×
FRANSA

ANALİZ

20 Yılda Değişen Öncelikler ve Fransa’ya Yansıması: Afganistan Notları

Son zamanlarda yapılan haberler, görünen o ki, Afganistan yönetimini terör örgütü olarak kabul görmüş bir gruba teslim etmiş olma durumunu farklı şekillerde servis etme ve durumdaki değişimi meşru kılma çabalarından ibaret.
HAFIZA TAZELEMEK gerekirse, 11 Eylül 2001 günü daha önce 1998’de Kenya’da ve Tanzanya’da eş zamanlı saldırılar düzenleyen El Kaide, 2000 yılında Yemen’de Aden limanında USS Cole Destroyer’ini hedef aldığı gibi Amerika’nın en önemli sembollerini yani Dünya Ticaret Merkezi kulelerini ve Pentagon’u hedef alan intihar saldırıları ile dünya siyasetinde çok ciddi izler bıraktı. İkiz kulelerin ne denli ikonik olduğunu anlamak için 80’ler ve 90’larda New York’ta geçen sitcomların sahne geçişlerini izlemek yeterli olacaktır. Dahası saldırılarda ele geçirilen sivil uçakların dördüncüsünün hedefi başkenttir ve yolcuların çıkardığı isyanla uçak Pensilvanya’da düşürülür. Aynı akşam dönemin Fransa Cumhurbaşkan’ı Jacques Chirac, Amerikan halkı ve dönemin ABD Başkanı George W. Bush ile dayanışma içinde olduklarını açıklarken, birkaç gün sonra New York’u yerinde ziyaret ederek taziyede bulunan ilk yabancı devlet başkanı oldu. Sonrasında ise Bush ve dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile bir araya gelerek gelecekteki askeri müdahaleyi tartıştı. Sonbaharda NATO komutasında başlayan askeri operasyonlara da tereddüt etmeden katılım gösterdi. Kasım 2001’den itibaren ise Fransa Charles de Gaulles uçak gemisi ve mürettebatı 21. Deniz Piyade Alayı (RIMA) ile Afganistan’daki operasyonlara destek oldu. 

Ağustos 2021’de başta ABD’ye ait olmak üzere yabancı devletlere ait askeri güçlerin Afganistan’dan çekilmesi ile Taliban’ın ülke yönetimini ele geçirmesi, en az 2001 yılındaki terör saldırıları kadar uzun süre uluslararası kamuoyu gündemini işgal edeceğe benziyor. Fransa’da da durum aslında pek farklı değil, her gün yaşanan olaylar medyanın gündeminde yer alırken, satır aralarında paylaşılan kimi bilgiler, yaşanan bu süreci, siyaset yapıcıların almış oldukları kararı kendi ülke stratejileri açısından meşru kılma çabasını da içinde barındırıyor. 30 Ağustos tarihinde Le Monde gazetesinde yayınlanan haber dosyası da bu minvalde özelliklere sahip. 

Christophe Ayad ve Soren Seelow’un kaleme aldığı dosyadan doğrudan aktarmak gerekirse; 
 
Tüm askeri taahhütlerine rağmen, Fransa 2000'lerin ilk yarısında El Kaide'den kaynaklanan tehditten nispeten korunmuş görünüyor. ABD'ye kafayı takmış olan Usame bin Ladin, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda veya Le Monde'un erişebildiği yayınlanmamış yazılarında Hexagon'dan (Fransa ana karasının şekil olarak bir altı geni andırması nedeni ile kullanılan terim) neredeyse hiç bahsetmiyor. El Kaide örgütünün bu dönemde Fransız çıkarlarına saldırma planları son derece nadirdi. Bu dönemde Fransa, bağımsızlık imajı ve yumuşak Amerikan karşıtlığı ile kendini güvende hissediyordu.”

15 Temmuz 2021. 11 Eylül'den bu yana yirmi yıl geçti. Fransız Ulusal Günü'nün ardından, El Kaide'nin medya prodüksiyonundan sorumlu As-Sahab organı, çoğunlukla Fransa'ya ayrılmış kırk bir dakikalık bir video yayınladı. Mesajın başlığı İngilizce: “Affedilmeyen Suç Bölüm 1”. Devam filmi olması muhtemel olan video, Charlie Hebdo'nun geçen sonbaharda Hz. Muhammed karikatürlerini yeniden yayınlamasıyla İslam'a ve peygamberine karşı "Siyonist Haçlı Macron"un kurduğu komploları kınıyor. Üstelik bu kez Bin Ladin'in halefi Ayman Al-Zawahiri kameraların karşısındaydı.  

Le Monde gazetesi Usame Bin Ladin’in yakalandığı sığınaktaki 2005 ve 2011 yıllarına ait yazışmalarını inceleyerek Fransızların geçmişte nispeten El Kaide’nin menzilinin dışında kalmayı başarmışlarken nasıl olup da yeniden hedef tahtasına oturduklarını incelemeye çalışıyor. 2017’de Donald Trump’ın başkan seçilmesi ile üzerindeki gizlilik kararı kalkan 24.168’i yazılı olmak üzere iki yüz elli gigabaytı aşkın veri bu soruya ışık tutuyor. Fransa’daki Terörizm Analiz Merkezi (CAT) direktörü Kevin Jackson ile iş birliği içerisinde yürütülen çalışmada ulusal ve uluslararası haberlerin El Kaide liderinin düşüncelerini etkileyerek Fransa’yı giderek stratejik bir hedef olarak kabul etmesine neden olduğu sonucuna varılıyor. 

