ANALİZ
Silahlanmaya Dönüş: Japonya’nın Yeni Güvenlik Siyaseti
Çin'in son dönemde artan savaşçı tutumu, dahası Putin'in Ukrayna'yı işgali, Japonya’yı İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme hakim olan ekonomi temelli güvenlik politikasını silahlanma temelinde güncellemeye sevk etti.
JAPON ASKERİ ÜSTLERİNDE ve politika yapıcıların ofislerinde zaman geçirme fırsatı bulursanız hep aynı alışılmadık haritayla karşılaşırsınız. Harita, Doğu Asya'yı, Pekin'in perspektifinden gösteriyormuş gibi saat yönünün tersine 90 derece döndürülmüş olarak tasvir eder. Japon takımadaları ve özellikle Kyushu'dan Tayvan'a bir zincir gibi dizilen Nansei Takımadaları güneyden kuzeye adeta bir duvar gibi uzanır. Haritaya baktığınızda, Çin'in büyük küresel güç hayalinin Japonya'dan geçtiğini görürsünüz.
Japonya’nın bu hassas konumu son yıllarda, ülkeyi güvenlik konusunda “daha fazlasını yapmaya” yönlendirdi. Müteveffa Abe Shinzo’nun başbakanlığı döneminde Japonya, pasifist anayasasına uygun olarak silahlı kuvvetlerine verilen adla Öz Savunma Kuvvetlerini (SDF) güçlendirdi. Güç kullanma yeteneklerini sınırlayan yasaları gevşetti. Yine de bu tür adımlar aşamalıydı ve aynı zamanda tartışmalıydı. Japonya'da pek çok insan tekrar militarizme doğru kaymaktan endişe duyuyordu.
Güvenlikle ilgili bu değişim son bir yılda hız kazandı. Aralık ayında hükümet Ulusal Güvenlik Stratejisini ve iki önemli savunma politikası çerçevesini güncelledi. Güncelleme etrafında şekillenen yeni güvenlik politikasına göre Japonya savunmaya çok daha fazla para harcayacak ve güçlü yeni silahlar edinecek. Çin'in Xi Jinping yönetimindeki savaşçı tutumu, bu yeni politikayı körüklemeye yardımcı oldu. Ancak Putin'in Ukrayna'yı işgali daha fazla etkili oldu. Yeni güvenlik politikalarının hazırlık sürecinde görev alan konseyin başkanı ve eski bir diplomat olan Sasae Kenichiro, “Uzun yıllardır güvenlik politikalarımızın temel varsayımı, ‘bir savaş vermek zorunda kalmayacağımız’dı. Şimdi ise Japon halkı ilk kez bu bölgede silahlı çatışma olasılığını hissediyor ve bunun Japonya için ne anlama geldiğini soruyor." diyor.
Kamuoyundaki güvenlikle ilgili bu değişim, hükümetin, birkaç yıl öncesine kadar tabu olan sert adımlar atmasına olanak verdi. Savunma harcamalarını GSYİH'nin yaklaşık %1'inde tutmak, ülkede 1976'dan beri gayri resmi ancak ihlal edilemez bir kuraldı. Şimdi Japonya, 2028 yılına kadar harcamaları GSYİH'nin %2'sine çıkarmayı ve önümüzdeki beş yıl içinde ise 43 trilyon ¥ (326 milyar $)’a çıkarmayı planlıyor. Japon liderler, uzun yıllar uzun menzilli füze alımından kaçındılar. Hem de 1956'da hükümetin, uzun menzilli füze alımının bir anayasa ihlali oluşturmayacağı sonucuna varmasına rağmen. Şimdi Japonya, Amerika'dan yüzlerce seyir füzesi satın almayı ve kendi uzun menzilli füzelerini geliştirmeyi planlıyor. Abe yönetiminin güvenlik reformları o zamanlar on binlerce kişiyi protesto için meydanlara çekerken, güvenlik politikasıyla ilgili son değişiklikler anketlerde Japonların çoğunluğunun desteğini almış görünüyor.
Ukrayna'daki savaş, Japonya'yı olası bir savaş riski konusunda daha fazla düşünmeye itti. "Putin yaptı, Xi neden olmasın?" diyor üst düzey bir Japon yetkili. "Diktatörler her zaman rasyonel davranmazlar."
