ANALİZ
Kazakistan: Orta Büyüklükte Bir Gücün Bölgesel Etkisi
Küresel güç rekabetinde, Orta Büyüklükte Devletler (OBD) büyük güçler için kritik önemde. Zira bir OBD’yi kendi blokuna dahil edebilmek büyük güçlere kritik avantajlar sağlıyor. Büyük güçler, bir bölgede oyun kurma konusunda OBD aktörünün desteğine ihtiyaç duyuyor.
KAFKASYA'DA UZUN ZAMAN süren işgalin ve çatışmaların ardından barış görüşmeleri gerçekleştiriliyor. Ancak Azerbaycan-Ermenistan hattında çeşitli temaslar, görüşmeler ve gelişmeler yaşansa da hala nihai barış anlaşması imzalanmadı. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev ise kısa süre önce barış görüşmeleri için bir platform sunabileceklerini belirtti. Tarafların buna olumlu cevap vermesi üzerine, Dışişleri bakanları Almatı’da görüşecek.
Bilindiği gibi İkinci Karabağ Savaşı’nın ve Azerbaycan’ın antiterör operasyonunun ardından Kafkasya’daki ana çatışma nedenlerinden biri büyük ölçüde ortadan kaldırıldı. Ancak hem bölgedeki hem bölge dışındaki farklı aktörlerin izledikleri politikalar ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında süren tartışmalar, nihai bir barış anlaşmasının imzalanmasını geciktiriyor. Hatta her geçen gün askeri kapasitesini daha da arttıran Ermenistan’ın bölgede yol açtığı güvenlik ikileminin yeni bir savaşa evrilebileceği konuşuluyor.
Bu ortamda herkes Rusya, Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran’a odaklanırken son dönemki gelişmelere dair önemli bir teklif Kazakistan’dan geldi. Cumhurbaşkanı Tokayev’in teklifi önemli tartışmaları beraberinde getirdi. Bu çerçevede gerek ikili ilişkiler gerek bölgesel dinamikler gerekse de Türk Dünyası’nın kendi içindeki denklemleri göz ardı edilerek Kazakistan’ın teklifine haksız eleştiriler yapıldı.
Bir Orta Büyüklükte Devlet Olarak Kazakistan
Orta büyüklükteki devlet (OBD), aslında oldukça tartışmalı ve hala genel kriterleri net olarak belirlenememiş bir kavram. Uzmanlar, bu konuda farklı yaklaşımlar benimsiyor. Bazıları, dünyadaki düzenin hiyerarşik olduğunu belirterek OBD’lerin orta kısımda yer alan güçler olduğunu vurguluyor. Bu yaklaşıma göre, ülkelerin küresel hiyerarşideki yerini belirlemede; ekonomisi, askeri gücü, yumuşak gücü, jeopolitik konumu ve demografisi önem taşıyor. Bu çerçevede OBD’ler, jeopolitik olarak vazgeçilmez konumda. Aynı zamanda OBD’lerin kimliği de oldukça önemli. Çünkü bir OBD, jeopolitik konumunun yanı sıra sahip olduğu kimlik sayesinde çeşitli kimlikler ve kültürler arasında bir köprü görevi görebiliyor.
OBD’leri belirleyen önemli etkenlerden biri de dış politikaları. Örneğin OBD’ler doğrudan sert güç kullanmak yerine yumuşak güce önem veriyor. Bu süreçte diplomasi ve arabuluculuk gibi araçlar kullanılıyor. OBD’ler açık bir şekilde uluslararası sisteme ve hukuka bağlı olduklarını dile getirirken yeri geldiğinde kendi çıkarları için hareket edebiliyor. Küresel güç rekabetinde OBD’ler büyük güçler için kritik önemde. Zira bir OBD’yi kendi blokuna dahil edebilmek büyük güçlere kritik bir avantaj sağlıyor. OBD’lerin küresel etkileri tartışmalı olsa da önemli bir bölgesel etkileri var. Bu nedenle büyük güçler, bir bölgede nüfuz inşası veya oyun kurulması konusunda bölgenin OBD aktörünün desteğine ihtiyaç duyuyor.
