ANALİZ
Javier Milei: Arjantin'in Seçilmiş Başkanı
Milei’nin tecrübesiz bir siyasetçi ve devlet adamı olması kendisinin en büyük handikabı olacak gibi görünüyor. Milei'ye oy verenler için asıl önemli olan, Milei'yi seçerek seçkinlerin karşısına çıkarmaktı. Bunda da başarılı oldular.
LATİN AMERİKA ülkesi Arjantin, geçen hafta sonu yapılan seçimde aşırı sağcı Javier Milei'yi yeni başkan olarak seçti. Yeni Başkan Milei, Peronist sol aday ve Maliye Bakanı Sergio Massa'ya karşı ikinci tur seçimlerini 11 puan farkla %44,3'e karşı %55,7 oyla kazandı.
Milei ülkedeki yüksek enflasyon ve ekonomik sıkıntı karşısında Arjantinli seçmenin öfkesinden yararlandı. Milei ve partisi La Libertad Avanza (LLA) %76 seçmen katılım oranıyla ülkenin 24 ilinin 21'ini kazanarak birincilik elde etti. Milei, Córdoba, Mendoza ve Santa Fe şehirlerinde yüksek oylar alarak rakibinin belini bükerken; Massa yalnızca Formosa, Santiago del Estero ve Buenos Aires eyaletlerinde zafer ilan edebildi. Milei, Peronistlerin kalesi olan Buenos Aires Eyaleti'ni devirmeye çok yaklaştı; ancak Massa burada küçük farkla da olsa kazanmasını bildi.
Her ne kadar iki aday arasında 11 puanlık bir fark oluşmuş olsa da bu sonuçlar Milei'ye verilen gerçek desteği yansıtmıyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi kötü yönetilen bir ekonomi ve bunun neticesinde enflasyon oranının %140'ın üzerine çıkması nedeniyle Massa’nın halihazırda sevilmeyen bir aday olması. İkincisi neden ise Milei’nin %55,7 oranında oy alması kendisini destekleyen seçmenlerin onun bütün vaatlerini onayladığı anlamına gelmiyor olması. Keza Arjantinliler, mevcut statükoyu cezalandırmak için sistem karşıtı radikal çıkışları bulunan Milei’yi adeta sistemin başına bela etmiş durumda.
Ancak seçim zaferine rağmen Milei, Kongre'de azınlığa sahip olacak. Bu da onun seçim öncesi vaatlerinin yasama desteği bulmasının zor olacağı anlamına geliyor. Eski Başkan Mauricio Macri'nin Juntos por el Cambio'su (JxC) ile yaptığı ittifak, Milei'ye Kongre’de destek sağlayabilir. Ancak yine de yeter sayıya ulaşması onun için yeterli olmayacaktır. Çünkü Milei’nin Partisi, Temsilciler meclisindeki 257 sandalyenin 38'ine, senatodaki 72 sandalyenin 8’ine sahip.
Milei'nin organ satışının serbestleştirilmesi, kürtajın yasaklanması, silah taşıma hakkının desteklenmesi ve yerel futbol kulüplerinin özelleştirilmesi gibi muhafazakar önerileri aslında ona oy verenlerin çoğunun ortalama isteklerini yansıtmıyor. Bu bağlamda Arjantin pesosunun tedavülden kaldırılarak ABD dolarının ikame edilmesi, merkez bankasının kapatılması, vergilerin düşürülmesi, Çin ve Brezilya ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi ve Arjantinli Papa’ya “şeytan” diye hitap ettiği sözler ve altı boş vaatleri uygulaması yüksek ihtimalle mümkün gözükmüyor. Nitekim Papa’dan özür diledi ve Brezilya Cumhurbaşkanı Lula da Silva’yı 10 Aralıkta yapılacak olan başkanlık yemin törenine davet etti. Çin’in seçim tebriğini kabul edip teşekkür etti. ABD dolarının piyasada kullanılmasının birkaç yıldan önce mümkün olmayacağını şimdiden söyledi bile. Dolayısıyla Milei'nin zaferi, seçmenin kendisine verdiği fiili destekten ziyade, Peronizm ve Arjantin elitlerinin bir şekilde reddedildiğini gösteriyor.
