×
FRANSA

ANALİZ

Fransa ve İsrail: “Koşulsuz Dayanışma” mı Dengeleme Siyaseti mi?

Fransa'da Muhafazakârlar ve aşırı sağ, İsrail ve Batı'nın aynı değerleri temsil ettiğini, ön cephede İsrail'in yer aldığını ve desteklenmesi gerektiğini, aksi takdirde [İslamcılığa karşı] mücadelenin Avrupa'ya taşınacağını düşünüyor.
FRANSA'NIN GAZZE konusundaki diplomatik faaliyetleri, kendi içinde sık sık gerilimlere neden olan siyasi ve dini bölünmelerle de ilgili.

Hamas'ın İsrail'i hedef almasından sonraki günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail ile "kayıtsız şartsız dayanışma" sözü veren bir konuşma yapmıştı. 

Bir ay sonra, Gazze'yi desteklemek için bir konferans düzenledi ve ateşkes çağrılarına katılarak dengeyi sağlamaya çalıştı. İsrail'in kara ve hava saldırılarını takip eden günlerde Macron, Gazze'ye desteğini arttırdı. Ürdün'le birlikte yardım uçuşları düzenledi. Hatta bir helikopter gemisini hastane gemisine dönüştürerek Mısır'a girmesine izin verilen yaralı Filistinlileri tedavi etmek üzere bölgeye gönderdi. 

Macron ayrıca, Fransa'da İsrail karşıtı eylemlerin geri dönüşüyle mücadele etmek için elinden gelen her şeyi yapacağına dair defalarca kez söz verdi; buna birkaç hafta önce Elysée'de bir Yahudi kuruluşu için düzenlenen tören de dahildi.

Törenden bir gün sonra Marsilya'da ağlayarak kendisine seslenen bir kadını teselli ediyordu: "Sayın Cumhurbaşkanı, Filistinliler için bir şeyler yapmalıyız... Bu çocukların ölmesine izin vermeyin."

Macron Fransa'da, Avrupa'nın en büyük Müslüman ve Yahudi toplulukları arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı, Marsilya'daki kadının omzuna dokunarak "Elimizden geleni yapıyoruz ama orada değiliz, her şeyi kontrol edemiyoruz" dedi. 

“Yine de biz, ateşkes çağrısında bulunduk ve insani yardım operasyonları yapıyoruz,” diye ekledi. Bu arada İsrail'in Gazze'deki saldırıları sonucu ölenlerin sayısı 33 bine ulaştı.

Macron, geçtiğimiz altı ay boyunca neredeyse her gün, Fransa'da asayişi sağlamaya çalıştı.  
Fransız toplumunda, çoğunluğu Müslüman olan mahallelerde sıklıkla patlak veren şiddet olayları, İsrail karşıtı eylemler ve son on yılda yaşanan terör saldırıları, ülkedeki güvensizliği arttırdı ve müslüman karşıtı duyguları körükledi. Fransa'nın geçtiğimiz yıllarda uygulamaya koyduğu yasalar ve kurallar birçok Fransız Müslümanı rahatsız etti. 

İsrail karşıtı eylemler, yaygın İslamofobi ve terör korkusuyla yüklü iç siyasetin karmaşıklığı içinde, yönünü bulmaya çalışan Macron’un Fransa'nın diplomasi politikasını belirliyor. Ancak İsrail-Filistin çatışması [ve İsrail’in katliamları] uzadıkça Fransa'nın bir ateş çemberine dönüşme ihtimali de artıyor. 

Hassas bir konuyu ele aldığı için adının açıklanmasını istemeyen ve bölgeyi yakından tanıyan bir Fransız diplomat, “İçeride ve dışarıda, ikili bir denge oyunu var; diplomatik çabalarımız ile ortak değerler ve anma törenleri üzerinden ulusal birliği sağlama ihtiyacı arasında bir denge kurmak zorundayız” dedi. 

Elysée Sarayı bu haber için kendisine gönderilen yorum talebine yanıt vermedi. 

OpinionWay anketörü Bruno Jeanbart, “Macron ve hükümet bu konuda yaşanan görüş ayrılıklarından çok korkuyor ve İsrail ile Filistin arasındaki çatışma kurum içinde çok fazla gerilim yarattı” dedi.