Japonya, yeni savunma bütçesinin büyük bir kısmını mühimmat ve cephane stoklamak ve askeri tesisleri füzelere karşı güçlendirmek için harcamayı planlıyor. Ayrıca geride kaldığı siber savaşa da yetişmeyi umuyor. Yetkililer, Japonya'nın Ukrayna'nın karşı karşıya kaldığı türden bir siber saldırıya dayanamayacağını düşünüyor. Ülkenin 2028 yılına kadar siber kuvvetler kapasitesini dört katına çıkararak yaklaşık 4.000 kişiyi göreve almayı planladığı bildiriliyor. Öz Savunma Kuvvetleri (SDF), kara, hava ve deniz kuvvetlerini denetlemek üzere tek bir merkez etrafında, ortak bir karargah kurarak komuta yapısını yeniden şekillendirecek.
Japonya’nın güvenlik politikalarıyla ilgili bu yeni adımları, Amerikan dış politika yapıcıları tarafından memnuniyetle karşılandı. Beyaz Saray'da Hint-Pasifik işlerinden sorumlu Kurt Campbell, Japonya Başbakanı Kishida Fumio'nun 13 Ocak'ta Joe Biden ile görüşmesinin ardından "ABD-Japonya ilişkisiyle ilgili nadiren böyle bir kutlama ve sevinç duygusu yaşadım," dedi. Konu Çin'i dengelemek olduğunda, Amerikalı politika yapıcıları için, sahip olduğu büyüklük, ekonomik ağırlık, stratejik konum ve askeri potansiyel, Japonya’yı Hint-Pasifik'teki en önemli müttefik haline getiriyor. Japonya, özellikle Amerika'nın Tayvan çevresindeki krizlere yanıt verme planlarında önemli bir aktör halini aldı. Eski bir üst düzey Amerikalı yetkili olan Michael Green, 1990'larda “tavrımız şuydu: tamam, kendimiz yaparız. Ama artık tutum bu değil - bunu Japonya olmadan yapamayız," diyor.
Öbür taraftan Japonya güvenlik konusunda diğer küresel ortaklarıyla da bağlarını güçlendirmeye çalışıyor: Başbakan Kishida, Amerika'ya giderken İngiltere ile Japonya arasında ortak askeri tatbikat, eğitim ve operasyon yapmayı kolaylaştıran bir anlaşma imzalamak için Londra'ya uğradı. Japonya ayrıca İngiltere ve İtalya ile yeni nesil savaş uçağı geliştirmeyi planlıyor. Japonya, Avrupa ülkeleri gibi, Donald Trump'ın veya yardımcılarından birinin olası dönüşünden endişe ediyor. Etkili bir akademisyen, "B Planı hakkında düşünmeliyiz," diyor.
Japonya'daki pek çok kişi yeni politikaların işe yarayıp yaramadığını sorguluyor. Başbakan Kişida, yeni harcamaları nasıl finanse edeceğini henüz netleştirmiş değil. İktidardaki Liberal Demokrat Parti, vergileri artırma, harcamaları kısma ya da daha fazla devlet tahvili ihraç etme konusunda ikiye bölünmüş durumda. Yeni politikalar daha fazla personel gerektirecek, ancak Japonya'nın nüfusu azalıyor ve silahlı kuvvetler, şimdiden askere alım hedeflerini tutturmak için mücadele ediyor. Dahası, Japon askerleri gerçekten savaşa gönderilirse, buna halkın nasıl tepki vereceği de henüz meçhul.
Ayrıca Japonya’nın, yeni politika değişikliklerde temel hedefinin, sadece “çatışmayı önlemek” olduğunu net bir şekilde iletmesi gerekiyor. Güney Kore ile güvenlik konusunda daha yakın işbirliği yapmak, Çin'i caydırmaya yardımcı olacaktır. Ancak Japonların silahlanmaya yönelik yeni politikası Seul'deki pek çok kişiyi tedirgin ediyor. Çin ise teyakkuzda: "Bu bize Japonya'nın yanlış bir yola saptığını ve Asya'ya korkunç bir felaket getirdiğini düşündürüyor," diye yazdı Çinli tabloid Global Times gazetesi. Japonya’nın yeni güvenlik programıyla ilgili belki de en temel risk, Çin'in Japonya tarafında güçlendirilmiş bir güvenlik duvarı yerine, kendisine doğru genişleyen bir güç görmesidir. Japonya biraz güvence vermeye çalışıyor: Yeni güvenlik stratejisi, Çin'den bir "meydan okuma" olarak bahsediyor; bazı şahinlerin aradığı gibi Çin’i bir "tehdit" olarak etiketlemiyor. Sonuçta Japonya, iyi ya da kötü, haritadaki yerini değiştiremez.
Bu yazı, 19 Ocak 2023 tarihinde The Economist’te “Japan’s armed forces are getting stronger, faster” başlığı altında yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.