×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Peru’da Karşı Darbe: Nedenler, Olaylar ve Dinamikler

Başkan Castillo, kendince bir denge politikası yürütüyor olsa da aynı sınıftan gelmediği ve farklı bir etnik kimliğe sahip olduğu için Perulu tüm seçkinlerin ontolojik olarak istemediği bir figürdü.
Peru Devlet Başkanı Pedro Castillo, Kongre'yi feshetmeye çalışırken, görevinden alınarak hapishaneye gönderildi. Başkan Pedro Castillo 7 Aralık'ta ulusa sesleniş konuşmasında Kongre'yi feshederek olağanüstü durum ilan etti. Castillo, yeni bir anayasa yapmak için ülkeyi seçime götürmek istediğini açıkladı ve seçime kadar ülkeyi kararname ile yöneteceğini söyledi.

Ancak Peru Cumhurbaşkanı Castillo, hükümeti devirmekle suçladığı Kongre tarafından "kalıcı ahlaki yetersizlik" suçlamasıyla karşı bir darbeyle görevinden azledildi. Kongre, Başkan Yardımcısı Dina Boluarte'yi Devlet Başkanı ilan etti.
  
İşte Peru toplam 3 saat içinde yaşanan bu karşılıklı darbe silsilesinin ortasında kaldı. Yazıyı yazdığım saate kadar darbe karşıtı çıkan olaylar nedeniyle ülkede 22 kişi öldü. Başkent Lima dışında birçok havalimanı kapandı. Ülkeyi kuzeyden güneye bağlayan Pan-American otoyolunda aksamalar yaşanıyor. Son olarak şiddet olayları ve protestolar nedeniyle ülke genelinde 30 günlük olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi.

Şüphesiz ülkede yaşanan bu gerginlik, askeri, siyasi aktörler ve iş dünyası liderleriyle arka kapılarda yapılan görüşmelerde koordine edildi. Gelin Peru’da yaşanan bu gerilimin dinamiklerini birlikte irdeleyelim.

Castillo, Kongre'deki sağcı milletvekilleri kendisini görevden almak için üçüncü bir gensoruyu kongreye getirmek isterken karşı bir darbe yaptı ve kongreyi feshetti. Ancak Castillo’nun darbesi 3 saat içinde karşı bir darbeye dönüştü.
 
Bunun üzerine Peru’daki ABD Büyükelçiliği, Castillo'nun açıklamasına karşı çıkan bir bildiri yayınladı. Daha sonra Castillo’nun kararını desteklemeyen Savunma, Ekonomi ve Dışişleri bakanları başta olmak üzere birçok bakan istifa etti. Ardından polis ve ordu, Castillo'nun emirlerine uymayacaklarını açıkladı. Bu sırada Kongre, Castillo'yu 10’u çekimser, 101'e karşı 6 oyla görevden aldı. Kongre cezai kovuşturmasını hızlandırmak için dokunulmazlığını kaldırdı. Böylelikle Castillo’nun gözaltı ve tutuklanmasının önünü açtı.

Kongre, Anayasa’nın ilgili maddelerinden hareketle Başkan Yardımcısı Dina Boluarte'yi Devlet Başkanı ilan etti.  Boluarte, Twitter üzerinden hemen Castillo'nun eylemlerini reddetti ve "Peru toplumunun yasalara sıkı sıkıya bağlı kalarak üstesinden gelmek zorunda kalacağı siyasi ve kurumsal krizi daha da kötüleştiriyor" dedi.

Boluarte, Peru'nun 200 yıllık cumhuriyet tarihinde ilk kadın cumhurbaşkanı oldu. Yeni Başkan Boluarte, Temmuz 2021'de Castillo seçildiğinde aynı listedeydi. Aynı zamanda Kalkınma ve Sosyal İlişkiler Bakanı olarak görev yaptı. Ancak 2022-Ocak ayında Castillo’nun partisinden dışlanmıştı.

