ANALİZ
Teknolojik Reset: Almanya Ekonomisinin Dijital Dönüşümü
Yeni ekonomik transformasyon, Almanya’nın küresel standartlarını konsolide mi edecek yoksa henüz çözülemeyen risklerle kayıplar mı yaşatacak?
1700’LÜ YILLARDA Birinci Sanayi Devrimi’ne tanıklık eden insanlık, 21. yüzyılın bugünlerinde yine büyük altüst oluşların arifesinde. Karayipler’de koloni kuran Kristof Kolomb gibi, Elon Musk da Mars’ta koloni arayışında. Bilişimden uzaya teknoloji icatları birbirini izlemekte, çip’lerle ve nöro-teknolojilerle dünya kendini resetlemekte. İnsansız araçlar, robotik ürünler, 3D yazıcılar, giyilebilir sağlık aparatları vb… Artık yepyeni nesil bir ekonomik çağ belirmekte.
1871’de devlet olarak zuhur eden ve 1871-1913 yılları arasındaki (Meiji Restorasyonuna nazire yaparcasına) büyük teknoloji koşusuyla Birleşik Krallık’ı geçerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline gelen Almanya, bu çağın öncülerinden biri. İki dünya savaşı yenilgisi, Nasyonal Sosyalistler döneminde cereyan eden Yahudi ve muhalif bilim insanlarının yurt dışına göçü ve sanayi alanlarında radikal icatlar geliştirememesi sebepleriyle 1913’ten itibaren bir gerileme sarmalına girmesine rağmen yeniden toparlanan bir ülke. Günümüzde dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olan Almanya, ekonomik atılımların ve disiplinli çalışmanın dünyada yadsınamaz temsilcileri arasında. Soğuk Savaş sonrası hem doğu ve batı parçalarının birleşmesi hem de üyesi olduğu Avrupa Birliği (AB) içinde daha fazla yük paylaşması, Almanya’yı ekonomik olarak zorlasa da, sergilediği ekonomik performans ve teknolojik yeniliklere adaptasyon, ülkeyi ekonomik olarak başarılı kılmıştır.
Görünen o ki, 2011 yılında Hannover’de dünya gündemine bomba gibi düşen Dördüncü Sanayi Devrimi, ekonomilerin dönüşümüne yol açmakta ve Almanya’nın – özellikle makine, teçhizat ve otomobil üretiminde – şimdiye kadar olan güçlü pozisyonunu tehdit etmektedir. Bu yeni ekonomik transformasyon, Almanya’nın küresel standartlarını konsolide mi edecek yoksa henüz çözülemeyen riskler ile kayıplar mı yaşatacak? Almanya’nın sahip olduğu ekonomik gücü koruyup koruyamayacağı, bu sorulara vereceği tepkiye bağlı. O sebeple iddia edilebilir ki, Almanya’nın konumu hem şimdiki küresel ekonomik mücadelede hem de gelecekteki aktör sıralamaları çerçevesinde endüstri 4.0, 5.0 ve bunların yapay zeka gibi diğer kritik başlıklarında sergileyeceği performansa bağlı olacak. Ezcümle, “Bu süreci Almanya – toplumundan şirketlerine, üniversitelerinden siyasetçilerine – nasıl yönetiyor?” sorusu kayda değer önemde.
Almanya Yeni Sanayi Devriminde Ne Yapıyor?
Ülkenin en güçlü yönleri, yüksek oranda sanayisinin varlığı ve gerilese de girişimci yaratıcılığı. Gayri safi yurtiçi hasıladaki sınai payı, yüzde 26'larda. Almanya'nın çok sayıda “gizli şampiyonu”, son derece karmaşık endüstriyel ürün hizmet sistemlerinde dünya liderleri bulunmaktadır. Diğer anlatımla, Almanya merkezli şirketler, birçok yüksek teknoloji sektöründe, örneğin makine ve tesis mühendisliğinde, otomotiv mühendisliğinde, kimya, ilaç, elektrik, havacılık ve havacılık endüstrilerinde küresel liderdir. İlaveten, Almanya'nın imalat şirketlerinin çoğu yüksek derecede otomatiktir. Daha da önemlisi, 2020 inovasyon göstergelerinde Almanya dördüncü ve ABD (8. sıra), Güney Kore (13.), Japonya (20) veya Çin (26) gibi rakiplerinin önünde. Bu, ülke için gerçekten bir meydan okuma; bakalım nasıl devam edecek bu süreç.
