ALMANYA'NIN başkentini ziyaret edenler, Berliner Schnauze denilen konuşma biçimini, yani yerel ağzın daha kaba hâlini bir tür suratsızlık olarak yorumlayabilir. Ancak bugün Almanya'daki havayı yanlış yorumlamak mümkün değil. Ülkeye derin bir kasvet havası hakim. Almanların beşte dördü anketörlere yöneticilerden memnun olmadıklarını söylüyor. Yaklaşan siyasi krizler ve seçimler hükümet için ciddi bir sınav niteliğinde.
Aralık 2021'de, parçalı bir parlamentoya yol açan seçimlerin ardından Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve iş dünyasını destekleyen Hür Demokratlar (FDP) 60 yıldan uzun bir süredir Almanya'nın ilk üç partili koalisyonunda bir araya geldi. Angela Merkel yönetiminde geçen istikrarlı ama sönük 16 yılın ardından, renkleri trafik ışıklarına benzediği için Ampel adını alan koalisyondaki partiler, ülkeye heyecan ve yeni fikirler getirecek bir birliktelik vaat ediyor gibiydi. İklim değişikliği Almanya'nın endüstriyel ekonomisini zorlayacaktı ve ülkenin çatırdayan bürokrasisi 21. yüzyıla ayak uydurmalıydı. Üç parti her politikada hemfikir olmasa da ülkeyi modernleştirme konusunda ortak bir irade sergiliyordu.
Tüm bu beklentilere rağmen nerede yanlış yapıldı? Başarısızlığın nedenleri arasında üç nokta öne çıkıyor. Bunlardan ilki, Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesi. Vladimir Putin'in savaşı Almanya'nın dış politika uzmanlarının varsayımlarını altüst etmekle kalmadı, genç koalisyonun canlandırıcı misyonunu da sekteye uğrattı.
SPD'li Şansölye Olaf Scholz'un tepkisi enerji ve güvenlik politikalarında büyük değişiklikler yapmak oldu. Almanya Rus gazından vazgeçti, yıpranmış Bundeswehr'i yeniden canlandırmaya girişti ve Ukrayna'nın en sağlam müttefiklerinden biri haline geldi. Ancak enerji krizi, uzun süredir yüksek fiyatlardan yakınan Alman sanayisini vurdu ve enflasyona alerjisi olan seçmenleri tedirgin etti.
İkinci neden, evlerde yeni fosil yakıtlı kazanların kullanılmasını yasaklayan ve bunun yerine daha çevreci ısı pompalarının kullanılmasını öngören, iyi hazırlanmamış bir yasa üzerine çıkan anlaşmazlıktı. Koalisyon bölündü ve basın tarafından yerden yere vuruldu. Bir süre sonra bu durum yatıştı; ancak artık siyasete vereceği zararı vermişti. Bu fiyasko koalisyonun imzası niteliğindeki iklim dönüşümü politikasını zedeledi ve özellikle Yeşiller'e mensup şansölye yardımcısı Robert Habeck'in yetkinliğine olan güveni sarstı.
Üçüncü ve en yaralayıcı şok ise geçtiğimiz Kasım ayında Almanya Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bir karar oldu. Bu karar, koalisyonun kullanılmayan Covid-19 fonlarından 60 milyar Avro'yu (65 milyar Dolar) iklim planlarına aktarma planlarını engelliyordu. Hükümet bu şekilde anayasada yer alan "borç frenini" ihlal etmeden hedeflerini gerçekleştirebileceğini düşünüyordu. Çünkü bu "fren" nedeniyle bütçe açıkları gayrisafi milli hasılanın %0.35'i ile sınırlandırılmıştı.
Hükümet bunu başaramadı ve bütçede 17 milyar Avro tutarında kesinti yapmak zorunda kaldı; bu da zaten resesyonla boğuşan bir ülkede ciddi bir kesinti anlamına geliyordu. Daha da kötüsü, bu olay koalisyonun kirli sırrını ortaya çıkardı: Yönetim mekanizması ortak bir amaç duygusundan ziyade muhasebe hileleriyle çalışıyordu. Bu ay başlayan 2025 bütçesi müzakereleri de işte bu tablo çerçevesinde gerçekleşecek.