Castillo, Kongre'yi feshederek, kendisi hakkındaki gensoruyu oylamak yerine birkaç saat içinde güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınması ve bir polis merkezine götürülmesiyle sonuçlanacak durumu yarattı. Castillo her ne kadar bu durumu kendi başına yapmış olsa da ülkedeki dinamiklerin darbe öncesi durumu çok farklıydı. 

Zira Peru’da bir süredir işçi grevleri, yolsuzluk iddiaları ve hayat pahalılığı yüzünden ülkede gösteriler düzenleniyordu. Castillo, kendisini destekleyen kitlelerin protestolarını bile asker ve polis desteğiyle sert bir şekilde bastırmıştı. Bu bağlamda ulusal ve uluslararası sermayeye şirin görünmeye çalışmıştı.

Orduya ve sağa yakınlaşma

Ordu, Castillo ilk seçildiğinde kurumsal olarak onu desteklemiyordu. Ancak Castillo, orduya tavizler vererek uzlaşmacı bir görüntü sergiledi. Önce ordu ile polemiğe giren başbakanı değiştirdi. Ardından kabine değişiklilerinde ordunun referanslarına göre sağcı bakanlar atadı. İşçilerin ve yerlilerin protesto gösterilerinde ordu ile işbirliği yaparak aşırı güç kullandı. Bu bağlamda Peru Silahlı kuvvetlerinde Deniz Kuvvetleri toplumdan kopuk ve aşırı bir şekilde Castillo’nun karşısında yer alırken; Kara Kuvvetlerinde bir dönüşüm gerçekleşmiş ve halka daha yakın askerler görev yapıyordu.

Castillo, yargı, polis ve Anayasa Mahkemesi’nin başkanlarını değiştireceğini de açıklamıştı. Ayrıca Castillo, yakın zamanda Savunma Bakanını ve Peru istihbarat Teşkilatı (DINI) başkanını değiştirdi. DINI'nin başına eski general Wilson Barrantes'i ve Savunma Bakanlığına Gustavo Bobbio'yu atadı. Bu iki isim birbiriyle oldukça zıt iki karakterdi. Her iki isim de ABD büyükelçisiyle iyi ilişkilere sahipti. Nitekim güvenlik bürokrasisi darbeye duyarsız kalarak Castillo’nun koltuğunu kaybetmesine neden oldu.

Castillo ayrıca "Aşk bakanı" lakaplı Mariano González’i Temmuz-2022’de İçişleri Bakanlığı’ndan aldı. Gonzalez’in 2016 yılında Savunma Bakanlığı'nın başındayken bir generalle yakın ilişkileri vardı. Ancak Castillo, Mariano González'i hükümet içindeki darbenin köstebeği olarak gördü. Gonzalez, Castillo’yu yolsuzlukla eleştirerek muhalif bir çizgiye geldi. Keza Gonzalez, görevinden alındığında Castillo hükümetinin 6. İçişleri Bakanıydı.

Castillo, başkanlık görevini yerine getirme konusunda deneyimsizdi. Üstelik başkanlığı yolsuzluk skandallarıyla lekelendi. Castillo, Peru başsavcısı tarafından "etki ticareti" ve "gizli anlaşma" iddialarıyla ilgili olarak onlarca kez soruşturuldu. Buna ek olarak, savcılar, Castillo aleyhinde muhtemelen "adaleti engellemek" de dahil olmak üzere başka suçlamalarla cezai soruşturmalar açacaktı. Peru başsavcısı, Castillo hakkında, kabaca 215 milyon dolar değerindeki kamu ihalelerinin düzensiz olarak verilmesindeki bariz rolü nedeniyle soruşturma başlatmıştı. Bunun dışında uluslararası bir şirketten de 500 milyon dolar almakla suçlanıyordu. Her ne kadar Castillo tüm suçlamaları kabul etmese de böylelikle ülkede son 30 yılda, 10 cumhurbaşkanından 9’u yolsuzlukla suçlanmış oldu.

