×
ASYA

ANALİZ

3. Doha Toplantısı’nın Ardından: Afganistan’ın Değişmeyenleri

Afganistan’da Taliban’ın önünde duran en büyük sorun uluslararası alanda tanınma meselesi. Bu konuda da temel insan haklarının korunması, kapsayıcı bir hükümet ve teröre destek konusu, yapısal bir engel oluşturuyor.
TEMMUZ AYI Afganistan için Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki Doha Toplantısı’yla başladı. 2021 yılında yine Doha’da gerçekleştirilen bir toplantının ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Afganistan’dan çekilmiş ve ülkede Taliban yönetime gelmişti. Daha sonra iki kez Katar ev sahipliğinde uluslararası toplum yetkilileri Afganistan’ın uluslararası alana entegrasyonu için toplanmıştı. Üçüncüsü gerçekleştirilen bu toplantı ise Taliban yetkililerinin katıldığı ilk toplantı olması hasebiyle ayrı bir önem taşıyor. Taliban’ın Sözcüsü Zabihullah Mucahid liderliğindeki Afgan heyetle birlikte yaklaşık 30 ülkeden heyet bir araya geldi. Ancak toplantı yapısal sorunların şimdilik çözümden uzak olduğunu gözler önüne serdi. 

Taliban’ın yönetime gelmesinden itibaren geçen üç yıllık süreçte tanınma başta olmak üzere Afganistan yapısal sorunlarla karşı karşıya. Bu meselelerin çözümü konusunda ise uluslararası toplum ile Taliban arasında var olan görüş farklılığından kaynaklı bir ilerleme sorunu yaşanıyor. Tarafların talepleri ve beklentileri arasındaki farklılık somut çıktıların önünde bir engel. Ayrıca fikrî farklılıklar da neyin sorun olarak görülüp görülmediği konusunda bir anlaşmazlığa yol açıyor. 

2021 itibariyle Afganistan’da yeni bir denge kurulurken, bölgesel düzeyde de denklem değişti. Aradan geçen yıllarda ülke içinde birçok sorunla karşılaşan Taliban açısından kilit öneme sahip konular arasında meşruiyet ve güvenlik meselesi bulunuyor. Bugün gelinen noktada henüz her iki konuda da somut başarılara ulaşmış değil. Ancak bir ilerlemenin olmadığını söylemek de pek gerçekçi olmaz. Zira Taliban yetkileri çeşitli bölgesel toplantılara katılıyor, çeşitli ülkelerle iş birliği ve ortaklık geliştiriyor. Elbette bunlar tanınma anlamına gelmiyor, ancak ilerleyen dönemler açısından bir altyapı oluşturduğu da aşikâr. 

Güvenlik konusunda ise terör örgütü DEAŞ’ın sözde bölgesel yapılanması Horasan Eyaleti’ne (ISKP) karşı operasyonlar yürütüyor. Son olarak Taliban tarafından yapılan açıklamada örgütün önemli üst düzey bir isminin öldürüldüğü duyuruldu. Taliban terörle mücadele için çeşitli adımlar atıyor, peki yeterli oluyor mu? Ülkenin diğer sorunları ve Taliban’ın aşması gereken zorluklar ne düzeyde? Uluslararası talepler, Taliban’ın bakış açısı ve çözüm önerisi nedir gelin birlikte bakalım.

Meşruiyet ve Tanınma Meselesi

Taliban’ın ilk andan itibaren önünde duran en büyük sorun uluslararası alanda tanınmaması. Taliban’ı hiçbir ülke resmi olarak tanımadı; ancak diyalog kuruluyor, bazı toplantılara davet ediliyor, iş birliği anlaşmaları yapılıyor, hatta elçilikler açılıyor. Taliban’la diyaloğunu derinleştiren ülkeler arasında öne çıkanlar ise Özbekistan, Pakistan, Rusya ve Çin. 

Özbekistan ile Pakistan ilk andan itibaren Afganistan’daki Taliban gerçekliğinin kabul edilmesi, uluslararası ve bölgesel istikrar açısından hem Taliban’ı hem de dünya aktörlerini memnun edecek adımlar atılması için girişimlerde bulundu. İslamabad yönetimi sınır ve güvenlik konusunda anlaşmazlıklar yaşasa da Taliban yönetimindeki Afganistan’ın uluslararası alanda kabulüne yönelik girişimlerde yer aldı. Taşkent yönetimi ise çeşitli platformlarda öncülük ederek bölgesel ve küresel anlamda izolasyonun olumlu sonuç getirmeyeceği vurgusunu yaptı. Afganistan’a gerekli yardımların gönderilebilmesi için kara ve demiryollarının geliştirilmesi planlarından bahsetti. Dahası 2022 yılında Afganistan konulu bir uluslararası konferansa ev sahipliği yaptı. Bu etkinliğe Taliban heyeti de katılmıştı. 

