×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Derneği: “İsrail Gazze'de soykırım yapıyor!”

Soykırım bilimcilerinin en eski ve en büyük derneği, İsrail'in Gazze'de on binlerce insanın ölümüne ve bölgenin büyük bölümünün moloz yığınına dönüşmesine neden olan yaklaşık iki yıllık askeri saldırılarının "soykırımın yasal tanımına" uyduğunu açıkladı.
SOYKIRIM BİLİMCİLERİNİN en eski ve en büyük derneği, önceki pazar günü aldığı kararla, İsrail'in Gazze'de on binlerce insanın ölümüne ve bölgenin büyük bölümünün moloz yığınına dönüşmesine neden olan yaklaşık iki yıllık askeri saldırılarının "soykırımın yasal tanımına" uyduğunu açıkladı.

Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Derneği (International Association of Genocide Scholars), İsrail'in 1948 tarihli bir sözleşmede belirtilen ve "ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu tamamen veya kısmen yok etmeyi" amaçlayan eylemlerle tanımlanan soykırım suçunu işlediği sonucuna vardı. Dernek, önceki Pazar günü aldığı bu kararla İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını kabul eden diğer insan hakları örgütleri ve akademisyenlerden oluşan cepheye dahil oldu.

İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, X'te paylaştığı mesajda, kararı "utanç verici" olarak nitelendirdi ve Filistinli militan grup Hamas'ın doğrulanmamış bir "yalan kampanyasına" dayandığını belirtti. İsrail hükümeti, askeri harekatının, Nazilerin Holokost sırasında Yahudilere karşı yürüttüğü sistematik katliam kampanyasının ardından tanımlanan bir suç olan soykırıma tekabül ettiği yönündeki her türlü iddiaya tepki gösterdi.

“Gazze Soykırımı”

Derneğin kararında, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği, 1.200'den fazla kişinin ölümüne yol açan ve İsrail'in Gazze'ye yönelik askeri harekat düzenlemesine neden olan saldırının "uluslararası suç teşkil ettiği" belirtiliyor. Ancak derneğin kararında ayrıca İsrail'in tepkisinin, "grubun üyelerini öldürmek" ve "grubun fiziksel olarak tamamen veya kısmen yok olmasına yol açacak yaşam koşullarını kasten oluşturmak" da dahil olmak üzere 1948 tarihli sözleşmede soykırıma ilişkin belirtilen beş koşulun tamamını ihlal ettiği sonucuna varılıyor.

1948 tarihli sözleşmeye göre, bu koşullardan sadece birinin varlığı bile soykırım bulgusu için yeterli.

Derneğin yaklaşık 500 üyesi var. Dernek Başkanı Emily Sample, karara oy veren üyelerin büyük çoğunluğunun (%86) soykırım kararını onayladığını söyledi. "Bu kadar yüksek bir uzlaşıya varılması bizi çok şaşırttı," diyen Sample, dernek yönetim kurulunun, İsrail'in eylemlerinin soykırım teşkil edip etmediği sorusu hakkında yaşanan gergin tartışmalar nedeniyle açıklama yapmaktan kaçındığını da sözlerine ekledi.

Kararda, İsrail'in Gazze'deki sivillere ve sivil altyapıya yönelik "ayrım gözetmeyen ve kasıtlı" saldırılar düzenlediği, sağlık ve yardım görevlileri ile gazetecilere kasıtlı olarak saldırdığı, bölgenin tüm nüfusunu defalarca zorla yerinden ettiği ve 50 binden fazla çocuğu öldürdüğü veya yaraladığı belirtildi.

Dernek, Gazzeli çocuklara yönelik saldırıları "Bir grubun önemli bir bölümünün yok edilmesi soykırım teşkil eder" sözleriyle değerlendirdi.

Gazze Sağlık Bakanlığı'nın sivil-savaşçı ayrımı yapmadan verdiği bilgiye göre, Gazze'de 63 binden fazla kişi İsrail tarafından öldürüldü.

Savaş boyunca İsrail, bağımsız insan hakları gruplarının ve gazetecilerin Gazze'ye seyahat etmesini engelledi. Modern bir çatışmada eşi benzeri görülmemiş sayılarda medya çalışanları ve Filistinli gazeteciler İsrail tarafından öldürüldü; Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre, bu kayıpların büyük çoğunluğu İsrail hava veya insansız hava aracı saldırılarında yaşandı.