Yazıyı kaleme aldığım saatlerde Castillo 18 ay hapis cezasına çarptırıldı. Castillo’dan önce diğer Peru Başkanları hapis cezasıyla karşı karşıya kalan bir başkanlar silsilesine dahil oldu. Örneğin Alberto Fujimori hapiste yatıyor. Ollanta Humala ve eşi cezaevinde dokuz ay geçirdi. Pedro Pablo Kuczynski üç yılını ev hapsinde geçirdi. Alejandro Toledo’nun, yolsuzluk nedeniyle ABD'den iade edilmeyi bekliyor. Alan García  savcı onu tutuklamak için evine gelmeden birkaç dakika önce intihar etti. Castillo'nun yerine gelen başkan yardımcısı Dina Boluarte, Peru'nun 6 yılda 6. Cumhurbaşkanı oldu.

Kendini Marksist-Leninist olarak tanımlayan Özgür Peru/Libre Peru partisinden seçilen Pedro Castillo’ya ilişkin kamuoyunda ülkeyi Venezuela'ya çevireceğine dair bir çekince hakimdi. Çünkü Parti manifestosu , medyaya yönelik saldırı, madencilik ve enerji şirketlerini kamulaştırma çağrılarıyla doluydu. Castillo, Temmuz ayında yemin etmeden önce bile zayıf ve izole bir liderdi. Sonuçta Kongre ve medyanın yanı sıra son derece şüpheci bir seçmenle karşı karşıya kaldı. Bu süre zarfında sürekli iç gerginlikler ve istikrarsızlıkla karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla vaat ettiği birçok projeyi yerine getiremedi.

Castillo 5 kez kabine ve 80’den fazla bakan değiştirdi. İstikrarsız bir yönetim gösterdi. Artan gübre fiyatlarına çözüm bulmak için somut adımlar atamadı. Bu yüzden bir yılda 4 kez Tarım Bakanı değiştirdi. Muhtemelen yönetimin iyi yaptığı tek şey, önceki hükümetten devraldığı başarılı COVID-19 aşılama programını sürdürmek oldu. Ancak altı ay sonra Castillo, kabinesinin en popüler üyesi olan Sağlık Bakanı Hernando Cevallos'u açıklama yapmadan kovdu. 

Geçen ay  Peru Araştırmaları Enstitüsü tarafından yapılan bir anket, Castillo'ya destek oranının başkent Lima'da yüzde 19 ve ülke çapında kentsel alanlarda yüzde 33, kırsal alanlarda ise yüzde 45 olduğunu ortaya koydu. Ekim ayında derecelendirme kuruluşu Fitch, ülkenin görünümünü "durağan"dan "negatif"e revize etti. Kasım ayında, Castillo'nun 3. ve son Maliye Bakanı Burneo, siyasi işlevsizliğin iş dünyasına zarar verdiğini açıkladı.

Darbeden sonra Peru iş dünyasının çoğu, Castillo'nun görevden alındığını görünce rahatladı ve Peru'daki birçok gazete onun görevden alınmasını alkışladı. Ülkenin 2031 devlet tahvili, Çarşamba günü 85 sentin altına düşerek haftaya başladığı yere yakın olarak Cuma günü dolar karşısında kabaca 86 sentten işlem gördü.

Peru'nun en büyük işçi sendika federasyonu CGTP, Boluarte'nin istifa etmesi çağrısında bulundu. Birçoğu, oylarının çalındığına inanıyor. Castillo'nun destekçileri Kongre'nin kapatılmasını, yeni bir Anayasa hazırlanmasını ve yeni seçimlerin yapılmasını talep ediyor. Ayrıca Castillo'nun serbest bırakılması için çağrıda bulunuyor.

Birçoğu, siyasi seçkinleri, Castillo’yu siyasi bir intihara sürüklemekle suçluyor ve düzenin ona başarılı bir şekilde yönetme şansı vermediğini söylüyor. Castillo suçlamaları reddediyor ve eski yönetici elitler tarafından statükoyu eski haline getirmek üzere izlenen ortak bir planın kurbanı olduğunu söylüyor.

ABD, Peru darbesinin göbeğinde yer alıyor

Devrik solcu Cumhurbaşkanı Pedro Castillo'ya karşı yapılan darbeden bir gün önce ABD'nin Peru Büyükelçisi Lisa Kenna, Peru Savunma Bakanı ile bir araya geldi. Aynı zamanda emekli bir tuğgeneral olan Savunma Bakanı, orduya Castillo'ya karşı cephe almasını emretti.

