ANALİZ
Almanya’da Vakıflar ve Alman Siyasetine Etkileri: Friedrich Ebert Vakfı
Alman siyasi parti vakıfları çok boyutlu çalışıyorlar. Araştırma ve rapor çalışmalarıyla Think Thank’lere, sundukları öğrenci burslarıyla hayır kurumlarına, network çalışmalarıyla lobi şirketlerine ve siyasileri destekleme biçimleriyle danışmanlık kurumlarına benziyorlar.
ALMANYA ŞUAN yine bir Sosyal Demokrat Parti (SPD) liderliğinde yönetiliyor. Bu partinin yönetim jeo-politiğinde çeşitli parti kurulları, sendikalar, seçmen grupları, STK’lar önemli roller oynuyor. Bilindiği gibi Almanya'da her siyasi partinin bir vakfı mevcut. Friedrich Ebert Vakfı Alman SPD'ye fiilen bağlı olan bir vakıf. Hâlihazırda 2017 yılında SPD'nin Angela Merkel'e karşı Başbakan adayı olan Martin Schulz vakfın başında bulunuyor. Bununla birlikte, genelde SPD’de uzun yıllar boyunca sorumluluk taşımış siyasiler siyasi hayatlarının sonunda bu vakıfların başkanlığını yürütmekteler.
En başta hatırlatalım: Almanya'da Friedrich Ebert Vakfı gibi siyasi parti vakıflarının bütçelerinin yüzde 75'i, Alman devleti tarafından, vakıfların bağlı bulunduğu partilerin aldıkları oy oranlarına göre karşılanıyor. Bütçenin diğer yüzde 25'i de üye aidatları, bağışlar gibi farklı kanallardan teşekkül ediyor. Bu anlamda Friedrich Ebert Vakfı'nın 2022 yılındaki bütçesi 195 milyon Euro tutarındaydı. Friedrich Ebert Vakfı da diğer vakıflar gibi bütçesini vakfın temel ilkeleri doğrultusunda ve dünyanın farklı ülkelerinde harcıyor.
Şimdi bu vakıf neden kurulmuştur, ne iş yapar? Almanya siyasetinde ne tür etkileri vardır?
Bu çalışma temelde bu sorulara yanıt arayacak.
***
Ne Zaman ve Niye Kuruldu?
Friedrich Ebert Vakfı, ismini Weimar Cumhuriyet döneminde Almanya'nın demokrasiye geçiş sürecinde olumlu rol oynayan ve Almanya'nın demokratik yollardan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Friedrich Ebert'ten alıyor.
Friedrich Ebert'in 1925 yılında ölümünden hemen sonra onun adına kurulmuş bir vakıf. Bu anlamda Almanya'nın en eski siyasi parti vakfı ünvanını taşıyor.
Diğer siyasi partilerin vakıfları genelde II. Dünya Savaşı'ndan sonra kuruldu.
Friedrich Ebert Vakfı 1933 yılında Nazi'ler iktidar geldikten sonra yasaklandı, fakat II. Dünya Savaşı'ndan sonra, 1947 yılında tekrar kuruldu.
Soğuk Savaş sonrası dünyada oldukça aktif bir faaliyet çizgisi izledi. Vakfın bugün yurt içinde ve yurt dışında farklı hedefleri bulunuyor: Yurt içinde partiyi güçlü tutmak, üyeleri çoğaltmak, partiye raporlar hazırlamak gibi amaçlar göze çarparken, yurt dışında ise Almanya’ya dış politika merkezli katkı sunmak ana ereklerinden biri. Örneğin Afrika, Türkiye, Latin Amerika gibi farklı farklı coğrafyalarda ülkelerinin menfaatine faaliyetler gerçekleştirmek, vakfın temel öncelikleri arasında.
Almanya ve dünyada başlıca amaçları arasında “demokrasi ve çoğulcu topluma destek, yetenekli gençlere eğitim fırsatları sağlanması ve uluslararası iş birliği ve anlayış ortamının güçlendirilmesi” beklentisi de gözlenmektedir.
***
Vakıftan Partiye; “Seçmen Nasıl Çoğaltılır?” Krokisi
Örneğin 2011 yılında “Değişime Hazır Mıyız?” raporunda seçmenleri çoğaltma hedefinde vakıf partiye şu önerilerde bulunuyordu:
Duygusal teşvik unsurları (toplumsal çevrenin/ ailenin geleneksel olarak partiyle bağlantılı oluşu).
Normatif teşvik unsurları (partiye katılım, normatif ihtiyaçların tatmini ile bağlantılıdır).
Değer bağlantılı teşvik unsurları (kişi, ideallerini partiye katılma yoluyla öne çıkartır).
