ANALİZ
Diasporanın Küresel Siyasetteki Artan Rolü
Diaspora hem yaşadıkları toplumun bir parçası olarak siyaset üretmekte ve çeşitliliğin kaynağı olmaktadır hem de kimliksel bağla bağlı olduğu ülkenin sınır ötesinde etkin bir unsuru olarak büyümekte ve kurumsallaşmaktadır.
GÖÇLER VE JEOPOLİTİK kırılmalar neticesinde ulusal sınırların ötesinde yeni hayat formları yaratan grupların ülkelerin dış ilişkilerinde gittikçe önemli roller oynadığı artık yadsınamaz olmuştur. En yakın örneğinde Ermeni diasporasının Azerbaycan-Ermenistan savaşının dünya gündemine özellikle de Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Fransa özelinde dikkatlerin bu bölgeye çevrilmesinde büyük rolünün olduğuna şahit olduk. Daha önce de Ermeni, Yunan ve Yahudi diasporası Türkiye’nin uluslararası imajını ziyadesiyle negatifleştirmiş ve Türkiye’nin kamu diplomasisini başarısızlığa uğratmış diaspora toplulukları olarak bilinir. Bu, diasporanın gücüne işaret ederken, küresel siyasette geldiği noktayı da göstermesi açısından dikkate değerdir. Bugün diaspora toplumları çok yönlü politik ilişkilerin öznesidir ve artık küresel siyasetin de kaçınılmaz bir parçasıdır. Bu yazımda diaspora-siyaset ilişkisine genel bir bakış yapıp son dönemde yaygınlaşan diaspora temsil sisteminin sınıraşan boyutunu bu minvalde irdeleyeceğim.
Diaspora eski Yunanca’da tohum saçmak, dağıtmak anlamına gelmektedir. Akdeniz adalarına dağılmış Yunan kolonilerini tarif için de kullanılan diaspora kavramı, Roma’nın Hristiyanlaşmasından sonra Yahudi toplumu tarafından ‘zoraki sürgün’ bağlamında kullanılmaya başlanır. Kavramın politize edilmiş manası daha çok modern dönemde gerçekleşir. Hatta diaspora kavramı uzun bir süre Yahudi toplumunun tekeline bırakılmış ve farklı diaspora toplumlarının varlığı, tecrübesi ve hafızası zımnen inkar edilmiştir. Oysaki kavram tohum misali, anavatandan uzaklara serpilmiş toplumları tanımlamak için kullanılır. Bu minvalde Afrika, Filistin, Filipin, Türk, Arap, İrlanda, Hırvat ve Hint gibi çokça etnik toplulukları da kapsar durumdadır. Gerek ekonomik gerekse jeopolitik nedenlerden sonra daha da yaygınlaşan diaspora toplumları bugün artık kozmo-nasyonel unsurlar olarak yeni bir anlam kazanmıştır. Böylece sürgün ve politik bağlamın dışında ulus-devletleşmenin ve ekonomik göçlerin de bir parçası olarak vatandaşlığın ve uluslaşmanın sınır ötesi bir uzantısı olarak literatürde yerini almıştır. Bu minvalde kavram son derece dinamik ve çok boyutludur.
Diasporanın siyasetle ilişkisi aslında çok yeni bir husus değildir. Hem misafir eden ülkenin her daim gündeminde olmuş hem de gönderen ülkenin etnik, kültürel, ekonomik, politik ve dini bağların devamı için gittikçe kurumsallaşan diaspora politikalarının temelini oluşturmuştur. Misafir ülke, bünyesinde yaşayan farklı etnik unsurların ülkeye entegrasyonu ve sadakati için politikalar geliştirirken gönderen ülke de diasporasıyla bağının devamı için politikalar geliştirmiştir. Burada zamanla hassas bir güç dengesi oluşmuştur. Eğer göç veren ülke diasporasını politik ve etnik bağlamda ciddi bir mobilizasyonun parçası yapabilirse misafir ülke nezdinde de avantajlı duruma gelebilmektedir. Yahudi diasporasının ABD siyasetindeki etkinliğinin güçlü olması gibi. Bunun tam tersi de mümkündür. Tek bayrağa ve tek kimliğe sadakati önemseyen misafir ülke ise diaspora unsurlarının başka ülkelere sadakatini milli güvenliğin bir parçası görmüş ve ayrımcı politikaların meşruiyet zemini yapmıştır. Bu İslamofobi ve ırkçılık gibi aşırıya kaçan söylem ve pratiklerin yaygınlaşmasının ortamını da hazırlamıştır.
