×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Şili ve Maraş Depremlerinin Karşılatılması: Şili Nasıl Başardı?

Şili ve Türkiye arasında bir deprem karşılaştırması, doğal afetlerin sonuçlarının ülkeler arasında nasıl büyük farklılıklar oluşturduğunu gösteriyor.
ŞİLİ VE TÜRKİYE arasında bir deprem karşılaştırması, doğal afetlerin sonuçlarının ülkeler arasında nasıl büyük farklılıklar oluşturduğunu gösteriyor. Şili ve Türkiye, dünyanın deprem kuşağından en çok etkilenen ülkeleri arasında. Ancak Şili, depremin yıkıcı etkilerine karşı toplumsal dayanıklılığını, geçmişten gelen deneyimiyle başarılı bir şekilde inşa ederken, Türkiye depremle başa çıkma kapasitesinden yoksun kaldı.

Türkiye’de 6 Şubat’ta gerçekleşen ve 10 ilde etkili olan 7.7'lik ve 7.6'lık depremde yaklaşık 50.000 kişi hayatını kaybederken;100.000’den fazla kişi yaralandı. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde saat 04.17’de 7.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. 10 ilde büyük yıkıma neden olan depremin ardından 7.6 büyüklüğünde Elbistan ilçesinde bir deprem daha gerçekleşerek felaketin sınırlarını zorladı. Deprem, Maraş başta olmak üzere Hatay, Adıyaman ve Malatya’da ağır hasar bıraktı. Bunların dışında Gaziantep, Adana, Diyarbakır, Osmaniye, Kilis ve Şanlıurfa’da da can ve mal kaybına yol açtı. Maraş Depremi, ülke tarihindeki en büyük doğal afetlerden biriydi ve 13 milyon insanın yaşadığı 10 şehirde 3-4 milyon insanın yerinden olmasına neden oldu.

Güney Amerika ülkesi Şili de bir deprem ülkesi. Ancak depremler sıkça ve büyükçe gerçekleşse de Türkiye’de olduğu gibi çok fazla can kaybına yol açmıyor. 1960 Şili depremi, 20. yüzyılda kaydedilen en büyük deprem oldu. 'Şili depremi' olarak bilinen sarsıntı tüm zamanların richter ile ölçülen en büyük depremi olarak tarihe geçti. Bazı kaynaklarda 'Valdivia depremi' (Valdivia şehrine yakın olduğu için) olarak da bilinen deprem 22 Mayıs 1960 tarihinde, 9,5 şiddetinde meydana gelmişti. Şili'nin Valdivia kentinde meydana gelen depremde 3.000 ile 5.000 arasında insan hayatını kaybetti.

Şili'de meydana gelen bu deprem hem bu ülkede hem de yarattığı tsunamilerin bir sonucu olarak Pasifik ülkelerinde önemli hasara ve can kaybına neden oldu. 10 bin kilometrelik alana yayılarak Hawaii, Japonya ve Filipinler'e kadar ulaştı. Hawaii'de 61, Japonya'da 138, Filipinler'de de 32 kişi öldü. Şili'de 50 yıl sonra 27 Şubat 2010'da 8,8 şiddetinde meydana gelen depremde ise 500'den fazla kişi hayatını kaybetti.

Depremden önce Türkiye de afet ve acil müdahale konularında ciddi bir tecrübe ve müktesebata sahip olsa da zayıf yönetişim kurumlarının tartışılmasına neden oldu.  Zira felaketin hemen ardından ülkenin depreme karşı savunmasızlığı da ortaya çıkmış oldu. Ancak Şili, depremin feci bir felaket olması gerekmediğini dünyaya kanıtladı. Üstelik Şili depremleri 8 ile 9 şiddetinde yaşanmasına rağmen Türkiye ile karşılaştırıldığında ölü ve yaralı sayısı bakımında oldukça az sayıda insan zarar görüyor ve yine az sayıda bina kaybı yaşanıyor.

Şili, binlerce insanı kaybettikten ve geçmişte birçok yıkıcı depremde büyük acılar yaşadıktan sonra, ülke küresel olarak depreme hazırlık ve müdahale modeli olarak gösteriliyor. Bugünlerde, büyük ölçüde Şili'nin katı inşaat yönetmelikleri sayesinde, büyüklüğü 8.0 şiddetine yaklaşan depremlerde neredeyse hiç kimse ölmüyor.

