×
ASYA

ANALİZ

Jeopolitik Sıkışmışlık İçinde Demokratikleşen Moğolistan

Moğolistan yönetimi, siyasi sisteme yönelik reform programı etrafında bir yandan ülkedeki parlamento üye yapısını değiştirmeyi hedeflerken diğer yandan demokratik temsil ve şeffaf yönetim ilkelerini güçlendirmeye yönelik adımlar atmaya hazırlanıyor.
1989-1990 yıllarında ülke içinde yaşanan protestoların ardından Asya kıtasında en önemli demokratik dönüşümlerden birini yaşayan Moğolistan, özgürlükçü dönüşüm konusunda Güney Kore’den bile öne geçmiş durumda. Freedom House tarafından ülkelerin özgürlük durumu çerçevesinde yapılan sınıflandırmada Moğolistan, Asya kıtasının en özgürlükçü ülkelerinden biri. Güney Kore’nin puanı 100 üzerinden 83 iken Moğolistan’ın puanı ise 84 olarak görünüyor [1].  

Küresel arenada Moğolistan, uzun süre boyunca göz ardı edilen bir ülke oldu. Zira ülkenin Rusya ve Çin olmak üzere iki güçlü komşusu bulunuyor. Buna karşı Ulan Batur, “Üçüncü Komşu Politikası/Third-Neighbour Policy”[2]  üzerinden Moskova ve Pekin dışındaki aktörlerle ilişkilerini geliştirme stratejisi izliyor. İki ülkenin etkisini sınırlandırmak isteyen Moğolistan yönetiminin ne kadar başarılı olduğu tartışmalı. Geniş bir coğrafyada az bir nüfusa ve sınırlı ekonomik ve askeri kapasiteye sahipken ayrıca Avrasya’nın büyük güçleriyle komşu. Bu durum Moğolistan üzerinde nüfuz inşasını kolaylaştırırken halk ise en önemli direniş kaynağı.

Moğolistan’ı Tanımak

Türk Dışişleri Bakanlığı, Moğolistan’ı Orta Asya’nın bir parçası kabul ediyor. Ancak bunarağmen oldukça az bilinen ve akademik çalışmalarda Orta Asya içinde sayılmayan bir ülke. Ülkenin yüz ölçümü 1.564.116 km². Dünya Bankası verilene göre nüfusu yaklaşık olarak 3,4 milyon, 2022’deki Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYİH) 16.8 milyar dolar. Kişi başına yaklaşık 5 bin dolar düşüyor. 

Demokratik değerlerle yönetilen ülkenin dış politikası denge politikasına dayalı. Zira Moğolistan hem Kuşak-Yol Projesi’nin önemli ülkelerinden biri hem de Rusya ve Çin’in etkisini azaltma arzusunda. Üçüncü Komşu Politikası’nın temelinde bu amaç yatıyor. Bu nedenle iki komşusunu rahatsız etmeden kazanımlarını artırmaya çalışıyor. Bununla birlikte 2014 yılının Ağustos ayında Çin lideri Şi Jinping ve Eylül ayında Rusya lideri Vladimir Putin, Moğolistan’ı ziyaret etti. Bu ziyaretler sırasında dönemin Moğol yöneticileri, Bozkır Yolu Girişimi fikrini ortaya attı.

Ortaya atılan fikir üzerine Moğolistan, Çin-Moğolistan-Rusya Ekonomik Koridoru (CMREC) çerçevesinde Kuşak-Yol Projesi’nde önemli bir güzergah oldu [3].  Ayrıca Sibirya’nın Gücü 2 boru hattının hayata geçmesi söz konusu. Ancak bu projeler, Moğolistan’ın enerji ve ekonomik kazanımlarını artırırken Çin’in nüfuzunun derinleşmesine yol açtı.

Yağmurdan Kaçarken Çin’e Tutulmak

Asya’nın en özgürlükçü ülkelerinden olan Moğolistan, Rusya ve Çin’i dengelemeye çalışırken CMREC nedeniyle Çin’e daha bağımlı hale geldi. Bu süreç Çin’e iki avantaj sağladı. Öncelikle Pekin yönetimi, İç Moğolistan Özerk Bölgesi’nde yaşayan Moğollara baskı uygulama ve asimile etme konusunda daha cesur davranmaya başladı. İkinci olarak ise Moğolistan siyasetini etkileme ve ülkenin yeraltı zenginliklerini tartışmalı yollarla ucuza satın alma fırsatı elde etti. 