Diaspora toplumlarının pratik siyasetle ilişkisi bu yazıda iki temelde ele alınmıştır. Birincisi diasporanın, bulundukları ülke siyasetindeki ağırlığı ve rolüdür. Özellikle ekonomik göç neticesinde oluşmuş diaspora gruplarının, yaşadıkları ülkede siyasal haklar talep etmesi veya yerel siyasete girme arzuları biraz zaman almıştır. Burada göçmen psikolojisi, nesiller arası talepler ve küresel siyaseti şekillendiren dalgasal değişimler etkin olmuştur. Ancak zamanla diaspora, yerel siyasette de etkin hale gelmiş ve yaşadıkları ülkede diaspora temelli siyasetin dışında yerel halkın bir parçası olarak aktif politikanın bir parçası olmuştur. Burada, ABD’de yaşayan İtalyan diasporası iyi bir örnek olabilir. İtalyanlar yüzyılı aşan göçün neticesinde ABD toplumuyla o kadar entegre olmuştur ki bugün birçok İtalyan-Amerikalılar ABD’de siyaset yapmayı tercih etmektedirler. Yani İtalyan-Amerikalıların tek bayrak, tek vatan sadakati ABD’ye yöneliktir. Bu durum, göç alan ülke için son derece olumlu bir gelişmedir ve hatta yılda yaklaşık yarım milyondan fazla çocuğun birden fazla etnik bağla dünyaya geldiği ABD’de en kabul edilir diaspora entegrasyon gelişimidir. Ancak diaspora toplumlarını bir güvenlik meselesi haline getiren Avrupa’da entegrasyondan daha çok asimilasyon politikası benimsenmiş ve diasporanın yerel toplumla kaynaşması sorunlu olmaya devam etmiştir.
Bir diğer husus da diaspora toplumlarının anavatan siyasetine katılma isteği ve pratiğidir. Özellikle duygusal, ekonomik ve kültürel bağlamda anavatanla bağını canlı tutmuş diaspora, parçası olduğu toplumun siyasal gelişmelerine kayıtsız kalmamayı önemsemiştir. Bu minvalde anavatana gönderilen remitensler, ‘know how’ aktarımı, ulus inşası ve en nihayetinde ulusal seçimlerde sandıklara gitme bu kapsamda değerlendirilmesi gereken hususlardır. Hırvatistan’ın ulus-devletleşmesi sürecinde, ABD’de yaşayan Hırvatların maddi desteği karşılığında, ulusal parlamentoda 12 koltuğun yurt dışında yaşayan Hırvatlara tahsis edilmesi avantajını kazanan Hırvat diasporası en bariz örneklerden birisidir. Yine bu minvalde Yasemin Devrimi sürecinde ve sonrasında Tunus’un Zeynel Abidin Bin Ali’den kurtulması ve daha sonrasında ülkenin demokratikleşmesinde diasporanın katkısı bahsedilmeye değerdir. Tunus, diasporasının ülkenin demokratikleşmesindeki etkin katkısından dolayı ulusal parlamentoda 18 koltuğu diaspora toplumuna ayırmış ve diasporası ile en aktif bağı kuran ülkeler arasında yerini almıştır.