Fransız medyasında Afganistan meselesi ele alınırken konu Taliban’la müşahhaslaştırılmayarak bölgenin geçmişte Taliban’ın kontrolündeki bölgelerde “Cihatçı” terör örgütlerinin yuvası haline geldiğine ancak bu grupların farklı öncelikleri olduğuna temas edilmekte. Bu bağlamda 1992-2002 yılları arasında Cezayir’de örgütlenen GIA’nın (Silahlı İslami Grup) da 2002’de Cezayir ordusu içindeki zeminini kaybettikten sonra eylemlerinin azaldığına dikkat çekiliyor. GIA’nın 2002 yılındaki saldırısından sonra ses getiren ilk ve son eylemi 2015 yılına ait. Bununla beraber bazı Cezayirli cihatçılar, eski sömürge gücüne yönelik tehdidi sürdürmeye devam ettikleri Afgan eğitim kamplarına sığınmaya gittiler. El Kaide ile Afgan sığınağında birlikte yaşasalar da bu Arap savaşçılar ülkenin doğusunda Celalabad'daki "Cezayirlilerin Evi"nde toplanmış bütün bir grubu oluşturuyor. 

Kevin Jackson’a göre “Afganistan ve El Kaide'de yaşayan Cezayirliler uzun zamandır büyük küresel cihat ailesine ait. Ama bu aile artık bölünmüş durumda". İki grup aynı gündemi, aynı ağları veya aynı hedefleri paylaşmıyor: Cezayirliler için Fransız karşıtı saplantı, El Kaide için Amerika'ya karşı cihat. Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı'nın (PNAT) patronu Jean-François Ricard, "Afganistan'dan gelen her saldırının El Kaide'nin liderliğinde olduğunu düşünmekle bazen hata yapıyoruz" diyor.

Jackson ve Ricard, El Kaide ile GIA karşılaştırmalarında benzer çıkarımlarda bulunuyorlar. Jackson’a göre; “Cezayirliler ve El Kaide'nin uzun süredir devam eden bağları var ve her ikisi de büyük cihat ailesine mensup. Ancak bu aile rekabetler, ideolojik ve stratejik farklılıklarla bölünmüştür. Bin Ladin, “kara on yıl” boyunca kendisine çok kötü hatıralar bırakan ve fazla radikal bulduğu Cezayirlilere karşı temkinliydi. Müslüman sivillere yönelik katliamlar, onları ters etki olarak gören El Kaide liderine tiksindirici geliyor”. Diğer taraftan GIA’ya ilişkili yorumlar da iki grup arasındaki ayrışmaları destekliyor; "Cezayirliler, Cezayir'deki korkunç iç savaştan sonra kendi paylarına göre bir meşruiyete, belli bir gurura sahipler: büyük ölçüde kendilerine talimat vermeye gelen biri olmadan bir cihada liderlik edebileceklerine inanıyorlar. El Kaide'ye ihtiyaçları yok, Londra'da ağları ve Celalabad'da kendi eğitim kampları var. Onların gözünde Bin Ladin, ikonografisine özen göstererek ve Batı medyasına çok fazla röportaj vererek kendini sahnelemeyi seven cihadın "zengin çocuğu””.

Son zamanlarda yapılan haberler, görünen o ki, Afganistan yönetimini terör örgütü olarak kabul görmüş bir gruba teslim etmiş olma durumunu farklı şekillerde servis etme ve durumdaki değişimi meşru kılma çabalarından ibaret. Nitekim Fransa’nın GIA’yı tekrar hatırlamasının arkasında olası birçok açıklama olabilir; bunlardan biri Afganistan’daki Taliban yönetimini diğer terör örgütlerinden ayrıştırmak ki bu 20 yıl süren Afganistan işgalini meşru kılan yegane dayanaktı. Gerek ABD ve gerek diğer BM ülkeleri, Afganistan’ın çeşitli terör örgütlerinin barındığı bir ülke olduğu savı ile işgale başlamışlardı. Bir diğeri ise Taliban yönetiminde Afganistan’da gelişme iklimi bulmasından korkulan örgütleri doğrudan hedef alarak 2001 yılında “her türlü teröre karşı herkesin yanında” olmak üzerine tanımladıkları politikayı “herkes kendi terör örgütünden sorumlu olsun” olarak güncellemek. 

Nedeni her ne olursa olsun, Afganistan işgali ve 20 yıl sonra yaşanan bu geri çekilme, kamuoyunun hafızası ile alay etmek olarak tarihe geçecektir. Elbette gerçekten bir kamuoyu hafızasından söz edebilirsek. 

ALİ SAFA KARTAL

1988 senesinde doğdu. Liseyi Saint-Benoit Fransız Lisesi’nde okudu. Lise eğitimi sonrasında Sorbonne Hukuk Fakültesi’ne kabul aldı. İki yıl eğitim aldıktan sonra buradaki eğitimini yarıda bırakıp Marmara Üniversitesi İktisat bölümünde eğitimine devam etti. İktisat Tarihi anabilim dalında Osmanlı’daki ilk Fransız elçiliği üzerine yaptığı çalışması ile yüksek lisansını tamamladı. Marmara Üniversitesi’nde halen devam ettiği doktora eğitiminde Osmanlı klasik döneminde kapitülasyon politikaları üzerine araştırma yapmakta.