×
LATİN AMERİKA
7.05.2024

ANALİZ

Latin Amerika’da Aşırı Sağın Yükselişi

Latin Amerika’da aşırı sağ siyaset yükselişte. Bölgede yeni sağ hareketin kökleri, Avrupalı muadillerinin aksine göç meselesinden değil, küreselleşme, kürtaj ve sosyalizm karşıtlığından besleniyor.
“SAYIN BAŞKAN!” Javier Milei, Şubat ayında Washington yakınlarındaki Muhafazakar Siyasi Eylem Konferansı'nda (CPAC) Donald Trump'la karşılaştığında kendini zor tuttu. İkili kucaklaştı ve karşılıklı sloganlar attılar; Trump birkaç kez “Make Argentina Great Again” (“Arjantin'i Yeniden Büyük Yap”) derken Arjantin'in yeni başkanı da buna karşılık olarak “Viva la libertad, carajo” (“Yaşasın özgürlük!”) diye haykırdı. 

Aynı konferansta, El Salvador'un popüler otokratik başkanı Nayib Bukele de bir konuşma yaptı. “Küreselleşmenin, ölmek için CPAC'e geldiği söyleniyor,” dedi coşkulu Cumhuriyetçilere. “Size El Salvador'da çoktan öldüğünü söyleyebilirim.” Brezilya'nın aşırı sağcı eski başkanı Jair Bolsonaro 2023'teki konferansın yıldızları arasındaydı. O da tıpkı Trump gibi elinde kanıt olmadığı halde ikinci kez aday olmasının hileyle engellendiğini iddia etti. Destekçileri de bir ayaklanma girişiminde bulundu. 

Bu sahneler Trump ile Latin Amerika'nın aşırı sağcı liderleri arasında sıkı bir uluslararası ittifak kurulduğunu gösteriyor. Bu ittifakın üyeleri arasında, geçmişte Muhafazakar Siyasi Eylem Konferansı (CPAC)'de konuşma yapmış olan Şilili José Antonio Kast da yer alıyor. Bu yeni sağ, Trump'ın nüfuzundan faydalanıyor. Daha uzlaşmacı bir muhafazakar siyaset biçiminden uzaklaşarak saldırgan bir kültür savaşına yöneliyor. 

Latin Amerika’da yeni sağın yükselişi 2018'de Brezilya'da Bolsonaro'nun sürpriz zaferiyle başladı ve bunu 2019'da Bukele'nin zaferi izledi. Şili'de aşırı sağcı, yeni Cumhuriyetçi Parti'nin kurucusu olan Kast, 2021'deki başkanlık seçiminde oyların %44'ünü aldı ve partisi 2023'te anayasa konseyi için yapılan seçimi kazandı. Milei de Kasım ayında sürpriz bir zafer kazandı. Radikal sağın diğer müstakbel liderleri Peru ve Kolombiya siyasetinde kıyasıya mücadele ediyor. 

Avrupa ve Kuzey Amerikalı muadillerinin aksine, Latin Amerika aşırı sağının kökleri, halkın kontrolsüz göçle ilgili kaygılarından beslenmiyor (her ne kadar son zamanlarda ülkelerindeki yönetimden kaçan milyonlarca Venezuelalının gelişiyle bu da bir mesele haline gelmiş olsa da).

Yeni oluşan bu sağ grup, üç özelliği paylaşıyor. Bunlardan ilki kürtaja, eşcinsel ve kadın haklarına şiddetle karşı çıkmaları. İki akademisyen Lindsay Mayka ve Amy Erica Smith'in ifadesiyle “onları birleştiren şey geleneksel sosyal hiyerarşilerin desteklenmesi.” İkinci ayırt edici özellik, suç ve vatandaşların güvenliği konusunda sert bir tutum sergilemeleri. Üçüncüsü ise, bırakın komünizmi, sosyal demokrasiye bile tavizsiz bir şekilde karşı çıkmaları ki bu sebeple gruptan bazı liderler daha küçük bir devlet kurma talebinde bulunuyor.

