×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Oyun Kuramayan Topraklar: Tunus’un Siyasi Krizi

Tunus'ta yaşanan kriz, anayasal ve hukuki tezahürler taşısa da esas olarak siyasi sistemin derin yapısal krizinin tezahürlerinden biri.
16 OCAK 2021'de Tunus Başbakanı Hişam el-Meşişi, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları da dahil olmak üzere 11 bakanı kapsayan bir kabine değişikliğine gitti. Ne var ki Cumhurbaşkanı Kays Said'in 26 Ocak 2021'de Parlamento’dan güvenoyu alan yeni kabinenin onayını, bazı bakanlar hakkında öne sürdüğü yolsuzluk ve çıkar çatışması suçlamasıyla reddetmesinin ardından ülke anayasal/siyasi krize girdi. Tunus Cumhurbaşkanı ayrıca kabine revizyonuna, izlenen prosedürün anayasal dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle itiraz ettiğini açıkladı.

Bu yazı, Tunus'taki mevcut krizin nedenlerine ve kökenlerine ışık tutmayı ve sürece ilişkin olası senaryoları ele almayı amaçlıyor.

Krizin endeksi: Kökenler ve göstergeler

Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapıldığı 2019 sonbaharından bu yana Tunus, hemen her alanda baş gösteren, sosyal ve ekonomik etkisi Covid-19 salgınıyla daha da derinleşen "kalıcı bir kriz" durumundan muzdarip. Kriz esas itibariyle siyasi. Aynı zamanda, birbiriyle uyuşmayan programlara ve yönelimlere sahip siyasi aktörleri parlamentoya taşıyan ama hiçbirine çoğunluk gücünü vermeyen seçimlerin bir sonucu. Sonuç olarak ülke, seçimlerin üzerinden geçen bir yıldan kısa bir süre içerisinde üç hükümet gördü. 

Tunus’ta bu parçalanmış siyaset sahnesi üç ana çatışma ekseninden oluşuyor:

Üçlü hükümet ittifakı: Bu eksen Nahda Hareketi (İslami), Tunus'un Kalbi Partisi (liberal) ve Kerame Koalisyonu (İslamcı popülist) olmak üzere üçlü bir ittifaktan oluşuyor.  Bu ittifak, küçük blokları bir araya getirmek suretiyle parlamentoda çoğunluğu sağlayarak ve aynı zamanda Nahda Hareketi Başkanı Raşid Gannuşi ile Parlamento başkanlığını kazanarak başbakanlığı kontrol etmeyi başardı.

Muhalefet ekseni: Muhalefet ekseni, Halk Hareketi (milliyetçi), Demokratik Akım (merkez-sol) partileri, Özgür Anayasa Partisi ve bazı bağımsız milletvekillerinden oluşuyor. Bu eksen, bir yandan milliyetçi ve demokratik partiler, diğer yandan Abir Musi liderliğindeki Özgür Anayasa Partisi arasındaki farklılıklar nedeniyle, parlamentoda iktidar koalisyonu tarafından önerilen tasarılara karşı sağladıkları kısmi koordinasyona rağmen içsel olarak bölünmüş durumda.

Cumhurbaşkanı Kays Said ekseni: Cumhurbaşkanı Said, Nahda Hareketi ve müttefikleri karşısında, parlamentodaki muhalefet bloklarından dolaylı destek almasına rağmen, başından beri siyasi partilere destek vermemeyi tercih ediyor. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı, anayasal olarak sınırlı yetkisini, devlet içinde bir güç merkezi oluşturacak şekilde kullanmaya çalışıyor. Bu amaçla Anayasa'daki tüm boşluklardan, özellikle de Anayasa Mahkemesi’nin kurulamayışından doğan boşluktan yararlanıyor. Başkan, yozlaştığını düşündüğü parti sistemine ve (kendi görüşüne göre) devrimi atlatmaya çalışan siyasi sisteme karşı memnuniyetsizlik besliyor. Ayrıca 2014 Anayasası’ndan kopma arayışını da gizlemiyor.

Siyasi mücadelenin haritası

Tunus’ta çeşitli aktörler arasındaki bu derin siyasi bölünme ve ağır iktidar parçalanması içerisinde, yönetici sınıflar arasındaki siyasi çatışma farklı cephelerde gerçekleşiyor.

Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasında çatışma: Bu çatışma cephesi, Hişam el-Meşişi 'nin göreve geldiği ilk günden itibaren açılan bir cepheydi. Meşişi, daha önceden Kays Said'e yakındı; ancak üçlü eksenle (Nahda – Tunus’un Kalbi – Kerame Koalisyonu) ittifakı dengeyi tamamen değiştirdi. Meşişi'nin 5 Ocak 2021 tarihinde, Cumhurbaşkanı Said'e yakınlığıyla bilinen ve güvenlik teşkilatında çok sayıda yeni atama yapmaya hazırlanan İçişleri Bakanı Tevfik Şerefuddin'i görevden alma kararı, kabine değişikliği sürecini hızlandırdı. Kabine değişikliği sürecinde, Meşişi’nin arkasında açık bir parti ittifakı kuruldu ve ayrıca Parlamento, Cumhurbaşkanı’na yetkilerine karışılmayacağı konusunda güvence verdi. Ardından 16 Ocak 2021'de Meşişi, kabine değişikliğini açıkladı. Ancak kabine değişikliği, parlamento sürecinde anayasal prosedürlere uyulmadığı ve yeni bakanlardan bazılarının yolsuzluğa bulaştıkları gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından kabul edilmedi. Ve sonuçta Cumhurbaşkanı, yeni bakanların anayasal yeminlerini almayı reddetti.