Kazakistan’a bakıldığında öncelikle 20 milyonluk nüfusa sahip olan ülkenin 225 milyar dolar geliri var ve askeri açıdan dünyanın en güçlü 58. ülkesi. Söz konusu kapasitesi yetersiz görülse de Astana yönetimi, nüfusun, ekonomik ve askeri kapasitenin arttırılması amacıyla bir süredir çeşitli politikalar izliyor. Diğer yandan Kazakistan, yumuşak gücünü de arttırmanın peşinde. Bunların yanı sıra ülke, jeopolitik olarak Asya’nın tam merkezinde ve güney-kuzey ile doğu-batı geçiş güzergahlarına ev sahipliği yapıyor. Küresel sistemde Kazakistan’ın etkisi ve kapasitesi tartışılsa da Türkistan coğrafyasının en güçlü aktörlerinden biri. Bununla birlikte Kazakistan, bir OBD refleksi gösteren ve OBD dış politikası izleyen devlet. Arabuluculuk ve diplomasi konusunda önemli bir tecrübesi bulunan Astana yönetiminin son teklifi bunun göstergesi. Bu bağlamda Kazakistan, gelişmekte olan bir OBD olarak sınıflandırılabilir.
Kazakistan’ın Azerbaycan ve Ermenistan’la İlişkileri
Kazakistan ile Azerbaycan’ın etnik, dil, kültür, din ve tarih gibi konularda bağları bulunuyor. Bağımsızlık sonrasında Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) kurulmasında ve günümüzde kadar yaşanan süreçte bu iki devlet ortak hareket ettiler. İlişkiler 2004’te stratejik ortak ve 2005’te müttefik seviyesine yükseltildi. Jeopolitik açıdan aralarında güçlü bir ilişki söz konusu. Orta Koridor’un yanı sıra; Kazakistan batıya, Azerbaycan doğuya açılmak istediğinde birbirlerine jeopolitik açıdan ihtiyaç duyuyor. Rusya-Ukrayna Savaşı ve Astana-Moskova ilişkilerinin gerginleşmesi üzerine Kazakistan, Hazar Denizi’ne ve Azerbaycan’a yöneldi. Bu durum taraflar arasındaki ticareti, taşımacılığı ve enerji transferini arttırdı. Örneğin Kazak petrolü, Mart 2023’ten itibaren Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Botu Hattı üzerinden dünyaya satılıyor.
2022’de taraflar arasındaki ticaret hacmi %40 artarak 460 milyon dolara ulaştı. Ayrıca yeni bir hedef belirlenerek hacmin 1 milyar dolara yükseltilmesi kararlaştırıldı. Bununla birlikte Kazakistan, İkinci Karabağ Savaşı sırasında uluslararası hukuk çerçevesinde Azerbaycan yanlısı bir tutum benimserken desteğini TDT’nin çeşitli açıklamalarında görmek mümkün. Ayrıca Karabağ bölgesindeki ayrılıkçı grubun düzenlediği sözde seçimlerde Astana yönetimi, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü desteklediğini açıkladı.
Kazakistan’la Ermenistan arasında tartışmalı ilişkilerin bulunduğu biliniyor. 2014 yılında Astana ile Erivan arasında önemli bir sorun yaşandı. Zira Avrasya Ekonomik Birliği’nin (AEB) kurulduğu ve Ermenistan’ın dahil olduğu süreçte Kazakistan yönetimi, Ermenistan işgalindeki Karabağ’ın dahil olmasına karşı çıktı ve Birleşmiş Milletler’in (BM) tanıdığı sınırlar üzerinden üyeliği savundu. Bu durum, iki devlet arasındaki ilişkileri gererken Kazakistan, özellikle Karabağ nedeniyle Ermenistan’la daha temkinli ilişkiler kurdu. İkinci Karabağ Savaşı sonrasında söz konusu oluşan normalleşme ortamı Astana-Erivan arasındaki ilişkilerin güçlenmesine de zemin hazırladı.
Kazakistan ile Ermenistan arasında 1999 yılında dostluk ve iş birliği anlaşması imzalanmıştı. İlişkilerin stratejik ortaklığa yükseltilmesi son dönemlerde konuşulan bir konu. Günümüzde taraflar arasındaki ticaret hacmi 100 milyon dolar. 15 Nisan 2024’te Erivan’ı ziyaret eden Tokayev, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile başta ekonomik ve ticari ilişkiler olmak üzere 10 anlaşamaya imzaladı. Ayrıca Astana ile Erivan ve Çimkent ile Vanadzor kardeş şehirler ilan edildi. Bununla birlikte Kazakistan, Barış Kavşağı Projesi’ne sıcak yaklaştıklarının mesajını verdi. Bununla birlikte kurulan ilişkilerin bölgesel etkileşim boyutu ele alındı.
