×
AFRİKA

ANALİZ

Afrika’da Paralı Asker Gerçeği

Afrika’da paralı askerlerin, dün olduğu gibi bugün de en önemli işlevi, iktidarları iç çatışmalardan ve muhtemel askeri darbelerden korumak. Rejimin güvenliği meselesi, bölgede özel güvenlik şirketlerini öncelikle bir muhafız birliğine dönüştürüyor.
BURKİNA FASO, 11 Haziran 2024’te tarihinin en kanlı terör saldırılarından birine uğradı. El-Kaide bağlantılı terör örgütü Jama-at Nusrat el-İslam vel-Muslimin (JNIM), 11 Haziran'da Batı Afrika ülkesinin Mansila bölgesinde 150'den fazla Burkina askerinin hayatını kaybettiği söz konusu saldırıların sorumluluğunu üstlendi. Yüzbaşı İbrahim Traore’nin liderliğini yaptığı cunta yönetimi çok geçmeden Rus paralı asker grubu Wagner’in halefi konumundaki Africa Corps unsurlarını karşıladı ve Mansila’ya sevk etti. Rusya’nın kıtadaki en önemli askeri araçlarından biri olan paralı askerlerin, özellikle Mali, Burkina Faso, Eritre ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde nüfuzunu ciddi şekilde artırması bekleniyor. 

Son dönemde Wagner ve Africa Corps üzerinden sıkça gündeme gelen, Rusya’nın Afrika’daki varlığını tartışmalı hale getiren paralı askerlik kıtanın bugününe ait bir mesele değil. Daha hikâyenin en başında, yani dekolonizasyon sürecinde paralı askerler pek çok faaliyete başlamışlardı. 1960 Kongo-Katanga Krizi’nin sıkıntılı günlerinde, Biafra ve Angola iç savaşlarında, Benin’de, Orta Afrika’da, Komorlar’da, isyanlarda ve askeri darbelerde paralı askerler hep en önlerdeydi. Dahası bu paralı askerler asıl memleketlerinin hükümetleriyle her zaman irtibat halinde oldular, kimi zaman talimat kimi zaman da bu hükümetlerden izin aldılar. Neticede Afrika ülkelerinde siyaset ve devlet kurumsallaşmamıştı, ulus inşası başarısızlığa mahkûm edilmişti ve sınırlarına hâkim olamayan, kapasite yoksunu yönetimler zayıflıklarıyla fırsatlar sunuyorlardı. Etnik rekabetin pençesindeki Afrikalı devletler, eski ve yeni sömürgecilerin askeri üs ve paralı askerlikle ilgili taleplerine boyun eğiyorlardı. Böylece güçlü devletler hem kendi nüfuzlarını kalıcı hale getiriyorlar hem de Afrikalı devletlerin zayıflığına neden olan şartların sürekliliğini sağlıyorlardı. 

Yüzlerce askeri darbenin ve isyanın gerçekleştiği bu toplumlarda dış aktörler kolayca bir iç aktöre dönüşebilir durumdadır. Silahlı yöntemlerle ele geçirilmiş iktidarlar, benzer yöntemlerle kaybedilebileceği için dışarıdan bir elin, bir silahlı elin mevcut iktidarları koruması beklenir. Bazen resmi taleplerle, “koruma sorumluluğu (R2P)” gibi yeni hukuki terimlerin eşlik ettiği gerekçelerle ve doğrudan davetle askeri müdahale gerçekleşir. Fakat bu, yine de uluslararası hukuk ve uluslararası kamuoyu nezdinde tartışmalı bir yöntem olduğundan, bilhassa Soğuk Savaş sonrası için kullanışlı bir çözüm olmaktan uzaklaşmıştır. Geriye Soğuk Savaş sırasında daha sık başvurulan diğer yöntem, yani paralı askerler gündeme gelir. Paralı askerlerin, dün olduğu gibi bugün de en önemli işlevi iktidarları iç çatışmalardan ve muhtemel askeri darbelerden korumaktır. Rejimin korunması görevi, paralı askerleri öncelikle bir muhafız birliğine dönüştürür. Son çeyrek asırda bu göreve terörle mücadele de eklendi. 

Soğuk Savaş döneminde doğrudan doğruya “paralı askerler” olarak ifade edilen milis gruplar, sonrasında “özel güvenlik şirketleri” olarak yeniden arz-ı endam ettiler. Bazı paralı asker grupları devletlerin ortaklığında yeniden yapılandırıldı. Fransa devletinin %50 ortaklıkla kurduğu DCI International bu konudaki örneklerden biri olarak görülebilir. Tabi ki her zaman bu kadar kurumsal bir yaklaşım söz konusu olmadı. Soğuk Savaş ortamında paralı askerlik, ücretli militanlara liderlik eden şahsiyetlerle özdeşleştiriliyordu. Fransız paralı asker Bob (Robert) Denard bunlar arasında en şöhretlilerden birisiydi. Bob Denard’ın Afrika’da on yıllar süren macerası paralı askerlik olgusunun kıtada nasıl kökleştiğini anlatması bakımından oldukça kıymetlidir. 

