ANALİZ
Diplomatik Gösteri: Çin’in Amerika Karşıtı Ekseni Güçleniyor!
ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarıyla küresel güç dengeleri hızla kayarken, bu hafta Çin’den gelen görüntüler, bu dengenin hangi yönde şekilleneceğine dair işaretler sunuyor. Çin'e akın eden dünya liderlerinin sayısı, Trump'ın politikalarının küresel maliyetini gösteriyor.
ULUSAL LİDERLER, dünyanın geleceği hakkında konuşmak için bir yerde bir araya geliyorlarsa burasının Washington DC veya belki de New York'taki BM Genel Merkezi olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Başkan Xi Jinping Çin'de 20'den fazla cumhurbaşkanı ve başbakana ev sahipliği yaparken, bu konuda yeni bir gerçeklik ortaya çıkıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarıyla küresel güç dengeleri hızla kayarken, bu hafta Çin’den yayılan görüntüler, bu dengenin hangi yönde şekilleneceğine dair ipuçları sundu.
Çin, Rusya ve Kuzey Kore liderleri, Washington’a mesaj vermek için Pekin'de dev bir askeri geçit töreninde bir araya geldi. Bu, ABD’nin ittifaklarına ve “kurallara dayalı düzene” karşı uzun süredir güvensizlik besleyen üç nükleer silahlı liderin ilk toplu gösterisi oldu.
ABD Başkanı Donald Trump, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i Rusya ve Kuzey Kore liderleriyle birlikte ABD'ye karşı komplo kurmakla suçladı. Trump, Truth Social'da yaptığı paylaşımda, "Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı komplo kurarken lütfen Vladimir Putin ve Kim Jong Un'a en içten selamlarımı iletin." ifadelerini kullandı.
İran’ın da dahil olduğu ve “Çalkantı Ekseni” olarak adlandırılan bu grup, Ukrayna savaşında iş birliğini derinleştirdi. Kuzey Kore asker gönderdi, İran drone sağladı ve Çin ekonomik ve diplomatik destek sundu.
Ancak özellikle Çin-Rusya ilişkisi, Trump’ın danışmanlarını endişelendiriyor. Moskova ile Beijing arasındaki ekonomik dengesizlik ve bölgesel nüfuz çekişmeleri gerilim yaratıyor; yine de ortak düşman ABD, onları bir araya getiriyor.
**
Bu hafta Çin topraklarında dünya liderlerini bir araya getiren resmi gerekçe, Tianjin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü ( ŞİÖ ) zirvesi ve ardından 3 Eylül'de Tiananmen Meydanı'nda askeri geçit töreni eşliğinde İkinci Dünya Savaşı'nın bitişinin 80. yıldönümünün anılması.
Ancak Başkan Xi Jinping için bu toplantının daha büyük bir önemi var. Çin'in küresel bir lider, istikrar ve refah kaynağı haline geldiğini göstermek. Bugünkü belirsizliğin kaynağının, neredeyse herkesle ticaret savaşları başlatan ve kendi askeri ittifaklar, güvenlik ortaklıkları ağını baltalayan Amerika olduğunu savunuyor.
Xi'nin davetli listesi etkileyici. Rusya'dan Vladimir Putin, İran'dan Mesud Pezeşkian ve Belarus'tan Aleksandr Lukaşenko'nun katıldığı, liberal demokrasi karşıtı ve en büyük otoriter rejim buluşmalarından biri. Kuzey Kore lideri Kim Jong Un 2019'dan bu yana Çin'e yaptığı ilk ziyaretini zırhlı trenle gerçekleştirdi.
Daha da çarpıcı olanı, son yıllarda Batı'ya daha yakın duran Türkiye, Mısır ve Vietnam gibi ülkelerin liderlerinin de toplantıya katılmış olması. En çarpıcı olanı ise, Hindistan'ın Amerika'dan Çin'e doğru kaydığının sinyalini veren Narendra Modi. Bu, Donald Trump'ın Mayıs ayında yaşanan çatışmanın ardından Hindistan'ı yüksek gümrük vergileriyle hedef alarak ve düşmanı Pakistan'ı kucaklayarak yaptığı feci hatanın bir sonucu..
Xi'nin Amerika'ya şüpheyle yaklaşan güçlerden oluşan küresel bir koalisyona liderlik etme iddiası sandığınız kadar fantastik değil. Tüm ülkelerin öngörülebilirlik istediği ticaret konusunda, Çin'in istikrarın temel direği olma iddiası, artık (en azından göreceli olarak) gerçeğe bürünüyor. Ülke, bu haftaki ziyaretçilerin çoğunun en büyük mal ticareti ortağı olmasının yanı sıra, dünya çapında 100'den fazla ülkenin de en büyük mal ticareti ortağı konumunda. Trump yönetimi ticaret ortaklarına karşı sürekli bir ekonomik savaş yürütürken, Çin'in merkantilizm ve devlet kapitalizmi günahları buna kıyasla önemsiz kalıyor.
