ANALİZ
Macaristan Seçimleri: "İlliberal Milliyetçiliğin Zaferi"
Orban, kendisini AB bürokratlarına, uluslararası sola ve Macaristan'ı Müslüman göçmenlerle doldurmayı planlamakla suçladığı Macar asıllı Yahudi yatırımcı George Soros'a karşı halkını savunan bir mazlum olarak görüyor.
3 NİSAN'DA seçim sabahı ağarırken, Macaristan'ın güçlü başbakanı Viktor Orban'ı koltuğundan etmeye çalışan partilerin koalisyonu, kendilerini geride gösteren anketlerin yanlış olduğu ümidindeydi. Haklı oldukları ortaya çıktı, ama tersinden. Orban'ın iktidardaki Fidesz partisi oyların yüzde 53'ünü alırken, muhalefetteki Macaristan için Birik ittifakı sadece yüzde 35 oy aldı. Fidesz parlamentodaki gücünü artırdı ve anayasayı değiştirmek için gereken üçte iki çoğunluğu elinde tuttu. Muhalefetin adayı Peter Marki-Zay, henüz daha birkaç ay önce bilinmezlikten sıyrılmıştı ve şimdi muhtemelen tekrar aynı bilinmezliğe geri dönecek. Avrupa Birliği'nin en uzun süre görevde kalan lideri Orban, art arda dördüncü kez kazandı ve artık her zamankinden daha güçlü görünüyor.
Orban, galibiyeti illiberal milliyetçi ideolojinin bir zaferi olarak ilan etti. 2010'da göreve başladığından bu yana partisine siyasi avantaj ve güç sağlayacak şekilde anayasayı değiştirdi, mahkemeleri vesayet altına aldı ve medyanın çoğunun kontrolünü ele geçirdi. AB, Orban hükümetini, hukukun üstünlüğünü ihlal ettiği, fonları kötüye kullandığı ve yolsuzluğu teşvik ettiği için eleştirdi. Orban, kendisini AB bürokratlarına, uluslararası sola ve Macaristan'ı Müslüman göçmenlerle doldurmayı planlamakla suçladığı Macar asıllı Yahudi hayırsever George Soros'a karşı halkını savunan bir mazlum olarak görüyor. Sonuçların açıklanmasının ardından Orban, “Uzaydan görülebilecek kadar büyük bir zaferimiz var, ancak Brüksel'den de görüleceği kesin” dedi.
Orban’ın sevilmeyenler listesinde Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky de var. Orban, Vladimir Putin ile uzun zamandır dostane ilişkiler içinde ve Rus doğalgazını diğer Avrupa ülkelerine göre daha ucuz fiyatlardan aldığını iddia etti. Ukrayna'daki savaşta NATO ve AB koalisyonunun en isteksiz üyesi oldu ve Rusya'nın enerji ihracatına yönelik yaptırımlara şiddetle karşı çıktı. Orban, seçim zamanında, muhalefetin Macaristan'ı savaşa sürükleyeceğini söyledi; muhalefet bu iddiayı reddetti, ancak seçmenin çoğu Orban’ın bu iddiasını satın aldı. Seçimden sonra açıklanan hükümet rakamları, Macaristan'ın doğalgaz için Rusya’ya indirimli değil, piyasa fiyatları düzeyinde ödeme yaptığını gösterdi.
Muhalefetin yenilgisi, Macar demokrasisinin içinin boşaltılmasını durdurmak için bir koalisyon kurma çabalarını harabeye çevirdi. Macaristan'daki milletvekillerinin çoğu tek üyeli bölgelerden seçildiğinden, küçük partiler sandalye kazanmak için mücadele ediyor. Yıllarca süren yenilgilerden sonra, 2020'de milliyetçi sağdan büyükşehir soluna kadar altı parti, Macaristan için Birleşik çatı grubunda güçlerini birleştirdi. Parlamento ve başbakan adaylarını seçmek için ön seçimler yaptılar. Parti liderleri, muhafazakar bir belediye başkanı olan ve başbakanlık ön seçimini beklenmedik bir şekilde kazanan Marki-Zay'i desteklemek için kendi kişisel hırslarını bir kenara bıraktılar.
Şimdi bu koalisyon çöktü. Merkezci Demokratik Koalisyon partisine liderlik eden eski bir başbakan olan Ferenc Gyurcsany, ön seçim yapmanın iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor. Aşırı sağcı Jobbik Partisi’nin lideri Peter Jakab, Marki-Zay'i net bir odaktan yoksun olmakla suçladı. Seçmenlerinin çoğunu Fidesz'e ya da yeni bir milliyetçi parti olan Our Homeland'e kaptıran Jobbik için merkez koalisyona katılmak yıkıcı oldu.
Bir Avrupa seçim gözlemcisi olan Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR), Macaristan seçimleriyle ilgili hazırladığı raporda, seçimin eşit şartlarda gerçekleşmediğini açıkladı. Seçimlerde asıl sorun hile ve rüşvet değildi, ancak eksik de değildi. Ülke genelinde, seçmenlerin oy pusulalarını gizlice sandık merkezinden kaçırdıkları, parti organizatörlerine götürdükleri, parti organizatörlerinin doldurup ardından para karşılığında seçmenlere geri verdikleri bir süreci içeren “zincirleme oy” raporları vardı. Ancak daha kritik olan, medya yandaşlığı ve hükümetin Fidesz Partisi’ne verdiği destekti. Orban, uzun zamandır Macaristan devlet medyasını bir propaganda aygıtı olarak kullanıyor ve çoğu özel kuruluş Fidesz dostu oligarklar tarafından kontrol ediliyor. Seçim zamanı, medyada muhalefete çok az yayın süresi tanındı ve oluşturdukları etki çoğunlukla olumsuzdu. Muhalefet mesajını ancak Budapeşte dışındaki seçmenlerin çoğunun nadiren okuduğu birkaç bağımsız haber sitesi aracılığıyla yayabildi.
Orban yönetiminde, AB'nin her yıl Macaristan'a gönderdiği milyarlarca avroluk yardım, büyük ölçüde Fidesz destekçilerine aktı. AB Dolandırıcılık Soruşturma Kurumu OLAF'a göre, Macaristan, birlik içindeki ülkeler arasında AB fonlarının hileli kullanımı konusunda en kötü sicile sahip. Orban'ın çevresi ve akrabaları zenginleşti. AB, Macaristan'ın COVID kurtarma fonuna erişimini engelledi. 5 Nisan’da ise Macaristan'a sunulan fonların, ülke hukukun üstünlüğünü ihlal etmeyi bırakana kadar kesilmesine yönelik bir disiplin prosedürü başlattı.
Orban'ın kazanması, giderek otoriterleşen Macar hükümetini güçlendiriyor. Budapeşte'deki bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Politik Kapital'in analizine göre, Başbakanın bir sonraki hamlesi yargının kontrol sürecini tamamlamak olabilir. Adaletsiz seçim sistemine rağmen muhalefet üyeleri yenilginin sorumluluğunu kendileri üstlendi. Sosyalist bir milletvekili, ülkenin çoğunu anlayamadığı için özür diledi. Muhalefet üyelerinin çoğu nasıl devam edeceklerini şaşırmış durumda. Liberal bir sivil toplum örgütünden bir yöneticiye dört yıl içinde mücadeleye yeniden nasıl başlamayı düşündüğü sorulduğunda, “Ülkeyi terk etmeyi düşünüyorum” gibi bir yanıt gelmedi.
Bu yazı, 9 Nisan 2022 tarihinde The Economist'te "Unstoppable strongman" başlığıyla yayınlandı. Kısmen çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.