ANALİZ
Nijerya Petrol Sektöründeki Düşüş ve Nijer Deltasında Kriz
Uluslararası şirketlerin Nijerya’da çoğunluğu Nijer Deltası’nda bulunan karasal petrol tesislerinden çekilmesi ülkenin enerji sektöründe büyük bir durgunluğa yol açmış durumda.
GEÇMİŞTE SHELL'DE görev alan üst düzey bir ekonomist, zengin petrol kaynaklarına sahip Nijerya için “taçtaki bir mücevher” benzetmesini kullanmıştı. Bu benzetmenin yapılmasında tabii ki Birleşik Krallık’ın, 1930’ların başından beri, sömürgesi Nijerya’nın pek çok bölgesinde gerçekleştirdiği oldukça karlı petrol ve doğal gaz projelerinin etkisi vardı. Ülkede “Nijerya Shell Petrol Geliştirme Şirketi” (Shell Petroleum Development Company of Nigeria-SPDC) adıyla faaliyetlerini sürdüren Shell’in kapasitesinin Ekim 2003’te günlük 1 milyon varil petrole ulaştığı bilinmekte. Ayrıca şirket, Nijerya’nın Bonga bölgesinde ilk derin su petrol sahasına sahip oldu ve ilerleyen süreçte burada petrol ve doğal gaz üretimine başlandı.
Ancak aradan geçen yıllar sonrasında Nijerya’nın karadaki petrol sahalarındaki üretim düşmeye ve ülkenin petrol sektöründe, özellikle de Nijer Deltası bölgesinde çeşitli sorunlar baş göstermeye başladı. Böylece Shell için ‘taçtaki o parlak mücevher’ giderek ışıltısını kaybetmeye başladı. Birkaç yıl süren karar aşaması sonrasında Ocak 2024’te Shell, Nijerya’daki karasal operasyon sahalarını Renaissance adlı bir konsorsiyuma sattığını duyurdu. Konsorsiyum, ND Western, Aradel Energy, First E&P, Waltersmith adlı yerel petrol arama ve üretim şirketleri ile İsviçre merkezli bir ticaret ve yatırım şirketi olan Petrolin'den oluşuyor.
SPDC ve Renaissance Konsorsiyum arasındaki satış sözleşmesinde dikkat çekici bazı unsurlar bulunmakta. Öncelikle Konsorsiyum Shell’e 1,3 milyar dolarlık bir ödeme yapacak ve sonrasında önceki alacaklarla ilgili ilave bir 1,1 milyar dolarlık ödeme yapacak. Sonuçta toplam satış bedeli 2,4 milyar dolar olacak. Ancak Shell, SPDC’nin finansman ihtiyaçlarını karşılamak için 1,2 milyar dolarlık kredi sağlayabilecek. Bunun haricinde ülkedeki doğal gaz projeleri için de 1,3 milyar dolarlık ilave bir kredi olanağı da bulunuyor.
Satış işlemleri tamamlandığında SPDC, Nijerya’da petrol ve doğal gaz sektöründe hatırı sayılır büyüklükteki projelerini devretmiş olacak. Şirketin 2022 yılı sonu itibarıyla Nijerya’da yaklaşık 458 milyon varil kanıtlanmış rezervi bulunduğu bilinmekte. SPDC, ülkede 15 kara petrol lisansına ve üç sığ su lisansına sahip olarak Nijerya’da 260’tan fazla petrol kuyusu, 56 gaz kuyusu ve 6 gaz tesisini işletiyor.
Shell ve alt kuruluşu SPDC’nin bu tarihi kararı sektörde alınmış tek karar değil. Son yıllarda Exxonmobil, TotalEnergies ve Eni gibi diğer uluslararası petrol şirketleri de Nijerya pazarından çekilme kararı aldı.
Peki petrol şirketleri neden ayrılıyor?