Kazakistan’ın Ermenistan’la kurduğu ilişkilerde eşitlik, karşılıklı yardımlaşma, egemenliğe saygı, toprak bütünlüğü ve çıkarları gözetme gibi kavramlara vurgu yapılıyor. Rusya ile ilişkileri gerilen Kazakistan’ın böyle bir dönemde Ermenistan’la ilişkilerini güçlendirmesi, ulusal çıkarları açısından oldukça normal ve Orta Koridor da düşünüldüğünde Kafkasya’daki normalleşme ortamından faydalanmaya çalıştığı anlaşılıyor. Bu temelde çatışmasız bir Kafkasya bölgesi isteyen Tokayev, Erivan’da Azerbaycan-Ermenistan arasındaki barış görüşmelerini överken müzakereler için bir platform teklifinde bulundu. “İyi niyet misyonu” rolünü üstlenebileceklerini belirterek amaçlarının bölgesel barış ve istikrara katkı olduğunu belirtti.
Kazakistan’ın Politikası ve Etkisi
Türkiye-Rusya-İran arasındaki Astana Görüşmeleri’ne ev sahipliği yapan Kazakistan, ayrıca Türkiye-Rusya ilişkilerinin normalleşmesini de sağlamıştı. Geçmişte çeşitli konularda girişimlerde bulunan Astana yönetiminin arabuluculuk konusunda önemli bir tecrübesi bulunuyor. Ayrıca ülkede liberalleşme adımları atılıyor. Bu açıdan bakıldığında barış, diyalog, diplomasi gibi kavramlara atıf yapılması ve arabuluculuk ya da iyi niyet misyonu üstlenme teklifi yapması normal bir durum. Diğer yandan Kazakistan, dış politikada çok yönlü-vektörlü bir strateji benimsiyor. Herhangi iki taraf arasında uluslararası hukuka aykırı bir durum teşkil etmediği sürece tarafsızlığını koruma ve ilişkilerini sürdürme politikası izliyor. Bu nedenle Ermenistan’la ilişkilerini Karabağ’ın işgal sürecinde sınırlı tutarken, bölgedeki normalleşmeye paralel olarak güçlendirme niyetinde.
Türk devletleri arasında Kazakistan’ın, Ermenistan’ı etkileyebilecek ülkelerden biri olduğunu söylemek mümkün. Karabağ konusunda tutumunu açıkça belirtse de çatışmaya doğrudan taraf olmaması önemli. Bu bağlamda Tokayev’in teklifi ve Astana ile Erivan’ın kardeş şehir olması, Ermenistan için yaratılan bir fırsat. Ancak bazı kesimler, Kazakistan’ın attığı adımlara “Turancılığın zarar görmesi” veya “Batı etkisi” düşüncesiyle şüpheyle yaklaşıyor.
Sonuçta Kazakistan’ın Kafkasya’da önemli bir rol üstlenme ihtimali var. İki devlet arasındaki ilişkinin üç boyutu bulunuyor. Öncelikle Kazakistan’ın niyeti önem taşırken ilişkide ulusal çıkar boyutu söz konusu. Türkiye ve Azerbaycan da Ermenistan’la normalleşirken bu ülkeyi bölgesel projelere dahil etme planları konuşuluyor. İkinci olarak Türkiye ile Azerbaycan dışındaki Türk devletlerinin Ermenistan’la kuracakları ilişkiler, Erivan’ın hareket alanını ve esnekliğini zayıflatacaktır. İran, Fransa ve Hindistan gibi aktörlerin Kafkasya politikaları, Türk dünyasının ortak hareketiyle daha kolay engellenebilir. Ayrıca Türk devletleri arasındaki entegrasyonun daha da güçlenmesi özellikle bu sürece daha çok hizmet edecektir. Son olarak Kafkasya ile Türkistan coğrafyaları arasında bağların güçlenmesi hem bölge dışı aktörlerin etkisini azaltacak hem de Orta Koridor’un işlevini arttıracaktır. Bu nedenle Kazakistan’ın Ermenistan’la temaslarının önemli olduğu söylenebilir.
Dr. Emrah Kaya, 2011 yılında Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika’da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle aldı. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı “Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK” başlıklı teziyle elde etti. “Terörizmle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-LTTE-PKK-FARC” (2022) adlı kitabı yayınlanan ve uzun süre düşünce kuruluşunda çalışan Kaya, Afganistan ve Irak da dahil olmak üzere farklı çatışma bölgelerinde saha araştırması yaptı. “Hugo Chávez’in Petrol Politikası ve ABD” (2014), “Afganistan Barış Süreci: Küresel ve Bölgesel Aktörler” (2021) ve “Ripeness Levels and Their Relations with the Success of the Negotiation Method: CPP-NPA, TTP, IRA” (2023) başlıklı çeşitli akademik çalışmaları yayınlanan Kaya’nın başlıca araştırma alanlarını Latin Amerika, Orta Asya, terörizm ve barış süreçleri oluşturuyor.