Buna karşın dijitalleşme alanında kimi AB üye ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Almanya'nın endişeye neden olan bir takım zayıflıkları göze çarpmakta. Örneğin ABD, internet veya dijital teknoloji bağlamında o kadar çok alana hâkim ki, Almanya için teknolojik bağımlılık gerçek bir risk haline gelmiştir. Örneğin Almanlar Silikon Vadisi'nin Bilişim Teknolojileri devlerinden yoksun. Hızlı internet, veri koruma, siber güvenlik altyapıları gibi birçok alanda ciddi handikapları var. Ayrıca daha çok ortaklı iş birlikleri de bir vizyon ve gereklilik arz ediyor.
İvedi bir şekilde ve gayet planlı bir vizyonla gerçekleşen Almanya’da Endüstri 4.0 çalışmaları çerçevesinde hükümet, üniversiteler ve şirketler arasında bir iş birliği kurulmuştur. Destek, eğitim, vizyon ve adaptasyon burada en temel ödevler. Hukuksal mevzuata ilişkin teknolojik gelişmelerin önü açılıyor; şirketlerin çoğu bu yeni nesil teknolojilere hem teknik hem insan sermayesi bağlamında hazırlanmaya çalışıyor, üniversiteler hem araştırma hem de işçi gücü üretmede kendilerine format atıyor.
Almanya’da dijitalleşme tartışmasının giderek daha fazla odaklandığı dört temel ekonomik, sosyal ve toplumsal ödev mevcut: 1) Verimlilik geliştirme ve rekabetçilik sorunu; 2) istihdam sorunu; 3) yeterlilik sorunu ve 4) büyük veri ve veri güvenliği kompleksi. Yine Almanya’nın Endüstri 4.0 bağlamında yaşadığı diğer kayda değer sorunlar şunlar: Yetersiz sayıda kalifiye çalışan, az gelişmiş bir dijital altyapı, girişimciliğin zayıflaması ve yüksek düzeyde eğitimin sürdürülmesindeki zorluk. Alman toplumunun hızla yaşlanması, daha düşük insan sermayesi kaynaklarına, şirket sayısında bir azalmaya ve yeni teknolojilere uyumdan kaçınmaya yol açıyor.
Endüstri 4.0'ın temeli, verimlilik ve rekabetçiliğe dayanıyor. İmalat sanayiindeki dijital dönüşüm belki de sadece birkaç on yıl içinde doruk noktasına ulaşacak. Genel olarak, dijitalleşmenin sektöre özgü farklılıklar yarattığı varsayılmaktadır. Bununla birlikte, çalışmaların çoğu, Almanya'da daha kapsamlı bir dijitalleşmenin ulusal ekonomiye yıllık 20 ila 30 milyar Euro katma değer sağlayacağı anlamına gelen olumlu etkiler beklemektedir. Dijitalleşmenin Almanya'nın imalat sanayinde son yıllarda artan katma değere zaten önemli bir katkı sağladığı fark ediliyor.
Yapılan hazırlıklar sayesinde Endüstri 4.0 uygulamalarının ve “Endüstri 4.0 Endeksi”nin Almanya’da daha da artması öngörülüyor. Şirketlerin yarısından fazlası zaten pratik deneyime sahip durumda; yakın gelecekte bunların daha da artacağı tahmin ediliyor. Firmadan tüketiciye yönelik e-ticaret alanındaki dijital dönüşüm, nispeten daha yavaş bir hızla gelişiyor. Yeni teknolojik yaklaşımlar ve daha fazla şeffaflık sayesinde verimliliğin yükselmesi bekleniyor. Endüstri 4.0, çoğu geleneksel sanayiyi ve devletlerin gelişmişlik hikayelerini yeniden şekillendiriyor. Bu gelişmeler, Almanya'nın onlarca yıldır baskın bir pazar konumuna sahip olduğu ekonomik sektörlerdeki operasyon mantığını değiştiriyor. Ülkede artık küçük ve orta ölçekli işletmeler için şimdiye kadar geliştirdikleri çalışma yöntemlerini devam ettirerek uzmanlaşmış oldukları süreçlerde yenilikler gerçekleştirmek, isabetli çözüm olmayabilir. Pazardaki konumu korumak için, önceki ürün modelinin biraz daha verimli, daha kaliteli bir versiyonunu tasarlamak, artık yeterli değildir; bunun yerine, tamamen yeni özellikler ve teknolojiler eklemek elzem görünüyor. Mesela otomotiv endüstrisindeki başarı; güvenilir yüksek kaliteli otomobil üretmeye değil, otonom sürüş yapabilen ve diğer ekipmanlarla (şehir GPS sistemleri gibi) iş birliği yapabilen ve ayrıca çevre dostu olan (örneğin, elektrik motorları tarafından desteklenen) araçlar üretmenin bir yöntemini geliştirmeye bağlı hale geldi. Endüstri 4.0 ile ilgili teknolojik atılım, pazarlarda, özellikle makine, teçhizat ve araç üretiminde, Alman şirketlerinin güçlü konumunu tehdit eden önemli dönüşümleri talep ediyor.