Diğer yandan Rusya, terörle mücadelede ortaklık başta olmak üzere diplomatik girişimlerle de Taliban’la diyaloğunu geliştiren ülkelerden. Hatta o kadar ki Çin’le birlikte Taliban’ı tanımaya en yakın ülkeler arasında yer alıyor. Devlet kademesinden yapılan çeşitli açıklamalar da bu yöndeki gelişmeleri ortaya koyar nitelikte. Örneğin Rus BM yetkilisi, 3. Doha Toplantısı’nda Moskova’nın Taliban’a yönelik yaptırımları kaldırmayı düşündüğünü söyledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise 4 Temmuz’da yaptığı bir açıklamada Taliban’ı terörle mücadelede “müttefik” olarak nitelendirdi. Ayrıca çok taraflı girişimler kapsamında da Rusya-Taliban yakınlığının geliştiği görülüyor. Moskova Taliban’ı büyük ekonomik foruma davet ederek uluslararası platformlarda yer almasından yana olduğunu da göstermişti. 

Çin ise küresel ekonomik hedefleri kapsamında Taliban’la diyaloğun kritik olduğu bilincinde hareket ediyor. Enerji kaynaklarına erişim, ulaşım ve bağlantı, güvenlik, maden ve mineraller kapsamında Pekin’in ülkede önemli çıkarları mevcut. Üstelik Afganistan’ın Kuşak-Yol Projesi ile projenin bir başka kolu olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na (CPEC) dahil edilmesi gündeme geldi. Bununla birlikte Aynak Bakır Madenleri’ne yönelik ilgisi de oldukça büyük.

Taliban tanınma sorununun aşılması için çeşitli ülkelerle diyalog sürdürmeye devam ediyor. Ancak uluslararası toplumun öne sürdüğü şartlarda somut bir gelişme yaşanmıyor. Uluslararası toplumun öne sürdüğü şartlar oldukça açık: 1-Temel insan hakları ve kadın haklarının gözetilmesi, 2-Eşit katılımlı, kapsayıcı bir hükümet, 3-Terör unsurlarına destek verilmemesi, ilişki kurulmaması, Afganistan topraklarının diğer ülkelere yönelik terör eylemleri için kullanılmasına izin verilmemesi. Üç mesele konusunda da bazı gelişmeler var ancak sorunlar halledilmiş değil. 

Ülkede ekonomik fırsatlar arayan Çin açısından mevcut projeleri derinleştirmek ve yeni bağlantılar kurmak noktasında Afganistan stratejik bir konumda. Bunun gerçekleşmesi de Taliban’la olan diyaloğun seyrine bağlı. Dolayısıyla Çin’in Taliban’ın resmi temsilcisini tanıma motivasyonu da buradan geliyor. Bu adım Taliban’a da tanınma yolunda Batı değerleri, insan hakları ya da diğer talepleri karşılamak zorunda olmadığı özgüvenini verdi. Ancak yine de BM’de varlık gösterebilmesi için bu yönde uzlaşıya ihtiyacı olacak. 

Kadın Hakları Gelişmeleri
 
Yönetime geldiği günden itibaren kendi benimsediği yol kapsamında birtakım değişiklikleri gündeme getiren Taliban’ın en çok eleştirildiği konulardan biri ülkede kadın haklarının göz ardı edilmesi. Bu konuda üç yıllık süreçte gerçek anlamda gelişme sağlayacak bir adım atılmadı. Aksine ülkedeki kadınlar her geçen gün daha da kısıtlanıyor, daha fazla sınırlamayla karşı karşıya kalıyor. Eğitim, ücretli istihdam, konuşma ve hareket özgürlüğü ve siyasi katılım gibi birçok konudaki yeni hamlelerle kadınlar sosyal yaşamdan adım adım uzaklaştırıldı ve sistem dışına itildi. Nitekim Afganistan Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi’nde de son sırada yer alıyor.