Karar, İsrail'in Gazze’de soykırım yaptığını tespit eden kuruluşların sayısının artışına işaret ediyor. Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Derneği’nin yanı sıra, aralarında İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Af Örgütü ve İsrailli hak grubu B'Tselem ve Birleşmiş Milletler uzmanlarının bulunduğu kuruluşlar da İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını tespit etti. 

Soykırımın anatomisi

 Geçtiğimiz yıl, Birleşmiş Milletler uzmanları tarafından hazırlanan "Soykırımın Anatomisi" başlıklı raporda, da İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığı, İsrail’in işlediği şu fiillerin soykırım suçunu kanıtladığı belirtilmişti: "Bir grubu öldürmek; grubun üyelerine ciddi bedensel veya ruhsal zarar vermek; gruba, fiziksel olarak tamamen veya kısmen yok olmasını sağlayacak yaşam koşulları dayatmak."

Hâlihazırda Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika'nın başvurusuyla açılan ve İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırım eylemlerini gerçekleştirerek uluslararası hukuku ihlal ettiğine yönelik bir davayı görüşüyor.

Dernek Başkanı Sample, derneğin kararının zamanlamasının -savaşın başlamasından çok sonra, çatışmanın ikinci yıldönümünün arifesinde- "kişisel ve mesleki sonuçlardan" duyulan korkudan kaynaklanmış olabileceğini söyledi. 

Sample, dernek üyelerinin, konuştukları için ABD'de işlerini kaybettiklerini ve oraya seyahat etmek için vize alamadıklarına dikkat çekti. "Bilim insanları için, böyle bir soykırıma karşı çıkmak kişisel olarak zor bir karardı" dedi.

Diğer taraftan, ABD'nin BM Genel Kurulu'na katılacak Filistinli yetkililere vize vermemesi, Gazze soykırımını örtmeye ve susturmaya yönelik yeni bir hamle olarak duruyor. Trump yönetimi, Gazze ile işgal altındaki Batı Şeria'da devam eden İsrail zulmü hakkında konuşma fırsatını engellemeye çalışıyor.

İsrail'de askeri saldırılara geniş destek varken, savaşın niteliği konusunda akademisyenler arasında görüş ayrılıkları bulunuyor. Açık Üniversite ve Hayfa Üniversitesi'nde soykırım uzmanı ve siyaset teorisyeni olan Shmuel Lederman, soykırım çalışmaları konusunda uzmanlaşmış az sayıdaki İsrailli uzmanın neredeyse tamamının, İsrail'in eylemlerinin soykırıma varan bir nitelik taşıdığı konusunda hemfikir olduğunu söyledi.

Lederman, özellikle İsrail'in Mart ayında insani yardımlara neredeyse tamamen abluka uygulayacağını açıklamasının ardından, son aylarda daha fazla İsrailli akademisyenin, özellikle de uluslararası hukuk uzmanlarının soykırım etiketini değerlendirmeye başladığını söyledi. Küresel açlık otoritesi tarafından geçen ay Gazze'nin bazı bölgelerinde kıtlık ilan edilmesinin ardından, Başbakan Binyamin Netanyahu, uluslararası kamuoyunda güçlenen, “İsrail'in kıtlıktaki rolünün soykırım eylemlerini güçlendirdiği” yönündeki iddialara öfkeyle saldırdı.

Lederman, 2024 baharında kendisinin de benzer bir sonuca vardığını hatırlatarak, "Mart ayının sonundan bu yana, “açlık yoluyla etnik temizliğin” İsrail’in tarafından resmi bir amaç olarak ilan edilmesinden bu yana gördüğümüz şeyin, (yalnızca soykırım bilim insanları arasında değil, hukuk bilim insanları arasında da) açık bir soykırım olduğu konusunda geniş bir mutabakat ortaya çıktı" dedi.

"Özetle, soykırım çalışmaları alanındaki birçok uzmanın aynı fikirde olmasının bir nedeni var. Bir soykırım uzmanı olup da bunun bir soykırım olduğunu söylememek çok zor," dedi.

**
İsrail, 14 Mayıs 1948'de Bağımsızlık Bildirgesi'nde "din, ırk veya cinsiyet ayrımı gözetmeksizin" evrensel insan haklarını benimsedi. Bireysel insan onuruna olan bu inanç, aynı ay hükümetlere sunulan Cenevre Sözleşmeleri'nde de yer alıyordu. Bugün, İsrail'in kuruluş vizyonu ve savaş yasaları Gazze'de çökmüş durumda. Zira, bombalanmış, yıkıma uğramış Gazze topraklarının altında evrensel insan hakları ve insanlık onuru yok edilme noktasında.