Son 10 yılda 8,2 ve 8,3 büyüklüğünde gerçekleşen 2014 ve 2015 depremlerinde ölü sayısı 15'i geçmedi. Depreme dayanıklı binalarıyla da tanınan Japonya gibi dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmamasına rağmen, Şili, diğer deprem eğilimli ülkelere örnek teşkil eden bir başarı öyküsüne sahip. 

Şili, depremler için çok sıcak bir nokta. Çünkü yılda 6,6 cm hızla doğuya doğru hareket eden tektonik bir plaka olan Nazca plakası Şili kıyılarında Güney Amerika plakasıyla çarpışır. Nazca levhası, Güney Amerika levhasının altına doğru hareket eder ve iki levha arasında biriken basınç sonunda depremler meydana gelir. Bu tür depremlerde basınç dakikalar içinde boşalır. Örneğin, 1960 depreminde levhalar 30 metreden fazla kaymıştı. Arazi şiddetli bir şekilde birkaç metre yukarı veya aşağı kaydı ve Şili manzarasını temelden değiştirdi.

Yine de Şili depremi, Richter ölçeğine göre 8.8 büyüklüğünde, yüz yılı aşkın süredir en güçlü 5. depremdi. Bu, onu "mega deprem" ligine itiyor. Bu da, 2004/5 Endonezya depremleri dışında, son yıllarda yerleşim bölgelerinin yakınında meydana gelen diğer depremlerden yüzlerce kat daha güçlü olduğu anlamına geliyor.

Ancak 2010 yılında meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki deprem ve ardından gelen tsunamilerde 500'den fazla kişi hayatını kaybetti. Bu büyüklükte bir depremin Türkiye’de yaşanması durumunda 100.000’den fazla insan kaybı kaçınılmaz gözüküyor.

Şili’de her büyük deprem olduğunda bir şeyler öğreniliyor ve bir şeyler başarısız oluyor. Örneğin 2010 yılındaki son depremde bazı binalar ağır hasar gördü; bazıları çöktü. Bu nedenle, yapılan eleştiriler dikkate alındığında toprakların nasıl sınıflandırılması gerektiğine dair yeni bir çalışma, güncellenen bina yönetmeliğinde önemli bir fark oluşturdu. Ancak Türkiye’de 1999 Gölcük/Marmara’da yaşanan ve yaklaşık 18.000 insan kaybına neden olan depreme rağmen halen yeterli tedbirlerin alınamadığı görülüyor.

Bu bağlamda Şili’yi Türkiye’den ayıran en önemli özellik, çok iyi bir gözlem sistemine sahip olması. Böylece ülke çapında dağıtılan aletlerden elde edilen bilgiler sismik kodlara dahil edilebiliyor. Bu açıdan bölgesel deprem tehlikelerini anlamak da çok önemli. Gelecekte yıkıcı depremlerle karşı karşıya kalınacağı bilindiği için hazırlıklı olmanın, önleyici tedbirler ve eğitim yoluyla deprem riskini azaltmanın yolları aranıyor. Şili'deki depremlere hazırlıklı olmak için Deprem Uyarı Sistemi çalışır durumda ve son birkaç depremde test edildi. Özellikle tsunami uyarıları için gittikçe daha işlevsel hale geliyor.

Örneğin, 2010 Şili depreminde tsunami uyarılarında o kadar iyi performans gösterilmedi. Ancak 2010'dan bu yana Şili'de hem organizasyon hem de koordinasyon açısından çok şey değişti. 2010 depreminin ardından Şili'yi ziyaret eden ve müdahale sistemlerini değerlendiren birkaç komite tarafından yapılan tavsiyelerin ardından, farklı kurumlar güçlendirildi ve ortak bir müdahale için protokoller geliştirildi. Şu anda insanlara olası bir tsunami durumunda nasıl tepki vereceklerini tavsiye edebiliyor.

İzleme sistemlerinin güçlendirilmesinin yanı sıra, eğitim de önemli bir rol oynamaktadır. Bu, kısmen simülasyonlar ve tatbikatlar yoluyla yapılır. Bir sonraki deprem olduğunda nasıl tepki vereceklerini bilmeleri için insanlarla simülasyonlar yapılıyor. Diğeri okullarda Öğretmenlere ve çocuklardan sorumlu kişilere deprem sırasında nasıl tepki vermeleri gerektiğini öğretmek için tüm bilgiler veriliyor.

