ANALİZ
Latin Amerika Ülkelerinin Rusya'nın Ukrayna İşgaline Tepkisi
Siyasi alanda Rusya'nın eylemleri, halihazırda otoriter, popülist ve solcu hükümetlerin bir bileşimine doğru ilerleyen Latin Amerika’yı muhtemelen daha da kutuplaştıracak.
RUSYA, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da bir devlete karşı en büyük saldırıyı 24 Şubat sabahının erken saatlerinde Ukrayna'yı karadan, denizden ve havadan işgal ederek sergiledi.
ABD Başkanı Joe Biden, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i yalnızlaştırmak için uluslararası bir koalisyon kurmaya çalışırken Latin Amerika ülkeleri şu ana kadar işgale gönülsüz bir tepki verdi.
Kolombiya, Arjantin ve Şili işgali kınadı. Brezilya Rusya'yı kınayan BM kararını destekledi. Küba işgalden bahsetmedi ve ABD'yi suçladı. Kolombiya, Arjantin, Şili ve diğer Latin Amerika ülkeleri güç kullanımını reddetti. Rus birliklerinin Ukrayna'dan bir an önce geri çekilmesi çağrısında bulundu.
Yaptırımların Rusya'nın bankacılık sistemi üzerindeki etkileri muhtemelen Venezuela, Nikaragua ve Küba'yı etkileyecek. En çok enerji, asker ve tarım sektörleri zarar görebilir. Rusya ekonomisini ve bankacılık sistemini hedef alan ekonomik ve siyasi ambargonun Moskova'nın Latin Amerika'daki müttefiklerini cezalandırması bekleniyor. Küba, Venezuela ve Nikaragua, Rusya ile canlı ekonomik ilişkileri nedeniyle yaptırımların etkisini fazla hissedecekler.
Rusya'nın Ukrayna işgali Latin Amerika’da ne anlama geliyor?
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali dünya çapında sonuçlara yol açtı/açıyor. BM Genel Kurulu Rusya'nın Ukrayna işgalini kınayan bir kararı onayladı. Oylama 141 lehte, 5 aleyhte (Beyaz Rusya, Eritre, Kuzey Kore, Suriye ve Rusya'nın kendisi) ve 35 çekimser oyla belirlendi.
Kararın dışında kalmaya karar veren ülkeler arasında Çin ve dört Latin Amerika ülkesi vardı: Bolivya, Küba, El Salvador ve Nikaragua. Moskova'nın tanınmış bir müttefiki olan Venezuela'nın oyu, BM örgütüne olan borçları nedeniyle geçersiz sayıldı.
Rus mevkidaşı ile yaptığı telefon görüşmesinde Venezuela Cumhurbaşkanı Maduro, Ukrayna'daki "özel askeri operasyona" kesin desteğini dile getirdi.
Arjantin ve Brezilya gibi büyük Latin Amerika ekonomileri, Rusya'nın eylemlerine karşı tarafsız duruşları nedeniyle eleştiriliyor. Bununla birlikte, her iki ülke başkanları Alberto Fernandez ve Jair Bolsonaro, kamuoyunun tepkisini ifade etmemiş ve Moskova'ya karşı yaptırımlar uygulamamış olsalar da BM kararına lehte oy vererek Ukrayna'nın işgalini kınadı.
Alberto Fernández işgalden önceki günlerde Moskova'ya resmi bir ziyarette bulundu ve Kremlin'e "Latin Amerika'ya açılan kapı" olmasını teklif etti. Ancak Arjantin'in BM büyükelçisi María del Carmen Squeff, yaptığı konuşmada "güç kullanımı veya tehdidine dayalı hiçbir toprak kazanımının yasal olarak kabul edilemeyeceği" uyarısında bulundu.
24 Şubat'ta Rusya'yı ziyaret eden Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, “Tarafsız kalacağız ve mümkün olduğu kadar çözüm bulunmasına yardımcı olacağız” dedi.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Latin Amerika için derin etkilere sahip. Bu etkiyi 4 ana başlıkta tanımlayabiliriz.
