×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Haiti’de Çeteler Devleti Ele Geçirirken

Haiti’de G9 çetesi, sadece Haiti devleti ile değil öldürülen Cumhurbaşkanı Moise'ye karşı çıkan partilerle bağlantılı G-Pep çetesiyle de kanlı bir savaş veriyor. İki çete arasında bölge kazanmak için ciddi çatışmalar yaşanıyor.
BİR ZAMANLAR Amerika'nın en zengin kolonisi olan Haiti, artık Batı Yarımkürenin en fakir ülkesi; nüfusunun yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çeteler başkent Port-au-Prince'i kasıp kavururken, ülkenin en büyük iki hapishanesinden 4.000'den fazla mahkûm firar etti. Ülkenin en önemli ana havaalanına saldırırken ve polis karakollarını ateşe verildi. Bunlar yaşanırken şüphesiz en çok acıyı Haiti halkı çekti. Okullar, bankalar, benzin istasyonları ve çoğu devlet kurumu kapalı kalmaya devam ediyor. BM'ye göre başkentin yüzde 80'inin çeteler kontrol altında tutuyor.

Haiti Cumhurbaşkanı Jovenel Moïse'nin 2021 yılında evinde bir suikastle öldürülmesinden bu yana ülkeyi Ariel Henry yönetiyor. Henry, suikastten kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Moise tarafından başbakanlığa atanmıştı, ancak seçilmiş bir isim olmaması sebebiyle meşruiyeti konusunda soru işaretleri vardı.

Söz verdiği seçimler gerçekleşmediği için Ariel Henry’e karşı büyüyen bir muhalefet var. Üstelik ABD, desteklediği Ariel Henry’in görevi bir geçiş hükümetine bırakmasını savunsa da Henry bu taleplere direniyor. Henry'nin en büyük rakibi, polislikten kovulduktan sonra çete kuran Jimmy Cherizier. "Barbekü" takma adıyla da bilinen Cherizier, 9 ayrı çete ile iş birliğine giderek kurduğu G9 ittifakını yönetiyor. İttifakın öldürülen Cumhurbaşkanı Moise'nin Tet Kale Partisi ile bağları vardı. Barbekü Cherizier, Başbakan Henry'ye en başından beri karşı çıkıyordu. Zira suikastte de Henry’nin parmağı olduğu söyleniyor. Ayrıca Moise’nin eşi de suikaste yardım etmekle suçlanıyor. Çete lideri, "kokuşmuş burjuvaziyi" sorumlu tutarak Moise’ye yapılan suikaste karşı, ülkedeki eylemlerini "meşru şiddet" kavramıyla meşrulaştırmaya çalışıyor. Cherezier'in G9 çetesi, sadece Haiti devleti ile değil öldürülen Cumhurbaşkanı Moise'ye karşı çıkan partilerle bağlantılı G-Pep çetesiyle de kanlı bir savaş veriyor. İki çete arasında alan/bölge kazanmak için ciddi çatışmalar yaşanıyor.

ABD, Henry'ye muhalefet liderleriyle üç üyeli bir "başkanlık konseyi" tarafından yönetilen geçici bir hükümet konusunda anlaşmaya varması ve ardından kenara çekilmesi için baskı yaptı. Bundan 4 gün sonra, ABD'nin kararlı bir şekilde desteklediği sağcı Henry, Washington tarafından kaçırıldı. 

ABD, Kanada ve Fransa tarafından desteklenen ve kendilerini "Çekirdek Grubu" olarak tanımlayan uluslararası ülkeler, Henry’i açıkça destekliyordu. Ancak, Henry'nin görev süresi dolmuş olmasına rağmen parlamento veya başkanlık seçimleri yapmayı reddetmesi nedeniyle Biden yönetimi, Henry'nin görevden alınması gerektiği sonucuna vardı. Miami Herald'ın belgelendirdiği habere göre, ABD geleneksel illegal uygulamayı tercih ederek Başkan Henry’i kaçırdı.