Eurasia Review tarafından yayınlanan bir rapor da ABD'nin aslında 2021'de seçildiği ilk günden beri Catillo’yu koltuğundan indirmeyi planladığını açıkladı.

Rapora göre Castillo, Kongre'deki güven oylamasından hemen önce, avukatlarının kendisine, önergenin kesinlikle geçeceğine ve görevde kalacağına dair güvence verdiğini belirtiyor. Yine de Castillo, avukatlarının tavsiyelerini dinlemedi ve bunun yerine Kongre'nin geçici olarak feshedilmesini ve olağanüstü bir acil durum hükümeti kurulmasını ilan etti. 

Castillo’nun aldığı bu karar, onu kaçarken kendisine karşı uydurulan suçlamalardan suçlu göstermesine neden oldu. Nitekim kongreyi askıya alan kararı açıklamadan önce hem Savunma Bakanı hem de İstihbarat Teşkilatı Başkanı’ndan güvence almıştı. Ancak bugün anlaşılıyor ki; Castillo’nun aldığı bu karar, sonra kendisine yapılan karşı darbenin meşruiyetine bir dayanak oluşturdu. Nitekim Castillo’nun aldığı karardan sonra hem uluslararası ana akım medya hem bölgedeki sol hükümetler ve Peru siyaseti tepki vermiş; kongrenin Castillo’yu görevden alınmasını sessizce desteklemişlerdi.

Castillo oylamanın ardından ailesiyle birlikte Meksika Büyükelçiliği'ne gitti. Ancak ordu ve polis, büyükelçiliğe sığınmadan hemen önce Perulu lideri tutukladı.

Seçim yarışının başlamasından önce ABD, eski bir CIA ajanı olan Lisa Kenna'yı Lima Büyükelçisi olarak atamıştı. Lisa Kenna CIA'nın başında bulunan ve daha sonra Dışişleri Bakanı olan Mike Pompeo'nun "kıdemli yardımcısı"ydı. Kenna ayrıca daha önce Savunma Bakanlığı'nda çalıştı ve Irak, Ürdün, Mısır, Svaziland ve Pakistan'da Dışişleri Bakanlığı bünyesinde görevler üstlendi.

Büyükelçi, 6 Aralık'ta Peru Savunma Bakanı Gustavo Bobbio ile bir araya geldi. 7 Aralık’ta Castillo, kongreyi feshetti. Birkaç dakika sonra ABD elçisi Kongre'yi feshetme açıklamasını kınayan bir tweet attı. 8 Aralık'ta ABD, Kenna aracılığıyla Peru'nun yeni hükümetini ve yeni Başkanı Dina Boluarte'yi tanıdı.

Darbenin en önemli bir figürü ise ABD Savunma ataşesi olarak etkin bir şekilde görev yapan Askeri Yardım ve Danışma Grubu'nun (MAAG) operasyon görevlisi Mariano Alvarado oldu. Çünkü Eurasia Review’a göre, Perulu generallerle yakın temas halinde olan Alvarado, Castillo'ya karşı generallerin tavır alması için onları koordine etti. Böylelikle Castillo, ABD büyükelçiliğinden bu telefonu almasıyla uyarıldı ve Meksika büyükelçiliğine kaçması onu zayıf gösterdi. 

Latin Amerika'daki çoğu hükümet, Meksika, Arjantin, Bolivya, Kolombiya, Honduras, Venezuela, Küba ve çeşitli Karayip ülkeleri dahil olmak üzere Peru'nun seçilmemiş darbe hükümetini eleştirdi ve hatta tanımayı reddetti.