Birincisi, Rusya, Batı Yarımküre'de Venezuela, Nikaragua ve Küba gibi otoriter rejimleri destekleyerek ABD'ye karşı stratejik bir meydan okumada bulunuyor. Üçü de 2008'de Gürcistan'da Güney Osetya ve Abhazya'yı işgal ettiğinde ve 2014'te Kırım'ı yasadışı olarak ilhak ettiğinde olduğu gibi, Rusya'nın eylemlerini ve Rus destekli ayrılıkçıların çalışmalarını şiddetle destekledi.
İkincisi, Rusya'nın mevcut krizdeki davranışı, Amerika Birleşik Devletleri'ne kasıtlı olarak stratejik tehditler oluşturmak için Latin Amerika'dan yararlanma ve böylece Avrupa'daki saldırgan eylemleri için alan yaratmaya dayalı, tekrarlanan bir oyun modelini gösteriyor. Nitekim, Başbakan Yardımcısı Yuri Borisov'un bölgeye yaptığı son Rus ziyaretleri ve Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro ve Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Fernández ile Vladimir Putin arasındaki görüşmeler, bölgesel destek için zemin hazırlıyor gibi görünüyor.
Avrupa'daki Rus-Ukrayna savaşı Rusya'nın eski Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev'in 2008'de Gürcistan krizi sırasında bölgeye yaptığı bir ziyareti hatırlatıyor. Dolayısıyla bunların hepsi hem Rusya'nın uluslararası alanda izole olmadığını hem de NATO ve ABD’ye karşı bir cephe açma politikasındaki ısrarı gösteriyor.
Üçüncüsü, Rusya'nın uluslararası medya gücü olan Sputnik ve Russia Today'in İspanyolca yayın yapan medyada varlığı, sağlam temellere dayanıyor. Ciddi bir abone takipçi sayısına sahip. Bölgede NATO üyesi olmayan birkaç büyük müttefik (Arjantin ve Brezilya) ve bir NATO küresel ortağı (Kolombiya) olmasına rağmen, günlerce “NATO'yu ortadan kaldırma” ihtiyacına atıfta bulunan çeşitli etiketler haber analiz ve görsel dijital mecralarda trend oldu. Sosyal medyada, Rus devlet kontrolündeki RT televizyon ağının İspanyolca Facebook platformunda 18 milyondan fazla takipçisi var. Bu sayı, Alliance for Securing Democracy'ye göre, Voice of America'nın İspanyolcası platformuna göre çok daha fazla takipçiye işaret ediyor.
Dördüncüsü, Rusya'nın bölgeyle güvenlik işbirliği ve (sınırlı) ekonomik angajmanı, ABD ve AB'nin Rusya ekonomisine yönelik yaptırımlarının Latin Amerika'da yasal boşluklarla karşılaşabileceğini gösteriyor. Ayrıca, bölgesel suç örgütleriyle olan bağlantıları, yaptırımların etkisini kaybetmesi ve Rusya'ya yakın rejimlere ödeme yapmak için geçici çözümler bulması durumunda Putin'in kayıt dışı bir ekonomiye geçebileceği söylenebilir.
Nicolas Maduro yönetimi 2019'da ülke siyasi krizin ortasındayken Venezuela varlıklarını güvenceye almak ve korumak için PDVSA'nın Lizbon'daki ofislerini Moskova'ya taşıdı. Ancak Rusya'nın işgalinden kaynaklanan yaptırımlar, Venezuela'yı petrol satışlarını sürdürmek için yeni bir yol bulmaya zorlayabilir.
Venezuela, Rus finans sistemini seçti ve karmaşık bir dinamiği benimsedi. Bu yüzden de yaptırımlar, Venezuela’nın finans mühendisliğini ve işlem yapma kabiliyetini etkileyebilir; ülkenin nakit tedarikini engelleyebilir.
Petrol satışlarından elde edilen gelirler dolara veya euroya dönüştürülerek Venezuela'ya aktarılıyor. Rus finans sisteminin SWIFT ağından yasaklanması, Venezuela'nın petrol satışlarından elde edilen nakit paraya erişmesini engelleyebilir. Bu bağlamda Rus rublesinin sert düşüşü, Latin Amerika ülkesinin Rus banka hesaplarında sakladığı para miktarını da etkiliyor.