Politik teşvik unsurları (belirli politik görüşlerin desteklenmesi).
Maddi teşvik unsurları (partide kariyer ya da parti üyeliğinden maddi yarar beklentisi).
Yani, devlet tarafından desteklenen bir kurum, yine devlet tarafından, ülkede bütün siyasanın etkinliği için çalışan bir aktör olarak da tasarlanmıştır – ki bu, dünya siyaset yönetimleri açısından oldukça ilgi çekici.
Bu, Türkiye’deki partilerin TV mi yoksa akademik bir organ mı kurmaları gerektiği konusunda da belli yönelimleri salık verebilir.
Ya da en azından devletin, partilere böyle vakıfların kurulması doğrultusunda harcamaları daha etkin kullanmalarına yönelik teşvikini de!
***
Vakfın İlkeleri ve Çalışma Sistemi
Friedrich Ebert Vakfı faaliyetlerini kendine hedef koyduğu iki temel prensip üzerinden yürütüyor. Bunlar:
1. Demokratlaşmanın yayılması.
2. Sosyal adaletin sağlanması.
Vakıf kendine koyduğu bu iki prensibi hayata geçirmek için 1571 çalışanı ile 104 ülkede faaliyette bulunuyor. Vakfın faaliyetlerinin detayına girmeden, vakfın yapısını iyi tanımlamakta fayda var. Alman siyasi parti vakıfları çok boyutlu çalışıyorlar. Bir Think Thank gibi araştırma ve raporlar da hazırlıyorlar, bir hayır kurumu gibi üniversite öğrencilerine burs da veriyorlar, bir lobi şirketi gibi network çalışması da yapıyorlar, bir danışmanlık kurumu gibi gerekirse siyasilere konuşma metinleri hazırlıyorlar. Bu perspektiften bakıldığında, bu tür vakıfların faaliyetlerinin ağırlıklı olarak yurt dışında fiiliyata geçmesinden dolayı adeta partilerin Dışişleri Bakanlığı gibi çalışıyorlar.
Genel olarak bu tür vakıfların faaliyetlerini "sessiz diplomasi" olarak tanımlamak da mümkün.
***
Almanya’da Siyaset Bilimci Bülent Güven vakfın faaliyetleri ve vakfa eleştiriler noktasında bize şu bilgileri iletiyor:
“Bazı ülkeler bu tür vakıfların faaliyetlerine genellikle kaygı ile yaklaşıyorlar. Bu kaygının nedeni vakıfların yaptığı faaliyetlerin bir kısmının ilgili ülkedeki hükümetlerin tasvip etmediği çerçevede cereyan etmesi. Friedrich Ebert Vakfı, farklı ülkelerde ideolojik olarak kendisine yakın buldukları STK, medya grupları, siyasi partiler, üniversitelere destek veriyor. Örneğin Latin Amerika ülkelerinde iktidara gelmiş bir sosyal demokrat partiye başarılı olması için Almanya'da eskiden bakanlık yapmış insanların vakıf üzerinden teknik danışmanlık da yaptırabiliyor, vakfın tanımına göre otoriter olan bir rejimdeki muhalif medyaya destek de verebiliyor. Ayrıca muhalif hareketlere maddi ve farklı destekler de verebiliyor. Nitekim İspanya'da Franko Diktatörlüğü'ne karşı mücadele eden Sosyalistlere verdiği maddi destek bu faaliyetlerden birisidir. Türkiye'de de 12 Eylül sonrası CHP'ye destek vermek istemesi de bu çerçevede değerlendirilebilir.
Türk kamuoyunda genellikle bu tür vakıfları doğrudan Alman istihbaratının bir masası olarak tanımlıyorlar. Bu doğru bir tanımlama değil. Geçmişte Meclis Başkanlığı, Bakanlık yapmış insanların başında bulunduğu vakıfları istihbaratın enstrümanı olarak değerlendirmek çok yüzeysel bir yaklaşım olur. Bu tür vakıflar sadece bir hayır kurumu da değiller. Kendi siyasal değerlerinin yayılması ve bu değerleri savunan kişi ve kurumların faaliyette bulundukları ülkelerde iş başına gelmeleri vakfın amaçları arasında. Bu aynı zamanda Almanya'nın genel ulusal çıkarı ile uyumlu bir davranış.
Vakfın bir diğer özelliği de faaliyette bulunduğu ülkelerde topladığı bilgiyi hem bağlı bulunduğu parti ile paylaşması hem de kamuoyu ile paylaşması. Bu şekli ile Almanya'da Almanya için önemli olan her ülke ile ilgili oluşan bilgi birikimi Almanya'nın daha rasyonel politikalar geliştirmesine yardımcı olmakta. Sosyal Demokrat hükümetler herhangi bir ülke ile ilişkilerinde Alman Dışişleri Bakanlığı'nın verdiği bilginin dışında vakfın verdiği bilgiyi de uygulayacakları politikalarda mutlaka dikkate alırlar.