Bu grubun yükselmesinde etkili olan bazı ortak unsurlar da var. Brezilya ve Arjantin'deki yolsuzluk ve ekonomik durgunluk, El Salvador'daki çete şiddeti ve Şili'deki zaman zaman şiddet içeren “sosyal patlama” gibi krizler bu yükselişe yardımcı oldu. 

Kol Kola Girmiş Kuzenler 

Ancak her lider bu ideolojik unsurların farklı bir karışımını benimsedi. Şili Katolik Üniversitesi'nden Cristóbal Rovira, Latin Amerika'daki aşırı sağcıların “kardeş değil kuzen” olduğunu söylüyor. “Benzerler ama aynı değiller.” 

Bolsonaro'nun seçmenleri, geleneksel aileyi savunduğu için kendisine yaklaşan Evanjelikler ile arazilerinin gasp edilmesinden ve kırsal bölgelerde işlenen suçlardan endişe duyan çiftçiler, ordu ve polisten oluşan otorite yanlısı sağdı. Ancak Bolsonaro, serbest piyasa ve bütçe titizliği konusunda zayıftı. Bukele, güvenliği ilk başkanlık döneminin temel taşı haline getirdi ve El Salvador'un 6,4 milyon vatandaşının 74 binden fazlasını hapse atarak suç çetelerinin üstesinden geldi. Ekonomi politikası ise daha belirsiz ve CPAC'deki iddiasına rağmen “küreselleşme karşıtı” olmadığı açık.

Arjantin'i uzun süreli stagflasyondan çıkarma ve yozlaşmış bir siyasi “kast” olarak nitelendirdiği yapıyı ortadan kaldırma sözü verdiği için seçilen Milei, kendini “anarko-kapitalist” olarak tanımlıyor ve Avusturya serbest piyasa ekonomisi okulunun bir hayranı. Trump'ın aksine ne ekonomik milliyetçi ne de ticaret konusunda korumacı. Ancak son zamanlarda ahlaki konularda akranlarının duruşunu benimsemeye başladı. Hükümeti Arjantin'in kürtaj yasasını iptal eden bir tasarıyı destekliyor ve kamu yönetiminden cinsiyetçi dili kaldıracağını söylüyor. Bukele de aynı yolu izledi. 

Şili’de Antonio Kast, partisinin desteklediği anayasa taslağına muhafazakar ahlak anlayışını yerleştirmeye çalıştı. Taslağın halk oylamasında reddedilmesinin nedenlerinden biri de buydu. Güvenlik ve göç konularında sert politikalar istiyor. “Sınırları kapatmalı ve bir hendek inşa etmeliyiz” diyor. “Devleti küçültmek ve vergi yükünü azaltmak” istiyor. Bolsonaro iklim değişikliği konusunda şüpheci ve aşı karşıtıyken, Kast öyle değil. 

Senin İçin Demokrasi, Benim İçin Değil! 

Sağ popülistlerin demokrasiye karşı tutumları da farklılık gösteriyor. Bolsonaro, seçim sonuçlarını değiştirme girişimiyle, (kendisi bu nedenle polis soruşturması altında,) demokrat olmadığını gösterdi. Bukele, denetim ve denge mekanizmalarını hiçe sayıyor. Cinayet oranını düşürmedeki başarısı sayesinde popülerliği attığı için anayasal dönem sınırlamalarını hiçe sayması mümkün oldu. Bu sayede Şubat ayında ikinci kez seçildi. 

Arjantinli tarihçi Carlos Malamud, Milei'nin “demokratik kurumları küçümsediği açık” diyor ve Milei'nin göreve başlama konuşmasını Kongre yerine destekçilerinden oluşan bir kalabalığa yaparak gelenekleri çiğnediğini hatırlatıyor. Ancak Malamud, Milei'nin yine de parlamentoyu hükümete dahil etmesi gerektiğini öğrenebileceğini de ekliyor. 