Arjantinliler genel olarak ciddi bir siyaset reddi gösteriyorlar ancak anti-demokratik bir tutum sergilemiyorlar. Bu bağlamda Arjantin toplumu tüm siyasi partilere karşı hayal kırıklığı yaşıyor. Milei’yi desteklemekle demokrasiyi desteklemek ya da desteklememek arasında anlamlı bir ilişki kurmuyorlar.
Keza Milei, Arjantin'in köklü ekonomik sıkıntı döngüsünü kırmayı hedefliyor. Fakat ülke uzun süredir yüksek enflasyon ve temerrüt nedeniyle sürekli olarak bir krizin eşiğine geliyor. Bu durum büyük ölçüde 1946-55 ve 1973-74 yılları arasında görevde olan eski Başkan Juan Peron'a dayandırılıyor. Peron, hükümetinin yoksullara ve sıradan işçilere yardım etme çabalarından dolayı seviliyordu. Ancak politikaları, yerli ve devlet destekli işletmeler için istihdam ve ağır korumacılık yaratmak amacıyla devasa bir kamu sektörü etrafında inşa edildi. Bunlar birbirini takip eden askeri ve demokratik rejimler boyunca devam eden miraslardı.
O günden bugüne kadar Arjantin hükümetleri kamu harcamalarını finanse etmek için büyük miktarda borçlanırken, pesoyu korumak için sıkı fiyat, ihracat ve döviz kontrolleri uygulandı. Ancak faturaların vadesi geldiğinde hükümetler harcamaları kısmaya başladığında toplumsal huzursuzluk baş gösterdi.
Piyasa Tepkisi
Yeni başkanın seçim kampanyasında Arjantin'i ABD dolarına geçirme taahhüdü yakın vadede giderek daha az olası görünüyor. Bu nedenle Milei yönetiminin göreve geldiğinde enflasyonu nasıl düşürmeyi ve mali açığı nasıl kapatmayı planladığı sorusu hala geçerliliğini koruyor. Üstelik bu vaatleri nasıl yerine getireceği konusunda ayağı yere sağlam basan açıklamalarda da bulunmuş değil.
Bu durumda ABD dolarının Arjantin'in resmi para birimi olarak benimsenmesi, ülkeyi daha fazla insanın işsiz kalmasına ve yoksulluğun artmasına neden olabilecek ciddi bir bunalıma sürükleyebilir. Ülkenin mevcut döviz kuru üzerinden para tabanını yenilemeye yetecek kadar doları olmadığı için, dolarizasyon pezoda bir başka büyük değer kaybı anlamına gelebilir.
Bunun sonucunda pesonun satın alma gücünün düşmesi, bütçeyi dengeye getirmek için gerekli olan sübvansiyonlar ve diğer kamu harcamalarındaki derin kesintilerle birleştiğinde, dolar gelirine veya yabancı dövizlere erişimi olmayanlar için ciddi bir darbe olacaktır.
Ancak Arjantin'in yüksek enflasyonu ve değişken fiyat istikrarı gösteremeyen pesosu, Arjantin halkı için tasarrufları güvence altına almanın tek yolunun dolar biriktirmek olduğu anlamına geliyor. Örneğin seçimlerden iki gün önce resmi dolar kuru 353 peso, turist doları 700 ve mavi dolar (karaborsa doları olarak da bilinir) 950'yi aştı. Oylamanın ertesi günü resmi peso sabit kaldı; ancak mavi dolar 1.050 pesonun üzerine çıktı. Dolarizasyonun uzak olması ihtimalinden ötürü pesonun fiyatı seçimlerden önce görülen 950 rakamına geriledi.