Tüm bunlar, ABD ve Kanada’nın, Karayip ada ülkesinde "kanun ve düzeni" kanlı bir şekilde yeniden tesis etmek için Haiti'ye yabancı bir paramiliter güç (Kenya Polisi) konuşlandırmak istediği sırada gerçekleşti. Başkan Henry, çetelerle mücadele için Haiti'ye yönelik Çokuluslu Güvenlik Desteği (MSS) misyonuna liderlik etmek ve bu misyona binden fazla Kenya ulusal polisi sağlamak amacıyla Kenya'ya gitti. Henry'nin yokluğunda çeteler koordineli bir saldırı başlattı. Planlanan MSS konuşlandırmasını engellemek ve Henry'ye darbe yapmak için hapishanelere baskın düzenleyerek mahkumları serbest bıraktılar.

Henry, Dominik Cumhuriyeti üzerinden Haiti'ye dönmeye çalıştı ancak planları Washington'daki patronları tarafından engellendi. Henry, havada ikinci bir mesaj aldı; bu mesaj ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan geliyordu ve "kendisinden yeni bir geçiş hükümetini kabul etmesini ve istifa etmesini" istiyordu. Henry, uçağını Dominik Cumhuriyeti’ne indirmek istese de; Dominik’in iniş için izin vermemesinden sonra uçak kontrollü bir şekilde Porto Riko’ya ABD tarafından indirildi. Henry'nin uçağı Porto Riko'nun başkenti San Juan'a indiğinde, "ABD Gizli Servis ajanları tarafından derhal karşılandı" ve Haiti başbakanının uçaktan inmesine saatlerce izin verilmedi.

Herald'a göre , “ABD'nin önerisi, Henry'nin yeni bir başbakan ve başkanlık kurulunun seçimlere geçişe öncülük edeceği ve Kenya liderliğindeki misyona hazırlanacağı yeni bir hükümet yapısını başlatmasını sağlayacaktı.” ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller bir basın toplantısında Biden yönetiminin "Henry'ye çağrıda bulunmadığını veya onu istifa etmesi için zorlamadığını" söyledi. Ancak kimseye inandırıcı gelmedi.

Kenya, Haiti’ye neden asker gönderiyor?

Joe Biden yönetimi, Haiti’ye ABD askeri göndermeyi reddetse de Haiti'nin güçlü çeteleriyle savaşmak için Kenya liderliğindeki çok uluslu bir güce mali destek sağlama sözü verdi. Haiti halkının içinde bulunduğu çaresiz duruma bir çare olarak hazırlanan Çokuluslu Güvenlik Desteği (MSS) misyonunun gerçek amacı, ABD, Kanada ve Fransa'nın emperyalist çıkarlarını ve Karayipler üzerindeki hakimiyetini desteklemek.

Misyonda, gaddarlığı ve suçluluğuyla nam salmış bir ekipten seçilen 1000'den fazla Kenya polisi, tamamen yozlaşmış Haiti Ulusal Polisi ve Karayip Topluluğu üyesi Jamaika, Bahamalar, Guyana ve Antigua ve Barbuda'nın güvenlik güçleriyle birlikte çalışacak. Geçen hafta Benin 2.000 asker gönderme sözü verdi. Burundi, Çad ve Senegal de asker sözü verdi. Bu ülkelerin hepsinin kendi halklarına yönelik ciddi bir şiddet geçmişi var. Keza Kenya Ulusal Polisi, Kenyalılar tarafından yaygın olarak bir "suç çetesi" olarak görülüyor. Düzenli olarak işçilerden ve gençlerden bile para alıyor ve Başkan William Ruto hükümetinin dayattığı acımasız kemer sıkma önlemlerine karşı geçen yıl kitlesel protestolarda 60'tan fazla kişinin öldürülmesi gibi insan hakları ihlalleri geçmişi bulunuyor

Misyona yalnızca Haiti'nin yoksul işçi ve emekçileri değil, aynı zamanda Kenyalılar da karşı çıkıyor. Perşembe günü Kenya hükümeti sözcüsü Isaac Mwaura, Kenyalıları "barışı teşvik etme misyonunu" desteklemedikleri için eleştirdi. “Daha önce bize bu kadar yardım yapılmışken neden güvenlik konularında şikâyet ediyoruz? Vatansever olalım ve hükümeti destekleyelim” diye konuştu.

