ANALİZ
“Mutlak Liderlik”: Çin’de Ordu-Siyaset İlişkileri
Son dönemde Çin yönetimi, sivil-askeri ekonominin entegrasyonu etrafında bir askeri modernizasyon hamlesi başlatmış durumda. Ordunun hukuka bağlı yönetişimi ve yolsuzlukla mücadele stratejileri ise ordunun iç yönetişimindeki aksaklıkları gidermeyi amaçlıyor.
ORDU İLE SİYASİ ERK arasındaki mücadele, tarih boyu pek çok alanda rekabete sahne olmuştur. Günümüzün karmaşık uluslararası güvenlik ortamında, devletlerin silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu ve etkinliği, ulusal savunma kabiliyetlerini artırma amacıyla öncelikli hale gelmiş durumda. Çin Halk Cumhuriyeti örneğinde, bu süreç iki ana aşamada ilerliyor: Bir yanda ordunun askeri modernizasyon, hukuk temelli yönetişim ve yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda güçlendirilmesi hedeflenirken; diğer yanda, Xi Jinping'in 2012'de Çin Komünist Partisi (ÇKP) Genel Sekreteri ve Merkezi Askeri Komisyon Başkanı olmasıyla başlayan “Yeni Dönem Çin Komünist Partisi'nin İnşası” yönünde atılan adımlarla birlikte, partinin ordu üzerinde mutlak egemenliğinin sağlanmasına odaklanılmakta. Çin’in silahlı kuvvetlerini temsil eden Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) da bu yeni dönemde önemli bir dönüşüm sürecine girdi. Bu dönüşüm özellikle "partinin mutlak liderliği ilkesi" etrafında, ÇKP liderliğinin askeri konularda kesin yetkisini ve yönlendirmesini vurguluyor.
2012 yılında gerçekleştirilen 18. Parti kongresinin ardından, partinin ordu üzerinde etkinliğini arttırmaya yönelik başlatılan bu dönüşüm sürecinin işaret fişeği, 2014 yılında gerçekleştirilen Yeni Gutian Konferansı ile atıldı. Bu konferansa Merkez Askeri Komisyon Başkanı rolüyle katılan Xi Jinping, gerçekleştirdiği konuşma esnasında ordu yönetişiminde uygulanacak olan ilkeler bütününü, etkinliğe katılım gösteren üst düzey askeri yetkililere açıkladı. Bu direktiflerin ilk maddesini ise ordunun parti liderliğine yönelik ideolojik bağlılığını kuvvetlendirmek oluşturdu. Diğer taraftan, 2017 yılındaki 19. Parti Kongresi, yeni dönemde Çin özelliklerine sahip Sosyalizmi korumak ve geliştirmek için temel bir strateji olarak, ÇKP’nin HKO üzerindeki mutlak liderliğini sürdürmeyi teşvik etmekte ve Parti anayasasında Merkezi Askeri Komisyon (MAK) içerisinde “Başkan Sorumluluğu Sistemi”ni kurarak Xi Jinping’in ordu üzerindeki rolünü güçlendirmekteydi. Bu gücün en net ifadesi, Merkezi Askeri Komisyon tarafından "MAK Başkan Sorumluluk Sistemini çok yönlü ve derin bir şekilde yürütmek" başlığı altında yayınlanan kılavuzdaki şu paragraftan anlaşılmaktadır:
“[Çin ordusu] Xi Jinping'in “Yeni Bir Çağ İçin Çin Özelliklerine Sahip Sosyalizm Düşüncesi”ni kılavuz olarak almalı, Xi'nin orduyu güçlendirme konusundaki düşüncelerini tam olarak uygulamalı, ÇKP'nin mutlak liderliğini takip etmelidir… Tüm ordu kesinlikle sadık, saf ve Xi'ye güvenir olmalı ve Başkan Xi'nin emrini yerine getirmeli, emrine cevap vermeli ve asla endişelenmesine izin vermemelidir.”