Terör Korkusu

Macron, IŞİD karşıtı koalisyonun, militan grup Hamas'la savaşmak üzere İsrail topraklarında yeniden ortaya çıkmasını önerdi; uluslararası topluluk bu önerinin üzerini hızla örttü. Ancak mesaj açıktı: Fransa'nın Filistin yanlısı tarihi duruşundan bir sapma olarak görülse bile, Fransa terörizme karşı yumuşak davranmayacaktı.

Paris'te barlara ve bir konser salonuna düzenlenen çok sayıda İslamcı saldırıda öldürülen 130 kişi için Macron “Biz de bir partide öldürülen gencecik kurbanların yasını tuttuk ... hiçbir şeyin terörü haklı gösteremeyeceğini iliklerimize kadar hissediyoruz” dedi. 

Macron bu konuşmasında, 2016 yılında güneydeki Nice kentinde meydana gelen ve 13 Fransız vatandaşının öldürüldüğü saldırıdan bu yana, bir terör saldırısında en fazla can kaybının yaşandığı bu saldırı nedeniyle onların da İsrail'in yaşadığı acıyı yaşadığını söyledi. 

Kamuoyu araştırmacısı Jeanbart'a göre, terörle geçen on yıl Fransa'da “İslam'ın ve özellikle de İslamcılığın Fransa ve ülkenin güvenliği için bir tehdit olduğu” yönündeki “artan hissiyatı” besledi.

Bu saldırılar, Fransız toplumunun farklı kesimlerinde yaygın olan ayrımcılığın da etkisiyle Müslüman karşıtı duyguların yükselmesine yol açtı. Fransız yetkililer, İslamî radikalleşmeye dair işaretleri tespit ederek saldırıları önlemeye çalışıyor ve bu da bir şüphe ortamına yol açıyor. 

Yakın zamanda yapılan bir ankete göre Fransız Müslümanların %66'sı ayrımcılığa uğradıklarını hissediyor. Bunun nedeni ise Fransa'nın, sekülerizmi kamusal alanda korumaya yönelik aldığı radikal tedbirler. 

Düşünce kuruluşu Terra Nova'da araştırmacı olan Hakim El Karoui, "Hangi yöntemle analiz edilirse edilsin, Fransa ayrımcılık konusunda felaket bir tablo çiziyor," dedi. "Terörün bu sorunu daha da kötüleştirdiği aşikâr, çünkü insanlar korkmuş durumda."

Kültür Savaşları

Siyaset profesörü Vincent Martigny'ye göre Fransa'da uzlaşmaz iki kutup ortaya çıkıyor; sağ ve aşırı sağ daha fazla İsrail yanlısı bir duruş sergilerken, sol daha kararlı bir şekilde Filistin yanlısı bir yaklaşım benimsiyor. 

"Muhafazakârlar ve aşırı sağ, İsrail ve Batı'nın aynı değerleri temsil ettiğini, ön cephede İsrail'in yer aldığını ve desteklenmesi gerektiğini, aksi takdirde [İslamcılığa karşı] mücadelenin Avrupa'ya taşınacağını düşünüyor.”

Muhafazakarlar ve aşırı sağın bu duruşu geçmişle bağların kopması anlamına geliyor. Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac döneminde sağ, Fransa'nın Arap ülkeleriyle olan yakın bağları nedeniyle İsrail'e karşı Filistinlileri desteklemişti. 

Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi ise, toksik ve İsrail karşıtı geçmişiyle arasına mesafe koymaya çalıştığı izlenimini veriyor. Parti, şimdilerde İsrail'in arkasında duruyor. Partinin kurucusu Jean-Marie Le Pen, Holokost'u aşağıladığı gerekçesiyle birçok kez mahkûm edilmişti. Kasım ayında antisemitizme karşı düzenlenen partiler arası yürüyüşe Fransız aşırı sağının katılıp katılamayacağı konusunda da gerilim vardı. 

Araştırmacı Martigny, Fransız solunun bir kısmının "daha radikalleştiğini", çünkü kesişimsellik (farklı ayrımcılık türlerinin birbiriyle örtüştüğü ve bağlantılı olduğu fikri) taraftarlarının Filistin davasını benimsediğini söyledi.

"Kesişimsellik her türlü baskıya karşı mücadele etmek anlamına geliyor ve Filistinliler dünyada en çok ezilen insanlar arasında yer alıyor" dedi.

Fransa'nın aşırı sol partisi Boyun Eğmeyen Fransa (La France Insoumise), Haziran ayındaki Avrupa seçimleri öncesinde Gazze'yi ana kampanya temalarından biri haline getirdi ve Fransız-Filistinli aktivist Rima Hassan'ı aday olarak gösterdi. 

