ANALİZ
Dolu ve Kurulu: Avrupa Birliği’nde “Hukukun Üstünlüğü” Krizi
AB’nin, hukukun üstünlüğü ihlallerine karşı savaşmak için elinde bir silah var. Ama kullanabilecek mi?
Almanya başbakanı Angela Merkel, uzun süredir Avrupa’da iki temel çalışma prensibi uyguluyor: Birliği bir arada tutmak ve krizlerin çözümünü mümkün olduğunca ertelemek. Her iki prensip de 10 Aralık’ta Brüksel’de Avrupa Birliği’nin 27 devlet başkanı arasında yapılan 11 saatlik görüşmede açıkça görülüyordu. Mali krizin baş göstermesiyle birlikte, liderler sonunda 1,1 trilyon Euro (1,3 trilyon $) değerinde yedi yıllık AB bütçesine yeşil ışık yaktılar. Covid-19 krizinin yaralarını sarmayı hızlandırmak için kullanılacak bu para, ortak borçlandırma ile finanse edilecek.
AB'yi uzun süredir rahatsız eden temel bir sorun, görüşmenin kritik anlaşmazlık noktasını oluşturdu. Bu sorun AB fonlarından yararlanan ülkelerde yolsuzluk ve diğer problemlerle nasıl mücadele edileceğiydi. Temmuz ayında yapılan dört günlük zorlu zirvede liderler, AB fonlarına hukukun üstünlüğü ilkesi koşulunu getirmeyi desteklediler. Ancak kasım ayında önerilen yasal düzenlemelerden memnun olmayan Macaristan ve Polonya hem bütçeyi hem de kurtarma fonunu veto etme tehdidinde bulundu. (Her iki ülke de hükümetlerinin yargıya ve diğer kurumlara müdahaleleri nedeniyle hâlihazırda AB hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde soruşturmayla karşı karşıya.)
Avrupa Birliği 2021 yılına bütçesiz başlaması durumunda sert kesintilerle yüzleşme tehlikesiyle karşı kaşıyaydı. Bu nedenle AB Komisyonu, kurtarma fonunu AB yapısı dışında yeniden inşa etmek gibi radikal bir adıma yöneldi. Dolayısıyla söz konusu tehdit, zihinleri Varşova ve Budapeşte'ye yönlendirdi. AB Konseyi'nin dönüşümlü başkanlığını yürüten Almanya hükümeti, diplomasi koşuşturmasının sonunda ilave bir teklif yayınladı. Bunun üzerine Macaristan başbakanı Viktor Orban, müttefiklerini imzaya ikna etmek için Polonya'ya uçtu. Ve nihayetinde diğer AB ülkeleri Merkel'in çalışmasından memnun bir şekilde kurtarma fonunu Brüksel'de onayladı.
Almanya’nın söz konusu yeni teklifinde hukukun üstünlüğü düzenlemesine dokunulmadı. Dolayısıyla bu durum AB Komisyonu'na, AB hükümetlerinin nitelikli çoğunluğu mutabık kaldığı sürece, fondan yararlanan hükümetlerin yolsuzluk veya diğer kötü uygulamalarından şüphelenilmesi halinde, fonları bloke etme olanağı vermektedir. Bu ilke yıllık GSYİH'lerinin yaklaşık %3'üne denk gelen AB fonlarından yararlanan, otoriter, kayırmacı Orban’ın düzeni için bir tehdit oluşturabilir. Polonya’da sistem daha sağlıklı olsa da Varşova’daki Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden Piotr Buras, hükümetin yandaşlarıyla doldurduğu yargı üzerinden AB fonlarının yönetimine müdahale etmesi halinde, bu durumun yargı bağımsızlığı ilkesinin ihlali olarak görülebileceğini belirtiyor.
Polonya ve Macaristan’ın itirazlarına verilen en büyük taviz, AB’nin en yüksek mahkemesi yasal olarak karar verene kadar yaptırım mekanizması konusunda hiçbir eylemde bulunulamayacağına ilişkin anlaşmaya varılması oldu. Mahkemenin karar vermesi iki yıl kadar sürüyor, muhtemelen bu süre hızlandırılacak. Orban’ın baş düşmanı George Soros gibi eleştirmenler ise bu ve diğer küçük tavizleri, “haydutlara” bir tür hediye gibi görüyor. Nitekim zirveden sonra Orban kendisine has tipik bir coşkuyla zafer ilan etti. Ancak hem Orban hem de Polonya hükümeti, düzenlemeyi iptal ettirme sözü vermişti. Konuyu sulandırmaya yönelik başarısız girişimleri bile uzlaşmanın yükünün ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Hatta anlaşmanın anayasayı ihlal ettiğini söyleyen Polonya’nın şahin adalet bakanı, geri adım atmadan önce kendi hükümetini devirmekle tehdit etti.
AB’nin üye ülkelerdeki hukukun üstünlüğü ihlallerini çözmeye yönelik önceki girişimleri başarısız oldu. Fakat AB bu sonuncuyu uygulamaya karar verirse etkili olabilir. Ama neticede bu, açık bir sorun olarak duruyor. Hükümetleri başka bir dış yörüngeye sürüklemekten çekinen Merkel, uzun zamandır Macarlar’ın ve son zamanlarda Polonyalılar’ın aşırılıklarına karşı hoşgörülü olduğunu kanıtladı. (Orban’ın Fidesz partisi, Avrupa Parlamentosu’nda Şansölye’nin partisinin yanında oturuyor.) Merkel bu hassasiyetini, Almanya’nın dönem başkanlığını bir bütçe anlaşmasıyla sonlandırmaya çalışırken de koruyor. Diğer taraftan kariyerlerini şike ve açgözlülüğe karşı durmakla inşa edenler temkinli bir iyimserliğe sahip. 2019'da hukukun üstünlüğü listesiyle seçilen Slovakya'nın başkanı Zuzana Caputova, ilkenin artık AB düzeyinde yasal olarak bağlayıcı olmasından memnun olduğunu söylüyor. Ancak, “hukukun üstünlüğü ilkesi mekanizmasına sahip olmak sadece ilk adımdır. Şimdi onu çalışır hale getirmek zorundayız." diye ekliyor.
Economist dergisinin 16 Aralık 2020 tarihli sayısında “Locked and loaded” başlığıyla yayımlanan bu makaleyi, Tahir KAYA’nın çevirisiyle sunuyoruz.