Üçüncü olarak 2018 yılında düzenlenen “Parti İnşasına İlişkin Merkezi Askeri Komisyon Toplantısı”nda Xi Jinping HKO içindeki her türlü çalışmanın parti komitelerinin birleşik liderliğine sunulmasının ve tüm önemli konuların parti komiteleri tarafından tartışılıp karara bağlanması için stratejilerin geliştirilmesinin önemini vurgulayacaktı. O toplantıda Xi Jinping ayrıca, silahlı kuvvetler üzerinde mutlak parti liderliğinin sürdürülmesi, tam ve katı parti yönetiminin uygulanması ve ordunun savaşa hazırlığının ve muharebe kabiliyetinin vurgulanması gerektiğini de ifadelerine ekledi.
Kronolojik eksende ilerleyen bu üç noktanın yanı sıra Çin yönetim sistemi içerisinde pek çok kurumsal/siyasi düzenlemeler gerçekleştirilmiştir ve böylece ordu üzerindeki dönüşümün hızlandırılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda ön plana çıkan “iki güvence” ilkesi Çin'de ordu ve siyasi liderlik arasındaki sıkı bağı vurgulayan ve ÇKP'nin askeri kuvvetleri tamamen kontrol etme amacını yansıtan bir ilke. Bu ilkenin ilk aşamasını ideolojik güvence oluşturur ki bu, ordunun ÇKP’nin ideolojik çizgisine bağlı kalacağının, ÇKP politikalarını benimseyeceğinin ve parti liderliğine uyum sağlayacağının kanıtı. İkinci güvence ise operasyonel güvence. Bu kavram kısaca ordunun yürüttüğü operasyonel faaliyetlerin ve ordu yönetiminin ÇKP tarafından denetlenmesini içeriyor. Bu ilke askeri liderlerin parti politikalarına ve direktiflerine tam bir bağlılık içinde hareket etmelerini zorunlu kılıyor ve ordunun partiye koşulsuz bağlılığını temin ediyor. Böylece Çin siyaset sistemi içerisinde ordu iki güvence ile hem teorik hem de pratik olarak ÇKP’ye bağlanmış ve her aşamada partinin kontrol mekanizmasıyla ilişkilendirilmiş durumda.
Xi Jinping’in mutlak zaferinin altını çizen 20. Parti kongresinin ardından ordu içerisinde de Başkan Sorumluluk Sistemi’nin kapsamını derinleştirecek ve genişletecek adımlar atıldı. Bu kapsamda yeni yönergeler, yönetmelikler ve bir eğitim planı oluşturuldu. Bugün geldiğimiz noktada HKO içerisindeki tüm kademeler için Başkan Sorumluluk Sistemi’nin uygulanması “en yüksek siyasi görev” olarak vurgulanıyor. Ordunun ÇKP’ye ve lider Xi Jinping’e tam bağlılığı böylece bir esas olarak her alanda kendine yer bulmakta. Daha geniş bir çerçeveden bakıldığı zaman küresel rekabetin artan gerilimi, ordunun partiye olan mutlak bağımlılığı kadar kendi kapasitesini maksimize etmesi ve savaş yeteneğini yükseltmesi hususlarını da ön plana çıkarıyor. Bu kapsamda Xi Jinping’in 21. yüzyılda Çin’in yüzleşeceği tehditler karşısında ordusuna savaşa hazır olma emrini iletmesi önemli ve dikkat çeken bir husus.
Bu doğrultuda HKO’nun 100. Yıldönümü ve buna yönelik hedefler önemli bir yol haritasını beraberinde getiriyor. “Büyük Çin Rüyası”nın gerçekleşmesi noktasında gerekli unsurların başında gelen ordunun modernizasyonu, savaş kapasitesinin geliştirilmesi ve 2049 yılına kadar her anlamda dünya standartlarında bir orduya sahip olunması hedefi HKO’ya gerekli motivasyonu sağlıyor. Özellikle 20. Parti Kongresi ve Temmuz 2023’te gerçekleştirilen “ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Bürosu'nun Yedinci Çalıştayı” bir taraftan partinin ordu üzerindeki mutlak liderliğinin altını kalın hatlarla çizerken diğer taraftan askeri yönetişim başta olmak üzere kuvvetler arası entegrasyon, bütünleşik ulusal stratejik sistem, ÇKP’nin alt birimleriyle ordunun istişaresi vb. noktaların önemini vurguluyor.
