ANALİZ
Seçim Sonrası Hindistan Siyaseti
Hindistan’da iki ay süren yedi aşamalı devasa seçim süreci tamamlandı. Başbakan Modi ve partisi BJP seçmenden büyük bir uyarı alırken, Muhalefetteki Kongre Partisi ve ittifaklarının meclis sandalyelerindeki artış Kongre’nin yeniden dirilişi olarak değerlendiriliyor.
HİNDİSTAN'DA İKİ AY süren yedi aşamalı devasa seçim süreci tamamlandı. Ülke ve dünya tarihinin en büyük seçim süreci olduğu iddia edilen seçimler kimilerine göre büyük bir sürprizle kimilerine göre de beklendiği gibi sonuçlandı. Hâlihazırda iktidarda bulunan Modi liderliğindeki BJP ve ittifakları yeniden hükümet kurmayı başardı, ancak Kongre liderliğindeki Hindistan ittifakı da ülke tarihinin en güçlü muhalefet kapasitesine ulaştı.
Seçim öncesi başlattığı devasa kampanyayla seçimleri çocuk oyuncağı olarak gören ve çıtayı 572 sandalyelik mecliste 400 bandına çıkaran Modi, kendi partisi BJP’nin 240’larda kalması ve ittifaklarıyla birlikte ancak 293 sandalyeye ulaşabilmesiyle seçmenler tarafından büyük bir uyarı aldı. Modi böylece kendi başarılı siyasi kariyeri boyunca ilk defa partisinin tek başına çoğunluğu ele geçiremediği ve koalisyon ortaklarına mecbur kalacağı yeni bir siyasi iklimle karşı karşıya kalmış oldu. Şuan Modi yönetiminin sahip olduğu aşırı güvenin aşındığı tartışılıyor.
Muhalefet tarafında ise seçimlerin kaybedilmesine rağmen daha büyük bir mutluluk olduğu gözlemlenebiliyor. Muhalefet lideri Kongre Partisi’nin 90 sandalyeye bile ulaşmasının mucize olarak değerlendirildiği seçim öncesi tartışmalara karşılık, Kongre’nin 100 bandına ulaşması ve ittifaklarıyla birlikte 234 sandalye kazanmaları ülke tarihinin en köklü partisi olan Kongre’nin yeniden dirilişi olarak değerlendirildi. Bugüne kadar BJP liderliğindeki Ulusal Demokratik İttifak’a karşı çok dağınık bir görüntü veren muhalefetin ilk defa bu kadar organize bir şekilde bir araya gelebilmesi sonuca büyük bir etki yaptı ve bundan sonraki birleşme sürecini de motive etmesi bekleniyor.
Seçimlerin sona erdiği Hindistan’da şuan seçim sonrası analizler, bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceği üzerine yoğunlaşıyor. Seçimlerin bu şekilde sonuçlanmasında hangi dinamiklerin etkili olduğu, Modi’nin azalan gücüne karşı nasıl bir politika takip edeceği, Kongre liderliğindeki muhalefetin geleceğinin nasıl olacağı, tüm bu sürecin Hindistan toplumunu nasıl etkileyeceği ve ülke seçim sisteminin en büyük zaafı olan seçim sürecinin hiç bitmediği ülkede yaklaşan diğer eyalet seçimlerinin nasıl etkileneceği en büyük tartışma konularına karşılık geliyor.
Seçim Sonucuna Etki Eden Faktörler
Hindistan’da kampanyalar devam ederken seçimlerin kaderini etkileyecek iki temel dinamik olduğu tartışılıyordu. Bunlardan birincisi Modi’yi bugünkü konumuna getiren Hindu milliyetçiliği ve kalkınma gündemiyken; ikincisi ise ülke toplumunda büyük bir huzursuzluğa yol açan yüksek enflasyondu. Başta Ayodya’daki Ram Tapınağı’nın açılışı olmak üzere Hindu gururunu her zaman okşamayı hedefleyen politikalarda hız kesmeyen Modi, seçim öncesinde her zamanki kalkınma modeline atıfla 2040’larda orta sınıfların daha büyüdüğü bir Hindistan tahayyülünü kamuoyuna açıklamış, ancak özellikle iki aylık oy kullanma süreci başladığında kendi tabanındaki heyecan düşüklüğünü görünce Müslüman karşıtı Hindu milliyetçisi tonunu artırmıştı.
Muhalefet ise ülke kurumlarına büyük zarar veren Modi yönetimine enflasyon, aşırı milliyetçilik ve neo-liberal politikalar üzerinden toplumda artan düşmanlık ve kutuplaşma, sosyo-ekonomik eşitsizlikler, haklarla ilgili endişeler, işsizlik ve sağlık alanındaki kriz gündemleriyle eleştiri yöneltmiştir. Sonuçta toplumun içerisinde bulunduğu gündelik krizlerin, Modi’nin üçüncü dönemini elde etmesine rağmen, önemli bir gerilemeyle karşılaşmasına neden olduğu şuan reddedilmiyor. Özellikle toplumu yeniden güçlendirip birliği yeniden tesis etmeyi öngören Kongre’nin sosyal refah önerisi NYAY’ın (Nyuntam Aay Yojana) kapsayıcılık ve sosyal adalet üzerinden Hindutva gündemine önemli bir alternatif oluşturduğu iddia ediliyor.