Aşırı sol parti, Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarını kınıyor olsa da geçmişte İsrail karşıtı tutumuyla suçlanmasına rağmen Hamas’ı "terör örgütü" olarak adlandırmayı reddetti. 

Bu konu solda bir bölünmeye yol açtı ve daha merkeze yakın sol partiler, aşırı solu Avrupa seçimleri öncesinde Fransız Müslümanların gözüne girmeye çalışmakla suçladı. 

"Solda güçlü görüş ayrılıkları var, Boyun Eğmeyen Fransa’nın bu saldırıları terör eylemi olarak nitelendirmeyi reddetmesi bu görüş ayrılıklarını tetikliyor.” diyen Sosyalist Senatör Rachid Temal, "Bu kabul edilebilecek bir şey değil. Ve solda 2022’de kurulan Nupes ittifakını bitiren de bu oldu" dedi.

"Sosyalist Parti olarak biz duruşumuzu bozmadık, saldırıları kınadık ve aynı zamanda ateşkes çağrısında bulunduk, tüm rehinelerin serbest bırakılmasını talep ettik," dedi.

Sahadaki Durum

Ancak Fransa'nın İsrail-Hamas çatışması üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığı tamamen farklı bir konu.

Saldırılardan sonra yaşanan ilk şokun ardından Macron, ateşkes çağrılarına katılarak ve ihtiyaç duyulan yardımların Gazze Şeridi'ne ulaştırılması yönündeki çalışmaları hızlandırarak Filistinlilerin içinde bulunduğu kötü duruma odaklandı. Fransız diplomatlar, Fransa Cumhurbaşkanı'nın en sonunda Fransa'nın çatışma konusundaki eski "dengeli" pozisyonuna geri döndüğünü, İsrail'in var olma hakkını savunurken Arap ülkeleriyle yakın bağlarını koruduğunu söyledi.

Fransa ABD'den aylar önce Gazze'ye havadan yardım götürdü ve Mısır'a tahliye edilen yaralı Filistinlileri tedavi etmek için helikopter gemisini hastaneye dönüştürdü.

Macron'un Rönesans partisinden bir milletvekili olan Benjamin Haddad, "Herkesle konuşuyoruz, İran'la konuşan tek ülke biziz, aynı fikirde olmadığımız insanlarla da konuşuyoruz ve mesajlarımızı iletebiliyoruz, bu da müttefiklerimizin takdir ettiği bir şey" diyor.

Ayrıca CIA Direktörü Bill Burns ile Mısır, Katar ve İsrail'den istihbarat yetkilileri arasında yapılan iki gizli toplantıya da Paris ev sahipliği yaptı. Toplantılarda ateşkes ve kalan rehinelerin kurtarılması konuları ele alındı. Birçok Fransız yetkiliye göre bu, Fransa'nın biraz da olsa etki edebildiğini gösteriyor.

Ancak ateşkes görüşmeleri sekteye uğradıkça Fransa'nın diplomatik çabalarının pek bir katkısı olmamış gibi göründü. Gerçi hiçbir ülke Hamas ve İsrail'in ateşkesi kabul etmesini sağlayamadı.

Müslümanların kutsal Ramazan ayı ateşkes için bir fırsat kapısı gibi görülüyordu. Ancak böyle olmadı ve İsrail güçleri, çok sayıda sivilin ölümüne yol açabileceği uyarılarına rağmen Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'a kara saldırısı düzenlemeye hazırlanıyor.

Dünya Gıda Programı da Filistin'in bazı bölgelerinde Mayıs ayına kadar tam bir kıtlık yaşanabileceği uyarısında bulundu. Bu hafta Fransa, Ürdün ve Mısır “acil ateşkes” için ortak bir çağrı yayınladı ve kıtlığın “şimdiden başladığı” uyarısında bulundu. Ancak Fransız diplomatlar, bilhassa Avrupa'nın savaş konusundaki görüş ayrılıkları göz önüne alındığında, Paris'in etkisinin zayıf olduğunu söylüyor. 

Araştırmacı Vincent Martigny, “ABD dışında kimsenin İsrail üzerinde etkisi ve [İsrail lideri] Benjamin Netanyahu'ya doğrudan erişimi olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla Macron hükümetin İsrail ve Gazze ile ilgili tutumu iç kamuoyuna yani Fransa'ya yönelik” açıklamasında bulunuyor.


Bu yazı, Politico’da, “Macron’s explosive home front in the Gaza war” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.