Uluslararası kurumlarca cinsiyet ayrımcılığı olarak nitelendirilen bir durum söz konusu. Ancak küresel gündemin yoğunluğu, birçok bölgede ciddi ve kritik gelişmelerin art arda yaşanması Afganistan konusunu da geri planda bıraktı. Gazze örneğinde görüldüğü üzere uluslararası toplumun ve liberal uluslararası sistemin işlerliğinin ne derece zayıf olduğu anlaşıldı. Afganistan’da kadın haklarının gözetilmemesi durumu karşısında da uluslararası kurumlar zayıf tepkiler vermekten başka adımlar at(a)madı. Nitekim bu Doha Toplantısı’nda da kadınlarla ilgili sorunlar toplantı gündeminden çıkarıldı.
 
Taliban bakış açısı ise bu konunun bir iç mesele olduğu yönünde. Uluslararası toplum Afganistan’da insan hakları ve kadın hakları konusunda iyileştirici adımlar beklerken Taliban yürürlüğe koyduğu uygulamaları kendisi açısından meşru ve gerekli görüyor. Ayrıca iç mesele tanımlamasıyla meşruiyet elde etme yoluna da gidiyor. 

Kapsayıcı Hükümet

Yönetim konusunda eşitlikçi, adil ve kapsayıcı bir hükümet beklentisi olan uluslararası topluma karşın, Taliban açısından Afganistan’da kurduğu hükümet zaten kapsayıcı özelliğe sahip. Peştun ağırlıklı bir yönetim kuran Taliban bunun ülkedeki diğer kesimleri de kapsadığını düşünüyor. Ülkede çoğunluğu Peştunlar (%50) oluştursa da Afganistan’da Tacik, Hazara, Özbek, Türkmen, Beluç, Paşai, Nuristani, Aymak, Arap, Kırgız, Kızılbaş, Gucur ve Brahwui etnik kökenleri de mevcut. Ancak Taliban’ın eğilimi Peştunların öne çıkarılması yönünde. Bu da etnik mezhepsel gerilimlerin riskli potansiyelini koruduğu ve yönetimin tüm kesimleri kapsamadığı sonucunu ortaya koyuyor.

Öte yandan Taliban’ın beklentisi ise farklı yönde. İkinci Doha Toplantısı yapılmadan önce Taliban, BM’den yalnızca kendi delegelerini ülkenin resmi temsilcileri olarak tanımasını istemişti. Ulusal ve uluslararası düzeyde tek yetkili ve resmi temsilci olmak istiyor. Talepleri aslında sadece kendi yetkilileri ile BM arasında bir görüşme yapılması yönündeydi. Kadın hakları aktivistleri ve sivil toplum kuruluşlarının da dahil olması gerektiği yanıtıyla BM, Taliban’ın bu önerisini reddetmişti. Bu toplantıda ise Taliban’ın ısrarları üzerine sivil toplum temsilcileri toplantıda yer almadı. Dolayısıyla Taliban kendi gündeminde kadın hakları ya da sorunları konusunu gündemden çıkarmış oldu. İlerleyen süreçlerde daha fazla alanda avantaj elde etmesi durumunda ülkedeki diğer grupları da (görüntüde) içeren bir hükümet oluşturma yoluna giderek istediği yönetim sistematiğini kurabilir.

Bir başka nokta ise Taliban’ın üst düzey liderlerin çoğunun terörizmle ilgili BM yaptırımları altında olması. Yani kapsayıcı hükümet tartışmalarının yanı sıra hükümetin meşruluğu, kimlerden oluştuğu ve nasıl bir arka plana sahip oldukları konusu da önem taşıyor. 

Güvenlik ve Terör

Güvenlik ve terörizm konusunda uluslararası toplumun beklentisi Taliban’ın radikal gruplarla bağlantısını kesmesi, Afganistan topraklarının güvenliği ve terör unsurları için besleyici bir alan olmaması yönünde. Çeşitli bağlantıları bilinen ve takip edilen Taliban yerel grupların sınırlandırılacağına dair taahhütte bulunmakla birlikte bu konuda çok da güvenilir bir aktör olmadığıyla karşı karşıya kaldı. ABD 2022 yılı yazında düzenlediği bir operasyonda El Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’nin Afganistan’da öldürüldüğünü duyurdu. Bu gelişme, uluslararası toplumda Taliban’ın verdiği taahhütleri yerine getirmediği, sözünü tutmadığı düşüncesinin yayılmasına neden oldu. Özellikle Taliban’ın iç yapısındaki birtakım sorunlar ve daha radikal kanat olarak bilinen Hakkani Ağı’nın faaliyetleri de Taliban’ın terör bağlantılarını koruduğu yönünde bir görüş oluşturdu. 

