ANALİZ
Scholz Hükümeti Düştü: Almanya ve Avrupa İçin Ne Anlama Geliyor?
Almanya’da Başbakan Olaf Scholz'un Pazartesi günü parlamentoda yapılan güven oylamasını kaybetmesiyle hükümet düştü. Bu durum, ekonomi ve güvenlik sorunlarının arttığı bir dönemde Almanya ve Avrupa'da liderlik krizini derinleştirdi.
ALMANYA'DA 2021 yılında yapılan genel seçimlerde, Scholz'un merkez sol Sosyal Demokratları parlamentoda en fazla sandalyeyi kazandı, ancak partinin sandalye sayısı, parlamento çoğunluğundan çok uzaktı. Sonrasında Scholz’un Sosyal Demokratları, Yeşiller ve Hür Demokratlar’la üç partili bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu, onlarca yıldır Almanya'nın gördüğü ilk üçlü koalisyondu.
Ne var ki bu üçlü koalisyon, istikrarlı bir hükümete dönüşemedi. Zira Hür Demokratların klasik ekonomik pozisyonu, koalisyon ortaklarıyla çok fazla anlaşmazlığa neden oldu. Hükümet ilk başlarda nispeten popülerdi, ancak Almanya Anayasa Mahkemesi, koronavirüs salgını için ayrılan yaklaşık 60 milyar avroluk bir rakamın, başka amaçlar için kullanamayacağına karar vermesiyle sorunlar tırmanmaya başladı.
Koalisyon içindeki kavgalar ve basına sık sık sızdırılan anlaşmazlıklar, hükümetin seçmen desteğini hızla kaybetmesine yol açtı. Geçen yaz, üç iktidar partisinin de sıkıntı yaşadığı bir dizi eyalet seçiminden sonra, hükümet için erken bir son ufukta görünmeye başladı. Son kopuş Kasım ayında, Scholz'un Hür Demokratların lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner ile yaşadığı anlaşmazlık sonrasında Lindner’i görevden almasıyla geldi.
***
Diğer taraftan Avrupa'yı sarsan gelişmelerin ardı arkası kesilmiyor. Bir yandan Ukrayna'daki savaş tırmanırken, ABD'de başkan seçilen Donald Trump'ın göreve başlamak üzere olması, Avrupalıların ticari ilişkileri ve askeri savunmaları konusunda kafalarda yeni soru işaretleri yarattı. Ve Fransa'da hükümet bu ay düştü.
Şimdi Avrupa'nın en büyük ekonomisi, gelecek yılın başlarında yapılacak seçimlerden önce geçici bir hükümetin elinde.
Alman milletvekilleri 394-207 oyla mevcut hükümeti feshetme kararı alırken 116 milletvekili (Yeşiller) çekimser kaldı. Parlamento seçimlerinin yapılmasına sadece dokuz ay kala hükümetin düşmesi Almanya için olağanüstü bir ana işaret ediyor. Şimdi 23 Şubat'ta yapılması beklenen seçimler, modern devletin kuruluşundan bu yana geçen 75 yıl içinde yapılan sadece dördüncü erken seçim olacak ve uzun süredir uzlaşı üzerine inşa edilen dayanıklı koalisyonlarla bilinen bir ülkede daha kırılgan ve istikrarsız siyasetin yeni bir dönemini yansıtacak.
Scholz’un, üç partili koalisyonu Kasım ayında dağıldıktan sonra güven oylaması çağrısında bulunmaktan başka seçeneği yoktu. Bu oylama hem aylardır süren sert iç çekişmeleri sona erdirdi hem de yasaları ve bütçeyi geçirmek için gerekli olan parlamento çoğunluğundan mahrum bıraktı.
Ülkedeki siyasi belirsizlik aylarca sürebilir ve yeni bir kalıcı hükümet muhtemelen Nisan ya da Mayıs ayına kadar kurulamayabilir.
Anketlere göre yedi parti, seçim kampanyasına, parlamento için sandalye kazanma konusunda gerçekçi bir şansla girecek ve siyasi uçlardaki bazı partiler - özellikle de sağdakiler - güçlü bir performans göstermeye hazırlanıyor. Seçimlerde, Scholz'un başbakanlık için gerekli çoğunluğu elde edemeyeceği tahmin ediliyor. Anketler şu anda muhafazakâr Hıristiyan Demokratların seçimi birinci bitireceğini gösteriyor.
Kampanyaya son yıllarda Avrupa'yı sarsan bazı konuların damgasını vurması bekleniyor. Geleneksel olarak Avrupa Birliği'nin en etkili iki ülkesi olan Almanya ve Fransa, zor durumdaki ekonomilerini en iyi nasıl canlandıracakları, büyüyen toplumsal bölünmeleri nasıl aşacakları, seçmenlerin göç konusundaki endişelerini nasıl giderecekleri ve ulusal savunmayı nasıl destekleyecekleri tartışmalarına saplanmış durumda.
Avrupa’da liderlik krizi
Almanya, Fransa ve AB'li ortakları, Moskova'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın orta yerinde, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in nükleer silah kullanımıyla ilgili tehditlerini arttırdığı Rusya'ya karşı temkinli bir şekilde bakıyor. Ayrıca, önemli endüstrilerinin birçoğu için zorlu bir rakip haline gelen Çin ile olan ekonomik ilişkileri de onları rahatsız ediyor.
Ayrıca ticaret savaşı ve ABD'nin 75 yıldır Avrupa'nın güvenliğini garanti altına alan NATO ittifakına olan bağlılığının sona ermesi tehdidinde bulunan Trump'ın yeni başkanlık döneminin başlamasına hazırlanıyorlar.
