iki katına çıktı. Reuters'e göre, 2023 boyunca Venezuela'nın petrol ihracatı, ABD yaptırımlarını hafiflettikçe %12 artarak günlük neredeyse 700.000 varile ulaştı. Machado'nun adaylığının yasaklanmasının ardından Nisan ayında Venezuela petrolüne  yönelik yaptırımlar yeniden yürürlüğe girdi, ancak ABD Hazine Bakanlığı belirli ABD ve Avrupa şirketlerine özel lisanslar verdi. ABD hükümeti, Venezuela petrol üretiminin çoğu üzerinde fiili otorite haline geldi.

Venezuela gayri safi yurtiçi hasılasını (GSYİH) yaklaşık dörtte üç oranında küçülten , on milyonlarca insanı yoksulluğa sürükleyen ve milyonlarca insanı daha göç etmeye zorlayan onlarca yıllık Maduro hükümeti tekrar ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor. Ancak Venezuelalıların halen %80'inden fazlası yoksulluk içinde yaşıyor ve hastanelerin yaklaşık %70'inde temel hizmetler ve tıbbi malzemeler yok. Ülkede gıda ihtiyacı petrol takasıyla mümkün olabiliyor. Ve ABD'nin altı aylık yaptırım hafifletmesi petrol gelirlerini artırmış olsa da, üretimi günde bir milyon varilin üzerine çıkarmayı başaramadı.

ABD'nin askeri müdahale tehdidi, genişleyen üçüncü dünya savaşı tehdidi masadan kalkmış değil. Caracas ile Moskova, Pekin ve Tahran arasındaki ekonomik ve askeri bağlar, Washington'ın Çin ve Rusya'ya karşı askeri çatışmaya hazırlanırken "kendi arka bahçesinde" tahammül edilemez duruma geldi.

Sonuç olarak, Venezuela ordusu içerisindeki görüş ayrılıkları Silahlı Kuvvetlerin dikey olarak parçalanma potansiyeline sahip; Chavez öncesini hatırlayan 50’li yaşlardaki askerler Maduro’ya sadık olmaya devam ederken 25 yıldır Chavista yönetimi altında büyümüş bir askerin sadakattan daha çok ekonomik ve sosyal motivasyona göre karar alacağı da bir gerçek

Açıkçası Maduro'nun kendisi de önündeki belirsiz kavşağın farkında. Maduro ve müttefikleri zorlu bir mücadeleyle karşı karşıya olduklarını alenen kabul ettiler ve Maduro seçimden sonra "büyük bir ulusal diyalog" başlatmaya istekli. Ancak bir seçim mitinginde “Önümüzdeki seçimleri kaybetmesi halinde ülkenin kan gölü olacağı ve iç savaşa sürükleneceği” açıklaması bile ülkede seçim sonucunu kabullenmesinin zor olacağını ve karar vermek aşamasındaki karmaşıklığı gösteriyor.

Maduro yönetiminin önemli bir ayağı olan Venezuela ordusu önemli bir kararla karşı karşıya. Ordu ya demokratik ilkeleri savunacak ABD ambargosunu kaldıracak ya da Maduro'yu desteklemek zorunda kalacak izolasyon devam edecek.

Maduro ve Gonzalez arasındaki seçim sonucu, küresel jeopolitiği etkileyecektir. Venezuela’daki 2024 başkanlık seçimleri Latin Amerika'dan başlayarak küresel oyunu etkileyecek düzeyde. Mesela Küba, Çin, Rusya ve İran'a yakınlığı nedeniyle Maduro hükümetinin koltuğu kaybetmesi durumunda, Batı ittifakı ülkeler Venezuela’daki petrol, doğalgaz ve altın zengini ülkede ciddi bir eko-stratejik üstünlüğü ele geçirmiş olacaklar.

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.