Özellikle, Sivil Koruma Sisteminin farklı kurumları arasında çok fazla işbirliği ve koordinasyon olmalıdır. Şili toplumu 100 yılı aşkın bir süredir depremlere maruz kalmış ve birçok felaketle karşılaşmış bir toplum. Böylece ülke, bu olayların sonuçlarını azaltmanın sismik yapı yönetmelikleri gibi yolları olduğunu fark etti.

Şili depremleri, nüfusun çoğunluğunun bulunduğu Şili'nin orta ve orta güney kesimlerinde meydana geliyor. Bu bölge geçmişte birçok depremden etkilenmiş bir bölge. Örneğin geçen yüzyılda, Şili'nin orta kısmı her 15 veya 20 yılda bir büyük hasara yol açan büyük depremlerden etkilendi.

Yapı yönetmeliği son yüzyılda 1900'lerin başında meydana gelen depremlerle geliştirilmeye ve uygulanmaya başlandı. O zamandan beri, her büyük deprem olduğunda kod güncellendi. Çünkü daha iyisini yapmak için yeni şeyler ve yeni yönler öğrendiler. Sismik bina yönetmeliğinin oluşturmaya başlandığı 1920'lerin başında bu yana 4 veya 5 değişikliğe uğradı. Çünkü o zamandan beri dört veya beş kez büyük, yıkıcı deprem yaşandı. Bu yüzden de bölgede meydana gelen ve hasara yol açan depremlerin sıklığı, bu yapı yönetmeliğinin uygulanmasını kolaylaştırdı.

Şili nasıl başardı?

Deprem riskini azaltmak için yeni araçlar kullanan Japonya ve Şili gibi ülkeler, depremin gerçekten olacağını gösteren deprem erken uyarı sistemlerine sahipler. Bu sistem şimdiye kadar kaydedilen en büyük deprem olan 9.5 büyüklüğündeki 1960 Şili depreminin ardından uygulanmaya başladı. Sistem, ana fay kırığının bulunduğu bölgelerin yakınında bir sensör ağı etrafında çalışır. Bu sensörler bir depremin oluşumunu kaydeder ve yeterli sayıda tetiklenirse bir bilgisayar algoritması depremin büyüklüğünü ve yerini otomatik olarak tahmin eder.

Bu bilgi daha uzak yerlere gönderilir ve sarsıntıya neden olan sismik dalgalardan önce gelir. Bazı uyarılar cep telefonu ağları üzerinden yayınlanır. Zaman farkı mesafe ile artar, ancak birkaç saniyelik uyarı bile asansörleri en yakın kata göndermek, hızlı trenleri durdurmak ve doğal gaz dağıtımını kapatmak gibi otomatik yanıtlara izin verebilir.

Deprem boyutunu daha iyi tahmin etmek ve yanlış alarmları azaltmak için deprem erken uyarı algoritmalarını geliştirmek, deprem camiasında aktif bir araştırma alanıdır. Önümüzdeki birkaç yıl içinde bu tür uyarıların uluslararası alanda rutin hale gelmesi muhtemel; deprem erken uyarı uygulamalarını akıllı telefonlara indirmek de mümkün olacak. Bir sonraki adım, insanları yaklaşan büyük bir depremin birkaç saniyelik uyarısına nasıl tepki verecekleri konusunda eğitmek olacak.

Buna karşılık, Şili'nin kapsamlı afet müdahale hazırlıkları ve erken tespit sistemleri, 8.3 büyüklüğündeki depremin etkisini önemli ölçüde sınırladı. Nisan 2015'te deprem, yaklaşık 60 evin yıkılması ve 200 evin hasar görmesi ile 12 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Erken tespit ve verimli iletişim ağları, Şili’de kritik öneme sahip. 2015 yılında Şilili yetkililer depremi tespit edebildi ve tsunami dalgalarını meydana gelmeden önce takip edebildi.

Depreme dayanıklı binalar
 
1960’daki büyük depremden sonra Şili, binaların depremlere dayanma kabiliyetini geliştirmek için ulusal bir strateji geliştirdi. Yeni binalar için sismik bir tasarım kodu geliştirdi. Evler ve ofisler artık sismik dalgalara direnmeye çalışmaktansa salınacak şekilde inşa ediliyor. Uzmanlar, ülkedeki 2010 depreminin, aynı yıl daha düşük ölçekte (7.0) yaşanan ve daha yüksek ölümlere (tahmini 220.000) yol açan Haiti depremine göre daha hafif atlatılmasının, büyük ölçüde ülke binalarının dayanıklılığından kaynaklandığını belirtiyor. Birleşmiş Milletler Afet Riskini Azaltma Ofisi’nin 2011 tarihli raporuna göre, Şili’nin katı inşaat kuralları, insanları korumada büyük rol oynamaya devam ediyor.

