ANALİZ
Hükümetini Arayan Ülke: Fransa
Fransa’nın önünde üç senaryo var. İlki, çoğunluk olmasa bile en büyük parlamento bloğundan ismi belirlemek. İkincisi, istikrarlı çoğunluğa sahip olabilecek bir koalisyon hükümeti kurmak. Üçüncüsü ise teknokrat tarafından yönetilen "teknik" bir hükümet.
RAHATLAMANIN ardından gelen karışıklık! Fransa 7 Temmuz'da Marine Le Pen'in aşırı sağını son parlamento oylamasında reddederek uçurumun kenarından döndü. Seçmen Le Pen'in ittifakını üçüncü sıraya düşürdü ve hiçbir bloğun çoğunluğu elde edemediği bir parlamento ortaya çıktı. Ancak bu durum Fransa'yı yeni bir belirsizliğe sürükledi. Günlük bir gazete olan Le Parisien'in ön sayfasında, şaşkın bakışlı bir Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron fotoğrafının üzerinde "Şimdi ne yapacağız?" yazıyordu.
Diğer Avrupa ülkeleri olsa, buna verilecek cevap basit: Rakip partiler oturup bir koalisyon anlaşması imzalıyor. Ancak Fransa'da siyasi uzlaşma kültürü zayıf. Kimin ülkeyi yönetebileceğini bulmaya çalışırken Fransa palavra, poz, bulanıklık ve manevralarla dolu bir döneme girdi.
Bu erken seçimin nihai sonucu anket verilerini boşa çıkardı ve Le Pen'in Ulusal Birlik Partisi (RN) ile müttefiklerini dehşete düşürdü. RN, 577 sandalyeli Ulusal Meclis'te sahip olduğu 88 sandalyeyi büyük bir sıçramayla 143 sandalyeye çıkardı. Ancak Fransa'daki iki turlu sistemde, ikinci turda yaklaşık 10 milyon oy almasına rağmen aşırı sağ, iktidar olmak için gereken 289 sandalyenin oldukça gerisinde kaldı. Oylama öncesinde bakanlık koltuğuna kimlerin oturabileceğine dair yapılan konuşmalar yerini sessizliğe bıraktı. Le Pen'in 28 yaşındaki başbakan adayı Jordan Bardella, sandalye kaybına yol açmış olabilecek "seçim hatalarını" kabul etti; aceleyle bazı tehlikeli adaylar seçilmiş olabilirdi. Le Pen sadece "zaferin ertelendiğini" söyledi.
Liberal demokratlar için iyi haber, en azından kısa vadede, aşırı sağı dışarıda tutmak için kurulan bir seçim ittifakı olan "cumhuriyetçi cephe"nin başarılı olması. Macron'un merkezcileri ile Jean-Luc Mélenchon'un sol kanadı Yeni Halk Cephesi (NFP) arasında, RN karşıtı oyların bölünmesini önlemek amacıyla 200'den fazla seçim bölgesinde adayların geri çekilmesine yönelik yapılan stratejik anlaşmalar sonuç verdi. Aralarında futbolcu Kylian Mbappé'nin de bulunduğu spor yıldızları, Fransızları "aşırı uçlara" oy vermemeye çağırdı. Katılım oranı %67 ile son 27 yılın en yüksek ikinci tur yasama oylaması oldu. Seçmenlerin yaklaşık üçte ikisi Hayır oyu kullandı.
Ancak Macron sandıkta net bir sonuç aradıysa da bu pek mümkün olmadı. Seçmenler, parçalanmış bir ülkeyi yansıtan parçalanmış bir meclis seçti. Soldakileri bile şaşırtan bir şekilde, dört partili NFP parlamentodaki en büyük grup olarak ortaya çıktı. Macron'un merkezci ittifakı Ensemble'ın 168 sandalyesine karşılık NFP 182 sandalyeye sahip. Cumhurbaşkanı'nın grubu yaklaşık 100 sandalye kaybederek ciddi şekilde zayıfladı. Ancak Ensemble hiç de kolay lokma değil; şu anda parlamentodaki güç dengesini elinde tutuyor.
Önümüzde üç senaryo var. Beşinci Cumhuriyet'in anayasası cumhurbaşkanına başbakanı belirleme yetkisi veriyor, ancak bunu yaparken kullanılacak kriterleri ya da takvimi belirtmiyor. Macron, Gabriel Attal'ı (resimde görülüyor) geçici hükümette görevde tutuyor. İlk seçenek, çoğunluk olmasa bile en büyük parlamento bloğundan onun yerine geçecek ismi belirlemek, bu teamüllere de uygun. Macron 2022'de çoğunluğunu kaybettiğinde de böyle olmuştu.
Ancak Mélenchon'un Boyun Eğmeyen Fransa'sı (LFI), Komünistler, Yeşiller ve Sosyalistlerden oluşan farklı bir ekip olan NFP, başbakanlık için bir aday üzerinde anlaşmakta zorlandı. Dahası, devrimci retoriğe batmış LFI unsurları, bloğun tek başına hükümet etmesi gerektiği konusunda kararlı. Seçim gecesi, eski bir Troçkist olan Mélenchon zafer ilan etti ve kendi bloğunun "programını uygulayacağını, sadece ve sadece kendi programını uygulayacağını" söyledi. Bu program, asgari ücretin %14 oranında arttırılması, varlık vergisinin geri getirilmesi, enerji faturalarının ve temel gıda fiyatlarının dondurulması ve emeklilik yaşının düşürülmesi vaatlerini içeriyor.
Asgari ücrete yapılacak bir zam, parlamentoya danışılmadan kararname ile kabul edilebilir. Macron'un asgari emeklilik yaşını 62'den 64'e çıkaran emeklilik reformunun yürürlükten kaldırılması da mümkün olabilir; ancak bunun yaratacağı bütçe boşluğunu finanse etmek için yine de yasa çıkarılması gerekecektir. İşverenler federasyonu MEDEF'in başkanı Patrick Martin, bu tür önlemlerin "Fransız ekonomisi için ölümcül" olacağını söyledi. Fransız kamu maliyesi halihazırda gergin; bütçe açığı 2024 yılında GSYH'nin %5'ini aşacak.
Piyasalar abartılı harcama planlarının disipline edilmesine yardımcı olabilir. Derecelendirme kuruluşu Moody's 9 Temmuz'da yayınladığı bir uyarı metninde emeklilik reformundan geri dönülmesinin Fransa'nın kredi notunu tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu. Avrupa Komisyonu da bu konuda engelleyici bir rol oynayabilir. Bir danışmanlık şirketi olan Eurasia Group'un Avrupa direktörü Mujtaba Rahman'ın belirttiği gibi: "Komisyonun Fransa'yı aşırı bütçe açığı ile ilgili bir yaptırım sürecine sokma kararı, Brüksel ve Berlin'in Fransa'nın bütçe açığı ve borcunun artmasını değil düşmesini istediğini hatırlatıyor." Her iki durumda da azınlıktaki NFP hükümeti ilk fırsatta, en geç Eylül ayında bütçe görüşmeleri yapılırken, verilecek bir güvensizlik önergesi ile düşürülebilir.
Macron'un 10 Temmuz'da Fransızlara yazdığı açık mektupta belirttiği ikinci bir seçenek ise istikrarlı bir çoğunluğa sahip olabilecek bir koalisyon hükümeti kurmak. Kağıt üzerindeki rakamlar da bunu doğruluyor. Solda Yeşiller ve Sosyalistlerden, Ensemble aracılığıyla sağda Cumhuriyetçilere uzanan Alman tarzı bir koalisyon çoğunluğu sağlayabilir. Cumhurbaşkanı'nın bir yardımcısı, Cumhurbaşkanı'nın hiçbir bloğun tek başına iktidar yetkisi kazanmadığını göz önünde bulundurduğunu söylüyor. Yazısında, temel cumhuriyetçi ve Avrupa yanlısı değerleri paylaşan siyasetçileri uzlaşma sağlamak için "biraz zaman" ayırmaya çağırıyor.
Buradaki problem politikanın çok çetrefilli olması. Fransa yerel düzeyde ve Avrupa Parlamentosu'nda koalisyonlar kurma yeteneğine sahip ancak ulusal düzeyde müşterek bir akıl tutulması yaşıyor. Uzlaşma zayıflık, rakiplere yakınlaşma ise ihanet olarak görülüyor. Sağdan gelen Ensemble milletvekilleri Cumhuriyetçilerle ittifakı tercih ediyor. Ensemble'ın solundan gelenler ise görüşmenin soldan başlaması gerektiğini ancak Mélenchon'un partisini içermemesi gerektiğini düşünüyor. Ancak NFP çökmediği sürece her iki seçenek de çoğunluğu sağlayamaz. Kimse pek de popüler olmayan Macron'un yanında yer almak istemiyor.
NFP binasında birkaç çatlak belirmeye başladı. Mélenchon'un yeniden seçilen LFI milletvekillerinden François Ruffin bu hafta Le Monde'a verdiği sert bir röportajda partisinden tamamen ayrı düştü. Kampanya sırasında partinin sert liderine "tiksinti uyandıran bir güç" yakıştırması yapan Ruffin, Mélenchon'un etkisini "taş dolu bir sırt çantası taşımaya" benzetti. Sosyalist Parti'de bazı isimler merkezle işbirliği yapmaktan bile söz ediyor. Occitanie bölgesinin başkanı Carole Delga bu hafta Sosyalist Parti merkezli, ancak solda Komünistlerden tutun da Macron'un Ensemble'ının "bir parçasına" kadar uzanabilecek bir hükümet çağrısında bulundu. Ne var ki solun büyük bir kısmı, Macron'un kendilerine tek başlarına iktidar olma şansı vermeyecek gibi görünmesi karşısında çileden çıkacak.
Tüm bunlar işe yaramazsa Macron üçüncü bir seçeneğe başvurabilir: İtalya'nın Mario Draghi'yi göreve çağırdığında yaptığı gibi bir teknokrat tarafından yönetilen "teknik" bir hükümet. Böylece bir yıl içinde yeni seçimler yapılana kadar hükümet çalışmaya devam edebilir. Bu tür bir hamle istikrar getirebilir ama bir bedeli var: Paris'te bir tezgah olduğunu düşünen seçmenleri kızdırması mümkün. "Her şey çok değişken," diyor Macron'un partisinden üst düzey bir isim ve hala koalisyon için umutlu. "Çözümü görebiliyoruz ama oraya giden yolu göremiyoruz."
Bu yazı, The Economist’te, “France is desperately searching for a government” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.