Kongre’deki oylamadan önce hatta diğer gensoru oturumlarında da Peru'da, yolsuzluğuyla ünlü ve oligarkların kontrolündeki kongrenin Başkanı devirmek için yeni bir oylamaya hazırlandığı biliniyordu. Kongre'de üçüncü görevden alma önergesi tartışılırken, buna paralel olarak, savcının şikayeti nedeniyle hükümet işlevlerinin beş yıl süreyle askıya alınmasına yönelik bir B planı vardı. Bu yüzden Savcılık, Kongre Anayasa Şikayetleri Komisyonun’da önümüzdeki hafta tartışmak üzere hızlıca bildirim yaptı. 
 
Dolayısıyla bu durum Peru zengin oligarklarının demokratik olarak seçilmiş başkanları devirmek için kongrede oy satın almasının oldukça kolay olduğunu bir kez daha gösterdi.

Darbeyi durdurmayı uman Castillo, kongreyi feshetmeye çalışarak karşılık verdi. (Peru anayasasının 134. maddesine göre engelleme durumlarında buna izin verilir.) Savunma Bakanı Bobbio, başkan Castillo’nun  açıklamalarını hemen kınadı. Ardından görevinden istifa eden bir video yayınladı. Videoda Bobbio, Peru silahlı kuvvetlerine Başkan Castillo'yu desteklememeleri ve onun darbe planı olan kongreyi feshetme girişimine karşı çıkmaları çağrısında bulundu.

Bobbio, Castillo'nun bir "darbe girişimi" başlattığını iddia etti. Ancak gerçek böyle değildi. Çünkü Savunma Bakanı Bobbio, Castillo’nun darbesinden bir gün önce ABD elçisiyle görüşmüştü. Ardından Castillo’ya Kongre’ye karşı darbe yapması konusunda güvence vermiş. Castillo’nun kongreyi feshetmesinden sonra da Castillo’ya karşı çıktı. Üstelik Bobbio, karşı darbeye destek vermesi için Ordu’yu harekete geçirmişti. İlginçtir Peru Silahlı Kuvvetleri istifa etmiş Savunma Bakanı’nın emriyle hareket etmiştir. Tam olarak bu dakikalarda ABD elçisinin Castillo’yu kınayan açıklaması yapıldı.

Eski CIA ajanı ve Peru Büyükelçisi Kenna bir tweet atarak; "ABD, Kongre'nin görevini yerine getirmesini engellemek için Başkan Castillo tarafından yapılan herhangi bir anayasa dışı eylemi kategorik olarak reddediyor," açıklamasında bulundu.

Darbenin ertesi günü, 8 Aralık'ta ABD Dışişleri Bakanlığı, Boluarte'nin başkanlığını tanıdı. ABD'nin Batı Yarımküre İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Brian A. Nichols, "ABD, Başkan Boluarte'yi memnuniyetle karşılıyor ve daha demokratik, müreffeh ve güvenli bir bölgenin gelişimi için onun yönetimiyle birlikte çalışmayı umuyor" dedi. Lisa Kenna gibi aynı zamanda bir CIA ajanı olan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price, Washington'un Peru'nun Boluarte hükümetine verdiği kararlı desteği vurguladı.

Castillo, hapishaneden bir mektup yazarak, ABD'nin Peru büyükelçisi Lisa Kenna'yı göstericilere karşı Cumhurbaşkanı Boluarte, ordu ve polisi koordine etmekle ve bunlara "emir" vermekle suçladı. 

Perulu Oligarklar, Castillo’yu hiç sevmedi

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Peru’da da sermayenin talep ve şikayetleri siyasetin şekillenmesinde etkili oluyor. Özellikle uluslararası sermayenin menfaatleri ülkeler açısından yıkıcı oluyor. Ancak Peru’da kriz daha derin. Peru’da halkın çıkarlarından ziyade seçkinlerin çıkarları genel çerçevenin oluşmasında belirleyici. Halkın, siyasetin ve ordunun tutumu toplumsal bir yapının dekoratif bir figüründen öteye gitmiyor.

Peru Oligarşisi, Castillo hükümetini başından beri hiç istemedi ve darbe çabalarını gizlemedi. Hatta daha Castillo başkan olarak yemin etmeden önce oligarşi, Castillo'yu iktidarı almasını engellemekle tehdit ettiler ve Castillo karşıtı gösterilere aktif olarak katılarak slogan bile attılar.

