ANALİZ
Fransa'nın Afrika'daki Zamanı Doluyor mu?
Afrika'dan çekilmek Fransa'nın küresel itibarını bir dereceye kadar zayıflatacak olsa da aslında ülkenin dikkate alması gereken başka öncelikler var ve bu öncelikler Fransa’nın ulusal çıkarları için çok daha fazla kritik.
UZUN ZAMANDIR Fransa'nın Afrika'daki durumunu takip ediyorum. Geldiğimiz noktada varılması gereken tek makul sonuç Fransa'nın üslerini kapatıp bölgeden çıkması gerektiğidir.
Sorun, Fransa’nın artık iyi ya da kötü her ne yaparsa yapsın, uzun zamandır bölgeye ilişkin tutumundan rahatsızlık duyan ve en kötüsünü beklemeye şartlanmış Afrikalı halklarda alerjik bir tepkiye yol açmasıdır. Nijer'deki son olaylar da bunu gösteriyor.
Bu Fransız karşıtı hissiyatın haklı olup olmadığı ise konumuzla tamamen alakasız. Nijer Devlet Başkanı Mohamed Bazoum'un akıbetinin de gösterdiği üzere, Afrika hükümetleri için Fransa ile kurulan bağlar adeta "ölüm öpücüğü" haline gelmiş durumda.
Bugünlere, en başta sömürgeciliğe kadar uzanan ve 1960'taki dekolonizasyonu takip ederek on yıllar boyunca devam eden uzun bir hikayeyi izleyerek geldik. Ortada suçlanacak çok şey var. Afrika'nın elitleri ve bu elitlerin yönetim başarısızlıkları önemli bir faktör. Zira kamuoyu onları Fransa ile ilişkilendiriyor.
Ayrıca Afrika siyasi ideolojilerinin ve popülizminin zayıflığına, yine Fransa'nın yarattığı statüko içerisinde hayal kırıklığına uğrayan yeni nesil gençlerin yükselişine de değinebiliriz.
1960'tan günümüze kadar Fransız liderler tarafından yapılan stratejik hataları, ekonomik ve siyasi ilişkileri de buna dahil etmeliyiz. Afrika ülkelerinin ekonomik ve siyasi gelişimini bu ilişkiler engelledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un meşhur duyarsızlığı da işleri iyice zorlaştırdı.
Suçu kim nasıl paylaştırmak isterse istesin, ortada bir gerçek var: İyi niyetli olsun ya da olmasın, Fransa'nın bölgeye müdahalesi ters etki yaratıyor.
Afrika'dan çekilmek Fransa'nın küresel itibarını bir dereceye kadar azaltacak olsa da aslında ülkenin başka öncelikleri var ve bu öncelikler Fransa’nın çıkarları için çok daha fazla önem taşıyor. Tıpkı İngiltere gibi Fransa'nın da pek çok güçlü yönü var.
Kısa süre önce kabul edilen beş yıllık askeri programlama yasası da dahil, Fransa'nın milli güvenlik belgeleri ülkenin hayati çıkarlarının nerede olduğunu açıkça gösteriyor. Ülkenin önceliği Avrupa'da ve çok sayıda denizaşırı toprağı sayesinde dünyanın en büyük ikinci Münhasır Ekonomik Bölgesine sahip olduğu Hint-Pasifik'te olmalı. Hint-Pasifik bölgesi Fransa'nın ticaret hacminin Afrika kıtası ile olandan çok daha büyük olduğu bir bölge.
Fransa'nın "Hint-Pasifik Stratejisi" raporuna göre, bölgeyle yaptığı ticaret, Fransa'nın Avrupa Birliği dışındaki ticaretinin üçte birini oluşturuyor ve geçtiğimiz on yıl zarfında yüzde 49 oranında artış gösterdi. Fransız ticaretinde Afrika'nın payıysa bundan daha küçük. Giderek de küçülüyor. Nitekim Sahel bölgesi Fransız ticaret istatistiklerinde neredeyse hiç yer almıyor.
Öte yandan Paris, ordusunu yoğun çatışmalara hazır hale getirmek istiyor. Bu bağlamda Afrika kıtasındaki askeri faaliyetleri Fransa için sadece dikkat dağıtıcı bir unsur. Terörle mücadeleye gelince, herhangi bir dış güç, ortağı olan ülkeyle uyumlu bir ilişki kurmadan çok da başarılı olamaz. Sadece terör tehdidi altındaki ülkelerin vatandaşları bu sorunun üstesinden gelebilir, gerçek bu. Dışarıdan yardım istemiyorlarsa, sorumluluk onlara aittir.
Bu arada, Rusya'nın oluşan boşluğu dolduracağına dair tehdit abartılıyor. Dolayısıyla bu durum daha fazla müdahaleyi meşru kılmaz. Zaten Rusya'nın çekici gelmesinin bir nedeni de birçok Afrikalının Rusya'yı bir tür anti-Fransa şeklinde görmesi. Fransa bölgede kira ödemeden yaşamayı bırakırsa, Rusya'nın sembolik cazibesi de azalacaktır.
Rusya'nın cazip gelmesinin bir başka sebebi de Mali dahil bazı Afrika hükümetlerinin Fransa yüzünden hayal kırıklığına uğramış olması. Fransa, başta Fulaniler olmak üzere Araplar ve Tuaregler gibi belirli etnik toplulukları hedef alan bir stratejide bu hükümetlere yardım etme konusunda geri durmuştu.
ABD'nin ve Almanya gibi diğer Avrupalı ortaklarının aynı tepkiyi vermemesi, Fransa'ya boşluğu doldurmak, Rusya'yı dışarıda tutmak ve Afrika devletlerinin kendilerini savunmalarına yardımcı olmak gibi bir fırsat sunuyor. Ne var ki bu, dikkatli olmalarını ve şimdiye kadar gösterdiklerinden daha fazla yaratıcılık göstermelerini zorunlu kılıyor.
Aynı zamanda Fransa'nın eski imparatorluk topraklarında yaşayan bu ülkelere güvenmek zorunda kalacağı anlamına da geliyor. 1990'ların sonlarında bu bir engel teşkil ediyordu, ancak bu noktada Paris hazır.
Aslında başka seçeneği de yok!
Bu yazı 22 Ağustos 2023 tarihinde POLITICO’da “Time’s up for Frace in Afrika” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen yazıda editoryal düzenleme yapılmıştır.