Nijerya’da karasal operasyonlar, uluslararası petrol şirketleri için uzun süredir oldukça sorunluydu. Petrol boru hatlarının vandalizmi, petrol hırsızlığı, üretim alanları ve boru hatları çevresinde petrol sızıntıları ve çevresel bozulma, bölge halklarının şirketlere tepkisi bu sorunların başlıcaları. Nijer Deltası’ndaki topluluklar zaman zaman Shell ve diğer uluslararası petrol şirketlerine yaşadıkları mağduriyet nedeniyle büyük maliyetli davalar açmakta. Örneğin 1970’te Nijerya’nın güneydoğusundaki Ogoniland’da Shell’in faaliyet gösterdiği bölgede büyük bir petrol sızıntısı yaşandı ve binlerce varil petrol tarım arazilerine ve su kaynaklarına karıştı. Bu sızıntı hem bölge halkının sağlığını doğrudan tehlikeye soktu hem de buradaki temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığa büyük zarar verdi. Bu yıkıma rağmen alınmayan önlemler nedeniyle bölgede yine sık sık sızıntılar yaşandı. Öyle ki Nijerya Hükümetine göre 1970-2000 yılları arasında 7.000’den fazla sızıntı meydana geldi. 2008 ve 2009 yıllarında yaşanan iki büyük sızıntı nedeniyle Nijerya’da açılan davada ise Abuja Yüksek Mahkemesi Shell’in Ogoni halkına 110 milyon dolar tazminat ödemesine karar verdi.
Büyük petrol şirketlerinin bölgede karşılaştıkları tek sorun sızıntılar nedeniyle açılan davalar ve ödenen yüksek tazminatlar değil. Nijer Deltası’nda uzun yıllardır Nijerya Hükümetine ve petrol şirketlerine yönelik zaman zaman şiddeti de araçsallaştıran toplumsal ve militarist oluşumlar mevcut. Bu oluşumlardan en bilineni 1990 yılında Ken Saro-Wiwa liderliğine kurulan “Ogoni Halkının Hayatta Kalma Hareketi”dir (The Movement for the Survival of the Ogoni People-MOSOP). 1990’larda yaklaşık 700.00 üyesi olan örgüt, Abuja yönetimine ve Shell’e karşı, yaşadıkları çevreyi petrol çıkarmak için yok ettikleri ve elde ettikleri gelirlerden kendilerine hiçbir fayda sağlanmadığı gerekçesiyle bir mücadele başlattı. MOSOP’un ülkede düzenlediği gösteriler Nijerya polisi tarafından aşırı şiddet uygulanarak bastırılmış, aralarında kurucusu Ken Saro-Wiwa’nın da olduğu örgüt liderleri tutuklanarak idam edilmiştir. MOSOP liderlerinin etkisiz hale getirilmesi sonrasında da Ogoni ve çevresinde yaşadıkları mağduriyet nedeniyle protestolar düzenleyen ve şiddeti araçsallaştırmayan çok sayıda çevre aktivisti tutuklandı. Nijerya’daki bu tutuklama haberleri uluslararası alanda insan hakları örgütleri tarafından kınanmış, Abuja yönetimi ve uluslararası petrol şirketlerine yönelik sert eleştiriler yapılmıştır.
Nijer Deltası’nda yaşanan bu gerilimli olaylara rağmen petrol sahalarının çevreye ve bölge halkına yönelik tehditlerinin bertaraf edilmemesi üzerine 2005 yılı sonlarında yeni bir mücadele grubu ortaya çıkmıştır. “Nijer Deltası'nın Kurtuluşu Hareketi” (Movement for the Emancipation of the Niger Delta- MEND) bölgede çıkarılan petrol zenginliğinden halkın faydalanamadığı ve bu petrol çıkarma işlemlerinin çevrede yarattığı yıkımdan gördükleri zarar nedeniyle hem Nijerya Devletine hem de buradaki çok uluslu şirketlere karşı sert bir mücadele yürütmeye başladı. MEND üyeleri Nijer Deltası’nda petrol üretim tesisleri, boru hatları ve alt yapılarına sabotajlar düzenleyip, gasp, insan kaçırma ve silahlı saldırılarla bölgede petrol şirketlerinin faaliyetlerini sekteye uğratmakta, çalışanları ve mal varlıklarını tehdit etmekte. Örneğin 2006 yılında örgüt üyeleri, Port Harcourt’ta İtalyan petrol şirketi ENI’nin faaliyet alanına saldırılar düzenleyerek 9 şirket çalışanını öldürdü. Aynı saldırıda bölgedeki bir banka da MEND tarafından soyuldu. Bu gelişmeler sonrasında ENI, Port Harcourt sahasındaki çalışmalarını askıya almak zorunda kaldı. Mayıs 2008 yılında ise MEND, Shell’in işlettiği günde 170.000 varil petrolün geçtiği boru hatlarına saldırdı. Bir ay sonra örgüt yine Shell’in işlettiği kıyıdan 120 km uzaklıktaki Bonga petrol platformuna saldırarak ülkenin petrol üretiminin %10’unun durmasına neden oldu. Sonuç olarak son yıllarda buna benzer gelişmelerin yaşanması petrol şirketlerinin faaliyetlerini giderek daha fazla tehlikeye soktu. Düşen üretim ve verimliliğin de hesaba katılması sonucu birçok proje ya durduruldu ya da yerel şirketlere devredildi.