Zorlukların bir araya gelmesi siyasi açıdan tedirgin edici. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Cuma günü bir yıl içinde dördüncü başbakanını atadı. Dahası cumhurbaşkanlığından istifa etmesi için giderek artan bir baskı altında. Macron görevde kalacağını ve 2025 bütçesi konusunda hükümet içerisindeki derin çatlakları onarmaya çalışacağını öne sürdü.
Scholz hükümeti de benzer bütçe sorunlarıyla karşı karşıyaydı. Ayrıca, savaşan bir Rusya ve Trump'ın NATO'ya yönelik eleştirileri karşısında Alman ordusunun nasıl yeniden inşa edileceğine dair endişeler artıyordu.
Almanya yorucu bir kış seçim kampanyasına hazır değil ve yeni hükümet iktidara gelene kadar sürebilecek siyasi bir krize sürüklenmek için de hiç uygun bir zaman değil.
Kötü zamanlama
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Jana Puglierin, Almanya ve Fransa'yı kastederek, “Zamanlama AB için kesinlikle çok kötü. Çok sayıda kriz AB'yi mümkün olan en kötü zamanda vuruyor, çünkü bloğun geleneksel motoru kendisiyle meşgul” dedi.
Ukrayna'daki savaş ve Almanya'nın ordusunu güçlendirme ihtiyacı, bocalayan ekonomi, başarısız altyapı, göç ve siyasi aşırılıkların yükselişi, seçim kampanyasına hakim olması muhtemel acil konular arasında yer alacak.
Almanya'da bir araştırma kuruluşu olan Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü tarafından yapılan bir sıralamaya göre, Scholz'un gözetimi altında Almanya, Ukrayna'ya silah sağlayan en büyük Avrupalı destekçi oldu. Ancak Scholz, uzun menzilli füze sistemi Taurus'u ihraç etmeme noktasında direniyor. Berlin'de pek çok kişi Şansölye'nin Kasım ayında Putin ile yaptığı telefon görüşmesini, Almanya'nın savaşa pasif katılımı konusunda endişeli olan seçmenleri cezbetmenin bir yolu olarak gördü.
Scholz geçen ay ilk kampanya konuşması olarak lanse edilen konuşmasında, ana rakibi Hıristiyan Demokrat Birlik lideri Friedrich Merz'i eleştirerek, Rus güçlerinin sivil altyapıyı bombalamaya devam etmesi halinde Ukrayna'ya daha fazla askeri yardım sağlayacağını öne süren sözleriyle Rusya'yı kışkırtmakla suçladı.
Scholz, “Sadece şunu söyleyebilirim: Dikkatli olun. Almanya'nın güvenliğiyle Rus ruleti oynamamalısınız” dedi.
Strateji işe yarıyor gibi görünüyor. Üç partili koalisyonun sona ermesinden bu yana Scholz'un kişisel onay oranları bir miktar yükseldi. Ancak partisinin oy oranı hala %17 civarında, yani muhafazakarların kazanacağı tahmin edilen oy oranının yaklaşık yarısı.
Partiler ve olası seçim sonucu
Scholz'un seçmenleri kendisine bir şans daha vermeye ikna etmek için fazlaca mücadele etmesi gerekecek. Şimdilik, uzun zamandır siyaset sahnesinde yer alan Merz'in, partisinin anketlerdeki güçlü liderliği göz önüne alındığında, bir sonraki şansölye olması bekleniyor.
Diğer iki ana akım parti de hükümette önemli görevler üstlenmiş tanınmış politikacılar tarafından yönetiliyor: Şansölyeyle anlaşmazlığı koalisyonun çöküşünü hızlandıran, iş dünyası yanlısı Hür Demokratlar'ın lideri Christian Lindner ve sol eğilimli Yeşiller'in ekonomi bakanı ve baş adayı Robert Habeck.
Ancak Almanya'nın parçalı siyasi manzarasında hiçbir partinin tek başına çoğunluğu kazanması olası değil ve bu da daha işlevsel ve dayanıklı bir koalisyon kurmak için zorlu bir müzakere sürecini gerektirebilir.
Tüm ana akım partiler, iç güvenlik servisleri tarafından Anayasa'ya tehdit olarak izlenen aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif ile işbirliği yapmayı reddedeceklerini söyledi. Bununla birlikte, AfD olarak bilinen ve yaklaşık %18 oy alan parti, zemin kazanıyor gibi görünüyor.
Eylül ayında ülkenin doğusunda yakından takip edilen eyalet seçimlerinde hem AfD hem de daha yeni, aşırı sol parti Sahra Wagenknecht İttifakı şimdiye kadarki en iyi performanslarını sergiledi. Ancak ana akım partiler onları hala tehlikeli olarak görüyor ve bu da bu eyaletlerde iktidar koalisyonları kurmayı zorlaştırıyor.
Bu sonuçlar, parlamento oylamasından sonra Berlin'de de aynı derecede karışık koalisyon pazarlıklarının habercisi olabilir, ancak siyasi uçlar ülke çapında doğu eyaletlerinde olduğundan daha az popüler.
Muhtemel oy oranlarına bakıldığında, birçok siyasi gözlemci, Almanya’yı son 20 yılın 12'sinde yöneten Hristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokrat Parti arasındaki “büyük koalisyonun” geri döneceği görüşünde.
Bu yazı The New York Times’da, 16 Aralık 2024’ta “German Government Collapses at a Perilous Time for Europe” başlığıyla ve yine aynı tarihte “How to Understand the Collapse of Germany’s Government, and What’s Next” başlığıyla yayınlanan yazılardan hazırlanmıştır. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.