Bununla birlikte Afganistan topraklarının terör unsurları için bir alan olduğu ve bölgenin güvende olmadığı düşüncesini yaymaya çalışan terör örgütü DEAŞ da bölgesel yapılanmalarıyla Taliban’ın verdiği sözleri tutmadığını ortaya koyma gayretiyle hareket ediyor. Afganistan’daki saldırılarını arttıran ISKP, Rusya ve Pakistan diplomatik temsilcilikleri başta olmak üzere çeşitli hedeflere yönelik ciddi saldırılarda bulundu. Son üç yıllık süreçte terör örgütü ISKP’nin Taliban’a karşı giriştiği faaliyetler ve eylemler artarak devam etti. 

Bu anlamda Taliban yönetimi ciddi bir güvenlik sınavı veriyor. 2021 yazından itibaren çeşitli stratejilerle Taliban’a ve Afganistan’daki diplomatik temsilciliklere saldırılarda bulunan DEAŞ/ISKP bölgesel varlığını da genişletti. Ancak bir yandan da kayıplar yaşadı. Lider düzeyindeki kayıplar örgüte yapısal değişiklikler yapma zorunluluğu doğurdu. Dahası Taliban-ISKP mücadelesinde karşı operasyonların artan etkinliği, bir dönem örgütün ülkedeki etkisi azalıyor mu sorusunu dahi gündeme getirdi. Taliban, ISKP ile mücadelesinde elde ettiği başarıları duyurarak bu konuda ilerleme katettiğini uluslararası alanda duyurma çabası gösteriyor. Son olarak 7 Temmuz 2024 tarihinde DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin öldürüldüğüne dair yaptığı açıklama da bunun son örneği. 

Her ne kadar ülke içinde bir ISKP-Taliban mücadelesi söz konusu olsa da uluslararası toplumun Taliban’ın güvenlik girişimlerinden tatmin olduğu çıkarımını yapmak güç. Zira Taliban’ın ılımlı kanadı uzlaşmacı tavırlar izlese de Hakkani Ağı olarak bilinen kanat daha radikal bir yapıda ve halen terör örgütü olarak kabul ediliyor. Bu da Taliban’ın terör unsurlarıyla bağlantı sorunsalını aşmak konusunda bir ikilem meydana getiriyor.  

Son olarak Taliban için önem taşıyan konulardan biri de ekonomi. Taliban ülkenin özel sektörünün büyümesi önündeki en büyük engellerden birinin finans ve bankacılık sistemlerine getirilen kısıtlamalar olduğunu düşünüyor. Ayrıca Doha Toplantısı gibi platformlarda attığı olumlu adımların da dikkate alınmasını istiyor. Uyuşturucu kaçakçılığına karşı attığı adımlar bunlardan biri. Bir başka husus ise dondurulan rezervler. Taliban’ın talebi ABD’de dondurulan ülkenin merkez bankası rezervlerinin yaklaşık 7 milyar dolarının serbest bırakılması. Üstelik çok sayıda Taliban yetkilisi de finansal yaptırımlar da dahil olmak üzere uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya. Dolayısıyla ekonomik açıdan da zorluklar devam ediyor. 

Nihayetinde Taliban herhangi bir reform sözü vermedi. Bununla birlikte BM’den de beklediği konularda taviz alamadı. Böylece taraflar sıfır toplamlı bir sonuçla masadan ayrıldı. Ancak Taliban 1990’lı yıllardaki ilk yönetim tecrübesinden farklı olarak bugünün dünyasında hedefine geçmişte olduğundan daha yakın.

ŞEYMA KIZILAY

2016 yılında Erciyes Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2019 yılında Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu “Uluslararası İlişkilerde Ulus İnşası Bağlamında Irak Örneği” başlıklı teziyle aldı. Doktora eğitimine Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda devam eden Kızılay, tez aşamasındadır. Çeşitli akademik çalışmaları bulunan Kızılay, farklı platformlarda çok sayıda analiz de kaleme almıştır. İngilizce ve orta düzeyde Arapça bilen Kızılay Ortadoğu çalışmalarına yoğunlaşmakla birlikte başlıca çalışma alanları arasında Afganistan, Pakistan, ontolojik güvenlik ve terörizm/güvenlik bulunmaktadır.