Hindistan siyasetinde es geçilmeyen belirleyici dinamiklerden biri de her zaman olduğu gibi kast faktörüydü. Kast siyaseti zaten uzun bir süredir eşitsizliğin ve kastların temsil eksikliği üzerinden yeniden bir kast sayımı noktasında ülkenin gündeminde yer alıyordu. Bir de eşitsizlik ve sosyal adalet konusunda iki farklı ve zıt vizyon ortaya koyan Hindutva ve NYAY gündemleri kast siyasetini ilk defa bu kadar BJP aleyhine mobilize etmişti. Başta Uttar Pradeş olmak üzere BJP’nin yıllarca önemli seçim desteğine karşılık gelen eyaletlerdeki gerileyişin önemli nedenlerinden birinin bu faktör olduğu tartışılıyor.
Yeni Dönem Siyasetinin Tarzı
Seçim sonrası merakla beklenen tartışmalardan biri de eski güvenini kaybeden Modi yönetiminin nasıl bir siyaset tarzı takip edeceğiyle ilgili. 2014 yılından bu yana ülke siyasetinin en popüler figürü olan Modi’nin zirve noktasından aşağıya doğru inip inmediği buradaki en temel ayrışmaya karşılık geliyor. Ülkenin yarısı kazanılan seçimin sadece Modi’nin karizması sayesinde olduğunu iddia etmekteyken; diğer yarısı, Modi’nin artık zirveden yavaş yavaş düşmeye başladığını iddia ediyor. Son 10 yılda Modi, Hindu milliyetçileri eliyle Hindu medeniyetinin gururunu yeniden sağlayacak 1000 yıllık bir vizyona sahip, biyolojik olmayan ve başka bir dünyaya ait bir kişilik kültü üzerine yerleştirildi. Bu seçimlerin bu imajı sarstığını iddia edenler için ülke siyasetinin yeni bir döneme gireceği öngörülüyor.
Ülke siyaset normlarının yeniden tanımlandığına inanan önemli bir kesim bu noktada siyasetin yeniden normalleşme sürecine gireceğini öngörüyor. Ancak buradaki normalleşme, 1989-2014 arasındaki koalisyonlar döneminden büyük bir kopuşa karşılık gelen Modili on yılın ardından yeniden koalisyonlar çağına göndermede bulunmaktadır. Modi dönemi, “Hindu elitleri yönetimini” temsil eden Mandir siyaseti üzerinden tasvir edilirken; Modi öncesi ülke çeşitliliğini yansıtan “alt bölgesel temsilcilerin yönetimini” temsil eden Mandal siyasetinin geri dönüşü bu noktada bir “normale geri dönüş” olarak sembolize ediliyor.
Yeni bir siyaset tarzının ortaya çıkabileceği vurgulanan ülkede tam da bu noktada Modi’nin nasıl bir cevap vereceği büyük bir merak konusu. Bugüne kadar tüm gücün Başbakanlık Ofisinde olduğu fikri etrafında inşa edilen, kendi Bakanlarını bile karar almada tanımayan ve tüm başarıları üstlenirken başarısızlıkları bürokratlara atan Modi siyaset modelinin yapısal unsurlarının geri alınması ya da değiştirilmesinin kolay olmayacağı düşünülüyor. Bu doğrultuda Modi’nin bir ton değişikliğine gidip gitmeyeceği takip ediliyor. Muhalefetin güç kazanmasıyla daha geniş kurumsal düzeyde, seçimlerin ve yasama süreçlerinin gerçekten çekişmeli olacağı gerçeğinin BJP'yi vites değiştirmeye zorlayacağı tartışılıyor. Bu noktada en büyük gösterge de Modi’nin Hindutva gündemine daha fazla mı yoksa daha az mı başvuracağı bağlamında ele alınıyor.
Kongre ve Muhalefetin Geleceği
Modi’nin iktidara geldiği 2014 yılından bu yana iktidarın gücü kadar muhalefetin işlevsizliği de en büyük tartışma konularından biriydi. BJP’nin kazandığı her seçim sonrası özellikle Kongre’nin geleceği, ele alınan ilk konulardan biri oluyordu. Kongre Partisi güçlü bir liderinin olmadığı, liderlikle teşkilatlar arasında büyük sorunların olduğu, ideolojik bir tutarsızlığa sahip olduğu ve tabanın taleplerinden çok uzak olduğu yönünde ciddi eleştirilerle karşılaşıyordu. Özellikle Kongre’deki Nehru-Gandi ailesinin gücü Modi tarafından “Hanedan siyaseti” bağlamında sıklıkla eleştiriliyordu. Kendini toparlamakta zorlanan Kongre, ülke geneli muhalefeti organize etmekte de yetersiz kalıyordu. Modi siyasetine karşı bölgesel güçlü parti ve liderler ortaya çıksa da güçleri birleştirilemiyor ve bu dağınıklık da iktidara yarıyordu. Son seçimlerde ilk defa bu kadar organize olan Kongre liderliğindeki muhalefetin kazandığı başarı sonrası, enerjisini toplayıp daha da büyüyebileceği, böylece ülke siyasetini daha fazla normalleştirebileceği savunuluyor.