Ayrıca Amerika'nın, bireyleri, firmaları ve ülkeleri dolar temelli finans sistemi ve teknoloji platformlarından dışlamak/koparmak için kullandığı sınır ötesi yaptırımlara karşı da yeni bir birliktelik ortaya çıkıyor. Bir zamanlar bu yaptırımlardan ülkeler ve özellikle haydut devletler korkuyordu. Trump bu yaptırım tehditlerini giderek daha az kısıtlamayla ve öngörülebilir bir yasal süreç veya kurumsal çerçeve olmadan kullanıyor. Eş zamanlı olarak Rusya ve giderek artan bir şekilde Çin, dolar ödemelerinden uzaklaşıyor. Güvenilir ve verimli bir alternatif uluslararası sistem kurmak, özellikle hukukun üstünlüğünün olmadığı rejimler için göz korkutucu, hatta belki de imkansız. Ancak giderek daha fazla ülke Amerika'nın dolar sistemi dışındaki seçenekleri keşfetmekle ilgileniyor. Avrupa bile "küresel bir avro"yu destekliyor. Giderak daha az ülke, Amerika adına Amerikan yaptırımlarını uygulamakla ilgilenecek.
Askeri konularda birlik daha az etkileyici. Pekin'deki Tiananmen Meydanı'ndaki geçit törenine yalnızca küçük bir grup ülke, çoğunlukla otoriter ülkeler katılacak. Hindistan orada olmayacak. Zira Hindistan, Himalaya sınırındaki çatışmaların ardından Çin'in askeri yığınağına karşı çıkıyor.
Ancak otoriter rejimler arasındaki güvenlik iş birliği derinleşiyor. Rusya ve Kuzey Kore uzay ve uydu sistemleri üzerinde çalışıyor. Çin'in Ukrayna'ya verdiği desteğe karşılık, Rusya'nın da Çin'e denizaltı tahrik sistemleri ve füze savunma sistemleri de dahil olmak üzere, hassas askeri teknolojilerinden daha fazlasını sunacağı düşünülüyor.
Xi'nin ittifak kampanyasının en zayıf noktası uluslararası kurumlar ve kurallarla ilgili. Xi, "küresel yönetişimin yeni bir dönüm noktasına ulaştığını" açıkladı. Devlet medyası, Çin'in "BM Şartı'nın amaç ve ilkelerini kararlılıkla korumak ve daha adil, eşitlikçi bir küresel yönetişim sistemi kurmak için benzer düşünen ülkelerle birlikte çalıştığını" öne sürüyor. Her ne kadar çok taraflılık söylemiyle perdelense de bütün bunlar, Çin ve diğer büyük ülkelerin güç/nüfuz alanlarına hakim olduğu ve dolayısıyla küçük güçlerden daha fazla ayrıcalığa sahip oldukları Çin dostu bir dünya düzeninin şifreli sözcükleri. Asya'da çok az ülke Çin tarafından yönetilen bir bölge istiyor.
Bu ittifakın elbette güncel sınırları da bulunuyor. Örneğin İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik saldırıları sırasında eksen ülkeleri hiçbir adım atmadı. Çin, Rusya’ya petrol gelirleri sağlasa da silah desteği vermiyor. Ayrıca, ABD’nin Trump dönemindeki politik hakaretleri, Hindistan’ın bölgesel çekişmeler konusundaki kaygılarını ortadan kaldırmıyor.
Xi'nin büyük koalisyonundaki herkes her konuda aynı fikirde değil. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) , NATO tarzı bir ittifaktan çok uzak. Trump'ın Amerika'sına karşı muhalefet veya huzursuzluk gibi birleştirici unsurlar dışında, bu ülkelerin genellikle pek ortak noktası yok.
Ancak farklı çıkarlara sahip farklı cepheleri bir araya getirmek zayıflık göstergesi değildir. Aksine süper güçlerin benzersiz bir şekilde başarabildiği şey budur. Çin'in dünyanın büyük bir bölümünü Tianjin ve Pekin'den geçirmesi beş yıl önce hayal bile edilemezdi. Xi'nin davetli listesi, Çin'in henüz yeni bir dünya düzenini yönettiğini göstermiyor. Ancak Trump'ın Batı eksenli küresel düzene ve Amerikan çıkarlarına ne kadar zarar verdiğini gösteriyor.
Biden yönetimi, ABD karşıtı güçlerin bir araya geldiğini gördü ve müttefiklerine sıkı sıkıya bağlı kaldı. Trump ise ABD’yi sahadaki en ağır sıklet ülke olarak görüyor.
Gelinen noktada uzmanlar, son yıllarda ABD karşıtı eksen güçlenirken, ABD koalisyonunun zayıfladığı görüşünde. Çok haksız da sayılmazlar.
Bu yazı, The Economist’te, 02 Eylül 2025’te “Xi Jinping’s anti-American party” başlığıyla; Axios’ta, 03 Eylül 2025’te “America's biggest adversaries ‘conspire’ in Beijing” başlığıyla yayınlanan yazılardan hareketle hazırlanmıştır. Metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.