1 Mart'ta Kenya Devlet Başkanı William Ruto; Haiti'nin seçilmemiş ve ABD'nin atadığı başbakanı Ariel Henry ile Nairobi'de Haiti'ye yönelik askeri-güvenlik müdahalesini başlatmak için bir anlaşma imzaladı. Bu adım, Kenya Yüksek Mahkemesi'nin, iki ülke arasında herhangi bir karşılıklı anlaşmanın bulunmaması nedeniyle, Kenya kuvvetlerinin Haiti'ye konuşlandırılmasının anayasaya aykırı olduğuna karar vermesinin ardından gerekli hale geldi. Kenya'nın ABD-Kanada tarafından finanse edilen ve lojistik olarak desteklenen bir MSS'ye liderlik etmedeki potansiyel rolü, sekiz aydan fazla bir süredir tartışılıyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında, Kenya Dışişleri Bakanı Alfred Mutua aniden misyonu duyurdu ve bunu ırkçı ve “pan-Afrikancı” ideolojiyle destekledi.

Gerçek şu ki, Kenya polis güçleri Haiti'ye fiilen paralı askerler olarak gönderiliyor ve bir açık hava hapishanesine dönüşen ülkede gardiyan görevi görüyor. Misyon, çete krizinin ABD ve Kanada'ya kitlesel bir mülteci akışına yol açmamasını ve Karayipler bölgesini istikrarsızlaştırmaya hizmet etmemesini sağlamak için Haiti halkını bastırarak boyun eğdirmeyi amaçlıyor. Kenya'nın hizmetleri karşılığında şimdiden avans alması tesadüf değil. Haiti'ye yapılacak bir misyona liderlik etmenin "gönüllü" olduğunu duyurduktan haftalar sonra, Washington merkezli Uluslararası Para Fonu (IMF), Kenya'ya 941 milyon dolar yeni bir kredi verdi!

ABD ve Kanada’nın, Haiti’de görev yapacak yabancı Afrika ve Karayip ülkelerinin polisine çeteleri bastırma ve Haiti halkını yatıştırma görevi vermesinin temel nedeni; ABD ve Kanada askeri birliklerini göndermenin hem para hem de batılı askerlerin yaşamları açısından daha az maliyetli bir seçenek olduğunu hesaplamalarından. Kenya, Doğu ve Orta Afrika üzerindeki stratejik hakimiyetini sürdürürken, ABD ve Avrupa’nın bu ülke ile uzun ve etkili bir geçmişi var. Yalnızca son üç yılda ABD'nin drone saldırılarında 1.000'den fazla Somaliliyi öldürdüğü Somali'de Kenya, El Şebab isyanına karşı ABD'nin vekili olarak 2011'den bu yana binlerce askerle müdahale ediyor.

ABD ve müttefikleri şu anda Filistinlilerle dayanışma amacıyla İsrail ordusunun malzeme tedarik zincirini kesintiye uğratmaya çalışan Yemen'deki Husi milislerine karşı saldırılar düzenliyor ve jeostratejik öneme sahip Kızıldeniz'in kontrolünü ele geçirmeye amaçlıyor. ABD ve müttefiklerinin isteği doğrultusunda Kenya başkanı Ruto İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere karşı uyguladığı soykırıma destek veriyor. 7 Ekim saldırısından sonra Ruto, Hamas'ı hızla kınadı ve terörizmin "faillerine, organizatörlerine, finansörlerine, sponsorlarına, destekçilerine ve kolaylaştırıcılarına" karşı eylemleri desteklediğini açıkladı. Kısa bir süre sonra Kenya, Uluslararası Adalet Divanı'nda Güney Afrika'nın İsrail'e karşı açtığı davayı onaylamayı reddetti ve on binlerce kişinin sınır dışı edilmesinden kaynaklanan ciddi işgücü açığını kapatmak için 1.500 Kenyalı gündelik işçiyi İsrail'e gönderme planını açıkladı.