Zaten zafer konuşmasında Milei, özellikle dolarizasyondan ya da Merkez Bankası'nın kapatılmasından bahsetmedi. Bunun yerine “Merkez Bankası'ndaki sorunları çözeceğini” ve ülke bütçesini dengelemeye çalışacağını söyledi. Hatta Wall Street'te, ABD piyasasında tahvil bulunduran Arjantinli firmaların değeri %13'e kadar yükseldi. Bu durum aynı zamanda yerel yatırımcıların Milei'yi desteklemesiyle Arjantin piyasasında neler olabileceğinin bir yansıması olarak da değerlendirilebilir.
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Rating tarafından Milei'nin seçim kampanyasında sunduğu ekonomi planların "hızlı ve radikal" olduğu ve ayrıca "bu planların şüpheli teknik fizibilitesi ve söylemindeki son ılımlı açıklamaların, onun ne kadar iddialı bir gündemi takip edeceğini belirsiz kıldığı" değerlendirmesi yapıldı.
Milei’nin seçim zaferi, şimdilik ittifak kurduğu sağcı siyasiler Mauricio Macri ve Patricia Bullrich sayesinde kendisine siyasi sermaye sağlıyor. Ayrıca Macri ve Bullrich, düzenin adayları oldukları için ekonomide sert ve radikal açıklamaların ılımlı yaklaşımlara evrilmesinde belirleyici rol oynuyorlar. Muhafazakarların desteği ile Milei, alt mecliste çoğunluğa, Senato'da ise çoğunluğu hemen sağlayacak potansiyele sahip görülüyor.
Dış İlişkiler
Milei, seçim sonuçlarının açıklanmasıyla bölgedeki liderlerden destek ve tebrik mesajları aldı. Brezilya devlet başkanı Lula da Silva, kutlama mesajında doğrudan Milei'nin adını vermedi; bunun yerine "yeni hükümete iyi şanslar ve başarılar" diledi. Çünkü Milei, seçimden önce sürekli Lula da Silva’yı hedefe alan açıklamalarda bulunmuştu. Bunun dışında Şili, Uruguay, Ekvador, Paraguay ve Panama liderleri de seçim zaferinden ötürü Milei’yi tebrik etti. Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, "Arjantin'de aşırı sağ kazandı... Latin Amerika için üzücü" diye yazdı; ancak ülkeler arasındaki ilişkide "karşılıklı saygıyı" sürdüreceğine dair söz verdi.
Milei, insan hakları ihlalleri ve uluslararası terörizme sürekli destek vermeleri nedeniyle sert eleştiriler getirdiği İbrahim Raisi, Nicolas Maduro, Miguel Díaz-Canel ve Daniel Ortega'yı 10 Aralık'taki resmi etkinliklere davet etmedi. Bu durum gelecek dönem Arjantin ile Küba, İran, Venezuela ve Nikaragua’nın sıkça karşı karşıya geleceğini göstermektedir.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de gelecek dönem başkanını tebrik ederek "güçlü katılım ve oylamanın barışçıl bir şekilde yürütülmesini" övdü ve ABD'nin "seçilen Başkan Milei ve hükümetiyle ortak öncelikler üzerinde çalışmayı" sabırsızlıkla beklediğini söyledi. Hatta Milei “Amerika ve İsrail”in dostu olacağına” dair söz verdi; ancak Washington'un kendisini nasıl karşılayacağı henüz belli değil. Nitekim Milei kısa bir ABD seyahati yapmasına karşın Beyaz Saray ona güvenlik danışmalarıyla görüşmesini önerdi.
Milei'nin "Arjantin'i yeniden harika yapacağını" yazan Donald Trump ve Jair Bolsonaro gibi eski sağcı liderler de Milei'yi seçim zaferinden ötürü kutladı. Amerikalı multi-milyarder Elon Musk, X'te (eski adıyla Twitter) bir gönderide "Arjantin için refah önde" yazarak Milei'ye desteğini açıkladı. Tesla’nın elektrikli araçlar yapmak için gerekli olan geniş lityum kaynaklarına Arjantin sahipken, Musk ve Milei'nin önümüzdeki aylarda potansiyel ortaklıkları görüşmek üzere bir araya gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Milei'nin Brezilya ve Çin için, artık “komünist” yönetimlerle ilişki kurmayacağına söz vermesi ve bu ülkelerle ekonomik bağları zayıflatacağını defalarca tekrarlaması nedeniyle Brezilya ve Çin ile ekonomik ilişkilerde bir gerilim söz konusu.