Parlamento Başkanı ve Cumhurbaşkanı arasında çatışma: Bu ikinci çatışma cephesi ise Raşid Gannuşi'nin Parlamento Başkanlığına seçilmesi; ardından dışişleri ile ilgili bazı toplantılar yapmaya ve açıklamalarda bulunmaya başlaması ve bunun Cumhurbaşkanı tarafından yetki aşımı olarak değerlendirilmesiyle birlikte patlak verdi. Zira Tunus Anayasası'nda dışişleri ve savunma yönetimi yalnızca devlet başkanının yetkileri arasında tanımlanmıştı. İki isim arasındaki çatışma, Nahda’nın Cumhurbaşkanına karşı başlattığı siyaset ve medya kampanyalarında da kendini gösterdi. Öyle ki Said, Mayıs 2020'de ölçülü tavır görevinden vazgeçerek, “Tunus'un yurt içinde ve yurt dışında kendisini temsil eden bir Cumhurbaşkanı var,” açıklamasında bulundu.  Cumhurbaşkanı Said, Nahda ve Başkanının daha önce Munsif Merzuki ve Baci Kaid es-Sibsi dönemlerinde Cumhurbaşkanına meydan okumak için sürekli olarak parlamento çoğunluğunu kullandığı göz önüne alındığında, bir tür fiili otorite empoze etme girişimini sezmiş gibiydi. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Said, yetkilerini Anayasa'ya ve çoğu kamuoyu yoklamasına göre hala güçlü olan halk tabanına dayanarak kullanmaya öncelik veriyor. 

Hibrit sistem, güç çatışması ve anayasal kriz

Bu çatışma haritası ve oradaki aktörlerden, Tunus'ta yaşanan krizin, anayasal ve hukuki tezahürler taşısa da esas olarak siyasi sistemin derin yapısal krizinin tezahürlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. 2014 Anayasası’yla kurulan ve iktidarı Parlamento Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı olmak üzere üç başkanlık arasında bölen bu sistem ne salt başkanlık ne de tamamen parlamenter sistem olan "hibrit " bir nitelik taşıyor. Ve bu hibrit sistem, bu haliyle Kays Said, Hişam el-Meşişi ve Raşid Gannuşi arasında tam bir güç çatışmasına yol açıyor. Özellikle devletin en üst kademelerine atamalar konusunda birçok nokta devlet başkanı ile hükümet başkanı arasındaki danışma mekanizmasına bırakıldığı için Anayasa, iktidarın ve iktidar sınırlarının tanımlanmasına ilişkin belirleyici bir role sahip değil.

Anayasa Mahkemesi’nin kurulmamış olması, söz konusu üç başkanlık arasındaki anlaşmazlıkları daha da derinleştirdi. Aslında 2014 Tunus Anayasası’nda Anayasa yargısı, anayasayı yorumlama ve iktidara ilişkin kanunların, prosedürlerin anayasaya uygunluğu konusundaki anlaşmazlıkları karara bağlama yetkisiyle tanımlanmıştı. 2014'ten bu yana Parlamento'da temsil edilen siyasi eğilimler, Mahkeme üyeleri üzerinde, üye kompozisyonu Cumhurbaşkanı, Parlamento ve Yüksek Yargı Konseyi arasında kotaya tabi olduğu için, anlaşamadı. Anayasa'nın 72. Maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin yokluğunda Cumhurbaşkanını Anayasa'yı yorumlamaya yetkili tek merci olarak işaret ediyor. Ve bu durum Kays Said’e mevcut siyasi çatışmalar arasında anayasal bir üstünlük sağlıyor. 

Nispi temsil sistemine dayanan seçim yasasının, hiçbir partiye Parlamento'da (109 sandalye) mutlak çoğunluk kazanmasına imkan vermediği göz önüne alındığında, Parlamento'da dağınık bir siyasi yapının oluştuğu söylenebilir. Bu durum ise parlamentoda en fazla sandalye kazanan siyasi partinin hükümet kurmak veya yasa tasarılarını geçirmek için başka siyasi ittifaklar aramasını zorunlu kılıyor. 

Bu analiz, Emirates Policy Center web sayfasında 13 Şubat 2021 tarihinde “Future Prospects of Tunisia’s Political Crisis” başlığıyla yayımlanan analizin bir bölümünün çevirisidir.