Güçlü ticaret ortaklarının çoğu Avrupa ve Asya'da olsa da Rusya, silah ve yardım sağlamak suretiyle Latin Amerika'da askeri ilişkilerini güçlendirmek için verimli bir zemin buldu. Aralık ayında Nikaragua ve Rusya, yatırımcıları çekmek ve enerji, tarım ve tıp alanlarında nükleer teknolojileri teşvik etmek üzere bir anlaşma imzaladı. Benzer şekilde geçen ay Maduro hükümeti NATO'ya karşı Rusya'ya destek sözü verdi. Ayrıca askeri ve enerji işbirliği konusunda yeni anlaşmalar imzalayarak Rusya ile ilişkileri sıkılaştırdı.
Ancak Rusya'nın askeri satışları yaptırımlardan muaf değil. Dolayısıyla Rusya'da askeri teçhizat üreten şirketler Venezuela, Nikaragua veya Küba'ya herhangi bir askeri malzeme satışı yapamayacak.
Öte taraftan Ukrayna'daki savaş ve ekonomik kısıtlamalar, büyük bir küresel gübre üreticisi olan Rusya’nın Brezilya ve Arjantin gibi Latin Amerika ülkelerindeki tarımsal gücünü dolaylı olarak etkileyecektir.
Latin Amerika ülkelerin Rusya'nın Ukrayna’nın işgaline verdiği tepkiler
Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri saldırısına cılız bir yanıt verdi. Lopez Obrador, hükümetinin “diyaloğu teşvik etmeye devam edeceğini” ve “herhangi bir savaştan yana olmadığını” açıkladı. Ancak Rusya'nın Ukrayna'ya girişini açıkça kınamaktan imtina etti. Meksika Devlet Başkanı Lopez Obrador diyalog çağrısında bulunurken, Dışişleri Bakanı Marcelo Ebrard daha sonra daha sert bir tavır alarak işgali kınadı ve Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonlarına son vermesini talep etti.
Peru, Meksika'ya benzer bir tonda, güç kullanımını reddetti, "Ukrayna'da gelişen olaylarla ilgili derin endişesini" ifade eden bir tweet attı. Ancak Rusya'nın adını zikretmekten kaçındı.
Sol eğilimli Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernández, Putin ile yaptığı görüşmede ülkesini Rusya'nın “Latin Amerika'ya açılan kapısı” olarak değerlendirdi. Bu yüzden Arjantin iç siyasetinde yoğun eleştirilerle karşı karşıya kalan Fernández hükümeti, Rusya'yı "Ukrayna'daki askeri eylemlerini durdurmaya" çağıran bir bildiri yayınladı.
Brezilya hükümeti "Rusya'nın Ukrayna topraklarına karşı başlattığı askeri operasyonlardan derin endişe duyduğunu" söyledi ve “düşmanlıkların durdurulması” çağrısında bulundu. Ancak Rusya'nın eylemlerini kınamadı. Başkan Jair Bolsonaro'nun geçen ay Moskova'ya yaptığı ziyaret, ABD hükümetiyle anlaşmazlık yarattı. Brezilya Dışişleri Bakanlığı, Rusya'nın askeri operasyonlarıyla ilgili endişelerini dile getirdi ve diplomatik bir çözüm çağrısında bulundu, ancak işgali kınamadı.
İşgalden birkaç gün önce Putin ile birlikte Kremlin'de Bolsonaro, ayrıntıya girmeden “Rusya ile dayanışma içinde” olduğunu söyledi. Daha sonra gazetecilere Putin'in barışçıl niyetleri olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı, Bolsonaro'nun açıklamalarını kınadı ve Brezilya'nın bir felaketi önlemeye yönelik diplomatik çabaların yanı sıra barışçıl bir çözüm için yapılan çağrıları baltaladığını söyledi. Ukrayna, Brezilya'dan dayanışma ifadesi ve Rusya'nın topraklarına yönelik “saldırganlığını” kınamasını talep etti. Ancak karşı açıklama gelmedi. Hatta Bolsonaro, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınadığı için Başkan Yardımcısı Hamilton Mourao'yu azarladı ve Doğu Avrupa'daki kriz hakkında konuşmanın Mourao'nun işi olmadığını söyledi. Bu arada Brezilya'nın BM büyükelçisi Rusya'nın "kırmızı çizgiyi aştığını" ifade etti.