Castillo, Peru iş dünyasının çatı örgütü olan CONFIEP'in (Peru İşverenler Konfederasyonu, yani patronlar kulübü) ve çok uluslu madencilik şirketlerinin taleplerini karşılamak için  birçok taviz vermesine rağmen onları tatmin edemedi. Hatta oligarkların bakan/bakanlar kurulu/başbakan değiştirme taleplerini bile büyük bir hızla gerçekleştirdi. Üstelik bazı maden şirketlerinde işçilerin eylemlerini ve taleplerini görmezden geldi. Protesto gösterilerini sert bir şekilde bastırdı. Bu dönemde Peru Silahlı Kuvvetlerinin de desteğini aldı. Bu bağlamda ordu ve oligarklar için Castillo kullanışlı zayıf bir siyasi figür olarak değerlendirilirken; Castillo ise kendisini sağlama almak için pragmatist bir siyaset izliyordu. Böylelikle Castillo, kendisini destekleyen kırsal köylü ve kentli işçinin de tepkisini çekti.

Castillo, kendince bir denge politikası yürütüyor olsa da aynı sınıftan gelmediği ve farklı bir etnik kimliği olduğu için Perulu tüm seçkinlerin ontolojik olarak zaten istemediği bir figürdü. Üstelik bu durum, başkanlık ve yöneticilik vasıflarının yetersiz olmasıyla birleşince kendisini görevden almak için nitelikli/niteliksiz bir gerekçe bulmak zor olmadı.

Özellikle Perulu sağ ve siyasi seçkinlerin şiddetle karşı çıktığı temel konu anayasa reformu oldu. Bu konu Castillo ve sol partilerin seçim vaatlerinden biriydi. Castillo, oligarkların tekelleşmesinin önüne geçmek için anayasal reform isterken 2. gensoruyu kongrede kucağında buluverdi. Her ne kadar ilgili kanunu geri çekse de 16 aylık görev süresi boyunca 3 ayrı görevden alma girişimi ile karşı karşıya kaldı. Yani ortalama 5 ayda bir kongrede aleyhine bir gensoru verildi.

Perulu oligarkların başında Amerikalı enerji devleri geliyor. Bunlar başta enerji ve petro-kimya olmak üzere Standard Oil ve WR Grace SA petrol, bankacılık, gümüş, denizcilik ve madencilik gibi alanlarında faaliyet göstermektedir. Bunların dışındaki diğer oligarklar, Grupo Brescia ve Grupo Romero’dur. Grupo Brescia'nın lideri Fortunato Brescia, servetini 1940'larda emlak sektöründe kazanan İtalyan bir göçmen. Oğlu Pedro Brescia, ailenin varlıklarını madencilik ve imalat sektörlerine doğru genişletti. Ulusal endüstrinin en büyük devlet yardımı ve korumasını aldığında; Grupo Brescia, Peru'daki en büyük tekstil komplekslerinden biri olan La Union'ı yönetiyordu.

Latin Amerika'da yaygın olduğu gibi, aileler çatı şirketleri kontrol ediyor. Bazı durumlarda, bu aile grupları ilk kardeşleri (Rodriguez de Leche Gloria örneği gibi), diğer durumlarda çocukları diğer akrabalarından ayrılmış ebeveynlerden (Belmont ailesi) oluşuyor. Ancak diğer şirketler de onların kuzenleri ve/veya yeğenlerinin (Brescia ve Romero) yönetimine dayanıyor.

Grupo Romero, ülkenin en büyük finans grubu Banco de Credito’nun sahibi olmanın yanı sıra Lima siyasetinde de belirleyici bir güce sahip. New York Menkul Kıymetler Borsası'nda hisse satan ilk Perulu şirket. Grupo Romero, Şili ve İspanyol sermayesiyle ortaklaşa elektrik enerjisi dağıtımı yapan Edelnor şirketini satın aldı. Romero ve Brescia Grupları ülkedeki en güçlü ve zenginler arasında yer alırken, neoliberal ekonomi politikaları sayesinde elde ettikleri kârlar, Peru'da faaliyet gösteren çok uluslu şirketlerin elde ettikleri kârlarla karşılaştırıldığında sönük kalıyor. Örneğin, Peru'daki ana bakır madenciliği şirketinin sahibi olan ABD merkezli Güney Peru Bakır Şirketi hem ülke hem de dünya bakır fiyatı endeksini etkileyebilecek güce sahip.