Kenya ayrıca, Batılı şirketlerin bölgedeki madenleri yağmalayabilmesi için savaşın harap ettiği bölgeyi istikrara kavuşturmak amacıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin maden zengini doğusuna yönelik Batı destekli bir Doğu Afrika “barış gücü” ile anlaştı. Geçtiğimiz yıl, üst düzey ABD güvenlik şefleri Nairobi'ye akın etti. Ziyaretlerin sonuncusu 2024-Ocak ayında gerçekleşen ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) başkanı General Michael Langley'in ziyaretiydi. Ziyareti, Washington'un Yemen'e yönelik saldırılarını planladığı sırada, CIA Direktörü William Burns'ün Ruto ile buluşmasından iki hafta sonra gerçekleşti. Bu, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in Eylül 2023'te, Kenya'nın operasyonel konuşlandırma yeteneklerini desteklemek amacıyla iki ülke arasında yeni bir beş yıllık Savunma İşbirliği Anlaşması imzalamak üzere yaptığı ziyaretin ardından geldi.

Afrika’da ABD, Kenya, Haiti merkezli sıcak gelişmeler yaşanırken. Haiti ekonomisinin büyük ölçüde dış gelire bağımlı olduğunu belirtebiliriz. 2010 ile 2020 yılları arasında Birleşmiş Milletler, Haiti'ye 13 milyar dolardan fazla uluslararası yardım ayırdı. Bu arada, Haiti'ye gönderilen işçi yardımları 2022'de 4,5 milyar dolara ulaştı; bu, Haiti'nin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 22'sine tekabül ediyor.

2010 yılından bu yana ticaret, Haiti'nin GSYİH'sının ortalama yüzde 41'ini oluşturuyor. Ülkenin başlıca endüstriyel ürünleri olan şeker, un değirmenciliği, çimento ve tekstil imalatı; 1,15 milyar dolarlık hacme ulaşarak 2021'deki tüm ihracatın yüzde 85'ini oluşturdu. Haiti'nin en büyük ticaret ortağı ise ABD. Onu Kanada ve Meksika takip ediyor. Bu bağlamda ABD, Ticaret konusunda, Başkan George W. Bush tarafından yapılan ve Obama döneminde genişletilen bir dizi anlaşma ile Haiti tekstil ürünlerinin ABD'ye gümrüksüz girişine olanak sağlıyor. 2020 itibarıyla Haiti'nin tüm ihracatının yüzde 83'ünden fazlası ABD’ye yapıldı.

Sonuç olarak bundan sonra Haiti’de ne olacağı en hafif tabirle belirsiz. ABD ve Kanada’nın Kenya polisini Haiti'ye konuşlandırma planları Haiti halkıyla ilgili endişe duyduğu için değil; kendi siyasi ve ekonomik kazanımlarını sağlama almasından kaynaklanıyor. Başkan Henry'nin nerede olduğu bilinmiyor. Haiti halkının karşılaştığı sosyal koşullar dünyadaki en acımasız koşullar arasında yer alıyor. Ülke nüfusunun yaklaşık yarısı, yani 5,5 milyon kişi insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Yaygın çete şiddeti, sosyal yaşamın temel işleyişini engelliyor. 

Bu bağlamda düzeni tesis etmesi için ülkeye davet edilen Kenya polisinin sicilinin bozukluğu işleri daha da kötüleştirme ihtimalini taşıyor.  Zira Kenya Polisi rüşvet, haksız yere suçlama ve hapsetme özgürlüğüne sahip, devlet onaylı bir suç çetesi gibi hareket ediyor ve düzenli olarak gasp ve yargısız infaz gibi olaylara karışıyor. 

ABD daha önceleri de olduğu gibi bu sefer Haiti’de kanlı bir müdahale planlıyor ve yaşananlara “insani kılıf” uydurmak için BM’yi kullanmayı umuyor. ABD, Haiti halkına yardım etmeyi değil, jeo-politik ve eko-politik çıkarlarını maksimize etmeyi amaçlıyor. 

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.