Şili Dışişleri bakanlığından yapılan açıklamada, "Şili, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığını kınıyor" dedi. Konumuyla ilgili tavrı beklenen sol eğilimli Cumhurbaşkanı Gabriel Boric, Rusya'nın "savaşmayı tercih ettiğini" söyleyerek şaşırtan bir açıklama da bulundu. Gabriel Boric, Twitter'da, "Ukrayna'nın işgalini, egemenliğinin ihlalini ve yasadışı güç kullanımını kınıyoruz" dedi. “Dayanışmamız kurbanlarla, alçakgönüllü çabalarımız barışla olacaktır” dedi.
Ayrıca Şili, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan yaptırımları destekleyeceğini söyledi. Şili Dışişleri Bakanı Carolina Valdivia, "Ülkemiz Rusya'yı birliklerini geri çekmeye ve özellikle Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duymaya çağırıyor" dedi.
Kolombiya'nın merkez sağ Devlet Başkanı Iván Duque bir video açıklamasında, "Savaşı kategorik olarak reddediyoruz ve bugün Rus birliklerinin Ukrayna topraklarından hızla çekilmesi için yükselen uluslararası toplumun tüm seslerine katılıyoruz" dedi. Kolombiya Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Marta Lucia Ramirez, Twitter'da işgali "saçma sömürgeci nostalji" olarak nitelendirdi. ABD'nin “NATO dışı önemli bir müttefiki” olan Kolombiya, Rusya'nın eylemlerini güçlü bir şekilde kınadı. Cumhurbaşkanı Ivan Duque Twitter'da "Kolombiya, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarını kategorik olarak reddediyor" dedi. "Bu olaylar Ukrayna'nın egemenliğini tehdit ediyor ve Uluslararası Hukuk ve BM Sözleşmesi'ne aykırı olarak binlerce insanın hayatını riske atıyor" dedi.
Ekvador Devlet Başkanı Guillermo Lasso da diyalog çağrısında bulundu ve “BM tarafından belirlenen çizgileri takip edeceğiz” dedi. Ekvador Dışişleri Bakanı Juan Carlos Holguin de “Rusya'nın uluslararası hukuku ihlal ettiğini” söyleyerek işgali kınadı ve “savaşa son verilmesi” çağrısında bulundu.
Peru Dışişleri Bakanlığı endişelerini dile getirdi ve düşmanlıkların sona ermesi çağrısında bulundu. Paraguay'ın Dışişleri Bakanı “diyalog ve ateşkes çağrısında” bulundu.
Karayipler’de CARICOM olarak bilinen 20 ülkenin üye olduğu Karayip Topluluğu örgütü, "Karayip Topluluğu, Rusya Federasyonu'nun Ukrayna'ya yönelik askeri saldırılarını ve işgalini şiddetle kınıyor ve askeri varlığın derhal ve tamamen geri çekilmesini ve olası başka eylemlerin durdurulmasını çağırıyor" dedi.
Uruguay ise Rusya'yı Ukrayna'daki iki ayrılıkçı bölgeyi tanıdığı ve onlara destek amacıyla askeri güç konuşlandırdığı için eleştirdi ve bu tür eylemlerin “BM tüzüğü ilkelerini ihlal ederek” bölgesel istikrarı tehlikeye atacağı konusunda uyardı.
Küba, Nikaragua ve Venezuela
Rusya'nın Amerika'daki en yakın üç müttefikinin otoriter liderleri, Rus saldırıları hakkında yorum yapmadı. Ancak Rusya'nın Ukrayna'daki eylemlerine desteklerini ifade etti ve Rusya'nın Doğu Avrupa'daki Amerikan ve NATO genişlemesine karşı savunma hakkına sahip olduğunu açıkladı.
Venezuelalı Nicolas Maduro, ABD'yi “Rusya'yı askeri ve stratejik olarak kuşatmayı amaçlayan sapkın planları” nedeniyle açıkça eleştirdi. Venezuela Dışişleri Bakanı Felix Plasencia, Putin'in Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) savaş arzusu olduğunu söylediği şeye karşı mücadelesine destek verdi.
Aynı şekilde Küba, Washington'ı haftalarca Rusya'yı tehdit etmekle, dünya kamuoyunu ve uluslararası toplumu "Ukrayna'nın yakın zamanda kitlesel bir istilası"nın tehlikeleri konusunda manipüle etmekle suçladı. Cumhurbaşkanı Miguel Díaz-Canel, "yaptırımların uygulanması ve NATO'nun sınırlarına doğru genişlemesi karşısında Rusya ile dayanışmasını" dile getirdi.