Bütçe kavgaları hiçbir zaman kolay geçmez; ama bu seferkinin çok daha çetin olacağı ortada. Hükümet yaklaşık 25 milyar Avro yani GSMH'nin %0.6'sı oranından daha fazla kesintiye gitmek zorunda. Ekonominin durgun seyretmesi, borç freni, yüksek faiz maliyetleri ve FDP'nin vergi artışlarına direnmesi, tarafları küçülen bir pasta üzerinde çekişmeye itiyor. Savunma gibi alanların koruma altında olması, başka yerlerde daha ciddi kesintiler yapılması anlamına geliyor. Bir bakanın iç çekerek şu yorumu yapması manidar: "Ben siyasete bunun için girmedim."
FDP'nin lideri Christian Lindner, Maliye Bakanı olarak oturduğu yerden diğer bakanlıkların harcama planlarıyla sert bir şekilde oynayacak. Rakipleri, FDP'yi hükmetme teşebbüslerini engelleyen bir iç muhalefet olarak görmeye başladı. Geçtiğimiz hafta içinde güvenlik harcamaları, kalkınma yardımları ve en önemlisi de emekli maaşları konusunda koalisyon içi tartışmalar su yüzüne çıktı. Bazı gözlemciler bütçe tartışmalarının 2025 sonbaharında yapılacak bir sonraki federal seçimlerden önce hükümetin düşmesine bile yol açabileceğini düşünüyor.
Ama bu pek de ihtimal dahilinde değil. Öte yandan yaşanacak bazı siyasi imtihanlar partiler arasındaki farklılıkları daha da derinleştirecek. Bunlardan ilki 9 Haziran'da yapılmış olan Avrupa Parlamentosu seçimleri. Seçimler, Ampel partilerin yaşadığı hezimeti daha da vahim gösterir durumda.
İkinci bir imtihan da Eylül ayında Almanya'nın doğusundaki üç eyalette yapılacak seçimlerle yaşanacak. Sert sağdan da destek almayı uman sert solcu bir milletvekili tarafından kurulan Rusya yanlısı yeni parti BSW'nin de aralarında bulunduğu uç oluşumlar seçimlerde başarılı olacak gibi görünüyor. Bunun gerçekleşmesi durumunda, bir zamanlar komünist olan Doğu, yine aşırı uçların cazibesine kapılacak ve Almanya'yı yeni bir endişeye sürükleyecek. Buna karşın Ampel partileri ise hezimete uğrayacak. Saksonya ve Thüringen'de her üç parti de parlamentoya girmek için gereken %5 barajının altında kalabilir.
Koalisyon partileri ulusal anketlerde de zorlanıyor. Her üçü de hem merkez sağ Hıristiyan Demokratların hem de aşırı sağcı Almanya için Alternatif'in (AfD son zamanlarda bir dizi skandalla sarsılmış olsa da) gerisinde. Scholz'un kişisel oy oranları çok kötü ve son zamanlarda beceriksizlikleri ile anılıyor. Yeşiller ise kendi içlerindeki kavgalarla boğuşuyor ve Lindner'in ekonomik inatçılığı yüzünden FDP'nin oyları %5'in altında seyrediyor. Görünen o ki bu eşiğin altında kalması durumunda silinip gidecek.
Maalesef bazı Alman seçmenler sadece koalisyona değil, demokratik siyasetin kendisine olan inançlarını da kaybediyor. Siyaset araştırmaları yapan Pollytix'in genel müdürü Rainer Faus, "Almanlar genellikle hükümetlerinden memnun olmazlar, ama ben genel havanın hiç bu denli kötü olduğunu hatırlamıyorum" diyor. Faus, çalıştığı odak gruplarının sürekli kavga etmeye başladığını söylüyor. "İnsanlar her konuda mutsuz." Saksonya'da hastaneye kaldırılan bir SPD'li aday da dahil olmak üzere son dönemde siyasetçilere yönelik saldırılar ulusal çapta endişeye yol açmış durumda. Almanya'da 30'dan fazla firmanın oluşturduğu bir ittifak, kısa süre önce bir bildiri yayınladı ve çalışanlarını hoşgörü ve çeşitliliğe sahip çıkmaya çağırdı, bu da iş dünyasındaki paniğin bir işareti.
Peki neler yapılabilir? SPD'liler, Scholz'un istikrarlı tavrı sayesinde şüphelerin seçimlerde giderilebileceğini düşünüyor. Ekonomide konjonktürel bir yükseliş yaşanması moralleri düzeltebilir.
Yine de bunlar sağlam bahisler değil. Kendi çevresi dışında Scholz'un yeniden seçileceğini düşünen birini bulmak zor. Almanya'nın uzun vadedeki ekonomik görünümü de iç karartıcı olmaya devam ediyor.
Bu yazı, The Economist’te “Germany’s government is barely holding together” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.