Vakfın bir diğer faaliyeti ise bağlı bulunduğu partinin milletvekilleri, bakanları ve yöneticileri ile faaliyette bulunduğu ülkedeki gerek iktidar gerekse muhalefete mensup siyasiler arasında irtibat sağlaması. Bu vesile ile kurulan network SPD'nin ilgili ülkeyi hem daha iyi tanımasına hem de ilgili ülke siyasileri ile kolay irtibat kurmasına vesile oluyor.
Vakıf ayrıca ilgili ülkede kendisiyle ortak değerleri savunduğuna inandığı ve ileride yetkili konumlara geleceğini düşündüğü kişilere eğitim veya araştırma bursu da veriyor.”
***
Dünyada Bir Politik Aksiyon Örneği Olarak FES ve Afrika
Peki Friedrich-Ebert-Stiftung Vakfı (FES) Afrika’da ne yapıyor?
Araştırmacı Rabia Doğan bu soruyu 2021 yılında şu şekilde cevaplıyor:
“Friedrich-Ebert-Stiftung Vakfı, demokrasi ve sosyal adaleti teşvik etme amacında olan, kamu yararına çalışan bağımsız bir kuruluş. Bu teşviklerle birlikte derneğin hedefinde ülkenin kalkınması, barış ve güvenliğin sağlanması, uluslararası yardımlaşma konularında destek, küreselleşmeyi şekillendirmek, AB genişlemesini ve derinleşmesini sağlamak bulunmaktadır. Vakıf, Afrika kıtasında 40 yıldan fazla süredir demokrasiyi, sosyal adaleti ve uluslararası dayanışmayı desteklemektedir. Bölgede, siyasi partilerle, parlamentolarla, sendikalarla, medyayla ve sivil halkla birlikte Afrika, Almanya ve Avrupa arasındaki siyasi bağı güçlendirmeye çalışmaktadır. Küresel problemlerden olan iklim değişikliği, illegal finansal akımlar ve göç sorunları üzerinde Afrika ile birlikte mücadele etmeyi planlamaktadır. Bu doğrultuda FES’in Afrika’da toplam 25 ofisi bulunuyor.”
***
Sonuç
Friedrich Ebert Vakfı da dahil olmak üzere, Alman vakıfları hem bağlı bulundukları partilerin düşünce ve değerlerinin yayılmasında hem de farklı ülkelerdeki aktörler ile yakın ilişkiler kurulmasında önemli roller oynuyorlar.
Gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı stratejik faaliyetler yürütebiliyorlar.
Bu durum, Almanya'yı yöneten partilerin muhalefette oldukları dönemlerde de dünya ile irtibat sağlamalarına ve bilgi edinmelerine birinci elden fırsat sunuyor.
Bundan dolayı Türkiye'deki siyasi partiler de bu vakıfları örnek alarak benzer bir yapılanmaya gitmeliler.
Bu tür yapılanmalara Türkiye'nin en azından bilgi edinmek ve network kurmak için Almanya'dan daha fazla ihtiyacı var, rasyonel bir dış politika geliştirmek için.
Halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. İsmail Ermağan, lisansını Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde, yüksek lisansını Hamburg Üniversitesi Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Bölümlerinde yaptı. Ermağan doktora derecesini Erfurt Üniversitesinin Max Weber Yüksek Araştırmalar Merkezi’nde aldı. Başlıca çalışma alanları şunlardır: Avrupa Birliği entegrasyonu, Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye-Almanya İlişkileri, Almanya’daki Türkler, Afrika, Latin Amerika ve Asya-Pasifik okumaları, göç ve göç yönetimi. Yurt içinde ve yurt dışında 70 civarında makalesi/kitap bölümü olan yazarın şu kitapları yayımlanmıştır: Almanya Türkleri’nin Uyum ve Ayrılım Eğilimleri; Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Üyeliği: Türk Partilerinin ve Avrupa Parlamentosundaki Partilerin Politikaları; Türkiye’nin Yönü Avrupa Birliği’ne mi: Türkiye’de AB Şüpheciliği; Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütlerinin AB Üyeliğine İlişkin Davranışları; 21. Yüzyılda Uluslararası İlişkilerde Yeni Trendler: İnsanımız İlk 10 Yolunda mı?; Dünya Siyasetinde Almanya 1-2; Dünya Siyasetinde Latin Amerika 1-2; Dünya Siyasetinde Afrika 1-8; Dünya Siyasetinde Doğu Asya.