Bugün tüm dünyada paralı askerlere yönelik olarak kullanılan “savaş köpeği” ifadesi aslında doğrudan doğruya Bob Denard’ın lakabıydı. Başını Denard’ın çektiği paralı asker grupları Komorlardan Benin’e, Kongo’dan Angola’ya, Togo’dan Ruanda’ya kadar tüm Afrika sathında askeri darbelere karışıyor veya muhafız birlikleri görünümüyle militarist, cuntacı ve otokrat rejimlerin yerli unsurlardan korunması görevini üstleniyorlardı. Yerli unsurlardan kastımız rekabet içindeki etnik grupların silahlı uzantıları, darbeler yüzünden iç bütünlüğü bozulan silahlı kuvvetler ve terör gruplarıdır. Bizzat Denard, Komor Adaları’nda dört askeri darbe girişimine karışmış, bunlardan ikisinde başarılı olmuştur. Kongo-Katanga krizinin başkahramanlarından biri olan Bob Denard’ın 1977’de Benin darbe girişiminde, Batı Sahra’da, Biafra gibi ciddi bölgesel savaşlarda sıkça ortaya çıktığını belirtmiş olalım. Kıtadaki faaliyetleri öyle bir seviyeye ulaşmıştır ki, Birleşmiş Milletler’de 4 Aralık 1989 Tarihli Paralı Askerliğin Yasaklanmasına Dair Yasa’nın kabul edilme sürecinde en temel argümanlar Denard üzerine kuruludur. 

Paralı askerlik konusunda Fransa ve Denard yalnız değil. Amerika Birleşik Devletleri, Afrika’ya ağırlık vermeye başladığı 1960’lardan itibaren, Fransa’ya nazaran daha “kurumsal” bir paralı askerlik yaklaşımı benimsedi. Amerikan siyasi ve askeri elitinin teşekkül ettirdiği paralı askerlik, şimdiki tabirle özel güvenlik şirketleri aslında ABD’nin kıtadaki kayıt dışı silahlı gücünü oluşturuyordu. Özellikle Soğuk Savaş sırasında paramiliter gruplarla “düşük yoğunluklu çatışma” doktrinini hayata geçiren ABD, paralı askerliği son derece verimli biçimde kullanmıştır. Defense Forecast International (DFI), Military Professional Resourced Incorporated (MPRI), Cohen and Woods, LOGICON, RONCO, Black Gold Corporation gibi şirketler uzun yıllar boyunca hem kendi çıkarları hem de ABD’nin çıkarları adına kıtada faaliyet gösterdiler, bir kısmı halen hizmet veriyor. Yalnızca MPRI şirketinin bile son derece sansasyonel işlere imza atmış olması ABD ve Fransa gibi ülkelerin bu gücü nasıl kullandığının işareti olarak görülebilir. Zaire’de Devlet Başkanı Mobutu’nun devrilmesinde baş aktör olarak görülen MPRI’ye ait paralı askerler, Pentagon ve CIA’nin gizli talimatıyla Tutsi Lejyonu’nun eğitimi ve silahlandırılmasında faal rol oynamışlardır. Büyük katliamlar, soykırımlar, askeri darbeler gibi pek çok olayda Fransa, ABD veya İngiltere merkezli paralı askerlerin rolü giderek daha belirginleşiyor. ABD’nin meşhur Blackwater skandalı, bu alanda en bilindik ifşaatlara yol açmıştı. Yabancı özel güvenlik hizmetleri tarz olarak Wagner (Africa Corps) ve Blackwater arasına sıkışmış bir maziye sahip, üstelik bu şirketlerin yaklaşımı hiçbir yerde Afrika’daki kadar sert ve saldırgan olmadı. 

Sahraaltı Afrika ülkeleri kurumsallaşmadan uzak, kişisel iktidar ilişkileri ve etnik rekabete esir olmuş rejimleri en başından beri sırtında taşıyor. Siyasal sistemlerin zayıflığı ve çatışmanın sürekli hale gelişi hep yabancı bir silahlı gücün müdahalesini kıtanın makûs talihine dönüştürdü. 2020’lerde başlayan askeri darbe salgınına bakılırsa sistemlere dair büyük bir değişim söz konusu değil. Hatta buna bağlı olarak yabancı paralı askerlik şirket ve grupları Soğuk Savaş’taki kadar aktif bir seviyedeler. Mevcut durumda paralı askerliğin Afrika için en azından uzun vadede kalıcı bir enstrüman olacağı fikri bir ön kabule dönüşürse, Türkiye-Afrika ilişkilerinin güvenlik boyutu adına konuşulması, tartışılması mantıklı ve gerçekçi bir tavır olmaz mıydı? Türkiye’nin pozitif niyetleri, kıta üzerindeki olumlu imajı, faaliyetlerini yasalara ve uluslararası hukuka uygun gerçekleştirmesi, “insani” olanı merkeze yerleştirmesi gibi hasletleri Türkiye’nin özel güvenlik hizmeti konularında da kendine has ve kıta insanının lehine bir yaklaşım geliştirebileceğini kanıtlamak için oldukça yeterlidir. Gelecekte, bu türden karşılaşmaların kaçınılmaz olduğu kanaati uyandıran bölgelerde paralı askerliğe dair denemeler gerçekleşebilir. Nihayetinde güvenliği kim sağlarsa onun nüfuzu genişler, bu doğrultuda tüm araçlar hukuk temelinde masada yerini almalıdır. 

MURAT YİĞİT

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Dr.