Elbette ulusal meclislerde diasporaya sunulan temsil alanı yeni bir mevzu değildir. Fransa ulusal parlamentosunda diasporasına en güçlü temsil platformu sunan ülkelerin başında gelmektedir. Sömürge sonrasında Fransız expatreleriyle kültürel ve politik dialoğunu kesmeyen Fransa meclisi hem senatörlük (12) hem de temsilciler meclisinde (11) toplamda 23 temsilci ile diasporasına ulusal siyasette en kapsamlı temsili sunan ülkedir. Dünyada toplamda 18 ülke diasporasına ulusal meclisinde doğrudan temsilci bulundurma hakkı tanımaktadır (Bunlar: Hırvatistan, Fransa, İtalya, Portekiz, Cezayir, Cape Verde, Mozambik, Kolombiya, Ekvator, Tunus, Makedonya, Dominik Cumhuriyeti, Romanya, Litvanya, Senegal, Mali, Moritanya ve Gine-Bissau).
Bu durum, uygulamada farklılık gösterse de diaspora-anavatan politik ilişkilerin geldiği seviye bağlamında oldukça öncü bir pratik olarak karşımıza çıkmaktadır. 1,5 milyon seçmeniyle Türkiye de yurt dışında yaşayan vatandaşlarına ulusal seçimlerde söz hakkı veren ülkelerin başında gelmektedir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarına oy hakkı sunan ülkelerin sayısı ise bugün 150’yi geçmektedir. Bu da hiç kuşkusuz çeşitli nedenlerle yurt dışında yaşamını sürdüren diaspora toplumlarının anavatan siyasetine katkı sunmalarını normalleştirmekte ve ulus-devlet sistemi içerisinde yeni bir boyut kazanmaktadır. Bu siyasal etki ve katkı bazen anavatan siyasetinde sonuçları değiştirir niteliğe bile ulaşmaktadır. Örneğin, 2006 seçimlerinde İtalyan Başbakan Silvio Berlusconi önce seçimleri küçük bir farkla kazandığını ilan etmiş ardından yurt dışından gelen oylarla seçim sonuçları Berlusconi’nin aleyhine gelişmiş ve seçimi kaybetmiştir.
Bugün diaspora her ne kadar transnasyonel toplumun bir parçası olsa da anavatanla duygusal, politik ve ekonomik bağlarının kopmamış olması, onları ziyadesiyle politikleştirmiş ve yeni bir boyuta taşımıştır. Artık diaspora ne entegrasyon ne de asimilasyon politikalarının odak noktasındadır. Diaspora hem yaşadıkları toplumun bir parçası olarak siyaset üretmekte ve çeşitliliğin kaynağı olmaktadır hem de kimliksel bağla bağlı olduğu ülkenin sınır ötesinde etkin bir unsuru olarak büyümekte ve kurumsallaşmaktadır. Önümüzdeki dönemde diasporanın küresel siyasette üstlendiği rolü de giderek artacak ve vatandaşlık tanımlarını yeni bir boyuta taşıyarak post ulus-devlet sisteminde de müstesna bir yere gelecektir. Bu minvalde diaspora, uluslararası ilişkilerin de kaçınılmaz parçası ve etkin bir aktörü olacaktır.
İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Wilmington Üniversitesi, Kamu Yönetimi bölümünde yüksek lisans yaptı. Doktorasını siyasi coğrafya ve popüler jeopolitik alanında Oklahoma Üniversitesi, Coğrafya ve Çevresel Sürdürülebilirlik bölümünde tamamladı. Daha sonra Necmettin Erbakan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü ile Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik bölümünde öğretim üyeliği yaptı. Hâlen, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Doç. Dr. Anaz, ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde siyasi coğrafya, uluslararası ilişkiler, uluslararası güvenlik, popüler jeopolitik, yumuşak güç ve elektoral coğrafya alanlarında yayınlar yapmaktadır. Anaz, Diaspora Temsil Sistemi kitabının yazarıdır.