Buna rağmen Perulu yerel oligarklar, 1970'lerde kendilerine servet getiren milliyetçi ideolojiden ustalıkla liberal ve küreselciliğe geçiş yapan zengin adamlardı. Bu iki eski oligarkın dışında Benavides, Hochschild, Del Castillo, Marsano gibi oligark ailelerde bulunuyor.

Peru’da 2022 yılı itibariyle en zengin oligark Intercorp’tur. Ülkedeki eczanelerin yüzde 70'ine sahip. Sahibi, Peru'nun en zengin adamı Carlos Rodriguez-Pastor. Peru’daki oligarklar aynı zamanda Bolivya, Şili ve Ekvador'da faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla bu ülkelerde yaşanan siyasi ve toplumsal krizin sebepleri ve sonuçları üzerinde de etkileri var. Bu aile şirketlerinden 9’u Şili'de (Brescia, Romero, Rodriguez, Belmont Grana, Hochschild, Fishman, Quevedo, Verme, Wiese), 7’si Ekvador'da (Romero, Rodríguez Pastor, Rodriguez, Belmont Grana, Belmont Dauelsberg, Fishman ve Rizo Patron) ve 6’sı Bolivya’da (Romero, Rodriguez Pastor, Rodriguez, Belmont Grana, Belmont Dauelsberg) faaliyet gösteriyor. Bu oligark ailelerden üçünün (Brescia, Romero ve Rizo Patron) serveti 19. yüzyıldan geliyor. Bunlar, çok uzun oligarşik egemenlik dönemi (1895-1968), devletçi dediğimiz ikinci dönem (1968-90) ve neoliberal dönemde de (1990-günümüz) ülke siyasetini ve ekonomisini derinden etkileyen olayların içinde yer almıştır.

Dolayısıyla Perulu oligarkların istihbarat teşkilatından silahlı kuvvetlere, kongreden yargıya kadar geniş bir alanda girift ilişkileri söz konusu. Peru, demokrasiye güveni en az, resmi görevlilere güvensizliği en fazla olan Latin Amerika ülkelerinden birisi. Perulular, siyasi sınıfın ülkede asgari dönüşümler ve temel adalet ilkeleri yerine; yalnızca kendi sürekliliğine ve kendilerini korumayı amaçladığına inanıyor. Son karşı darbe ile bu görüşü test etmiş oldular.

Başkanlığı üstlendikten kısa bir süre sonra, Castillo hükümeti de ülkenin bu paradoksundan etkilendi ve ülkeyi yönetemedi. Böylece darbeyi açık hale getirdi.  Nitekim Castillo da diğer devrik başkanlar gibi siyasi rotasını kaybetti ve bir ikilemle karşı karşıya kaldı. Ya değişim veya statükoyla uyum sürecinde ilerlemek üzere pragmatist bir örgütlenme istedi. Ancak 16 ayda 5 kez kabine ve 80’den fazla bakan değiştirince istikrasızlık peşini bırakmadı. Dolayısıyla Castillo ya hayatta kalmak için pragmatizme öncelik verecekti veya idealist fikirlerinin peşinden gidip son kullanma süresini daha öne çekip statükoyu karşısına alacaktı. Ancak Castillo iki senaryoyu birden oynamaya kalkınca koltuğundan oldu.

Bundan sonrası, Peru halkı için bir istikrarsızlık sarmalından öte anlamlar taşımıyor. Ülke de yapısal ve köklü problemler olduğu için demokratik bir değişimden başka herhangi bir yolun ülkeyi yıkıma götüreceği aşikar. Ancak öncelikle ülkenin sakinleşmesi gerekiyor. Bunun için önce Boluarte hükümetinin istifası ve en erken seçimin elzem olduğu söylenebilir.

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.