×
EKONOMİ

ANALİZ

Para Politikasının Yönetimi

Para politikalarının sonuç vermesi, merkez bankalarına olan güven, piyasa paydaşlarının beklentileri ve oyun kurucu kurumsal yapıların kararlarıyla ilişkilendirilebilir.
GELİŞMEKTE OLAN ülkelerin temel makro ekonomik sorunları arasında tasarruf yetersizlikleri geliyor. Bu ülkelerin tasarruf açıklarını kapatabilmeleri yabancıların birikimlerini kendilerine çekebilmelerini gerektiriyor. Sermaye hareketliliği olarak da ifade edebileceğimiz bu durum sadece fonların gittiği ülkeler açısından bir avantaj oluşturmuyor. Sermaye sahipleri açısından da yatırımların çeşitlendirilerek riskin azaltılması ve dış dünyanın sağlayacağı yüksek faiz oranlarının karlılığa dönüştürülmesi gibi imkanlar sunuyor.

Sermayenin gittiği ülkelerde kur ve faiz oranlarını dizginlemesiyle oluşan iyileşme, aniden ve hacimli oranlarda gittikleri ülkelerden çıkmaları (sudden stop theory) durumunda ise büyük bir kırılganlığa dönüşebiliyor. Bu durumun yol açtığı problem alanlarından birisini ekonomi liteatüründen hareketle döviz krizleri olarak tanımlamak mümkün. Yani uluslararası para piyasalarında ilgili ülkenin para birimine dönük arz ve talep uyuşmazlığı durumunun oluşması… 

Söz konusu uyumsuzluğu engellemenin, yönetmenin veya gidermenin para politikasının alanına girdiğini söyleyebiliriz. Çünkü para politikasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamak. Bu bağlamda kurların fiyatlara geçişkenliği etkisi nedeniyle döviz piyasasında oluşan dalgalanmalar hem fiyat istikrarı açısından hem de ekonominin bütünü için oldukça önem arz ediyor.

Serbest dalgalı kur rejimlerinde merkez bankalarının kur hedeflemesi gibi bir misyonları yok; ancak döviz kurunun fiyatlara geçişi (exchange rate pass-through) nedeniyle sürekli izlenen bir gösterge. İhtiyaca binaen döviz alım satım ihaleleriyle kura müdahale edilmesi söz konusu olabiliyor. Kurun ekonomide başat bir değişken olmasına neden olan bir diğer husus kamu ve özel kesimin döviz cinsinden borçları. Kurdaki bozulmaların bu kalemlerde oluşturduğu maliyetler, bu etkinin hacmine göre bir kaç yıl veya daha uzun yıllar, ülkeleri geriye götürebiliyor. Borç ödeme periyotlarının uzamasına neden oluyor.

Tam da bu noktada para politikası, aslında etkili ve hızlı araçlara sahip olan bir politika aracı olmasına rağmen üç nedenle yetersiz kalabilir. Bu etkisizliğe yol açan nedenlerden ilki siyasi müdahalelerdir. Para politikasının doğrudan ve yalnızca merkez bankası tarafından yönetilmediği algısını oluşturacak siyasi girişimler, bankanın belki de politika faizi kadar önemli bir silahı olan kredibilitesini aşındırır. Bu bağlamda takip edilen önemli paramatrelerden biri merkez bankası başkanlarının görevde kalma süreleridir. Görev sürelerinin oldukça kısalması, merkez bankasının temel amacı olan fiyatı istikrarını sağlamaya dönük atılan adımların hemen arkasından görevden almaların gerçekleşmesi hem para politikasına hem de merkez bankasına güveni sarsar. Bunun en büyük maliyeti ise zamandır. Güvenin yeniden tesis edilebilmesi ve ekonomik birimlerin bankaya yeniden itibar edebilmesi için kaybedilen zaman…

Para politikasını etkisiz bırakabilecek ikinci etken, kararların etkisini gölgede bırakabilecek daha büyük oyuncuların alacağı aksiyonlardır. FED, ECB, BOJ gibi merkez bankalarının duruşlarının, iletişim politikalarının (açıklamalarının) tüm küresel finansal piyasaları özellikle de gelişmekte olan ülkelerin para piyasalarını doğrudan etkilemeleri söz konusudur. ABD’de enflasyon beklentisinin tahvil faizlerini nasıl artırdığını ve gelişen piyasa ekonomilerinin para birimlerinde nasıl değer kayıplarına yol açtığını geçtiğimiz ay birlikte gözlemledik. 

Para politikasının etkinliğini azaltabilecek üçüncü husus olarak piyasa paydaşlarının beklentileri ifade edilebilir. Bir merkez bankası politika faizini kendi segmentindeki ülkelerden daha yüksek tutsa bile, onun bu hamlesi, enflasyonun artma eğiliminde olmasının negatif reel faiz getirisi oluşturma ihtimali nedeniyle dolarizasyonu durdurmakta yetersiz kalabilir. Buradan hareketle enflasyonu dizginlemekte de…

Sonuç itibariyle para politikalarının sonuç vermesini merkez bankalarına olan güven, piyasa paydaşlarının beklentileri ve oyun kurucu kurumsal yapıların kararlarıyla ilişkilendirebiliriz. Bütün bunların yanında para politikasının sonuç verebilmesi için para politikasının bir tasarıma sahip olduğuna inanılması gerektiğini de not etmeliyiz. 

AHMET EKREM KAYA

1987 yılında Ankara’da doğdu. Lisan ve yüksek lisans eğitimlerini Marmara Üniversitesi İktisat bölümünde tamamladı. Doktora çalışmasını uzun süre araştırma görevlisi olarak bulunduğu Gebze Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. Makro iktisat ve parasal iktisat konularıyla ilgilenen Kaya, halen İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finans bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapıyor.