×
İNGİLTERE

ANALİZ

"Gerçek Başbakan": David Cameron İngiltere'nin İsrail Yaklaşımını Sertleştiriyor!

Cameron İsrail'in uluslararası hukuku ihlal etme ihtimalinden "endişe duyduğunu" belirtti. İsrail’in iki devletli çözüm arayışlarını reddetmesine karşı çıktı ve İngiltere'nin Tel Aviv'e verdiği desteğin "koşulsuz" olmadığı uyarısında bulundu.
İNGİLTERE'DE ESKİ Başbakan David Cameron, Orta Doğu’da İsrail’in saldırılarına ilişkin tutumunu sertleştirirken kendi partisindeki pek çok kişiyi şaşırttı.

David Cameron, Başbakan Rishi Sunak’ın Dış İşleri Bakanı olarak İngiliz siyaset sahnesine geri döndü.

Ancak görevinin henüz daha beşinci ayında Cameron İngiliz siyaset sınırlarını tahmin edilenden çok daha fazla zorluyor.

İngiliz Dışişleri Bakanı, bugünlerde, hükümet içerisinde "dışişlerinin başbakanı" olarak tanımlanıyor. Sunak iç cephede bitmek bilmeyen siyasi krizlerle mücadele ederken Cameron sık sık patronunu gölgede bırakacak hareketlerde bulunuyor.

Dışişleri Bakanlığı'ndan bir isim, yetkililerin Cameron’u "aceleci bir adam" olarak gördüğünü söylüyor. Muhafazakarların kamuoyu yoklamalarındaki kötü gidişat göz önüne alındığında, bakanlık görevinin Cameron için hükümet içerisindeki son ayları olması muhtemel. O da şahsi itibarını yeniden kazanmak için acele ediyor.

Ancak Muhafazakar siyasetçiler onun bu yaklaşımlarından çok da memnun değil.

Cameron'ın Orta Doğu'ya yönelik diplomatik yaklaşımının aniden sert bir hal alması bazı Muhafazakar milletvekillerini neredeyse bir isyanın eşiğine getirdi. 

Cameron neredeyse on yıl boyunca Muhafazakar Parti liderliğini üstlendi ve 2010'dan 2016'ya kadar da başbakanlık yaptı. Son aylarda ise parti içindeki pek çok milletvekili İsrail'e karşı yaptığı yorumların çok sert olduğunu düşünüyor. 

Muhafazakâr milletvekilleri arasındaki endişeyi artıran ise Cameron'ın Ocak ayı sonunda yaptığı yorumlar oldu. Cameron, "kalıcı" bir barış anlaşmasına varılabilmesi için İngiltere'nin Filistin devletini tanımayı düşünebileceğine dikkat çekti.

Cameron zaman zaman İsrail'in uluslararası hukuku ihlal etmiş olabileceğinden "endişe duyduğunu" belirtti, İsrail’in iki devleti de kapsayan bir çözüm arayışını reddetmesine karşı çıktı ve İngiltere'nin Tel Aviv'e verdiği desteğin "koşulsuz" olmadığı uyarısında bulundu.

Dışişleri Bakanı, Gazze'ye giden yardım kamyonlarına izin vermesi için İsrail'e çağrı yaptı. Bunun üzerine İsrail'in İngilizce konuşan hükümet sözcüsü Eylon Levy ile internet üzerinden bir tartışma başladı ve bu tartışma Mart ayında Levy'nin görevden alınmasıyla sonuçlandı.

Cameron bu hafta Sky News'ın sorularını yanıtladı. İran'ın Şam'daki konsolosluğuna yapılan saldırıya karşılık verme hakkı olup olmadığı sorusuna "ülkelerin saldırıya uğradıklarını hissettiklerinde karşılık verme hakları vardır" dedi. Bu örnekler, İsrail destekçisi Muhafazakâr milletvekilleri arasında "problemli bir üslup" olarak tanımlandı. Ve Cameron'ın Dışişleri Bakanlığı'yla ilgili tartışmalara bir yenisini daha ekledi.

Eski bakan Andrew Percy yakın zaman önce Cameron'ın departmanını sürekli olarak "İsrail'e yüklendiği" için eleştirdi. Percy, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın "başlatmadıkları bir savaşın sonuçlarından ve Hamas'ın eylemlerinin bir sonucu olan masum sivillerin acılarından onları sorumlu tuttuğunu" iddia etti.

Cameron, Westminster'daki partisiyle bazı iç diplomasi faaliyetlerinde bulunmuş olsa da, aslında Lordlar Kamarası'na ömür boyu asil üye olarak atandığı için Avam Kamarası'ndaki milletvekillerine ya da İngiliz seçmenlere karşı hesap vermekle yükümlü değil.

Ayrıca uzun bir süre İngiltere başbakanı olarak görev yaptığından, Cameron parti içindeki mevki kapma yarışının getirdiği baskılardan da uzak.

Bu sayede, müttefiklerinin deyimiyle açıkça konuşabiliyor. Ayrıca, 2016'daki Brexit referandumundan sonra İngiltere'yi AB'de tutma konusundaki başarısızlığını telafi etmek ve itibarını yeniden kazanmak istiyor. 

Başbakan'ı Gölgede Bırakıyor

2010-2012 yılları arasında Cameron'ın ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapan Peter Ricketts POLITICO'ya şunları söyledi: "Cameron, fark yaratmak için kısıtlı zamanı olduğunu biliyor. Bunun için de gerçekten elinden geleni yapıyor."

İsminin açıklanmasını istemeyen Dışişleri Bakanlığı yetkilisi de aynı görüşte. "[Cameron] aceleci bir adam gibi davranıyor -sadece dört ya da beş ayı kaldığını biliyor ve bunu değerlendirmek istiyor."

Kamuoyu önünde konuşma yetkisi olmadığı için ilk yetkili gibi adının açıklanmasını istemeyen ikinci bir yetkili ise Cameron için şunları söylüyor: "İşlerin gerçekten halledilmesi ve somut ilerleme kaydedilmesi konusunda son derece istekli. İç politika konusunda bir endişesi olmaması bence onu daha özgür kılıyor ve daha fazla risk almasına neden oluyor."

Bazı gözlemciler Cameron'ın dünya sahnesindeki deneyimi ve rahat tavırlarıyla Sunak'ın önüne geçmeye başladığına inanıyor; Cameron'ın siyasi arenaya dönüşünden bu yana en azından bir Muhafazakar milletvekili Dışişleri Bakanı'na yanlışlıkla "başbakan" diye hitap etti.

Cameron'ın bu unvana sahip olduğu dönemde şansölyesi olan George Osborne, eski patronundan "İngiliz başbakanı gibi davranıyor" diye bahsetti.

Cameron'ın, Ukrayna'ya yönelik son yardım paketini geciktiren ABD'li Cumhuriyetçiler hakkındaki yorumları da hayli sertti. Onları 1930'ların sonlarında uygulanan "yatıştırma stratejisi" sırasında "Hitler'e karşı gösterilen zayıflığı" göstermemeleri konusunda uyardı. 

Diğer taraftan İngiltere Dışişleri Bakanı aynı zamanda hem Downing Sokağı 10 Numara'yı hem de İngiltere'nin G7 müttefiklerini İran'a daha fazla yaptırım uygulanması konusunda zorlayan kilit bir ses oldu.

Policy Exchange düşünce kuruluşunda diplomasi uzmanı olan Sophia Gaston, bu sözlere bir ekleme yaptı. Ona göre Cameron'ın hükümetin en üst kademesindeki önceki deneyimi, onu "diplomasinin genel özelliği olan temkinlilikten uzak" tutuyor.

Aynı Noktada

Birleşik Krallık hükümetinden bir başka yetkili de Cameron'ın rolünü "sadece orada olmak değil, bir şeyler yapmak" olarak gördüğünü söyledi.

Ancak aynı kişi Cameron'ın Gazze'ye yaklaşımı nedeniyle her kesimden eleştiri aldığına dikkat çekerek, İsrail'e karşı özellikle sert davrandığını düşünmenin hata olacağını vurguladı.

Downing Street, Cameron ve Sunak arasında bir ayrılık olduğu yönündeki iddiaları reddederken, başbakanın resmi sözcüsü Salı günü "tamamen aynı noktada" durduklarında ısrar etti.

Ancak aynı noktada durdukları söylemi, pek de sürükleyici olmayabilir. Sunak'ın bu hafta Netanyahu ile görüşme girişimleri sekteye uğradı. Çünkü İsrail medyası, İran'ın misilleme olarak İsrail'e yüzlerce insansız hava aracı ve füze fırlatmasına vereceği tepkiyi hafifletmek isteyen uluslararası müttefiklerin yaptığı çağrıların sert lider tarafından engellendiğini öne sürdü.

Sunak, Tahran'ın saldırılarına karşılık olarak İsrail'e verdiği güçlü desteğin, Muhafazakar Parti'nin arka sıralarındaki bazı isimleri yatıştırdığı gibi, İsrail ile ilişkileri de güçlendireceğini umuyor.

Cameron'ın kullandığı dille ilgili endişelerini dile getiren eski kabine bakanlarından Theresa Villiers, Sunak'ın açıklamalarının "güven verici" olduğunu söyledi.

POLITICO'ya konuşan Villiers, "Daha net ifade edemezdi ve bence bu, son haftalarda İsrail'e verilen desteğin zayıfladığı algısını da kırdı" dedi.

"Şimdi İsrail'den uzaklaşmaya yönelik bu politikanın tekrar ortaya çıkmasını engellememiz gerekiyor."


Bu yazı, Politico’da, “The real PM? David Cameron is shifting Britain’s stance on Israel” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.