Diğer yandan bu seçimlerin gerçek hikayesinin Rahul Gandi olduğu da oldukça fazla dile getiriliyor. Rahul Gandi bugüne kadar yetersiz liderliği üzerinden çok defa eleştirilmiş ve Modi’nin liderliğinin altında ezildiği çok defa tartışılmıştı. Modi de “Papu” lakabı taktığı Gandi’yi her fırsatta küçük düşürmeye çalışıyordu. Ancak bu kampanyada çok farklı bir siyasi duruş sergileyen Gandi’nin, Eylül 2022’de başlattığı Mahatma Gandi tarzı yürüyüşten bugüne Anayasa, demokrasi ve sosyal adalet konularını merkeze alan insancıl, halk lideri figürünün bu kez karşılık bulduğu düşünülüyor. 2014 ve 2019’daki Rahul Gandi ile keskin bir tezat oluşturan bu yeni profile rağmen, Gandi için mücadelenin asıl şimdi başladığı öne sürülüyor. Örgütsel gerçeklerden kendisini ayırarak yükselen Gandi’nin her şeyden önce ideolojik bir tutarlılık sağlayarak parti örgütünü güçlendirmesi ve ileriye taşıması gerektiği savunuluyor. Bu açıdan değişimin, Rahul Gandi’nin yükselişi kadar, Modi'nin yenilmezlik aurasının parçalanmasından daha fazla kaynaklanabileceği kabul edilmeye devam ediyor.
Yaklaşan Seçimler
Seçim atmosferinin hiç bitmediği ve sürekli yaklaşan seçimlerin her zaman olduğu Hindistan’da tüm genel seçim sonrası tartışmaların oldukça hızlı gerçekleşmesi gerekebilir. Nitekim muhalif Hindistan ittifakının genel seçimlerde önemli kazanımlar elde ettiği eyaletler olan Haryana, Jarkand ve Maharaştra'nın yıl sonundan önce sandık başına gitmesi bekleniyor. Yine 2025 içerisinde, BJP ve müttefiklerinin genel seçimlerde oldukça ikna edici bir şekilde kazanmalarına rağmen, muhalefetin de şanslarını deneyeceği iki eyalet olan Delhi ve Bihar'da meclis seçimleri bekleniyor. Burada artık en az BJP kadar muhalefetin de nasıl bir performans sergileyeceği Hindistan siyasetinin girdiği yeni yol bağlamında merakla bekleniyor.
Son genel seçimlerde klasik seçim kalıplarının kırıldığı birçok nokta gözlemlendi. Örneğin eskiden ülkenin Kuzeyi, BJP’nin kalesiyken; güney, daha çok muhalefete destek veriyordu. Bu seçimlerde ise BJP başta Uttar Pradeş olmak üzere ülkenin kuzeyinde, temel tabanından büyük bir darbe yedi. Güneyde ise hiç olmadığı kadar belli eyaletler üzerinden destek topladı. Benzer şekilde BJP’nin oyları kentlerde belli bir artış göstermesine rağmen, yarı kentsel, kırsal ve yarı kırsal bölgelerde belli düşüşler gösterdi. Kast siyaseti kadar bölgesel dinamiklerin de eski kalıpların dışını çıkabiliyor oluşu, yaklaşan eyalet seçimlerinde de oynaklığın ortaya çıkma ihtimalini tartışmaya açmıştır. Sonuç olarak Hindistan genel seçimleriyle ilgili üzerinde düşünülmesi ve sindirilmesi gereken daha çok şey bulunmaktadır. Ancak ülke siyasetinde bir yeniden düzenlemenin ortaya çıktığını söylemek için çok erken olduğu görülebiliyor.
Doktorasını Eylül 2019’da “Hindistan’da Hakim Parti Sistemi’nin Değişimi: Kurumsalcı Bir Analiz” teziyle İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda tamamlayan Ünlü’nün çalışma alanları, başta Hindistan olmak üzere Pakistan, Afganistan ve İran coğrafyalarına dair karşılaştırmalı siyasal kurumlar, devlet-toplum ilişkileri, milliyetçilik, siyasal partiler, güvenlik ve stratejidir. Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Güvenlik ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında Dr. Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam eden Ünlü, aynı zamanda Türkiye Maarif Vakfı'nda Başkanlık Müşaviri olarak görev yapmaktadır.