Dünya, başlangıçtan beri 1948'in yüce ideallerine ulaşmak için mücadele etti. Gazze, bu evrensel insan hakları vizyonunun İsrail’in elinde nasıl iflas ettiğini gözler önüne seriyor. İsrail Gazze’de savaş yasalarını çiğniyor. Bu yasaları uygulayan uluslararası sistem çalışmıyor. Ancak bu sistemsel başarısızlık, İsrail’i savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar da dahil olmak üzere, Gazze'de işlediği suçların sorumluluğundan muaf tutmuyor. Zira devlet olmak hatta liberal demokrasiyi savunmak bu suçlardan sorumlu olmayı gerektiriyor.

Gazze'nin büyük bir kısmı harabe halinde, milyonlarca sivil yerinden edildi ve on binlerce insan İsrail tarafından öldürüldü. Buna rağmen, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu durdurulamıyor. Şimdi, tüm Gazze'yi işgal etmekten söz ediyor. Ancak İsrail için Hamas artık askeri bir tehdit değil, bu yüzden savaşın bir stratejisi yok ve savaş artık adil değil.

Daha da kötüsü, İsrail hükümeti, işgalci bir güç olarak, sivillere yiyecek dağıtımını Hamas'a karşı bir silah olarak kullandı. Hatta İsrail, açlık krizi ve erzak kuyruğunda bekleyen çaresiz insanların ölümüne yol açtığında bile, bu uygulamaya devam etti. İsrail, sivilleri köşeye sıkıştırarak ve evlerini sistematik olarak yıkarak, aynı zamanda etnik temizlik uyguluyor.

İsrail Gazze’de, teröristler, savaş ağaları ve diktatörlerle aynı standartlarda bir devlet olarak davranıyor.  Savaş yasaları çiğnenirken, onları kutsallaştıran sistem de çöküyor. 

İsrail geçmişte savaşları soruşturmayı ve bazı siyasi ve askeri liderleri sorumlu tutmayı başardı. Askerler tarafından işlenen vahşeti soruşturmada diğer ülkelerle karşılaştırılabilir bir performans sergiledi; ancak bu, yavaş ve alt rütbelere odaklanarak gerçekleşiyor. Ancak, üst düzey hesap verebilirlik eksik. Netanyahu, Yüksek Mahkeme ve Başsavcı ile güç mücadelesi içinde. İsrail mahkemeleri, Gazze konusunda hükümeti sınırlandırma konusunda hiçbir şey yapmıyor.

**
Yetkililer, İsrail'in de yasadan çıkarı olduğunu anlıyor. Bazı İsrailliler, şimdi istediklerini yapıp Batı ile ilişkilerini daha sonra düzeltebileceklerini hesaplıyor. Ancak Avrupa toplumlarının İsrail'e bakış açısı karamsar, kasvetli ve nefrete doğru kayıyor. Amerika'da Demokratlar ve MAGA sağı arasında da durum benzer bir eğilim gösteriyor. İsrail, Batı Şeria'yı ilhak edip oradaki Filistinlileri ezen etnik-milliyetçi bir devlete dönüşmüş durumda. Bu şiddeti körükleyecektir.

7 Ekim saldırılarından sonra, İsrail'in kendi liderlerini yargılamaya hiç niyeti olmayacağını iddia edebilirsiniz. Ancak Cenevre Sözleşmeleri'nin mantığı, savaş yasalarını pervasızca çiğneyen ülkelerin sadece kurbanlarına değil, kendilerine de zarar verdiklerine işaret ediyor.

İsrail'in adaletin yerini bulmasında varoluşsal bir çıkarı var. Eğer Gazze'de kıtlık, etnik temizlik ve soykırım düzenleyenleri yüceltirse, İsrail siyaseti ve toplumu otoriterliğe doğru sürüklenecek. [Uluslararası toplumdan da izole olacak. Mayıs 1948'de doğan devlet, daha yüzyıl dolmadan, modern tarihte soykırımcı bir devlete dönüşecek.]


Bu yazı, Washington Post’ta 01 Eylül 2025 tarihinde “Israel is committing genocide in Gaza, leading scholars’ association says” başlığıyla; The Economist’te 07 Ağustos 2025’te “Why Israel must hold itself to account” başlığıyla yayınlanan yazılardan hareketle hazırlanmıştır. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.