Çin’de 6 milyondan fazla Moğol yaşadığı tahmin ediliyor. Bunlardan 4 milyonu İç Moğolistan’da yaşıyor ve özerk bölgedeki nüfusun %20’sini teşkil ediyor. Genel olarak Çince bilmelerine rağmen son yıllarda Çin’de farklı dini ve etnik gruplara yönelik artan baskı kendisini İç Moğolistan’da ve Moğollar üzerinde de gösteriyor. Çin, bölgedeki Moğolca eğitimini 2020 yılından beri aşamalı olarak azaltıyor. Amacı Moğolca eğitimini tamamıyla bitirmek. 

Diğer yandan Çin, Moğolistan siyasetine her geçen gün daha fazla nüfuz ediyor. CMREC, bunun en önemli araçlarından biri. Bu durumu özellikle yeraltı kaynaklarının ticareti sürecinde görmek mümkün. 2022 yılında Moğolistan’da önemli protestolar yaşandı. Ülkede artan enflasyon, yolsuzluklar ve demokratik değerlerin erozyona uğraması en önemli eleştiri konularıydı. Özellikle Aralık ayında yaşanan olaylar önemli bir kırılma noktası oldu. Moğolistan’ın en önemli yeraltı kaynaklarından biri olan koklaşabilir kömür, ülkenin ana ihracat ürünleri arasında bulunuyor. Çıkarılan kömürün yarısından fazlası Çin’e ihraç ediliyor. Ancak bu ihracat sırasında bir miktar kömür kayıt altına alınmıyor ve taşımacılığı gerçekleştiren şirketler, çeşitli siyasi isimlere ait [4].  Ayrıca Çin’le yapılan anlaşmaların şaibeli olduğuna dair güçlü iddialar da var. 

Siyasiler, Çin’le ilişkilerini sürdürürken halk ise bu duruma tepkili. Özellikle Çin’in ülkenin kaynaklarını resmi olmayan yollarla ucuza alması ve ülkenin iç siyasetini etkilemesi en önemli eleştiri konuları arasında. Artan ekonomik sorunlar, eleştirilerin dozunu da arttırıyor. Ayrıca İç Moğolistan’daki Moğolların durumu ve “kültürel soykırım” tartışmaları Çin’e olan önyargıyı derinleştiriyor. Bu nedenle Moğol halkı, Çin’le ilişkiler kurulsa da bunun daha sağlıklı bir zeminde gerçekleşmesini savunuyor.

Aralık Protestolarının Etkisi

Ülkede yaşanan protestoların ardından Ulan Batur yönetimi, öncelikle kömür satışını Moğolistan Borsası üzerinden gerçekleştirme kararı aldı. Bu nedenle devlete ait olan ülkenin en büyük kömür şirketi Erdenes-Tavantolgoi JSC, Çin’le anlaşma yapamayacak. Ayrıca yolsuzluğa karışan isimler cezalandırılacak. Bu adımlarla yolsuzluğa dair en güçlü iddia olan ülkenin koklaşabilir kömür kaynaklarının Çin’e gizli anlaşmalarla kayıt dışı bir şekilde satılmasının engellenmesi amaçlanıyor [5]. 

Protestoların bir diğer nedeni de ucuz eğitim kredilerinin politikacılar tarafından suistimal edilmesiydi. Bu halkın yönetime olan güvenini sarsarken Ulan Batur yönetimi, protestolar sırasında halk ile Çin arasında kalmış durumda. Çin, zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan komşusu üzerinde bir nüfuz kurmayı planlasa da bu planlara karşı çıkan, 30 yıldır otoriter ve totaliter yönetimler yerine demokratik bir yönetim altında yetişen bir nesil söz konusu. Bu nedenle ülkedeki demokratikleşme ve şeffaf yönetim süreci sadece siyasiler ile halk arasındaki ilişkilerle sınırlı kalmadı. Dış ilişkilerin ve siyaset-ekonomi-iş dünyası arasındaki ilişkilerin daha da şeffaf olması gerektiğine ilişkin eğilimler güçlendi [6]. 

Güçlenen Demokratik Anlayış ve Değişmekte Olan Sistem
 
Moğol halkı, demokratik değerlerin erozyona uğramasına ve yolsuzluklara karşı çıkarken, ülkede yapılan seçimlere katılım oranı %60 ila %70 arasında [7].  Özellikle gençlerin seçimlere daha düşük seviyede rağbet ettiği görülüyor. Bu durum ülkenin demokratikleşmesindeki dinamizmi olumsuz etkiliyor. Ancak protestoların ardından Temmuz 2023’te Adalet Bakanlığı görevinde bulunan Nyambaatar Khishgee, yaptığı bir açıklamada ülkedeki sistemin değişmekte olduğunun mesajını verdi. 