Uluslararası şirketlerin Nijerya’da çoğunluğu Nijer Deltası’nda bulunan karasal petrol tesislerinden çekilmesi ülkenin enerji sektöründe büyük bir durgunluğa yol açtı. Henüz yeni göreve başlayan, çeşitli siyasi ve ekonomik krizlere çözüm arayan Başkan Bola Ahmed Tinubu için de bu durum büyük bir sorun teşkil etmekte. Ülkenin ekonomisinin de büyük oranda petrol ve doğal gaza bağımlı olduğu düşünüldüğünde, Nijerya ekonomisini önümüzdeki yıllarda önemli sorunlar beklediği söylenebilir. Bu nedenle Başkan Tinubu, bir başkanlık yönergesi yayımlayarak petrol sektöründe uygun bir yatırım ortamı oluşturulması için girişimleri başlattı. Bu girişimde ayrıca çok uluslu şirketlerin satış haberleri sonrasında gündeme oturan tasfiye işlemleri ve çevresel tahribatın giderilmesine yönelik de bir çerçeve çizilmeye çalışıldığı açıklandı. Çünkü özellikle Shell’in Satış işlemleri sonrasında Uluslararası Af Örgütü’nün de aralarında olduğu çok sayıda insan hakları örgütü ve bölgedeki Nijeryalı aktivistler, çevre kirliliğiyle ilgili çalışmaların ve gelecekteki olası sızıntıların önlenmesi için boru hatları ve alt yapı bakımlarının Shell tarafından yapılması gerektiğini vurguladı. Bu aktörler eğer bahsi geçen önlemler alınmazsa Nijerya Devleti’nin SPDC’nin satışını önlemesi gerektiği konusundaki ısrarlarını da sürdürmekte.
Büyük tartışmalara neden olan Shell’in Nijerya’daki petrol sahalarını devretmesi, esasında Shell’in Nijerya’daki petrol ve doğal gaz sektöründen tamamen çekildiği anlamına gelmiyor. SPDC satışı sonrasında bile Shell'in Nijerya'da hâlâ üç ana işletmesi bulunuyor. Bunlar Gine Körfezi’nde derin sularda petrol ve doğal gaz çıkaran SNEPCO, yurtiçi doğal gaz taleplerini karşılatan Shell Nijerya Gazı ve güneş enerjisine odaklanan Daystar Power. Netice olarak; önümüzdeki süreçte hem daha verimli hem de daha güvenli olması nedeniyle Shell ve diğer çok uluslu şirketlerin offshore petrol ve doğal gaz alanlarına odaklanması bekleniyor. Odaklar karadan kayarken, Nijerya Devleti’nin karadaki tesislerin tasfiyesi, çevreyle uyumlu bir şekilde yeniden işletmeye verilmesi ve var olan tahribatın giderilmesi için çok uluslu petrol şirketleriyle kararlı, kapsamlı ve şeffaf bir strateji geliştirmesi zorunludur.
Lisans ve Yüksek Lisansını Uluslararası İlişkiler alanında Akdeniz Üniversitesinde tamamlayan Yıldırım Çinar, Yüksek Lisans tez aşamasında Fransa’da Institut D’etudes Politique de Rennes’de bulundu. Doktora derecesini ise Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden aldı. Doktora tezinin başlığı “Sahraaltı Afrika’da Devlet İnşası ile Terörizm İlişkisi: Nijerya ve Boko Haram Örneği”dir. Yazar şu anda TASAM Afrika Enstitüsü’nde Eş Direktör olarak görev yapmaktadır.
İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilen yazarın başlıca çalışma alanları Bölgesel Çalışmalar, Türkiye-Afrika İlişkileri, Afrika Çalışmaları, Afrika’da Güvenlik Meseleleri, Güvenlik Çalışmaları, Radikalizm ve Terörizmdir. Yıldırım Çinar, çok sayıda makale/kitap bölümü yanında Afrika Politikası: 21. Yüzyılda Güvenlik, Refah ve Demokrasi Arayışı ve Küresel Aktörler ve Büyük Güç Rekabeti başlıklı iki kitabın editörleri arasında yer almaktadır. Bunların dışında yazar, Afrika meselelerine yönelik olarak ulusal ve uluslararası basında yer almaya ve çeşitli projeler üzerinde çalışmaya devam etmekte.