Tsunami uyarıları ve Donanmaya yapıcı eleştirilerin geri dönüşü

Şili’deki 2010 depremini inceleyenler, en büyük insan kaybının depremin kendisinin değil, ardından gelen tsunaminin kıyıları aşmasından ve oluşan yaygın sellerden kaynaklandığını söylüyor. O depremde Şili donanması, tsunaminin ciddiyeti hakkında çelişkili raporlar verdiği ve nihayetinde sağlıklı bir uyarı vermediği gerekçesiyle ağır bir şekilde eleştirildi. 2010 yılından bu yana ülke, kıyı bölgelerine sirenlerin yerleştirildiği, daha kapsamlı bir tsunami uyarı sistemi kurdu. Sirenler, bir kontrol paneli, bir batarya yedeğinden oluşur ve önemli bir tsunami riski tespit edildiğinde Şili donanması tarafından çalınıyor. 2011 tarihli bir raporda Şili hükümeti, 2010 depreminden sonra hükümetin iletişiminin 12 saatten fazla kesildiğini kabul etti. Gelecekteki depremler için bu sorunu azaltmak için ülke, İsrail şirketi eVigilo tarafından oluşturulan bir uyarı sistemi kurdu. Firma, ihtiyaç anında televizyon ve radyo yayınlarından cep telefonu aramalarına, SMS metinlerine, e-postalara ve hatta dijital yol kenarındaki reklam panolarına kadar çeşitli platformlar aracılığıyla hayatta kalma bilgilerini vatandaşlara iletebilen coğrafi konum tabanlı bir sistem geliştirdi.

Geçmişten öğrenilen daha iyi erken uyarı sistemleri artık yürürlükte. Şili’deki Ulusal Sismoloji Merkezi, hükümet, sismik aktiviteyi kaydetmek için ülke çapında bir sensör ağına yatırım yaptığı için günün her saati çalışıyor. Sualtı basınç değişikliklerini tespit eden iki DART (Deep-ocean Assessment and Reporting of Tsunami) istasyonu da son yıllarda daha gelişmiş bir tsunami uyarı sisteminin parçası olarak Şili’nin kuzey kıyılarına eklendi. Bununla birlikte, donanma tarafından insanları olası dalgalara karşı uyarmak için kıyı bölgelerine kurulan sirenler kullanılıyor.

Şili, güçlü deprem geçmişinden sonra afet müdahalesini iyileştirdi. Örneğin, 2010 yılında Şili'nin orta kıyılarında 8,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem ve müteakip tsunami, birlikte güney ve orta Şili'de yıkıma neden oldu. Afet 500'den fazla ölümle sonuçlandı ve 200.000'den fazla evi yıktı. Buna karşılık, ülke bina kodlarını güncelledi. Şimdi, Şili'deki tüm yeni binalar 9.0 büyüklüğünde bir depreme dayanacak şekilde inşa ediliyor. Şili, 2009'dan bu yana deprem uyarı ve hazırlık sisteminde güçlü bir gelişme kaydetti ve küresel ortalamanın üzerinde performans göstermeye devam ediyor. Türkiye 1999 Gölcük/Marmara depreminden itibaren bir miktar iyileşme kaydetti. Ancak Maraş depreminin sonuçlarına baktığımızda ülkenin hala düşük seviyelerde depreme dayanıklılık ve hazırlık aşamasında olduğu anlaşılıyor. 

Sonuç olarak Şili ve Türkiye’deki deprem vakalarına bakıldığında, doğal afetlerin etkilerinin iki ülke arasında nasıl önemli farklılık oluşturduğu görülüyor. Şili, depremin yıkıcı etkilerini karşı dayanıklı yapılarını, geçmişten elde ettiği acı tecrübeler üzerinden başarıyla inşa ederken, Türkiye ise belki afet kurtarma açısından süratli ve organize çalışıyor olsa da ülkede depreme hazırlık ve depremle başa çıkma kapasitesi konusunda daha yapılacak çok şey olduğu görülüyor.

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.