Sonuç
Günümüzde askeri harcama bakımından dünyada ikinci sırada yer alan ve başta deniz ve hava olmak üzere HKO’nun tüm unsurlarının modernizasyonuna stratejik ve ideolojik önem sarf eden bir Çin Halk Cumhuriyeti portresi karşımıza çıkıyor. Büyük Güç Rekabeti ve Ukrayna Savaşı ekseninde küresel sistemde artan gerilim, küresel askeri harcamaları artırdığı kadar siyasi yöneticilere orduları üstündeki hakimiyeti sağlamlaştırma ihtiyacını da hissettiriyor. Bu noktada Çin tarafından talep edilen ordunun partiye mutlak bağlılığı, her aşamada siyasi karar vericiye tam itaati ve güveni enjekte etmeyi amaçlayan bir stratejiler bütünüdür. Özellikle 18. Parti kongresi ve Xi Jinping’in liderliğiyle ön plana çıkmaya başlayan bu strateji ağı, ilerleyen süreçte farklı kurallar bütününü ve yol haritalarını birbirini eklemleyerek ilerlemiştir.
Bugün geldiğimiz noktada HKO ordusu için sivil-askeri ekonominin entegrasyonu süreci Çin’in ekonomik yükselişini orduya yönlendirerek bir askeri modernizasyon hamlesini başlatmış durumda. Ordunun hukuka bağlı yönetişimi ve yolsuzlukla mücadele stratejileri ise HKO’nun iç yönetişimindeki aksaklıkları gidermeyi amaçlamakta. ÇKP’nin ordu üzerindeki mutlak liderliğinin vurgulanmasındaki bir başka amaç da tıpkı 20. Parti Kongresi’nde iletildiği gibi Çin’in lideri olmadan ulusal güvenliğini sağlama becerisinden yoksun olacağı mesajının verilmesidir. Bu mesaj lider odaklı bir ordu mekanizmasını güçlendirirken aynı zamanda partinin ve liderin uyguladığı stratejilerin ordunun tabanına hızlı yayılımını da kolaylaştırıyor.
Buna verilebilecek en net örneklerden biri Nisan 2022 tarihinde ilan edilen “Küresel Güvenlik Girişimi”dir. Çin’in kapsamlı ulusal güvenlik konseptinin uygulama araçlarından biri olan bu girişim, iç güvenlikle dış güvenliği birbirine entegre ederek HKO’ya potansiyeli yüksek, küresel bir misyon da yüklüyor. Xi Jinping’in “küresel sistemde bir asırda görülmemiş büyük değişimlerin yaşandığına ve yeni bir bilimsel, teknolojik ve askeri devrimin geliştiğine” yönelik sıklıkla vurguladığı ifadeler, ilerleyen süreçte başta yapay zeka ve 5G olmak üzere tüm bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin orduya entegre edileceğinin göstergesi. Nitekim 20. Parti Kongresi’nin ardından teknoloji ve bilim alanındaki önemli başarılara sahip isimlerin ÇKP’nin üst düzey kadrolarına atanması ve partinin ordu üzerindeki etkisi vesilesiyle bu isimlerin ordunun dönüşümünde etkili olacakları gerçeği, HKO’nun dönüşümüne yönelik yeni ipuçlarını ortaya çıkarıyor.
Lisans derecesini 2016’da Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı’ndan “Bölgesel İhtilaflar Bakımından Güney Çin Denizi ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Bölge Politikaları” başlıklı tez çalışmasıyla mezun oldu. Doktora eğitimi esnasında Tayvan Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen “MOFA Taiwan Fellowship”i kazanarak 2021’de Tayvan’da araştırmalar yapmak üzere National Chengchi Üniversitesi’nin Tayvan Güvenlik Araştırmaları Merkezi’nde (TCSS) misafir öğretim üyesi olarak buldu. Aynı yıl Uluslararası İlişkilerde Kaynayan Sular: Güney Çin Denizi başlıklı kitabını yayımladı. 2020’den itibaren Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nde görev yapmakta olan Doğan aynı zamanda NATO-AB ortaklığında kurulan Finlandiya merkezli Hibrit Tehditlerle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’nin (Hybrid-CoE) uzman havuzunun bir üyesi ve NATO Deniz güvenliği mükemmeliyet merkezi (MARSEC COE) kritik altyapılar projesinin akademik danışmanıdır. Çalışma alanları Asya Pasifik bölgesindeki güvenlik kompleksleri, Güney Çin Denizi ihtilafı, gri bölge stratejileri, kritik altyapılar ve hibrit tehditlerdir.