Ticari ilişkilerin çeşitlendirilmesi Arjantin'e önemli ölçüde fayda sağlayacak olsa da mevcut kilit ortaklarla güçlü bağların sürdürülmesi hayati önem taşıyor. Bu bağlamda Çin, Brezilya'nın hemen ardından Arjantin'in en önemli ikinci ticaret ortağı ve en önemli ihracat noktasıdır. Sadece 2022'de Çin'e yapılan ihracat, Arjantin ihracatının yüzde 9,1'ini oluşturarak yaklaşık 8 milyar dolar değerine ulaşmıştır ve ikili ticarette tarihi bir rekor kırılmıştır. Çin, Arjantin soya fasulyesi ihracat pazarının yüzde 92'sini, et ihracat pazarının yüzde 57'sini ve arpa ihracat pazarının ise yüzde 59'unu oluşturmaktadır.
Bu rakamlar, Milei'nin "komünistlerle pazarlık yapmama" sözünü yerine getirmede karşılaşacağı zorluğun altını çiziyor. Bu zorluğun en bariz nedeni, Arjantin'in tarım gibi bu kadar önemli bir ihracat pazarını birdenbire değiştirmesinin imkansızlığıdır. Nitekim Arjantin, Çin’in verdiği borç sayesinde yakın zamanda kredi temerrüdüne girmekten kurtuldu.
Milei bir diğer önemli diplomatik konu olan iklim meselelerine nasıl yaklaşacağı ise henüz belirsizliğini koruyor. Geçmişte iklim değişikliğinin varlığını reddetmişti; ancak sonuçta bir dereceye kadar bu konuyla ilgilenmeye zorlanabilir.
Arjantin’de yıllık enflasyon oranı %140'ın üzerinde ve önümüzdeki yılın başında %200'e ulaşması bekleniyor. Bu oran, görevden ayrılan Peronist Başkan Alberto Fernandez'in 2019'da göreve geldiği dönemde %54'tü. Her 10 Arjantinliden 4’ü yoksulluk içinde yaşıyor. Kamu borcu GSYİH'nın %90'ını oluşturuyor. Mali açık, merkez bankasının para basmasını da içerecek şekilde doğru bir şekilde ölçüldüğünde, GSYİH'nın yaklaşık %10'una tekabül ediyor. Dolar tahvilleri nominal değerinin %33'ünden daha düşük bir fiyatla işlem görüyor. Dış nakit kaynakları ise tükenmiş durumda. Ülkenin halihazırda IMF'ye 44 milyar dolar borcu var ve döviz rezervleri net bazda yaklaşık 10 milyar dolar (merkez bankası takas limitleri ve diğer yükümlülükler düşüldükten sonra) ve kırmızı renkte.
Sonuç olarak Arjantin’de yeni yönetimi zor bir süreç bekliyor. Keza Milei’nin tecrübesiz bir siyasetçi ve devlet adamı olması kendisinin en büyük handikabı olacak gibi görünüyor. Bu bağlamda Milei'ye oy verenler açısından seçim vaatlerinin ciddi olup olmamasının veya uygulanabilirliğinin olup olmamasının bir önemi yok. Onlar için asıl önemli olan Milei'yi seçerek seçkinlerin karşısına çıkarmaktı (başına bela etmekti).
Genel olarak Arjantinliler ciddi bir siyaset reddi gösteriyorlar, ama anti-demokratik bir duruşları yok. Milei taraftarı olmakla demokrasiyi desteklemek ya da desteklememek arasında anlamlı bir ilişki kurmuyorlar. Yani Milei'nin seçmenleri, onun önerdiği paketin tamamını satın almıyorlar. Bunun yerine Milei'nin söz verdiği çözüm önerilerini seçici olarak alıp onu çekici hale getiriyorlar.
Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.