“Ben bir demokratım,” diye ısrar ediyor Kast ve rakipleri de aynı fikirde. “Güvenlik ve devletin küçültülmesi konularında Bolsonaro ile aynı görüşleri paylaşıyoruz” diyor. “Ama bu bizim Milei, Bolsonaro ya da Bukele ile aynı olduğumuz anlamına gelmiyor.” Kast'ın da belirttiği gibi, politika tercihleri her ülke için birbirinden çok farklı koşullar altında şekilleniyor. 

Farklı liderlerin akıbetleri de birbirinden farklı. Bukele açık ara en başarılı olanı, bölge genelinde kendisini taklit etmeye çalışanlar var ve sonsuza kadar iktidarda kalması pekala mümkün. Buna karşılık Bolsonaro'nun aktif siyasi kariyeri sona ermiş olabilir. Seçim mahkemesi, yabancı büyükelçilerle yaptığı bir toplantıda oylama sistemini itibarsızlaştırdığı gerekçesiyle 2030 yılına kadar (75 yaşında olacak) aday olmasını yasakladı. Seçim yenilgisi sonrasında askeri bir darbe örgütlemeye çalıştığı iddiasıyla hapse atılabilir. Kendisi ise suçlamaları reddediyor ve politik bir hesaplaşmanın kurbanı olduğunu iddia ediyor. 

Milei'nin geleceği pamuk ipliğine bağlı. Enflasyonu kontrol altına almayı başarırsa 2025'te yapılacak ara seçimlerden güçlenerek çıkabilir. Ancak Kongre ve eyalet valileriyle uzlaşmayı reddederse, o tarihten önce başı belaya girebilir. 

Şili'de Kast, anayasa taslağı sürecinde aşırıya kaçmış gibi görünüyor. 2025'teki seçimlerde merkez sağ iktidara gelebilir. Bu görüşe yakın önemli bir figür, Kast'ın modern Şili'nin çeşitliliğini temsil edemediğini savunuyor.

Nihayetinde bu grup, ortak bir siyasi söylem ve kültürel referanslar etrafında inşa edilen uluslararası bir ağla birbirine bağlı. Kast, daha önce Macaristan'ın popülist lideri Viktor Orban'ın bir müttefiki tarafından yönetilen düşünce kuruluşu Political Network for Values'a (Değerler için Siyasi Ağ) başkanlık ediyor. İspanya'nın aşırı sağcı partisi Vox, çoğunlukla Latin Amerika'daki “İberosfer” olarak adlandırdığı bölgeden gelen aynı görüşteki siyasetçilerden oluşan bir ağ olan Foro de Madrid'i düzenliyor. 

Bu buluşmalar deneyimlerin ve bazen de daha fazlasının paylaşılması için bir fırsat sunuyor. Bukele'nin Venezuela'nın sürgün edilen muhalefetinden danışmanları var. Trump'ın aktivistleri Latin Amerika'daki seçimlerde boy gösterdi. Geçtiğimiz günlerde Bolsonaro tutuklanma korkusuyla iki geceliğine Brezilya'daki Macaristan Büyükelçiliğine sığındı. 

Ancak merkezi bir yönlendirme ya da koordinasyon belirtisi yok. Latin Amerika sağı uzun zamandır Latin Amerikalı solcuların bir araya geldiği Foro de São Paulo'nun son derece organize bir komplo olduğunu iddia ediyordu. Ancak tüm kanıtlar bunun dağınık bir yoldaşlık ağı olduğunu gösteriyor. Görünüşe göre bu durum sağcı akranları için de geçerli.


Bu yazı, The Economist’te, “Latin America’s new hard right: Bukele, Milei, Kast and Bolsonaro” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.