Dikkat çekilmesi gereken bir nokta, bu teknolojik dönüşüm, Alman toplumunun yeniliği absorbe etme yeteneğinin azaldığı bir zamanda vuku buluyor. Demografik kriz (nitelikli iş gücü, aşırı sağın yükselmesi vb.), Alman şirketlerinin sayısında belli bir daralmaya yol açıyor. Yine de ülkede şu ana kadar gerçekleşen dijital dönüşüm bir başarı öyküsü olarak değerlendirilebilir. İşletmelerin neredeyse üçte ikisi bu alanda başarıya ulaşmıştır. Bununla birlikte hala eksik olan noktalar, çalışanların bu yönde gönüllü eğitimleri ve ilgili beşeri sermaye gelişimi. Her şeyden önce, yeni teknolojiler sebebiyle işten kovulma korkusu, birçokları arasında şüpheciliğe neden olabilir. Ayrıca hükümet ortak bir politika ile şirketleri bu yeni vizyon yolunda ve küresel oyunculara karşı desteklemelidir.
Endüstri 4.0 bağlamında kritik çalışmaları gerçekleştiren ülke, yapay zeka faaliyetlerine ayrı bir önem ayırıyor. Teknik, eğitim ve bütçe anlamında ciddi miktarda kaynak ayıran ülkede, Almanya Yapay Zekâ Araştırma Merkezi (DFKI), 1988 yılında kurulmuş. Kaiserslautern, Saarbrücken, Bremen’de araştırma tesisleri ve Berlin’de bir proje ofisi bulunuyor. Avrupa bölgesinde ikinci, dünyada ilk beşte olan performansı ile göz kamaştırıyor.
2020’nin Muazzam Volesi
Sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, yapılan bu çalışmalara rağmen Endüstri 4.0’ın kombinasyonlarında asıl hedefe ulaşmak şimdilik uzak görünüyor. Sadece birkaç şirket gerçek akıllı işletme olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, eksik alanlarda bir canlanma kaydediliyor: Alman şirketleri iş yazılımında pazar liderleri arasında ilerliyor. Ülkede her geçen gün daha etkili işletim sistemleri programlanıyor, sensör verileri yeni akıllı bilgilerle işleniyor ve gömülü sistemler giderek daha fazla ürüne entegre ediliyor.
Bu yeni devrimde karnesindeki kırıkları not ederek “siyaset-bilim-iş dünyası-toplum” dörtgeninde siyaset üstü bir bilinçle ve çok çalışarak sınav veren ülke, 2020’de muazzam bir vole golüne imza attı; yapay zekâ, girişimcilik ve dijitalleşme alanında kayda değer atılımlar gerçekleştirdi ve bu alanlarda dünyada ilk dört arasına girerek geleceğine resetleme tadında kritik bir ışık tutmuş oldu.
Peki ya Türkiye?
Halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. İsmail Ermağan, lisansını Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde, yüksek lisansını Hamburg Üniversitesi Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Bölümlerinde yaptı. Ermağan doktora derecesini Erfurt Üniversitesinin Max Weber Yüksek Araştırmalar Merkezi’nde aldı. Başlıca çalışma alanları şunlardır: Avrupa Birliği entegrasyonu, Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye-Almanya İlişkileri, Almanya’daki Türkler, Afrika, Latin Amerika ve Asya-Pasifik okumaları, göç ve göç yönetimi. Yurt içinde ve yurt dışında 70 civarında makalesi/kitap bölümü olan yazarın şu kitapları yayımlanmıştır: Almanya Türkleri’nin Uyum ve Ayrılım Eğilimleri; Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Üyeliği: Türk Partilerinin ve Avrupa Parlamentosundaki Partilerin Politikaları; Türkiye’nin Yönü Avrupa Birliği’ne mi: Türkiye’de AB Şüpheciliği; Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütlerinin AB Üyeliğine İlişkin Davranışları; 21. Yüzyılda Uluslararası İlişkilerde Yeni Trendler: İnsanımız İlk 10 Yolunda mı?; Dünya Siyasetinde Almanya 1-2; Dünya Siyasetinde Latin Amerika 1-2; Dünya Siyasetinde Afrika 1-8; Dünya Siyasetinde Doğu Asya.