Küba ABD'yi “NATO'nun Rusya Federasyonu sınırlarına doğru aşamalı genişlemesini” empoze ettiği için eleştirdi ve diplomatik bir çözüm çağrısında bulundu. Küba Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, Havana'nın uzun zamandır rakibi olan ABD'nin son dönemde Putin'e yönelik tehditleri artırdığını ve krizi ağırlaştırdığını söyledi. Küba açıklamasında, Rusya'nın doğu Ukrayna'nın ayrılıkçı bölgelerine doğru ilerleyişinden özel olarak bahsetmedi. Küba lideri, Rusya'nın Ukrayna'daki askeri harekâtına atıfta bulunmaktan kaçındı ve bunu kamuoyu önünde desteklemedi.
Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega, ülkesinin Rusya Devlet Başkanı “Vladimir Putin'e ve Rus halkına barış için verdiği bu mücadelede desteğini” ifade etti.
Latin Amerika'daki Dinamikler ve Etkiler
Latin Amerika'da, kısa vadede, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin, sonrasında ortaya çıkan çatışmanın ve buna bağlı Rus jeopolitik manevrasının etkisinin sınırlı olması muhtemel. Ekonomik alanda, dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi, önemli ölçüde artan petrol ve gıda fiyatları dolayısıyla, Venezuela, Guyana, Ekvador ve Peru ile Brezilya ve Arjantin gibi tahıl ihracatçısı ülkeler, yüksek uluslararası fiyatlardan kısmen yararlanabilir. Öte yandan, rekor düzeyde kuraklık nedeniyle zarar gören Güney Amerikalı tarım üreticileri de yaptırımlar nedeniyle Rusya'dan gelen gübreye sınırlı erişimle karşı karşıya kalacak.
Bununla birlikte, Rusya'nın SWIFT'den muhtemel dışlanması ve Rus gübresini elde etmenin zorluğu bu tür işlemleri karmaşıklaştıracaktır. Ayrıca ABD ve AB'nin Rusya'ya yönelik geniş yaptırımları, ekonomileri büyük ölçüde Batı ile iş yapmaya ve uluslararası finans sistemine dayanan Latin Amerika ülkeleri için güçlü bir caydırıcı etkiye sahip olacaktır. Bununla birlikte, Venezuela, Nikaragua, Küba ve muhtemelen Bolivya ve Arjantin gibi ülkeler, Rusya'nın yaptırımları atlatmasına yardımcı olmak için gizli veya takas anlaşmalarına girebilir.
Sonuç olarak Latin Amerika ülkeleri Rusya'ya karşı yaptırımlara karşı temkinli. NATO ortak ülkesi Kolombiya yaptırımlardan yanayken, Meksika ve Brezilya karşı çıkıyor. Brezilya'nın yaptırımları reddetmek için önemli bir nedeni var; çünkü gübre arzının %69'unu Rusya'dan ithal ediyor. Rusya Ukrayna'yı işgal ile uğraşırken, Latin Amerika hükümetlerinin tek meselesi uluslararası hukuk ihlalleri değil; aynı zamanda kendi ülkelerinde de kamuoyu ile boğuşmak zorundalar. Bombalanan evlerin ve kaçan sivillerin günlerce ekranlarda titreştiği görüntüler, Latin Amerika kamuoyu tarafından Ukrayna ile dayanışmaya yol açtı.
Ancak Rusya, Nikaragua, Küba ve Venezuela için stratejik olarak önemli bir ortak olmaya devam ediyor. Rusya, bu ülkelerin ABD ve Avrupa yaptırımlarını aşmalarına yardımcı oluyor. Venezuela, buğday ithalatında neredeyse tamamen Rusya'ya bağımlı. Ancak bölgedeki birçok insan için Rusya uzak ve yabancı bir ülke. Putin, karizmasıyla sosyal ağlarda aktif görünse de toplumsal bir tabana sahip değil. Sadece küçük bir solcu entelektüeller grubuyla sınırlı desteğe sahip. Dolayısıyla siyasi alanda Rusya'nın eylemleri, halihazırda otoriter, popülist ve solcu hükümetlerin bir bileşimine doğru ilerleyen bölgeyi muhtemelen daha da kutuplaştıracak.
Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.