Ülkede mevcut seçim sistemiyle daha çok varlıklı kesimin parlamentoya girdiğini dile getiren Bakan, yapılacak olan bir reformla politikacıların seçilme yönteminin değiştirilmesi ve karma bir sistem getirilmesi kararının alındığını açıkladı [8].  Bu bağlamda ülkedeki milletvekili sayısı 76’dan 126’ya çıkarılacak. Amaç, siyasilerin temsil ettiği kişi sayısını azaltarak verilen hizmetin güçlendirilmesi ve sivil toplumun daha fazla temsil edilmesi. Karma sistem etrafında 78 üye çoğunluk oyuyla seçilirken 48 üye ise nispi temsille seçilecek. Söz konusu kararın 2024 yılındaki parlamento seçimi öncesi hayata geçirilmesi kritik bir adım. Ayrıca reform süreci, cinsiyet eşitliğini ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun önünün açılmasını da içeriyor [9].  

Alınan kararların hayata geçmesi ve uygulanması, ülke yönetiminde varlıklı grupların etkisinin azalmasına yol açabilir. Bu hem demokratik zemini güçlendirirken hem de farklı ülkelerle ticaret yapan isimlerin etkisini kırabilir. Yeni reformlar ve yönetim anlayışı, başta Çin olmak üzere ekonomik gücünü ve ilişkilerini Moğolistan’da nüfuz inşa etmek için bir araç olarak kullanan ve tartışmalı bağlar kuran devletlerin işini zorlaştıracaktır. Ancak Moğolistan’ın özellikle Batılı devletlerin ve küresel şirketlerin ilgi odağına dönüşme ihtimali yüksek.


-----------------------------------------------------------

[1] “Global Freedom Status”, Freedom House, https://freedomhouse.org/explore-the-map?type=fiw&year=2023, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
[2] Bold Radvan, “Üçüncü Komşu Politikası: Bazı Düşünceler”, Asya Araştırmaları Dergisi, 1(3), 2019, s. 9-10.
 [3] J. Mendee, The Belt and Road Initiative and Mongolia, Friedrich-Ebert-Stiftung Mongolia & Mongolian Institute for Innovative Policies, Mongolia 2020, s. 12-13.
  [4] “Thousands Protest Corruption, Inflation in Mongolia”, Arise News, https://www.arise.tv/thousands-protest-corruption-inflation-in-mongolia/, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
 [5] Michael Kohn, “Mongolia vows to clean up coal trade after fury over China deals”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/economy/2023/1/25/after-anti-corruption-protests-mongolia-rethinks-coal-sales, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
 [6] Patrick Wintour, “Mineral-rich Mongolia is steeling itself for democratic change”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2023/jul/10/mineral-rich-mongolia-is-steeling-itself-for-democratic-change, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
 [7] “Elections in Mongolia (1992-2021)”, The Asia Foundation, https://asiafoundation.org/wp-content/uploads/2023/04/Elections-in-Mongolia_EN.pdf, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
 [8] Wintour, “Mineral-rich Mongolia is steeling…”.
 [9] Bolor Lkhaajav, “Mongolia’s Constitutional Reform Enlarges Parliament, Advances a Mixed Electoral System”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2023/06/mongolias-constitutional-reform-enlarges-parliament-advances-a-mixed-electoral-system/, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
 

EMRAH KAYA

Dr. Emrah Kaya, 2011 yılında Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika’da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle aldı. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı “Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK” başlıklı teziyle elde etti. “Terörizmle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-LTTE-PKK-FARC” (2022) adlı kitabı yayınlanan ve uzun süre düşünce kuruluşunda çalışan Kaya, Afganistan ve Irak da dahil olmak üzere farklı çatışma bölgelerinde saha araştırması yaptı. “Hugo Chávez’in Petrol Politikası ve ABD” (2014), “Afganistan Barış Süreci: Küresel ve Bölgesel Aktörler” (2021) ve “Ripeness Levels and Their Relations with the Success of the Negotiation Method: CPP-NPA, TTP, IRA” (2023) başlıklı çeşitli akademik çalışmaları yayınlanan Kaya’nın başlıca araştırma alanlarını Latin Amerika, Orta Asya, terörizm ve barış süreçleri oluşturuyor.